'Gıda Güvenliği Milli Güvenlik Meselesi Haline Geldi'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Milletimizin gıda güvenliğini garanti altına almak her ülke gibi Türkiye için de milli güvenlik meselesi haline gelmiştir” dedi.
Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen 3. Türkiye Tarım Orman Şurası’na katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, alınan kararların öneminden bahsederek, asıl önemli olanın alınan kararları hayata geçirmek olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “15 yıl aradan sonra ‘ortak akıl buluşması’ temasıyla düzenlenen şurada sektörün tüm paydaşları eleştirilerini, görüşlerini, önerilerini özgür bir şekilde ifade etme imkanı buldu. Oluşturulan 21 ayrı çalışma grubunda bitkisel üretimden hayvan sağlığına, desteklemeden gıda güvenliğine, orman hukukundan balıkçılık ve su ürünlerine, tarımda teknolojik dönüşüme kadar çok geniş bir yelpazede kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler belirlendi. Ayrıca ülkemiz tarım ve ormancılığını geliştirmek, sıkıntılarına çözüm bulmak için şuraya 50 binin üzerinde görüş iletildi. Bunun yanında 81 ilde düzenlenen toplantılara sektörle ilgili 7 bini aşkın insanımız katıldı.
Bu özellikleri ile 3. Tarım ve Orman Şurası, şimdiye kadar en geniş katılımlı şura olarak kayıtlara geçti. Gerek şura sırasında sektör temsilcilerinin, gerekse dijital platformlarda halkımızın dile getirdiği her bir görüşün başımızın üzerinde yeri vardır. Biz ülkemize dair her meselede istişare kültürüne daima önem veren bir kadroyuz. 3. Tarım ve Orman Şuramızın temel ilkesi de yine istişare olmuştur. Şurada alınan kararlar milletimizin, uzmanların, sektör temsilcilerinin ve şu anda milletin evinde sizlerle birlikte bu çalışmayı yapmak bizim geleceğimizi aydınlatacak en önemli adımdır. Uzaktan eleştirmek yerine konuya bizzat dahil olan, kanaatlerini bizimle paylaşan herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Karar almanın önemli olduğunu, asıl meselenin alınan kararları takip edip hayata geçmesini sağlamak olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uygulamaya ve politikaya dönüşmeyen her karar ne kadar güzel, ne kadar güçlü olursa olsun havada kalmaya mahkumdur. Çiftçimizin, üreticimizin, tarım emekçilerimizin hakkını ancak bu şekilde ödeyebiliriz. Türk tarım ve ormancılığını çok daha ileriye taşımak istiyorsak, ortak akılla şekillendirdiğimiz şura kararlarını ortak akılla uygulamaya koymamız gerekiyor. Hayvancılıkla birlikte gerek süt ve mamullerinde, gerek et ve mamullerinde atılacak adımlarla bu sektörde sizler çok ciddi sınavları veriyorsunuz. Cumhurbaşkanı olarak Türk tarımını geliştirecek, Türk çiftçisini geliştirecek kararların yakın takipçisi olacağız. Dün akşam Ziraat Bankası Genel Müdürümüz ile etraflıca görüştüm, Ziraat Bankamız inşallah çiftçilerimizle ile çok daha etraflıca, geniş kapsamlı ve kredide bu güne kadar alışılmışın dışında bir dayanışmayı sürdürecektir. Belki de sizlerle ortaklığa gidecek, bu tür adımları atacak. Biz artık istiyoruz dışarıdan Kurban Bayramlarımızda, şurada burada hayvan ithali yapmayalım. Bu konuda atılmış çok kararlı adımlarımız var. İnşallah Anadolu ana olarak görevini yerine her alanda getirecek” şeklinde konuştu.
“MİLLETİMİZİN GIDA GÜVENLİĞİNİ GARANTİ ALTINA ALMAK MİLLİ GÜVENLİK MESELESİ HALİNE GELMİŞTİR”
Dünyanın iletişim ve ulaşım teknolojilerinde yaşanan ilerleme sonucunda çok büyük dönüşüm geçirdiğini, hayatın her alanında teknoloji devriminin olumlu veya olumsuz yansımalarına şahit olunduğunu belirten Erdoğan, 15-20 yıl öncesine kadar üzerinde yetirince durulmayan iklim değişikliği, obezite, göç, gelir adaletsizliği, kuraklık, kürese ısınma gibi pek çok meselenin bugün artık insanlığın ana gündem maddeleri haline geldiğini belirtti.
Coğrafi konumu veya gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun tüm ülkelerin bir şekilde bu sorunlarla yüzleştiğini söyleyen Erdoğan, “İklim değişikliği sadece dünyayı en fazla kirleten gelişmiş devletleri değil, Afrika kıtasındaki fakir ülkeler başta olmak üzere tüm insanlığı etkiliyor. Biz de bu olumsuzluklardan etkilenen ülkeler arasındayız. Yüce Allah’ın tüm insanlığa emaneti olan tabiat, özellikle batılı büyük şirketler eliyle tarihte belki de hiç olmadığı kadar hoyratça kullanılıyor, adeta talan ediliyor. Verimli tarım alanlarının azaldığı, su kaynaklarının kıtlaştığı, denizlerin kirlendiği, iklimlerin değiştiği, hava olaylarının öngörülemez hale geldiği ürkütücü bir dönemin içindeyiz. Bu yeni dönemin alametifarikaların biri de topağın, suyun, tarım alanlarının stratejik önemi ve rekabetinin artmasıdır. Geçtiğimiz asırda yer altı kaynakları için yürütülen mücadelenin aynısı bugün tarım alanları ve su kaynaklarının kontrolü için veriliyor. Gelişmiş ülkeler gıda güvenliklerini ve geleceklerini garantiye almak için olağanüstü çaba harcıyor. Tarım arazisi ve su kaynakları bakımından zengin birçok Afrika ve Güney Amerika ülkelerinin istikrarsızlıkla boğuşmasının sebeplerinden birisi budur. ‘Ambarın anahtarı kimin elindeyse güç de onun elinde olur’ derler. Milletimizin gıda güvenliğini garanti altına almak her ülke gibi Türkiye için de milli güvenlik meselesi haline gelmiştir. Temel tarım ürünlerinde dışa bağımlı olmak en az savunma sanayinde dışa bağımlılık kadar tehlikelidir. Kıtaların ve çıkar mücadelelerinin kesiştiği bölgede yer alan bizim gibi bir ülke için bu asla göze alınamayacak bir risktir. Tarım politikalarımızı işte bu gerçeklerin üzerine bina ediyoruz. Ülkemiz için güvenlik riski oluşturacak hiçbir adıma şimdiye kadar müsaade etmedik, asla da müsaade etmeyeceğiz. Yine bu anlayışla iktidara geldiğimiz günden beri, tarım alanlarımızın geliştirilmesine, su kaynaklarımızın korunmasına, orman varlığımızın güçlendirilmesine önem veriyoruz. Tarımsal üretimi ekonomik boyutunun çok ötesinde stratejik bir sektör olarak değerlendiriyoruz. Bundan sonra da aynı hassasiyetle yolumuza devam edeceğiz. Türk tarımını küresel tarım ve gıda şirketlerinin güdümüne sokacak her türlü teşebbüsün karşısındayız. Tarım topraklarımızın miras yolu ile bölünmesini gelin birlikte engelleyelim. İktidara geldiğimizden bu yana hep bunun gayreti içindeyiz, bunu engelleyelim istiyoruz. Özellikle tarımda bu bölünmeyi engellediğimiz zaman hep birlikte ailece de güç kazanırız, milletçe de güç kazanırız. Çiftçimize her türlü araç, gereç, gübre, tohum desteği verelim, ürünlerin en iyi şekilde değerlendirilmesini sağlayalım. Bu konuların hepsinin arkasındayız, yanındayız. Ama Türk tarımını küresel şirketlerin sadece kar odaklı çalışan çarkı içinde ezdirmeyeceğiz. Tarımda milli güvenliğimize özellikle öncelik vermeyen her türlü projeye, her türlü dönüşüme karına zararına bakmaksızın karşı olduğumuzu altını çizerek bir kez daha ifade etmek istiyorum” açıklamasında bulundu.
(Derya Yetim - İlker Turak - Ömer Çetin/İHA)
Kaynak: İHA
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “15 yıl aradan sonra ‘ortak akıl buluşması’ temasıyla düzenlenen şurada sektörün tüm paydaşları eleştirilerini, görüşlerini, önerilerini özgür bir şekilde ifade etme imkanı buldu. Oluşturulan 21 ayrı çalışma grubunda bitkisel üretimden hayvan sağlığına, desteklemeden gıda güvenliğine, orman hukukundan balıkçılık ve su ürünlerine, tarımda teknolojik dönüşüme kadar çok geniş bir yelpazede kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler belirlendi. Ayrıca ülkemiz tarım ve ormancılığını geliştirmek, sıkıntılarına çözüm bulmak için şuraya 50 binin üzerinde görüş iletildi. Bunun yanında 81 ilde düzenlenen toplantılara sektörle ilgili 7 bini aşkın insanımız katıldı.
Bu özellikleri ile 3. Tarım ve Orman Şurası, şimdiye kadar en geniş katılımlı şura olarak kayıtlara geçti. Gerek şura sırasında sektör temsilcilerinin, gerekse dijital platformlarda halkımızın dile getirdiği her bir görüşün başımızın üzerinde yeri vardır. Biz ülkemize dair her meselede istişare kültürüne daima önem veren bir kadroyuz. 3. Tarım ve Orman Şuramızın temel ilkesi de yine istişare olmuştur. Şurada alınan kararlar milletimizin, uzmanların, sektör temsilcilerinin ve şu anda milletin evinde sizlerle birlikte bu çalışmayı yapmak bizim geleceğimizi aydınlatacak en önemli adımdır. Uzaktan eleştirmek yerine konuya bizzat dahil olan, kanaatlerini bizimle paylaşan herkese teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Karar almanın önemli olduğunu, asıl meselenin alınan kararları takip edip hayata geçmesini sağlamak olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Uygulamaya ve politikaya dönüşmeyen her karar ne kadar güzel, ne kadar güçlü olursa olsun havada kalmaya mahkumdur. Çiftçimizin, üreticimizin, tarım emekçilerimizin hakkını ancak bu şekilde ödeyebiliriz. Türk tarım ve ormancılığını çok daha ileriye taşımak istiyorsak, ortak akılla şekillendirdiğimiz şura kararlarını ortak akılla uygulamaya koymamız gerekiyor. Hayvancılıkla birlikte gerek süt ve mamullerinde, gerek et ve mamullerinde atılacak adımlarla bu sektörde sizler çok ciddi sınavları veriyorsunuz. Cumhurbaşkanı olarak Türk tarımını geliştirecek, Türk çiftçisini geliştirecek kararların yakın takipçisi olacağız. Dün akşam Ziraat Bankası Genel Müdürümüz ile etraflıca görüştüm, Ziraat Bankamız inşallah çiftçilerimizle ile çok daha etraflıca, geniş kapsamlı ve kredide bu güne kadar alışılmışın dışında bir dayanışmayı sürdürecektir. Belki de sizlerle ortaklığa gidecek, bu tür adımları atacak. Biz artık istiyoruz dışarıdan Kurban Bayramlarımızda, şurada burada hayvan ithali yapmayalım. Bu konuda atılmış çok kararlı adımlarımız var. İnşallah Anadolu ana olarak görevini yerine her alanda getirecek” şeklinde konuştu.
“MİLLETİMİZİN GIDA GÜVENLİĞİNİ GARANTİ ALTINA ALMAK MİLLİ GÜVENLİK MESELESİ HALİNE GELMİŞTİR”
Dünyanın iletişim ve ulaşım teknolojilerinde yaşanan ilerleme sonucunda çok büyük dönüşüm geçirdiğini, hayatın her alanında teknoloji devriminin olumlu veya olumsuz yansımalarına şahit olunduğunu belirten Erdoğan, 15-20 yıl öncesine kadar üzerinde yetirince durulmayan iklim değişikliği, obezite, göç, gelir adaletsizliği, kuraklık, kürese ısınma gibi pek çok meselenin bugün artık insanlığın ana gündem maddeleri haline geldiğini belirtti.
Coğrafi konumu veya gelişmişlik düzeyi ne olursa olsun tüm ülkelerin bir şekilde bu sorunlarla yüzleştiğini söyleyen Erdoğan, “İklim değişikliği sadece dünyayı en fazla kirleten gelişmiş devletleri değil, Afrika kıtasındaki fakir ülkeler başta olmak üzere tüm insanlığı etkiliyor. Biz de bu olumsuzluklardan etkilenen ülkeler arasındayız. Yüce Allah’ın tüm insanlığa emaneti olan tabiat, özellikle batılı büyük şirketler eliyle tarihte belki de hiç olmadığı kadar hoyratça kullanılıyor, adeta talan ediliyor. Verimli tarım alanlarının azaldığı, su kaynaklarının kıtlaştığı, denizlerin kirlendiği, iklimlerin değiştiği, hava olaylarının öngörülemez hale geldiği ürkütücü bir dönemin içindeyiz. Bu yeni dönemin alametifarikaların biri de topağın, suyun, tarım alanlarının stratejik önemi ve rekabetinin artmasıdır. Geçtiğimiz asırda yer altı kaynakları için yürütülen mücadelenin aynısı bugün tarım alanları ve su kaynaklarının kontrolü için veriliyor. Gelişmiş ülkeler gıda güvenliklerini ve geleceklerini garantiye almak için olağanüstü çaba harcıyor. Tarım arazisi ve su kaynakları bakımından zengin birçok Afrika ve Güney Amerika ülkelerinin istikrarsızlıkla boğuşmasının sebeplerinden birisi budur. ‘Ambarın anahtarı kimin elindeyse güç de onun elinde olur’ derler. Milletimizin gıda güvenliğini garanti altına almak her ülke gibi Türkiye için de milli güvenlik meselesi haline gelmiştir. Temel tarım ürünlerinde dışa bağımlı olmak en az savunma sanayinde dışa bağımlılık kadar tehlikelidir. Kıtaların ve çıkar mücadelelerinin kesiştiği bölgede yer alan bizim gibi bir ülke için bu asla göze alınamayacak bir risktir. Tarım politikalarımızı işte bu gerçeklerin üzerine bina ediyoruz. Ülkemiz için güvenlik riski oluşturacak hiçbir adıma şimdiye kadar müsaade etmedik, asla da müsaade etmeyeceğiz. Yine bu anlayışla iktidara geldiğimiz günden beri, tarım alanlarımızın geliştirilmesine, su kaynaklarımızın korunmasına, orman varlığımızın güçlendirilmesine önem veriyoruz. Tarımsal üretimi ekonomik boyutunun çok ötesinde stratejik bir sektör olarak değerlendiriyoruz. Bundan sonra da aynı hassasiyetle yolumuza devam edeceğiz. Türk tarımını küresel tarım ve gıda şirketlerinin güdümüne sokacak her türlü teşebbüsün karşısındayız. Tarım topraklarımızın miras yolu ile bölünmesini gelin birlikte engelleyelim. İktidara geldiğimizden bu yana hep bunun gayreti içindeyiz, bunu engelleyelim istiyoruz. Özellikle tarımda bu bölünmeyi engellediğimiz zaman hep birlikte ailece de güç kazanırız, milletçe de güç kazanırız. Çiftçimize her türlü araç, gereç, gübre, tohum desteği verelim, ürünlerin en iyi şekilde değerlendirilmesini sağlayalım. Bu konuların hepsinin arkasındayız, yanındayız. Ama Türk tarımını küresel şirketlerin sadece kar odaklı çalışan çarkı içinde ezdirmeyeceğiz. Tarımda milli güvenliğimize özellikle öncelik vermeyen her türlü projeye, her türlü dönüşüme karına zararına bakmaksızın karşı olduğumuzu altını çizerek bir kez daha ifade etmek istiyorum” açıklamasında bulundu.
(Derya Yetim - İlker Turak - Ömer Çetin/İHA)