ANALİZ - ABD'nin Yunanistan'daki Askeri Üslere İlgisi Artıyor
Son dönemde ABD ile Yunanistan'ın askeri alandaki iş birliğini geliştirmesi, bu yöndeki çabaların Türkiye karşıtı bir koalisyon ve ittifakın parçası olup olmadığı tartışmalarına yol açıyor Rusya’nın Suriye'de Tartus ve Lazkiye’de hava ve deniz güçleri için üsler elde etmiş olması, Doğu Akdeniz’e ulaşım açısından önem teşkil eden kuzey ve güney Ege’nin kontrolünü giderek daha kritik hale getiriyor ABD’nin Yunanistan’daki askeri varlığı, bölgeye yönelik çıkar ve tehdit algılamalarıyla ilişkili ve kategorik olarak Türkiye karşıtı değil. Ancak, ABD ile Türkiye’nin yaşadığı gerginlik, TürkYunan ilişkilerinde tartışmalı konularda uluslararası platformlarda Yunanistan’ın daha fazla taraftar toplamasına sebep oluyor
ZUHAL MERT UZUNER - ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias arasında 5 Ekim 2019 tarihinde önemli bir protokol imzalandı. Bu protokol, 1990 yılında ABD ile Yunanistan arasında imzalanan Karşılıklı Savunma ve İşbirliği Anlaşması’nın güncellenmesini öngörüyor. Bu bağlamda gerek Yunanistan’da gerek Türkiye’de ABD’nin Yunanistan’daki askeri varlığı tartışılmaya başlandı.
Bu anlaşmalar uyarınca, öncelikli olarak, Girit’te yer alan Souda Askeri Üssü’nün genişletilerek modernize edilmesi, özellikle İsrail ile birlikte Doğu Akdeniz’i kontrol edecek radar üssü haline getirilmesi planlanıyor. Larissa havalimanının yenilenmesi, yine Volos ve Larissa arasında yer alan Stefanovikeio Hava Üssü’nde daha fazla drone ya da hava tankeri bulundurma imkânı, Aleksandroupoli/Dedeağaç limanının genişletilmesi ve modernizasyonu gibi başlıklar da bu anlaşmanın diğer önemli hedefleri. ABD’nin Yunanistan’la gerçekleştirdiği her modernizasyon ve silah alışverişinde, yapılanların Türkiye’ye rağmen, Türkiye’ye karşı bir hamle olmadığının altı ABD yetkilileri tarafından önemle çiziliyor. Türkiye tarafından yapılan açıklamada da "Yunanistan'ın egemen ve bağımsız bir devlet ve ABD'nin NATO içinde müttefiki olduğu, bu iki ülkenin bazı çalışmalar yapmasının doğal karşılandığı, Türkiye'nin bu durumdan endişe duymayacağı" ifade edildi.
Ancak yine de, bu gelişmelerin Türkiye karşıtı bir koalisyon ve ittifakın parçası olduğu, sadece ABD’nin değil, NATO’nun Ege ve Akdeniz’deki rolü ve güvenilirliğinin sorgulanması gerektiği, hatta NATO’nun Türkiye için bir tehdit oluşturup oluşturmadığı konusunda pek çok yazı kaleme alındı.
Peki, bütün bu hamleler ile ABD ne yapmayı amaçlıyor? Yunanistan ile yapılan anlaşmalar Türkiye’ye karşı bir ittifak mıdır?
- Yunan- Amerikan ilişkileri ve Stratejik Diyalog
ABD, 2018 yılından itibaren bölgesel çaptaki görüşmelere “Ek/Davetli Aktör” (Plus One) olarak katılma kararı aldığında, ABD’nin Doğu Akdeniz’de taraf olarak bölgede varlık göstereceği bir döneme girilmiş oldu. Artan Rusya etkisi endişesi ile NATO, dikkatini Doğu Avrupa’dan, Kuzey Ege ve Doğu Akdeniz’e doğru genişletti. Bu bağlamda Ege’de adalar ve limanlar gözden geçirilmek istendi, Doğu Akdeniz’de EastMed doğalgaz projeleri, alternatif enerji hatları ve enerji güvenliği bağlamında desteklendi. Siyasi düzeyde bunlar olurken, ABD, bölgede limanlarda da askeri varlık göstermekte. Örneğin, Dedeağaç limanında bir iskeleyi kullanılmaz hale getiren batık bir mavnanın, ABD Deniz Sistemleri Komutanlığı’na (NAVSEA) bağlı dalış birimi (SUPSALV) tarafından 4 Eylül 2019’da çıkarılması, NAVSEA web sitesinde, NATO’nun gelecekteki operasyonlarına destek olarak değerlendiriliyor.
Kuzey Makedonya’da ve Karadağ’da Rusya’nın nüfuzuna karşı NATO’nun etki sahasının desteklenmesi kapsamında, Yunanistan’ın NATO vetosunun ortadan kaldırılması için Prespa Anlaşması ile Kuzey Makedonya isminin ortaya çıkarılması ve akabinde 2018, 83. Selanik Fuar’ında ABD’nin onur konuğu ülke olarak yer alması da artan ABD etkisinin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Bu bağlamda, temelde güvenlik stratejilerinin ele alındığı, ilki Aralık 2018 yılında Washington’da, ikincisi, 7 Ekim 2019’da, Atina’da gerçekleştirilen ABD-Yunanistan Stratejik Diyalog toplantıları da önem taşıyan bir başka gelişme oldu. Üst düzey bürokratların katılımı ile oluşturulan çalışma grupları ile askeri meseleler, bölgesel siyasi konular, ticaret ve yatırım alanlarında artış ve kültür, eğitim alanlarında daha fazla iş birliği başlıkları etrafında kapsamlı görüşmeler gerçekleştirildi. Bu durum ABD’nin küresel önceliklerine uygun politikaları ile yakından ilişkili olarak görülmeli; zira ABD’nin Pakistan, Hindistan, Çin ve İtalya gibi pek çok farklı ülke ile yaptığı bu stratejik diyalog toplantıları bölgesel anlamda, özellikle deniz alanlarında kontrolü amaçlıyor.
Bu bağlamda, 20 Mart 2019’da Mike Pompeo, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Yönetimi liderleriyle Kudüs’te buluştuğunda, “Doğu Akdeniz’de barış, istikrar, huzur ve refah istemeye mecbur” ülkeler olarak “her türden zararlı dış etkene karşı” bir araya gelindiğinden bahsetmekteydi. Doğu Akdeniz’de kontrolü sağlamak amacıyla ABD Cebelitarık, Sicilya, Mora Yarımadası ve Girit, Türk Boğazları, Kıbrıs, Süveyş kanalı ve Kızıldeniz gibi daha geniş bir coğrafyada da etkili olmak durumunda olduğundan bu noktalarda askeri üslerin geliştirilmesi, su yollarının kontrolü ve enerji hatlarının denetimi açısından önem taşıyor. Çin ve Rusya gibi aktörlere yönelik pek çok açıklama da Doğu Akdeniz konusunda yapılan görüşmelerde zaten açıkça dile getiriliyor.
- Yunanistan'ın ABD-Türkiye gerilimine bakışı
ABD, küresel hedefleri olan bir süper güç olmasından dolayı, Türkiye ve Yunanistan’da farklı dengeleri gözetmek durumunda olan bir devlet. ABD tarafından Türkiye coğrafi konumu sebebiyle Soğuk Savaş boyunca önemli bir müttefik olarak görüldü, akabinde 1990’larda Türkiye Stratejik Ortak olarak tanımlandı ve bu sebeple yakından desteklendi. Hatta Yunanistan için AB seçeneği, Türkiye’nin ABD tarafından desteklenmesi düşüncesine karşılık bir denge oluşturma kaygısı ile yakından ilişkili. Bu konuda iç savaşta ve 1967-74 arası dönemde otoriter rejimleri destekleyen ABD imajına ek olarak, en kritik mesele, Kıbrıs Barış Operasyonu oldu. Türkiye’nin müdahalesinden sonra ciddi bir NATO ve Amerikan karşıtlığı Yunanistan iç politikasına hâkim oldu. ABD ve İsrail ile Türkiye’nin yaşadığı son yıllardaki gerginlikler bu bağlamda son derece stratejik bir değer olarak ele alınmakta. Güney Kıbrıs’ın NATO’ya üyeliği konusu gibi, Doğu Akdeniz enerji dengeleri ve İsrail ile yaşanan gerginlikler öncesi asla düşünülemeyecek ve konuşulamayacak olan bir konuyu, bugün ABD’nin ağırlığı ve gücünü Türkiye ile yaşanan ihtilaflarda Yunanistan lehine kazanımlar elde etmek amacıyla dile getiren analistler var. Ancak yine de ABD’nin stratejik ortak Türkiye ile ilişkilerinin iyileşmesi durumunda pozisyon değiştirebileceği de yüksek sesle dile getiriliyor.
Öte yandan, NATO’nun bir üyesi olan Yunanistan, ABD açısından, Soğuk Savaş boyunca Ege ve Doğu Akdeniz’in kontrolü açısından hep merkezi bir konumda görüldü. Türkiye Boğazlar ve Karadeniz’de Sovyetlere karşı bir rol üstlenirken, Yunanistan’ın bölgesel rolü de Ege’nin kontrolüne odaklandı. NATO konsepti içerisinde Yunan adalarının stratejik anlamda Ege’den Akdeniz’e geçişi kontrol edebilme kapasitesi önem taşıdı. Soğuk Savaş sonrası dönemde de Yunanistan, kendisini 1990'lardan bu yana demokratik ve Avrupalı bir ortak olarak sadece Balkanlarda değil, Akdeniz’de de değerli bir ortak rolü biçilmesi gerektiğinin altını her platformda çizdi. Bu bağlamda uzun yıllar Yunanistan Milli Güvenlik Konseyi ile dirsek temasında olan ve yakın zamanda da Milli Güvenlik Danışmanı olarak atanan Thanos Dokos'un, 2013 yılında yaptığı bir analizde, Suriye krizinde ABD’nin Yunanistan’daki üsleri kullanmasını, NATO çerçevesinde gerekli olan bir yükümlülük olarak açıklamasını hatırlatmak gerekiyor.
Bugün, ABD ve NATO’nun, Karadeniz ve Doğu Avrupa’da, Rusya'ya yönelik çeşitli endişeleri bulunuyor. Yunanistan’da liberal düşüncede Batı Avrupa’ya yakın mevcut iktidar, Rusya’nın Doğu Avrupa’daki faaliyetlerinde, AB ve NATO yanlısı bir duruş sergiliyor. Rusya’nın Suriye krizi çerçevesinde Tartus ve Lazkiye’de hava ve deniz güçleri için üsler elde etmiş olması dolayısıyla yine önem taşıyor. Bu bağlamda Doğu Akdeniz’e ulaşım açısından önem teşkil eden kuzey ve güney Ege’nin kontrolü giderek kritik hale geliyor. Ayrıca NATO üyesi Bulgaristan ve Romanya’da üslerin geliştirilmesi amacıyla Dedeağaç limanı önemli bir aktarım noktası olarak ele alınmalı.
Sonuç olarak, ABD’nin Yunanistan’daki askeri varlığı, bölgeye yönelik çıkar ve tehdit algılamalarıyla ilişkili olup, kategorik olarak Türkiye karşıtı değil. Ancak, ABD ile Türkiye’nin yaşadığı gerginlik, Türk-Yunan ilişkilerinde tartışmalı konularda uluslararası platformlarda Yunanistan’ın daha fazla taraftar toplamasına sebep oluyor. Dolayısıyla Türk diplomasisinin, uluslararası platformları daha yoğun şekilde kullanmaya çalışması, tanımlanan çıkarlar için gereğini yaparken iş birliğine daha açık olması gerekiyor. Nitekim siyasi gücün en önemli unsuru, kendi önceliklerini rakiplerine ve uluslararası topluma kabul ettirebilmektir.
[Doç. Dr. Zuhal Mert Uzuner Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesidir]
Kaynak: AA
Bu anlaşmalar uyarınca, öncelikli olarak, Girit’te yer alan Souda Askeri Üssü’nün genişletilerek modernize edilmesi, özellikle İsrail ile birlikte Doğu Akdeniz’i kontrol edecek radar üssü haline getirilmesi planlanıyor. Larissa havalimanının yenilenmesi, yine Volos ve Larissa arasında yer alan Stefanovikeio Hava Üssü’nde daha fazla drone ya da hava tankeri bulundurma imkânı, Aleksandroupoli/Dedeağaç limanının genişletilmesi ve modernizasyonu gibi başlıklar da bu anlaşmanın diğer önemli hedefleri. ABD’nin Yunanistan’la gerçekleştirdiği her modernizasyon ve silah alışverişinde, yapılanların Türkiye’ye rağmen, Türkiye’ye karşı bir hamle olmadığının altı ABD yetkilileri tarafından önemle çiziliyor. Türkiye tarafından yapılan açıklamada da "Yunanistan'ın egemen ve bağımsız bir devlet ve ABD'nin NATO içinde müttefiki olduğu, bu iki ülkenin bazı çalışmalar yapmasının doğal karşılandığı, Türkiye'nin bu durumdan endişe duymayacağı" ifade edildi.
Ancak yine de, bu gelişmelerin Türkiye karşıtı bir koalisyon ve ittifakın parçası olduğu, sadece ABD’nin değil, NATO’nun Ege ve Akdeniz’deki rolü ve güvenilirliğinin sorgulanması gerektiği, hatta NATO’nun Türkiye için bir tehdit oluşturup oluşturmadığı konusunda pek çok yazı kaleme alındı.
Peki, bütün bu hamleler ile ABD ne yapmayı amaçlıyor? Yunanistan ile yapılan anlaşmalar Türkiye’ye karşı bir ittifak mıdır?
- Yunan- Amerikan ilişkileri ve Stratejik Diyalog
ABD, 2018 yılından itibaren bölgesel çaptaki görüşmelere “Ek/Davetli Aktör” (Plus One) olarak katılma kararı aldığında, ABD’nin Doğu Akdeniz’de taraf olarak bölgede varlık göstereceği bir döneme girilmiş oldu. Artan Rusya etkisi endişesi ile NATO, dikkatini Doğu Avrupa’dan, Kuzey Ege ve Doğu Akdeniz’e doğru genişletti. Bu bağlamda Ege’de adalar ve limanlar gözden geçirilmek istendi, Doğu Akdeniz’de EastMed doğalgaz projeleri, alternatif enerji hatları ve enerji güvenliği bağlamında desteklendi. Siyasi düzeyde bunlar olurken, ABD, bölgede limanlarda da askeri varlık göstermekte. Örneğin, Dedeağaç limanında bir iskeleyi kullanılmaz hale getiren batık bir mavnanın, ABD Deniz Sistemleri Komutanlığı’na (NAVSEA) bağlı dalış birimi (SUPSALV) tarafından 4 Eylül 2019’da çıkarılması, NAVSEA web sitesinde, NATO’nun gelecekteki operasyonlarına destek olarak değerlendiriliyor.
Kuzey Makedonya’da ve Karadağ’da Rusya’nın nüfuzuna karşı NATO’nun etki sahasının desteklenmesi kapsamında, Yunanistan’ın NATO vetosunun ortadan kaldırılması için Prespa Anlaşması ile Kuzey Makedonya isminin ortaya çıkarılması ve akabinde 2018, 83. Selanik Fuar’ında ABD’nin onur konuğu ülke olarak yer alması da artan ABD etkisinin bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.
Bu bağlamda, temelde güvenlik stratejilerinin ele alındığı, ilki Aralık 2018 yılında Washington’da, ikincisi, 7 Ekim 2019’da, Atina’da gerçekleştirilen ABD-Yunanistan Stratejik Diyalog toplantıları da önem taşıyan bir başka gelişme oldu. Üst düzey bürokratların katılımı ile oluşturulan çalışma grupları ile askeri meseleler, bölgesel siyasi konular, ticaret ve yatırım alanlarında artış ve kültür, eğitim alanlarında daha fazla iş birliği başlıkları etrafında kapsamlı görüşmeler gerçekleştirildi. Bu durum ABD’nin küresel önceliklerine uygun politikaları ile yakından ilişkili olarak görülmeli; zira ABD’nin Pakistan, Hindistan, Çin ve İtalya gibi pek çok farklı ülke ile yaptığı bu stratejik diyalog toplantıları bölgesel anlamda, özellikle deniz alanlarında kontrolü amaçlıyor.
Bu bağlamda, 20 Mart 2019’da Mike Pompeo, İsrail, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Yönetimi liderleriyle Kudüs’te buluştuğunda, “Doğu Akdeniz’de barış, istikrar, huzur ve refah istemeye mecbur” ülkeler olarak “her türden zararlı dış etkene karşı” bir araya gelindiğinden bahsetmekteydi. Doğu Akdeniz’de kontrolü sağlamak amacıyla ABD Cebelitarık, Sicilya, Mora Yarımadası ve Girit, Türk Boğazları, Kıbrıs, Süveyş kanalı ve Kızıldeniz gibi daha geniş bir coğrafyada da etkili olmak durumunda olduğundan bu noktalarda askeri üslerin geliştirilmesi, su yollarının kontrolü ve enerji hatlarının denetimi açısından önem taşıyor. Çin ve Rusya gibi aktörlere yönelik pek çok açıklama da Doğu Akdeniz konusunda yapılan görüşmelerde zaten açıkça dile getiriliyor.
- Yunanistan'ın ABD-Türkiye gerilimine bakışı
ABD, küresel hedefleri olan bir süper güç olmasından dolayı, Türkiye ve Yunanistan’da farklı dengeleri gözetmek durumunda olan bir devlet. ABD tarafından Türkiye coğrafi konumu sebebiyle Soğuk Savaş boyunca önemli bir müttefik olarak görüldü, akabinde 1990’larda Türkiye Stratejik Ortak olarak tanımlandı ve bu sebeple yakından desteklendi. Hatta Yunanistan için AB seçeneği, Türkiye’nin ABD tarafından desteklenmesi düşüncesine karşılık bir denge oluşturma kaygısı ile yakından ilişkili. Bu konuda iç savaşta ve 1967-74 arası dönemde otoriter rejimleri destekleyen ABD imajına ek olarak, en kritik mesele, Kıbrıs Barış Operasyonu oldu. Türkiye’nin müdahalesinden sonra ciddi bir NATO ve Amerikan karşıtlığı Yunanistan iç politikasına hâkim oldu. ABD ve İsrail ile Türkiye’nin yaşadığı son yıllardaki gerginlikler bu bağlamda son derece stratejik bir değer olarak ele alınmakta. Güney Kıbrıs’ın NATO’ya üyeliği konusu gibi, Doğu Akdeniz enerji dengeleri ve İsrail ile yaşanan gerginlikler öncesi asla düşünülemeyecek ve konuşulamayacak olan bir konuyu, bugün ABD’nin ağırlığı ve gücünü Türkiye ile yaşanan ihtilaflarda Yunanistan lehine kazanımlar elde etmek amacıyla dile getiren analistler var. Ancak yine de ABD’nin stratejik ortak Türkiye ile ilişkilerinin iyileşmesi durumunda pozisyon değiştirebileceği de yüksek sesle dile getiriliyor.
Öte yandan, NATO’nun bir üyesi olan Yunanistan, ABD açısından, Soğuk Savaş boyunca Ege ve Doğu Akdeniz’in kontrolü açısından hep merkezi bir konumda görüldü. Türkiye Boğazlar ve Karadeniz’de Sovyetlere karşı bir rol üstlenirken, Yunanistan’ın bölgesel rolü de Ege’nin kontrolüne odaklandı. NATO konsepti içerisinde Yunan adalarının stratejik anlamda Ege’den Akdeniz’e geçişi kontrol edebilme kapasitesi önem taşıdı. Soğuk Savaş sonrası dönemde de Yunanistan, kendisini 1990'lardan bu yana demokratik ve Avrupalı bir ortak olarak sadece Balkanlarda değil, Akdeniz’de de değerli bir ortak rolü biçilmesi gerektiğinin altını her platformda çizdi. Bu bağlamda uzun yıllar Yunanistan Milli Güvenlik Konseyi ile dirsek temasında olan ve yakın zamanda da Milli Güvenlik Danışmanı olarak atanan Thanos Dokos'un, 2013 yılında yaptığı bir analizde, Suriye krizinde ABD’nin Yunanistan’daki üsleri kullanmasını, NATO çerçevesinde gerekli olan bir yükümlülük olarak açıklamasını hatırlatmak gerekiyor.
Bugün, ABD ve NATO’nun, Karadeniz ve Doğu Avrupa’da, Rusya'ya yönelik çeşitli endişeleri bulunuyor. Yunanistan’da liberal düşüncede Batı Avrupa’ya yakın mevcut iktidar, Rusya’nın Doğu Avrupa’daki faaliyetlerinde, AB ve NATO yanlısı bir duruş sergiliyor. Rusya’nın Suriye krizi çerçevesinde Tartus ve Lazkiye’de hava ve deniz güçleri için üsler elde etmiş olması dolayısıyla yine önem taşıyor. Bu bağlamda Doğu Akdeniz’e ulaşım açısından önem teşkil eden kuzey ve güney Ege’nin kontrolü giderek kritik hale geliyor. Ayrıca NATO üyesi Bulgaristan ve Romanya’da üslerin geliştirilmesi amacıyla Dedeağaç limanı önemli bir aktarım noktası olarak ele alınmalı.
Sonuç olarak, ABD’nin Yunanistan’daki askeri varlığı, bölgeye yönelik çıkar ve tehdit algılamalarıyla ilişkili olup, kategorik olarak Türkiye karşıtı değil. Ancak, ABD ile Türkiye’nin yaşadığı gerginlik, Türk-Yunan ilişkilerinde tartışmalı konularda uluslararası platformlarda Yunanistan’ın daha fazla taraftar toplamasına sebep oluyor. Dolayısıyla Türk diplomasisinin, uluslararası platformları daha yoğun şekilde kullanmaya çalışması, tanımlanan çıkarlar için gereğini yaparken iş birliğine daha açık olması gerekiyor. Nitekim siyasi gücün en önemli unsuru, kendi önceliklerini rakiplerine ve uluslararası topluma kabul ettirebilmektir.
[Doç. Dr. Zuhal Mert Uzuner Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesidir]