'Herkesin Kazanacağı Formül Açıklaması Kadın İstihdamını Arttırmak' Çalıştayı
UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İhtisas Komitesi Başkanı Prof. Dr. Zeynep Karahan Uslu: 'Kadının bir toplumda özellikle istihdamda yer alışı, o ülkenin ekonomisinin hangi düzeyde ilerleyebileceğinin en açık göstergesidir'
UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İhtisas Komitesi Başkanı Prof. Dr. Zeynep Karahan Uslu, ''Kadının bir toplumda özellikle istihdamda yer alışı, o ülkenin ekonomisinin hangi düzeyde ilerleyebileceğinin en açık göstergesidir.'' dedi.
Uslu, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu ve Türkiye Kadın Girişimciler Derneği iş birliğinde ''Herkesin Kazanacağı Formül: Kadın İstihdamını Arttırmak'' çalıştayında, kadının konumunun ulusal ve uluslararası düzlemde istenilen düzeyde olmadığını söyledi.
Bunun küresel bir sorun olduğunu anlatan Uslu, ''Bu hem demokrasi hem de ekonomi sorunu. İkisi birbiriyle son derece iç içe geçmiş durumda. 2000'li yıllardan bu yana Türkiye'de ciddi gayret sarf edildiğini gerek yasal düzenlemelerde gerekse eğitim, sağlık, istihdam gibi çoklu konularda faaliyetlerin kamu otoritelerinden yerel yönetimlere, yerel yönetimlerden sivil toplum kuruluşlarına olmak üzere çoklu bir bakış acısıyla ve çeşitli unsurlar aracılığıyla gerçekleştirildiğini görüyoruz.'' diye konuştu.
Uslu, yapılan çalışmaların ürettiği ilerlemenin takdire şayan olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
''Toplumsal cinsiyet eşitliği açısından kısmen artan bir trend var. Biz bugün iş dünyamızın karar vericileriyle bu artışı hızlandırmanın yöntemlerini, yani ihtiyaçları ve ihtiyaçlara yeni çözümler sunmanın yollarını arayacağız. Dünya değişiyor ve dünya değişirken sürekli farklılıkların, farklı ihtiyaçların dolayısıyla 'Dün dünde kaldı cancağızım artık yeni şeyler söylemek lazım'. Her konuda olduğu gibi bu konuda da yeni şeylerin söylenmesinin gerektiği gök kubbe altında yeni ihtiyaçlara, yeni seslere, yeni nefeslere ihtiyaç olduğunu gördüğümüz bir dönemdeyiz. Örneğin kendi kariyer alanımdan hareketle ifade edecek olursam üniversitelerde ve akademideki kadın oranının yüksekliğine atıf gibi belli sektörlerde istihdamın yüksek olduğunu ortaya koymak değildir artık mesele. Asıl olan eşitliği ülke geneline, adaleti her alana yaymaktır.
Tekil alanlardaki başarı hikayelerine değil, bizim daha genel, daha derinlikli bir başarı hikayesine ihtiyacımız var Türkiye olarak. Kadınların toplumsal konumlanışı biliyoruz ki sadece cinsiyetler arası adalet meselesi değildir, aynı zamanda bir ülkenin ne kadar rekabetçi olabileceğidir. İnsan kaynaklarının yarısını etkin değerlendirip bugünün ve yarının dünyasında ne kadar var olup ne kadar var olamayacağımız konusudur. Kadının bir toplumda özellikle istihdamda yer alışı, o ülkenin ekonomisinin hangi düzeyde ilerleyebileceğinin en açık göstergesidir.''
Uslu, kadınların tıpkı erkekler gibi kendini gerçekleştirme hakkı ve ihtiyacı bağlamında iş hayatının parçası haline gelmesinin elzem olduğunu vurguladı.
Kadınların ev içi sorumlulukların tek sorumlusu olarak kabul edilmesinin kimi zaman bir sosyal engele dönüşebildiğini, çalışma hayatına katılım kararından kariyer ilerlemesine dek etkili olabildiğini dile getiren Uslu, şöyle devam etti:
"İşte bu konuda iş ve aile hayatının uzlaştırılması için mutlu, özgür, üretken bir toplum ve bir o kadar da bireyler olabilmek için konuyu sadece bir istihdam meselesi olarak da görmüyoruz. Bu bir eğitim konusudur. Bu istihdam kalitesi konusudur. Bakım ve ev işlerinin paylaşılmasını da içeren eşit işe eşit ücret ilkesinin tam olarak sahiplenildiği bir ülke kurabilme meselesidir. Bu doğrultuda ağır aksak gitse dahi üyelik sürecinde olduğumuz Avrupa Birliği ortalamasında da kadınlar saat başına yüzde 16 daha az ücret alıyor. Fakat diğer taraftan dünya ekonomi forumunun Küresel Cinsiyet Açıklığı Raporunda ekonomik katılım ve fırsatlar alt endeksine baktığımızda biz 149 arasında 131. sıradayız. Bu doğrultuda sadece bu veri bile bizim daha fazla gayrete ihtiyaç duyduğumuzun açık bir göstergesi.
Bu bakımdan kayıt dışı istihdamdan kurtulmuş, sosyal güvenlik şemsiyesi altında herhangi bir sosyal baskı ve ayrımcılığa maruz kalmadan üretken öz güvenli bir kadın nüfusu üretmek, çalıştayımızın da adlandırılmasında olduğu gibi aslında hepimizin ve herkesin kazanacağı doğru formüldür. Bu bakımdan Türkiye'nin geleceğini kadınların başta istihdam ve kariyer alanlarındaki konumlanışları olmak üzere toplum içindeki yerleri belirleyecektir.''
KAGİDER Başkanı Sanem Oktar ise derneklerinin hem istihdam hem de kadın girişimciliği konusunda çalışmalarını sürdüren bir dernek olduğunu söyledi.
Rakamlara bakılınca Türkiye'de 2011-2017 arasında iş gücüne katılma anlamında bir gelişme olduğunu belirten Oktar, ''Yüzde 28'lerden yüzde 33,5'lara gelmişiz. Rakam olarak 7,9 milyondan 10 milyon kadın iş gücünde. Çalışılabilir nüfusun 30 milyon olduğunu düşünürseniz aslında burada çok büyük bir fırsatın olduğunu hep beraber görüyoruz.'' diye konuştu.
Kaynak: AA
Uslu, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu ve Türkiye Kadın Girişimciler Derneği iş birliğinde ''Herkesin Kazanacağı Formül: Kadın İstihdamını Arttırmak'' çalıştayında, kadının konumunun ulusal ve uluslararası düzlemde istenilen düzeyde olmadığını söyledi.
Bunun küresel bir sorun olduğunu anlatan Uslu, ''Bu hem demokrasi hem de ekonomi sorunu. İkisi birbiriyle son derece iç içe geçmiş durumda. 2000'li yıllardan bu yana Türkiye'de ciddi gayret sarf edildiğini gerek yasal düzenlemelerde gerekse eğitim, sağlık, istihdam gibi çoklu konularda faaliyetlerin kamu otoritelerinden yerel yönetimlere, yerel yönetimlerden sivil toplum kuruluşlarına olmak üzere çoklu bir bakış acısıyla ve çeşitli unsurlar aracılığıyla gerçekleştirildiğini görüyoruz.'' diye konuştu.
Uslu, yapılan çalışmaların ürettiği ilerlemenin takdire şayan olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
''Toplumsal cinsiyet eşitliği açısından kısmen artan bir trend var. Biz bugün iş dünyamızın karar vericileriyle bu artışı hızlandırmanın yöntemlerini, yani ihtiyaçları ve ihtiyaçlara yeni çözümler sunmanın yollarını arayacağız. Dünya değişiyor ve dünya değişirken sürekli farklılıkların, farklı ihtiyaçların dolayısıyla 'Dün dünde kaldı cancağızım artık yeni şeyler söylemek lazım'. Her konuda olduğu gibi bu konuda da yeni şeylerin söylenmesinin gerektiği gök kubbe altında yeni ihtiyaçlara, yeni seslere, yeni nefeslere ihtiyaç olduğunu gördüğümüz bir dönemdeyiz. Örneğin kendi kariyer alanımdan hareketle ifade edecek olursam üniversitelerde ve akademideki kadın oranının yüksekliğine atıf gibi belli sektörlerde istihdamın yüksek olduğunu ortaya koymak değildir artık mesele. Asıl olan eşitliği ülke geneline, adaleti her alana yaymaktır.
Tekil alanlardaki başarı hikayelerine değil, bizim daha genel, daha derinlikli bir başarı hikayesine ihtiyacımız var Türkiye olarak. Kadınların toplumsal konumlanışı biliyoruz ki sadece cinsiyetler arası adalet meselesi değildir, aynı zamanda bir ülkenin ne kadar rekabetçi olabileceğidir. İnsan kaynaklarının yarısını etkin değerlendirip bugünün ve yarının dünyasında ne kadar var olup ne kadar var olamayacağımız konusudur. Kadının bir toplumda özellikle istihdamda yer alışı, o ülkenin ekonomisinin hangi düzeyde ilerleyebileceğinin en açık göstergesidir.''
Uslu, kadınların tıpkı erkekler gibi kendini gerçekleştirme hakkı ve ihtiyacı bağlamında iş hayatının parçası haline gelmesinin elzem olduğunu vurguladı.
Kadınların ev içi sorumlulukların tek sorumlusu olarak kabul edilmesinin kimi zaman bir sosyal engele dönüşebildiğini, çalışma hayatına katılım kararından kariyer ilerlemesine dek etkili olabildiğini dile getiren Uslu, şöyle devam etti:
"İşte bu konuda iş ve aile hayatının uzlaştırılması için mutlu, özgür, üretken bir toplum ve bir o kadar da bireyler olabilmek için konuyu sadece bir istihdam meselesi olarak da görmüyoruz. Bu bir eğitim konusudur. Bu istihdam kalitesi konusudur. Bakım ve ev işlerinin paylaşılmasını da içeren eşit işe eşit ücret ilkesinin tam olarak sahiplenildiği bir ülke kurabilme meselesidir. Bu doğrultuda ağır aksak gitse dahi üyelik sürecinde olduğumuz Avrupa Birliği ortalamasında da kadınlar saat başına yüzde 16 daha az ücret alıyor. Fakat diğer taraftan dünya ekonomi forumunun Küresel Cinsiyet Açıklığı Raporunda ekonomik katılım ve fırsatlar alt endeksine baktığımızda biz 149 arasında 131. sıradayız. Bu doğrultuda sadece bu veri bile bizim daha fazla gayrete ihtiyaç duyduğumuzun açık bir göstergesi.
Bu bakımdan kayıt dışı istihdamdan kurtulmuş, sosyal güvenlik şemsiyesi altında herhangi bir sosyal baskı ve ayrımcılığa maruz kalmadan üretken öz güvenli bir kadın nüfusu üretmek, çalıştayımızın da adlandırılmasında olduğu gibi aslında hepimizin ve herkesin kazanacağı doğru formüldür. Bu bakımdan Türkiye'nin geleceğini kadınların başta istihdam ve kariyer alanlarındaki konumlanışları olmak üzere toplum içindeki yerleri belirleyecektir.''
KAGİDER Başkanı Sanem Oktar ise derneklerinin hem istihdam hem de kadın girişimciliği konusunda çalışmalarını sürdüren bir dernek olduğunu söyledi.
Rakamlara bakılınca Türkiye'de 2011-2017 arasında iş gücüne katılma anlamında bir gelişme olduğunu belirten Oktar, ''Yüzde 28'lerden yüzde 33,5'lara gelmişiz. Rakam olarak 7,9 milyondan 10 milyon kadın iş gücünde. Çalışılabilir nüfusun 30 milyon olduğunu düşünürseniz aslında burada çok büyük bir fırsatın olduğunu hep beraber görüyoruz.'' diye konuştu.