ANALİZ - Trump'ın Azil Süreci Ve Kongre'deki Dengeler
Başkan Trump hakkındaki iddialar mevcut haliyle Cumhuriyetçi senatörlerin başkana olan desteklerini çekmeleri bakımından yeterli bir gerekçe teşkil etmiyor Temsilciler Meclisi tarafından Trump hakkında iddianame düzenlenmesi yakın bir ihtimalken, Senato’nun bu iddianame temelinde yapılacak yargılama neticesinde başkanı görevden alması uzak bir ihtimal Kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan ABD anayasal sisteminde başkan üzerinde bir denge ve denetim mekanizması olarak azil usulüne yer verildiği görülüyor.
CAMBRIDGE -ALİ EMRAH BOZBAYINDIR- Donald J. Trump 2016 yılında ABD başkanı seçildiği günden bugüne başkanın azil usulüyle (impeachment) görevden alınmasına ilişkin tartışmalar aralıksız devam etti. Yine Trump başkan seçildikten sonra ABD başkanının azli konusunda bir dizi kitap yayınlandı.
Yakın bir zamana kadar, Robert Swan Mueller III’in hazırladığı, Rusya’nın 2016 ABD seçimine müdahalesi konusuna odaklanan bir rapora bel bağlayan Demokratlar, bu rapordan umdukları neticeyi alamayınca Başkan Trump’ın görevden alınmasını veya en azından hareket alanının kısıtlanmasını sağlayabilecek başka formüller aramaya başladılar. İşte tam bu noktada Başkan Trump’ın 2019 Temmuz ayında Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile yaptığı telefon konuşmasında Joe Biden’ın oğlu Hunter Biden hakkında soruşturma açılması karşılığında Ukrayna’nın birtakım taleplerine olumlu cevap verebileceğinin iddia edilmesi ve bunun içeriden bir köstebek (whistleblower) tarafından adeta bir hukukçunun elinden çıkmış bir metin marifetiyle sızdırılmasıyla birlikte azil konusu ABD iç siyasetinin birinci konusu haline geldi.
24 Eylül 2019 tarihine gelindiğinde Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, Başkan Trump hakkında resmi olarak azil ön soruşturmasının başlatıldığını iddia etti. Aradan geçen iki hafta içinde, Beyaz Saray veya istihbarat içinden ikinci bir köstebek çıkarak ön soruşturma komisyonuna yeni bilgiler vermek istediğini ifade etti. Soruşturma safahatında Demokratların Ukrayna meselesine ek yeni azil gerekçeleri arayacakları ve dosyayı mümkün olduğunca güçlendirmeye çalışacakları öngörülüyor. Genel olarak bakıldığında, Demokratlar Başkan Trump’ın ABD Başkanlık makamı ve yetkilerini kendi kişisel çıkarları, bir başka deyişle, 2020 seçimlerindeki muhtemel rakibi Joe Biden’ı köşeye sıkıştırmak için kullandığını iddia ediyorlar. Buna karşılık Başkan Trump, bunun kişisel bir mesele olmadığını, amacının yolsuzlukla mücadele olduğunu hatta Biden’ların Çin tarafından da soruşturulması gerektiğini ifade ediyor.
- Azli gerektiren suç tanımı müphem
ABD başkanları vatana ihanet, rüşvet ve diğer ağır suç ve kabahatler işlemeleri halinde görevden azledilebiliyor. Bu noktada özellikle “diğer ağır suç ve kabahatler” kapsamına nelerin girdiği oldukça tartışmalı. Zira, hukukçuların bu konudaki yorumlarına bakıldığında “kurucu babaların” bilerek azil kapsamına giren fiillerin kapsamını geniş tutarak, oldukça geniş yetkilerle donatılmış başkanın görevini kötüye kullanması halinde görevden alınmasına imkan tanımak istedikleri ileri sürülüyor. Buna karşılık, bu nevi geniş bir yorum tarzının başkanın faaliyet alanını önemli ölçüde kısıtlayacağı ve bu nedenle, ancak belli bir ağırlığa ulaşmış fiillerin söz konusu olması halinde başkanın azledilebileceği ifade ediliyor. Başkan Trump’ın, mevcut haliyle azlini gerektirebilecek bir suç işleyip işlemediği konusu da işte azli gerektiren suç tanımındaki bu müphemlikten dolayı oldukça tartışmalı bir mesele haline geliyor. Başkan’ın kamunun güvenini kötüye kullanmasının mı yoksa rüşvet ve vatana ihanete benzer ağırlıkta bir fiilin mi gerekli olduğu gerek medya gerekse hukukçular arasında tartışmaya devam ediliyor. Örneğin, azil konusunda Trump başkan seçildikten sonra yazılmış bir kitabı da olan Harvard Hukuk Profesörü Cass Sunstein Der Spiegel’e geçtiğimiz eylül ayı sonunda verdiği mülakatta Trump’ın azli gerektiren bir suç işlediği kanaatini izhar ediyor. Buna karşılık, esasen Demokrat partiye yakın olan bir başka Harvard Hukuk Profesörü Alan Dershowitz ise demokratların azil yetkilerini kötüye kullandıkları, Başkan Trump’ın azli gerektiren bir suç işlemediği görüşünü hararetle savunuyor.
ABD başkanı ve diğer üst düzey devlet görevlilerinin görevden alınmalarına ilişkin usulü belirleyen azil kurumu köklerini teamül hukukunda (common law) buluyor. Bu usûl genel olarak, bir yasama organı tarafından bir kamu görevlisinin soruşturulması ve görevden alınması anlamına geliyor. Birleşik Krallık azil usulünde Avam Kamarası savcı, Lordlar Kamarası ise hakim vazifesini üstleniyor. Esasen ABD Anayasası’nda da ABD başkanının azli bakımından benzer bir rol dağılımı söz konusu. Buna göre Temsilciler Meclisi, Meclis Adalet Komisyonu’nu görevlendirmek suretiyle resmi olarak azil sürecini başlatıyor ve komisyon çalışmaları neticesinde hazırlanan ve bir nevi iddianame niteliği taşıyan (impeachment resolution) oylamaya sunuluyor. Bu iddianamenin kabulü için Temsilciler Meclisi üyelerinin salt çoğunluğu yeterli oluyor. Bu da Temsilciler Meclisi tarafından Trump hakkındaki muhtemel bir azil iddianamesinin kabul edilebilmesi için 435 üyeli meclisin 218 üyesinin bu yönde oy kullanmasını gerektiriyor. Temsilciler Meclisi’nin mevcut üye dağılımına bakıldığında Demokratların 235 üyeye sahip oldukları görülüyor. Bu nedenle, Temsilciler Meclisi’nde yapılacak bir oylamada Trump aleyhine bir sonuç çıkması oldukça mümkün gözüküyor.
Buna karşılık, ABD başkanlarının görevden alınabilmesi için Temsilciler Meclisi Kararı yeterli olmuyor. Birleşik Krallık’taki Lordlar Kamarası gibi Senato da hakim görevinde olduğundan başkanın görevden alınması konusunda nihai kararı verebiliyor. Bu konudaki Senato oturumlarına ABD Yüksek Mahkemesi başkanı riyaset ediyor. Şayet bu gerçekleşirse, Trump’ın yemin törenini gerçekleştiren yargıç John Roberts, Senato’daki azil oturumlarına başkanlık edecek. Senato’nun ABD başkanını görevden alma kararı verebilmesi için senatörlerin üçte ikisinin bu yönde oy kullanması gerekiyor. 100 üyeli ABD Senato’sunda 53 Cumhuriyetçi, 45 Demokrat ve 2 Bağımsız üye mevcut. Bu durumda, en az 22 Cumhuriyetçi Senatör’ün Trump’ın aleyhine oy kullanması gerekiyor. Mitt Romney gibi muhalif birkaç Cumhuriyetçi bir tarafa bırakıldığında, 22 Cumhuriyetçinin Trump aleyhine oy kullanması pek ihtimal dahilinde görülmüyor. ABD başkanı hakkında gerekli çoğunluğun oluşması halinde Başkan azlediliyor ve yerine başkan yardımcısı başkanlık görevini üstleniyor.
- ABD tarihinde azledilen başkan yok
ABD tarihine bakıldığında, azil usulünün uzun bir süre sonra ilk defa Bill Clinton’la birlikte gündeme geldiği görülüyor. Zira, Clinton’dan önce bu usûl en son 1868 senesinde Başkan Andrew Johnson’a karşı, savunma bakanını kanuna aykırı olarak kovduğu gerekçesiyle işletilmiş. Johnson, bir üye hasta yatağından getirilmek suretiyle, o bir üyenin oyu sayesinde beraat edebilmiş. Başkan Andrew Johnson’dan sonra azil konusu 1974 yılında Başkan Richard Nixon hakkında güdeme gelmiş. Başkan Nixon, Temsilciler Meclisi’ndeki oylama öncesinde istifa ettiğinden azil usulünün işletilmesine gerek kalmamış.
Modern ABD siyasetindeki en önemli azil süreci ise hiç şüphesiz Bill Clinton’ınki. 1998 Aralık ayında Temsilciler Meclisi, Bill Clinton’ın, yalan yere yemin (perjury) ve adil yargılanmayı etkileme (obstruction of justice) suçlamalarıyla azledilmesini öngören iddianameyi kabul etti. Daha basit bir ifadeyle, Clinton Beyaz Saray stajyeri Monica Lewinsky ile olan ilişkisi nedeniyle değil, ABD halkına yalan söylediği gerekçesiyle görevden alınmak istendi. Senato’da yapılan yargılamada Clinton yalan yere yemin suçundan 55’e 45 oy, adil yargılanmayı etkileme suçundan 50’ye 50 oy ile azil için gerekli olan 67 oya ulaşılamadığından beraat etmişti.
ABD’nin kurucu babalarından Alexander Hamilton’ın azil usulüyle ilgili görüşlerine bakıldığında iki temel düşüncenin bu usulün dizaynında etkili olduğu görülüyor. Bunlardan birincisi, federal sisteme vaziyet etmek üzere tesis edilen oldukça güçlü yetkilerle donatılmış ABD başkanının ağır suçlar işlemesi halinde görevden alınabilmesinin önünün açılarak yürütmenin faaliyet alanının hudutlarının tayin edilmesi. Azil süreciyle ilgili ikinci ve oldukça hassas mesele, halkın oyuyla seçilmiş olan başkanın görevden alınmasının seçmen kitlesi üzerinde oluşturacağı menfi etkinin izale edilmesi. Bu mülahazalarla, ABD Anayasası’nda başkanın görevden alınması yukarıda izah ettiğimiz ağır usullere tabi kılınarak, seçilmiş başkanın partiler arası rekabetin bir unsuru olarak görevden alınmasının önüne geçilmiş olunuyor. ABD tarihinde bugüne kadar hiçbir başkanın azil usulüyle görevden alınamamış olması da bu yargıyı destekliyor. Ayrıca kurucu babaların, azil usulüne anayasada yer vermek suretiyle bilhassa federal sistem karşıtlarının güçlü merkezi hükümet konusundaki kaygılarının giderilmesini sağlayamaya çalıştıkları söylenebilir. Bir başka deyişle, kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan ABD anayasal sisteminde başkan üzerinde bir denge ve denetim mekanizması olarak azil usulüne yer verildiği görülüyor.
- Temsilciler Meclisi ile Senato'daki eğilimler farklı
1974 yılında Başkan Nixon’ın Watergate skandalıyla başlayan süreçte verdiği istifasında Cumhuriyetçilerin desteğini kaybetmiş olması önemli rol oynamıştı. Gerçekten, ABD anayasal sisteminin kurucu babalarının azil usulünün partiler üstü bir şekilde değerlendirilmesini sağlamak amacıyla Senato’nun üçte iki çoğunluğunu arayarak sistemin istikrarını temin etmeye çalıştıkları bugünlerde daha açık bir şekilde görülüyor.
Başkan Trump hakkındaki iddialar ise mevcut haliyle Cumhuriyetçi senatörlerin başkana olan desteklerini çekmeleri bakımından yeterli bir gerekçe teşkil etmiyor. Bir başka deyişle, Temsilciler Meclisi tarafından Başkan Trump hakkında iddianame düzenlenmesi yakın bir ihtimalken, Senato’nun bu iddianame temelinde yapılacak yargılama neticesinde başkanı görevden alması uzak bir ihtimal olarak görünüyor. Bu sürecin, halihazırda sert geçeceği öngörülen 2020 seçimleri üstünde, örneğin Biden yerine Elizabeth Warren’ın Demokratların başkan adayı olarak temayüz etmesi gibi yan neticelerinin olup olmayacağını ise önümüzdeki aylar gösterecek.
[Lisansüstü derecelerini Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden alan Doç. Dr. Ali Emrah Bozbayındır Max-Planck Mukayeseli Ceza Hukuku Enstitüsü ve Cambridge Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olarak bulunmuştur]
Kaynak: AA
Yakın bir zamana kadar, Robert Swan Mueller III’in hazırladığı, Rusya’nın 2016 ABD seçimine müdahalesi konusuna odaklanan bir rapora bel bağlayan Demokratlar, bu rapordan umdukları neticeyi alamayınca Başkan Trump’ın görevden alınmasını veya en azından hareket alanının kısıtlanmasını sağlayabilecek başka formüller aramaya başladılar. İşte tam bu noktada Başkan Trump’ın 2019 Temmuz ayında Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile yaptığı telefon konuşmasında Joe Biden’ın oğlu Hunter Biden hakkında soruşturma açılması karşılığında Ukrayna’nın birtakım taleplerine olumlu cevap verebileceğinin iddia edilmesi ve bunun içeriden bir köstebek (whistleblower) tarafından adeta bir hukukçunun elinden çıkmış bir metin marifetiyle sızdırılmasıyla birlikte azil konusu ABD iç siyasetinin birinci konusu haline geldi.
24 Eylül 2019 tarihine gelindiğinde Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi, Başkan Trump hakkında resmi olarak azil ön soruşturmasının başlatıldığını iddia etti. Aradan geçen iki hafta içinde, Beyaz Saray veya istihbarat içinden ikinci bir köstebek çıkarak ön soruşturma komisyonuna yeni bilgiler vermek istediğini ifade etti. Soruşturma safahatında Demokratların Ukrayna meselesine ek yeni azil gerekçeleri arayacakları ve dosyayı mümkün olduğunca güçlendirmeye çalışacakları öngörülüyor. Genel olarak bakıldığında, Demokratlar Başkan Trump’ın ABD Başkanlık makamı ve yetkilerini kendi kişisel çıkarları, bir başka deyişle, 2020 seçimlerindeki muhtemel rakibi Joe Biden’ı köşeye sıkıştırmak için kullandığını iddia ediyorlar. Buna karşılık Başkan Trump, bunun kişisel bir mesele olmadığını, amacının yolsuzlukla mücadele olduğunu hatta Biden’ların Çin tarafından da soruşturulması gerektiğini ifade ediyor.
- Azli gerektiren suç tanımı müphem
ABD başkanları vatana ihanet, rüşvet ve diğer ağır suç ve kabahatler işlemeleri halinde görevden azledilebiliyor. Bu noktada özellikle “diğer ağır suç ve kabahatler” kapsamına nelerin girdiği oldukça tartışmalı. Zira, hukukçuların bu konudaki yorumlarına bakıldığında “kurucu babaların” bilerek azil kapsamına giren fiillerin kapsamını geniş tutarak, oldukça geniş yetkilerle donatılmış başkanın görevini kötüye kullanması halinde görevden alınmasına imkan tanımak istedikleri ileri sürülüyor. Buna karşılık, bu nevi geniş bir yorum tarzının başkanın faaliyet alanını önemli ölçüde kısıtlayacağı ve bu nedenle, ancak belli bir ağırlığa ulaşmış fiillerin söz konusu olması halinde başkanın azledilebileceği ifade ediliyor. Başkan Trump’ın, mevcut haliyle azlini gerektirebilecek bir suç işleyip işlemediği konusu da işte azli gerektiren suç tanımındaki bu müphemlikten dolayı oldukça tartışmalı bir mesele haline geliyor. Başkan’ın kamunun güvenini kötüye kullanmasının mı yoksa rüşvet ve vatana ihanete benzer ağırlıkta bir fiilin mi gerekli olduğu gerek medya gerekse hukukçular arasında tartışmaya devam ediliyor. Örneğin, azil konusunda Trump başkan seçildikten sonra yazılmış bir kitabı da olan Harvard Hukuk Profesörü Cass Sunstein Der Spiegel’e geçtiğimiz eylül ayı sonunda verdiği mülakatta Trump’ın azli gerektiren bir suç işlediği kanaatini izhar ediyor. Buna karşılık, esasen Demokrat partiye yakın olan bir başka Harvard Hukuk Profesörü Alan Dershowitz ise demokratların azil yetkilerini kötüye kullandıkları, Başkan Trump’ın azli gerektiren bir suç işlemediği görüşünü hararetle savunuyor.
ABD başkanı ve diğer üst düzey devlet görevlilerinin görevden alınmalarına ilişkin usulü belirleyen azil kurumu köklerini teamül hukukunda (common law) buluyor. Bu usûl genel olarak, bir yasama organı tarafından bir kamu görevlisinin soruşturulması ve görevden alınması anlamına geliyor. Birleşik Krallık azil usulünde Avam Kamarası savcı, Lordlar Kamarası ise hakim vazifesini üstleniyor. Esasen ABD Anayasası’nda da ABD başkanının azli bakımından benzer bir rol dağılımı söz konusu. Buna göre Temsilciler Meclisi, Meclis Adalet Komisyonu’nu görevlendirmek suretiyle resmi olarak azil sürecini başlatıyor ve komisyon çalışmaları neticesinde hazırlanan ve bir nevi iddianame niteliği taşıyan (impeachment resolution) oylamaya sunuluyor. Bu iddianamenin kabulü için Temsilciler Meclisi üyelerinin salt çoğunluğu yeterli oluyor. Bu da Temsilciler Meclisi tarafından Trump hakkındaki muhtemel bir azil iddianamesinin kabul edilebilmesi için 435 üyeli meclisin 218 üyesinin bu yönde oy kullanmasını gerektiriyor. Temsilciler Meclisi’nin mevcut üye dağılımına bakıldığında Demokratların 235 üyeye sahip oldukları görülüyor. Bu nedenle, Temsilciler Meclisi’nde yapılacak bir oylamada Trump aleyhine bir sonuç çıkması oldukça mümkün gözüküyor.
Buna karşılık, ABD başkanlarının görevden alınabilmesi için Temsilciler Meclisi Kararı yeterli olmuyor. Birleşik Krallık’taki Lordlar Kamarası gibi Senato da hakim görevinde olduğundan başkanın görevden alınması konusunda nihai kararı verebiliyor. Bu konudaki Senato oturumlarına ABD Yüksek Mahkemesi başkanı riyaset ediyor. Şayet bu gerçekleşirse, Trump’ın yemin törenini gerçekleştiren yargıç John Roberts, Senato’daki azil oturumlarına başkanlık edecek. Senato’nun ABD başkanını görevden alma kararı verebilmesi için senatörlerin üçte ikisinin bu yönde oy kullanması gerekiyor. 100 üyeli ABD Senato’sunda 53 Cumhuriyetçi, 45 Demokrat ve 2 Bağımsız üye mevcut. Bu durumda, en az 22 Cumhuriyetçi Senatör’ün Trump’ın aleyhine oy kullanması gerekiyor. Mitt Romney gibi muhalif birkaç Cumhuriyetçi bir tarafa bırakıldığında, 22 Cumhuriyetçinin Trump aleyhine oy kullanması pek ihtimal dahilinde görülmüyor. ABD başkanı hakkında gerekli çoğunluğun oluşması halinde Başkan azlediliyor ve yerine başkan yardımcısı başkanlık görevini üstleniyor.
- ABD tarihinde azledilen başkan yok
ABD tarihine bakıldığında, azil usulünün uzun bir süre sonra ilk defa Bill Clinton’la birlikte gündeme geldiği görülüyor. Zira, Clinton’dan önce bu usûl en son 1868 senesinde Başkan Andrew Johnson’a karşı, savunma bakanını kanuna aykırı olarak kovduğu gerekçesiyle işletilmiş. Johnson, bir üye hasta yatağından getirilmek suretiyle, o bir üyenin oyu sayesinde beraat edebilmiş. Başkan Andrew Johnson’dan sonra azil konusu 1974 yılında Başkan Richard Nixon hakkında güdeme gelmiş. Başkan Nixon, Temsilciler Meclisi’ndeki oylama öncesinde istifa ettiğinden azil usulünün işletilmesine gerek kalmamış.
Modern ABD siyasetindeki en önemli azil süreci ise hiç şüphesiz Bill Clinton’ınki. 1998 Aralık ayında Temsilciler Meclisi, Bill Clinton’ın, yalan yere yemin (perjury) ve adil yargılanmayı etkileme (obstruction of justice) suçlamalarıyla azledilmesini öngören iddianameyi kabul etti. Daha basit bir ifadeyle, Clinton Beyaz Saray stajyeri Monica Lewinsky ile olan ilişkisi nedeniyle değil, ABD halkına yalan söylediği gerekçesiyle görevden alınmak istendi. Senato’da yapılan yargılamada Clinton yalan yere yemin suçundan 55’e 45 oy, adil yargılanmayı etkileme suçundan 50’ye 50 oy ile azil için gerekli olan 67 oya ulaşılamadığından beraat etmişti.
ABD’nin kurucu babalarından Alexander Hamilton’ın azil usulüyle ilgili görüşlerine bakıldığında iki temel düşüncenin bu usulün dizaynında etkili olduğu görülüyor. Bunlardan birincisi, federal sisteme vaziyet etmek üzere tesis edilen oldukça güçlü yetkilerle donatılmış ABD başkanının ağır suçlar işlemesi halinde görevden alınabilmesinin önünün açılarak yürütmenin faaliyet alanının hudutlarının tayin edilmesi. Azil süreciyle ilgili ikinci ve oldukça hassas mesele, halkın oyuyla seçilmiş olan başkanın görevden alınmasının seçmen kitlesi üzerinde oluşturacağı menfi etkinin izale edilmesi. Bu mülahazalarla, ABD Anayasası’nda başkanın görevden alınması yukarıda izah ettiğimiz ağır usullere tabi kılınarak, seçilmiş başkanın partiler arası rekabetin bir unsuru olarak görevden alınmasının önüne geçilmiş olunuyor. ABD tarihinde bugüne kadar hiçbir başkanın azil usulüyle görevden alınamamış olması da bu yargıyı destekliyor. Ayrıca kurucu babaların, azil usulüne anayasada yer vermek suretiyle bilhassa federal sistem karşıtlarının güçlü merkezi hükümet konusundaki kaygılarının giderilmesini sağlayamaya çalıştıkları söylenebilir. Bir başka deyişle, kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan ABD anayasal sisteminde başkan üzerinde bir denge ve denetim mekanizması olarak azil usulüne yer verildiği görülüyor.
- Temsilciler Meclisi ile Senato'daki eğilimler farklı
1974 yılında Başkan Nixon’ın Watergate skandalıyla başlayan süreçte verdiği istifasında Cumhuriyetçilerin desteğini kaybetmiş olması önemli rol oynamıştı. Gerçekten, ABD anayasal sisteminin kurucu babalarının azil usulünün partiler üstü bir şekilde değerlendirilmesini sağlamak amacıyla Senato’nun üçte iki çoğunluğunu arayarak sistemin istikrarını temin etmeye çalıştıkları bugünlerde daha açık bir şekilde görülüyor.
Başkan Trump hakkındaki iddialar ise mevcut haliyle Cumhuriyetçi senatörlerin başkana olan desteklerini çekmeleri bakımından yeterli bir gerekçe teşkil etmiyor. Bir başka deyişle, Temsilciler Meclisi tarafından Başkan Trump hakkında iddianame düzenlenmesi yakın bir ihtimalken, Senato’nun bu iddianame temelinde yapılacak yargılama neticesinde başkanı görevden alması uzak bir ihtimal olarak görünüyor. Bu sürecin, halihazırda sert geçeceği öngörülen 2020 seçimleri üstünde, örneğin Biden yerine Elizabeth Warren’ın Demokratların başkan adayı olarak temayüz etmesi gibi yan neticelerinin olup olmayacağını ise önümüzdeki aylar gösterecek.
[Lisansüstü derecelerini Köln Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden alan Doç. Dr. Ali Emrah Bozbayındır Max-Planck Mukayeseli Ceza Hukuku Enstitüsü ve Cambridge Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesi olarak bulunmuştur]