12 Bin Yıllık Buzul Göl Olduğu İddia Edilmişti; Su Birikintisi Çıktı
Gümüşhane’nin merkeze bağlı Dumanlı köyü sınırlarındaki İstavroma Yaylası’nda define aranan ve yörede Dipsiz Göl olarak adlandırılan alanın iddia edildiği gibi 12 bin yıllık bir buzul gölü olmadığı bölgede inceleme yapan bilim adamı tarafından açıklandı.
Trabzon Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Müdürlüğü ve Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’nün uygun görüşlerinin ardından özel izinle define arayan firma tarafından alanda yapılan kapatma çalışması boşaltılarak alanda teknik personel ve bilim insanlarının nezaretinde Gümüşhane Valiliği tarafından rehabilitasyon çalışması başlatıldı. Valilik’ten bugün yapılan açıklamada konuyla ilgili hem Valilik hem de Bakanlık düzeyinde soruşturma başlatıldığı açıklanmış ve alanın rehabilitasyonunun sağlanması için akademisyenler ve teknik personel nezaretinde çalışmalara başlanacağı ifade edilmişti.
İlgili kurum müdürleri ve teknik personelin iştirak ettiği rehabilitasyon çalışmasında alanda bilimsel incelemelerde bulunan Gümüşhane Üniversitesi, Doğa Bilimleri ve Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Selçuk Alemdağ, incelemelerinin ardından gazetecilere gölle ilgili açıklamalarda bulundu. Alemdağ "İnceleme alanı vadi tabanından yaklaşık 20 metre yukarıda. Bu teknik durum buzul göllerinin oluşması açısından çokta ortaya çıkmış bir durum değil. Buzul gölleri genellikler dağların zirvelerinde, zirveye yakın eteklerde oluşan çanaklarda meydana gelir. Bu daha çok bizim için yamaç molozu çöküntüsünü andırmakta. Teknik incelemeler de bu durumu yansıtmaktadır” dedi.
Kazının göl etrafındaki doğal durumu da tahrip etmediğini ifade eden Alemdağ, “Topoğrafyayla göl çerçevesi ve göl çanağının olduğu alana baktığımızda alanda tahribat olmadığı gözlemleniyor. Bu alana su birikintisi de diyebiliriz. Bu tür alanları biz genelde birikinti suları olarak değerlendiriyoruz; doğada bu tür alanlar çok fazla olduğu için” diye konuştu.
“Yaklaşık 30 metre çapında bir yamaç molozu birikinti konisi bağlamında değerlendirdiğimiz bir çöküntü alanı"
Jeolojik olarak ortamın volkanotortul kaya kütlelerinden oluşan, kireç taşları, kil taşları, marnlar ve tabanda volkaniklerin, andezit bazaltların yer aldığı sağlam bir kaya kütlesinin mevcut olduğu bir alan olduğunu dile getiren Alamdağ, “Yaklaşık 30 metre çapında bir yamaç molozu birikinti konisi bağlamında değerlendirdiğimiz bir çöküntü alanı. Buradaki çalışma alanının basında belirtildiği gibi buzul gölü olma olasılığı teknik olarak benim kafama oturmuş değil. Mevcut topoğrafik eğime bakacak olursak buzul gölü buzulların aşındırmasıyla oluşan çanaklardaki su birikintileri olarak tariflenirse buradaki topoğrafik eğime baktığımızda bu eğimde ne kadar bir buzul kütlesi, kaç metrelik bir buzul kütlesi oluşacak ki bunun mevcut jeolojik yapı üzerinde bir aşındırması olsun ve böyle bir çukur meydana getirsin? Bu durum açıkçası teknik olarak mümkün değil gibi görünmekte” ifadelerini kullandı.
“Doğu Karadeniz bölgesinde böyle bir sürü çökelti alanı var"
Yapılan teknik gözlemler neticesinde mevcut göl tabanının yamaç molozlarından oluştuğunun açık ve net olduğunu dile getiren Alemdağ, “Bu tür bilgi kirliliklerine teknik veya halktan alınan bilgileri bu şekilde basında paylaşmak çok da doğru olmadığı inancındayım. Yaklaşık 30 metrelik bir alanda yapılan kazı çalışması sonunda mevcut göl tabanı eski doğal haline getirilmesi bağlamında Valilik nezdinde yürütülen bir çalışma var. Burası volkanotortul bir arazi ve buradaki mevcut gölün derinliği olasılıklara bağlı olarak 3-4 metreyi geçmeyecek derinlikteki küçük su birikintisi. Göl tabanı uygun hale getirilerek mevcut yağan yağış sularına bağlı olarak bu bahar sonrası eski haline gelecektir. Doğa kendini toparlayacaktır. Bunlardan bölgede yüzlerce, binlerce var. Doğu Karadeniz Bölgesi böyle bir sürü çökel alana sahip. Teknik gözlemlerim sonucunda burada mevcut topoğrafik eğime baktığımız zaman çok büyük buz kütlelerinin oluşupta burada bir aşındırma yapıp çanak oluşturduğu buzul göllerinin tabirinde kullanılan çanak şeklindeki bir durum söz konusu değil. Burada 3-4 metre kalınlığında yamaç molozları gözleniyor. Doğu Karadeniz bölgesinde oluşan topoğrafik çökmelerden birisi olarak gözlemledim” şeklinde konuştu.
Öte yandan yöre sakinlerinin beyanıyla alanda çok sayıda hayvan ve insan boğulması vakası gelmesi nedeniyle yapılan rehabilitasyon çalışmasında çevresinin toplam uzunluğu 28 metre olan göl tabanının derinliği 1,5 metre olarak düzenleniyor.
Kaynak: İHA
İlgili kurum müdürleri ve teknik personelin iştirak ettiği rehabilitasyon çalışmasında alanda bilimsel incelemelerde bulunan Gümüşhane Üniversitesi, Doğa Bilimleri ve Mühendislik Fakültesi, Jeoloji Mühendisliği bölümü öğretim üyesi Doç.Dr. Selçuk Alemdağ, incelemelerinin ardından gazetecilere gölle ilgili açıklamalarda bulundu. Alemdağ "İnceleme alanı vadi tabanından yaklaşık 20 metre yukarıda. Bu teknik durum buzul göllerinin oluşması açısından çokta ortaya çıkmış bir durum değil. Buzul gölleri genellikler dağların zirvelerinde, zirveye yakın eteklerde oluşan çanaklarda meydana gelir. Bu daha çok bizim için yamaç molozu çöküntüsünü andırmakta. Teknik incelemeler de bu durumu yansıtmaktadır” dedi.
Kazının göl etrafındaki doğal durumu da tahrip etmediğini ifade eden Alemdağ, “Topoğrafyayla göl çerçevesi ve göl çanağının olduğu alana baktığımızda alanda tahribat olmadığı gözlemleniyor. Bu alana su birikintisi de diyebiliriz. Bu tür alanları biz genelde birikinti suları olarak değerlendiriyoruz; doğada bu tür alanlar çok fazla olduğu için” diye konuştu.
“Yaklaşık 30 metre çapında bir yamaç molozu birikinti konisi bağlamında değerlendirdiğimiz bir çöküntü alanı"
Jeolojik olarak ortamın volkanotortul kaya kütlelerinden oluşan, kireç taşları, kil taşları, marnlar ve tabanda volkaniklerin, andezit bazaltların yer aldığı sağlam bir kaya kütlesinin mevcut olduğu bir alan olduğunu dile getiren Alamdağ, “Yaklaşık 30 metre çapında bir yamaç molozu birikinti konisi bağlamında değerlendirdiğimiz bir çöküntü alanı. Buradaki çalışma alanının basında belirtildiği gibi buzul gölü olma olasılığı teknik olarak benim kafama oturmuş değil. Mevcut topoğrafik eğime bakacak olursak buzul gölü buzulların aşındırmasıyla oluşan çanaklardaki su birikintileri olarak tariflenirse buradaki topoğrafik eğime baktığımızda bu eğimde ne kadar bir buzul kütlesi, kaç metrelik bir buzul kütlesi oluşacak ki bunun mevcut jeolojik yapı üzerinde bir aşındırması olsun ve böyle bir çukur meydana getirsin? Bu durum açıkçası teknik olarak mümkün değil gibi görünmekte” ifadelerini kullandı.
“Doğu Karadeniz bölgesinde böyle bir sürü çökelti alanı var"
Yapılan teknik gözlemler neticesinde mevcut göl tabanının yamaç molozlarından oluştuğunun açık ve net olduğunu dile getiren Alemdağ, “Bu tür bilgi kirliliklerine teknik veya halktan alınan bilgileri bu şekilde basında paylaşmak çok da doğru olmadığı inancındayım. Yaklaşık 30 metrelik bir alanda yapılan kazı çalışması sonunda mevcut göl tabanı eski doğal haline getirilmesi bağlamında Valilik nezdinde yürütülen bir çalışma var. Burası volkanotortul bir arazi ve buradaki mevcut gölün derinliği olasılıklara bağlı olarak 3-4 metreyi geçmeyecek derinlikteki küçük su birikintisi. Göl tabanı uygun hale getirilerek mevcut yağan yağış sularına bağlı olarak bu bahar sonrası eski haline gelecektir. Doğa kendini toparlayacaktır. Bunlardan bölgede yüzlerce, binlerce var. Doğu Karadeniz Bölgesi böyle bir sürü çökel alana sahip. Teknik gözlemlerim sonucunda burada mevcut topoğrafik eğime baktığımız zaman çok büyük buz kütlelerinin oluşupta burada bir aşındırma yapıp çanak oluşturduğu buzul göllerinin tabirinde kullanılan çanak şeklindeki bir durum söz konusu değil. Burada 3-4 metre kalınlığında yamaç molozları gözleniyor. Doğu Karadeniz bölgesinde oluşan topoğrafik çökmelerden birisi olarak gözlemledim” şeklinde konuştu.
Öte yandan yöre sakinlerinin beyanıyla alanda çok sayıda hayvan ve insan boğulması vakası gelmesi nedeniyle yapılan rehabilitasyon çalışmasında çevresinin toplam uzunluğu 28 metre olan göl tabanının derinliği 1,5 metre olarak düzenleniyor.