'Obezite, Anne Karnında Başlayan Hastalıktır'
Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ) bünyesinde dispanser hizmeti veren ’Smart Health Life Center’ın düzenlemiş olduğu “Obezite” semineri, GAÜ Millenium Senato Kongre Merkezi’nde gerçekleşti.
Genel Cerrah Doç. Dr. Hasan Acar’ın moderatörlüğü ile gerçekleştirilen seminerde konuşma yapan GAÜ Tıp Fakültesi Akademisyeni Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Elçin Yoldaşcan, Obezite’nin bir hastalık mı, semptom mu, süreç veya bir risk faktörü mü olduğuna değinerek açıklamalarda bulundu.
“108 milyon çocuk ve 604 milyon erişkin obez”
Obezitenin bebeklik döneminde, hatta anne karnında başlayan ve önlem alınmazsa bütün vücudumuzu saran bir hastalık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Elçin Yoldaşcan, “Organlarımızın fonksiyon bozukluklarına yol açan, damarlarımızı bozan, karaciğerimizi yağlandıran, kalp kaslarının beslenmesine, böbreklerin düzenli çalışmasına engel olacak hastalıkları doğuran bir salgın hastalık olarak tanımlıyoruz. 2015 itibarıyla dünyada 108 milyon çocuk ve 604 milyon erişkin obez” dedi.
Obez sayısının ise 2,2 milyarı aştığını belirten Yoldaşcan, “Obezitenin oluşumunda biyolojik, davranışsal ve çevresel faktörlerinde etkisi bulunmaktadır. Sedanter yaşam, sigara ve alkol kullanımı, ayaküstü ve hızlı yenen yemek sonucu fazla kalori alımı, porsiyonun büyümesi, öğün atlama, bebeklik döneminde yanlış beslenme obeziteye zemin hazırlayan nedenler olarak sayılabilir. Obezitenin tedavi edilebilir ve önlenebilir olması daha fazla ilgiyi gerektirmektedir” dedi.
“Yeterli ve dengeli beslenme okul çağında daha da önemlidir”
Seminerde konuşma yapan Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ), Hemşirelik ve Ebelik Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Dr. Emine Güllüelli, “Son 40 yılda çocuk ve gençler arasındaki obezite oranlarının 10 kat arttı. Obezitenin en büyük nedenini şekerli ve fazla işlenmiş gıdalar. Obezite oluşumunda genetik faktörlerin önemli yer tuttuğu pek çok çalışmada ispatlanmıştır. Ailede ki şişmanlık çocukluk obezitesi için en büyük faktörlerden biridir. Aile çocuğu hem genetik hem de çevresel olarak direkt etkiler. Besin seçimi, sofra düzeni, beslenme alışkanlıkları konusunda aile her zaman etkindir. Yeterli ve dengeli beslenme, yaşamın her döneminde sağlıklı ve kaliteli bir hayat sürmemizin temel koşulu iken, büyüme ve gelişmenin hızlandığı, öğrenme ve kavrama işlevlerinin geliştiği okul çağında daha da önemlidir” dedi.
“Mümkün olduğu kadar günde 3 öğün beslenmeli”
GAÜ Smart Health İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Hüseyin Cenkler ise konuşmasında; “Obezitenin kaynağını bugün henüz tam olarak bilinmese de hastalara daha az yemek yemelerini ve daha fazla hareket etmelerini öneriyoruz. Bu konu yeme alışkanlıklarını değiştirmelerine yardımcı olmaları ve kişileri sağlıklı beslenmeye motive etmeleri için sıklıkla psikologların ellerine bırakılmaktadır” dedi.
Stres ve obezite arasındaki ilişkiye değinen Dr.Cenkler, “Stres oluşturan olgu, örselenmiş bir yaşam biçimi, bazen anksiyete, neredeyse çöküntü nadiren de çatışmalara karşı verilen bir yanıt anlamında kullanılmaktadır. Ağır psişik travmalar, kazalar ve kafa travmaları, kimi zaman birkaç hafta veya birkaç ay gibi bir sürede düzinelerce kiloya varan hızlı ve kütlesel kilo alımlarına neden olabilir. Obezitenin önlenmesi için sağlıklı beslenme programı protein, posa, probiyotik ağırlıklı olmalı, glisemik indeks ve glisemik yükü düşük karbonhidratlar kullanılmalıdır. Programda gluten ya hiç ya da çok az olmalıdır. Mümkün olduğu kadar günde 3 öğün beslenmeli. Akşam 9’dan sonra bir şey tüketilmemelidir” şeklinde konuştu.
“Televizyon karşısında yemek yeme gibi alışkanlıklar obeziteye neden olur”
GAU Smart Health Life Center Diyetisyeni Gamze Öztürk obezite ile ilgili yaptığı açıklamada; “Şişmanlık yaşadığımız yüzyılın en önemli sağlık sorunlarından biridir. Yaşamın teknoloji ile birlikte kolaylaşması besin kaynaklarının bol ve kolay ulaşılabilir olması şişmanlık oranının hızla artmasına neden olmuştur. Obeziteden korunma, çocukluk çağında başlamalıdır. Çocuk ve adolesan döneminde oluşan obezite, yetişkinlik dönemi obezitesi için zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle aile; okul ve çevre yeterli ve dengeli beslenme ve fiziksel aktivite konularında bilgilendirilmelidir. Normal ihtiyacın üstünde besin alımı, özellikle çalışan kişilerde sağlıklı besinler yerine fast food tarzı enerji yoğunluğu yüksek besinlerin çok tüketilmesi, hızlı yemek, büyük lokmalar alınması, televizyon karşısında yemek yeme gibi alışkanlıklar obeziteye neden olur. Obezitede beslenme tedavisi ve fiziksel aktivitenin artırılması ile birlikte davranış değişikliği tedavisi kesinlikle gereklidir. Beslenme tedavisi ve egzersizin davranış değişikliği tedavisi ile birlikte kullanıldığı “kombine tedaviler” hem ağırlık kaybını sağlamada hem de kaybedilen ağırlığın korunmasında büyük başarı sağlar” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Kaynak: İHA
“108 milyon çocuk ve 604 milyon erişkin obez”
Obezitenin bebeklik döneminde, hatta anne karnında başlayan ve önlem alınmazsa bütün vücudumuzu saran bir hastalık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Elçin Yoldaşcan, “Organlarımızın fonksiyon bozukluklarına yol açan, damarlarımızı bozan, karaciğerimizi yağlandıran, kalp kaslarının beslenmesine, böbreklerin düzenli çalışmasına engel olacak hastalıkları doğuran bir salgın hastalık olarak tanımlıyoruz. 2015 itibarıyla dünyada 108 milyon çocuk ve 604 milyon erişkin obez” dedi.
Obez sayısının ise 2,2 milyarı aştığını belirten Yoldaşcan, “Obezitenin oluşumunda biyolojik, davranışsal ve çevresel faktörlerinde etkisi bulunmaktadır. Sedanter yaşam, sigara ve alkol kullanımı, ayaküstü ve hızlı yenen yemek sonucu fazla kalori alımı, porsiyonun büyümesi, öğün atlama, bebeklik döneminde yanlış beslenme obeziteye zemin hazırlayan nedenler olarak sayılabilir. Obezitenin tedavi edilebilir ve önlenebilir olması daha fazla ilgiyi gerektirmektedir” dedi.
“Yeterli ve dengeli beslenme okul çağında daha da önemlidir”
Seminerde konuşma yapan Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ), Hemşirelik ve Ebelik Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Dr. Emine Güllüelli, “Son 40 yılda çocuk ve gençler arasındaki obezite oranlarının 10 kat arttı. Obezitenin en büyük nedenini şekerli ve fazla işlenmiş gıdalar. Obezite oluşumunda genetik faktörlerin önemli yer tuttuğu pek çok çalışmada ispatlanmıştır. Ailede ki şişmanlık çocukluk obezitesi için en büyük faktörlerden biridir. Aile çocuğu hem genetik hem de çevresel olarak direkt etkiler. Besin seçimi, sofra düzeni, beslenme alışkanlıkları konusunda aile her zaman etkindir. Yeterli ve dengeli beslenme, yaşamın her döneminde sağlıklı ve kaliteli bir hayat sürmemizin temel koşulu iken, büyüme ve gelişmenin hızlandığı, öğrenme ve kavrama işlevlerinin geliştiği okul çağında daha da önemlidir” dedi.
“Mümkün olduğu kadar günde 3 öğün beslenmeli”
GAÜ Smart Health İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Hüseyin Cenkler ise konuşmasında; “Obezitenin kaynağını bugün henüz tam olarak bilinmese de hastalara daha az yemek yemelerini ve daha fazla hareket etmelerini öneriyoruz. Bu konu yeme alışkanlıklarını değiştirmelerine yardımcı olmaları ve kişileri sağlıklı beslenmeye motive etmeleri için sıklıkla psikologların ellerine bırakılmaktadır” dedi.
Stres ve obezite arasındaki ilişkiye değinen Dr.Cenkler, “Stres oluşturan olgu, örselenmiş bir yaşam biçimi, bazen anksiyete, neredeyse çöküntü nadiren de çatışmalara karşı verilen bir yanıt anlamında kullanılmaktadır. Ağır psişik travmalar, kazalar ve kafa travmaları, kimi zaman birkaç hafta veya birkaç ay gibi bir sürede düzinelerce kiloya varan hızlı ve kütlesel kilo alımlarına neden olabilir. Obezitenin önlenmesi için sağlıklı beslenme programı protein, posa, probiyotik ağırlıklı olmalı, glisemik indeks ve glisemik yükü düşük karbonhidratlar kullanılmalıdır. Programda gluten ya hiç ya da çok az olmalıdır. Mümkün olduğu kadar günde 3 öğün beslenmeli. Akşam 9’dan sonra bir şey tüketilmemelidir” şeklinde konuştu.
“Televizyon karşısında yemek yeme gibi alışkanlıklar obeziteye neden olur”
GAU Smart Health Life Center Diyetisyeni Gamze Öztürk obezite ile ilgili yaptığı açıklamada; “Şişmanlık yaşadığımız yüzyılın en önemli sağlık sorunlarından biridir. Yaşamın teknoloji ile birlikte kolaylaşması besin kaynaklarının bol ve kolay ulaşılabilir olması şişmanlık oranının hızla artmasına neden olmuştur. Obeziteden korunma, çocukluk çağında başlamalıdır. Çocuk ve adolesan döneminde oluşan obezite, yetişkinlik dönemi obezitesi için zemin hazırlamaktadır. Bu nedenle aile; okul ve çevre yeterli ve dengeli beslenme ve fiziksel aktivite konularında bilgilendirilmelidir. Normal ihtiyacın üstünde besin alımı, özellikle çalışan kişilerde sağlıklı besinler yerine fast food tarzı enerji yoğunluğu yüksek besinlerin çok tüketilmesi, hızlı yemek, büyük lokmalar alınması, televizyon karşısında yemek yeme gibi alışkanlıklar obeziteye neden olur. Obezitede beslenme tedavisi ve fiziksel aktivitenin artırılması ile birlikte davranış değişikliği tedavisi kesinlikle gereklidir. Beslenme tedavisi ve egzersizin davranış değişikliği tedavisi ile birlikte kullanıldığı “kombine tedaviler” hem ağırlık kaybını sağlamada hem de kaybedilen ağırlığın korunmasında büyük başarı sağlar” diyerek konuşmasını sonlandırdı.