ANALİZ - Irak'ta Kaos Büyüyor
Irak'ta işsizlik, kamu hizmetlerindeki yetersizlik ve yolsuzluk gibi nedenlerle başlayan ve hızla ülke geneline yayılan gösterilerin İran'ın ülkedeki nüfuzunu hedef alan bir yöne evrildiği görülüyor Gelinen aşamada Başbakan Abdülmehdi'nin birçok reform paketi açıklamasına ve Sistani'nin itidal çağrılarına rağmen hem eylemler hem de güvenlik güçlerinin verdiği karşılık giderek sertleşiyor İşgal sonrası dönemde mezhep temelli şiddet olaylarında yüzbinlerce kişinin hayatını kaybettiği ekonomik ve toplumsal boyutlarıyla büyük yıkıma yol açan çatışmaların, bu defa Şii gruplar arasında bir çatışmaya evrilme riski bulunuyor.
İSTANBUL -FATİH İPEK- Irak’ta 1 Ekim’de başlayan hükümet karşıtı gösterilere Kerbela’da düzenlenen Erbain törenleri nedeniyle ara verildi ve eylemler 25 Ekim’de tekrar başladı. Resmi rakamlara göre gösterilerde 136 kişi hayatını kaybetti ve 6 bine yakın kişi yaralandı.
Arap ülkelerinde sokak hareketlerinin başladığı dönemden bu yana Irak’ta gösteriler sonucu hayatını kaybedenlerin sayısının son on günlük zaman dilimindeki sayıya ulaşmaması, karşı karşıya olunan krizin ne denli ciddi olduğunun göstergesi. İlk olarak Basra ve başkent Bağdat’ta tanık olunan gösteriler, Şiilerin yoğun olarak yaşadığı ülkenin orta ve güney vilayetlerine yayılmış durumda. ABD işgalinin ardından siyasi süreçlerden ısrarla dışlanan ve ayrımcı politikalara maruz kalan Sünni kesim, yeni bir terör yapılanmasına yol açabilecek güvenlik krizinin sorumlusu olarak gösterileceği endişesiyle, gösterilere pasif destek veriyor. Öte yandan, 35 yaş altı kesimin nüfusun yüzde 75’ini oluşturduğu Irak’ta göstericilerin çoğunluğunun geçlerden oluşması, dipten gelen bu dalgalanmanın ülkenin siyasi geleceğine yön verme potansiyeli taşıdığı öngörüsünü güçlendiriyor.
Öte yandan işsizlik, kamu hizmetlerindeki yetersizlik ve kronik yolsuzluk gibi nedenlerle başlayan ve hızla yayılan gösterilerin İran’ın ülkedeki nüfuzunu hedef alan bir yöne evrilmesi de dikkat çekici bir gelişme. “İran dışarı; Irak özgür kalacak” sloganlarıyla somutlaşan bu tepkilerin arka planını anlamak için, 2018’deki seçimlerin ardından bugüne uzanan süreçteki bazı önemli olayları ele almak gerekiyor. Bu hususta ilk olarak, Irak’ta 2018’de yapılan tartışmalı seçimlerin ardından hükümet kurma süreci devam ederken İran’ın Irak’a elektrik tedarikini bir süre durdurmasına işaret etmek gerekiyor. İran’ın, yeni hükümetin kurulması sürecinde belirleyici olmak için kullandığı bu yöntem Basra’da geniş çaplı gösterilerin yaşanmasına sebep olmuştu. İran’ın bu tavrı, Irak’ta hükümet kurulma sürecinde belirleyici olmak istemesi ve bu amaçla elektrik kozunu kullanması olarak algılanmış ve Basra’da geniş çaplı protestolara yol açmıştı.
- İran karşıtlığını besleyen faktörler
Göstericilerin İran’a yönelik tepkilerinin ikinci sebebi, DEAŞ’la mücadele için 2014’te Irak’taki Şiilerin en üst mercii Ayetullah Ali Sistani’nin çağrısıyla kurulan milis gücü Haşdi Şabi’nin neredeyse devlet otoritesinin tamamen dışında bir güç haline gelmiş olması. 2014 yılından, DEAŞ’ın denetimindeki toprakların büyük bölümünü kaybederek yer altına çekildiği 2018 yılına kadarki dört yıllık sürede, Haşdi Şabi devlet dışında otonom hareket eden bir milis örgütü haline geldi. Bağımsız bir aktör gibi hareket eden ve birçok suç isnat edilen bu yapılanmanın devlet denetimi altına alınması gerektiğine yönelik artan siyasi baskılar, dönemin başbakanı Haydar el-İbadi’nin Haşdi Şabi’yi sınırlandıracak adımlar atmaya zorladı. Ancak bu yöndeki adımların kâğıt üzerinde kaldığı söylenebilir. Haşdi Şabi’nin alelacele resmi güvenlik teşkilatı bünyesine alınması sorunları çözmek bir yana, iyice içinden çıkılmaz hale getirdi. Güvenlik güçleriyle aynı kurallara tâbi kılınan Haşdi Şabi milisleri maaşlarını devletten almalarına mukabil, emir-komuta zincirinin dışında kalmaya devam etti. Nitekim 15 Nisan’da İran’da yaşanan sel afetinin ardından, Haşdi Şabi’nin kendi inisiyatifiyle 400 tonluk acil yardım götürmesi, devlet otoritesinin dışında hareket ettiğinin bir göstergesiydi.
Yeni hükümetin başbakanı Adil Abdülmehdi de Haşdi Şabi’nin sınırlandırılması yönünde adımlar attı ve bu adımları atmasını kolaylaştıran iki gelişmeye tanık olundu. Bu gelişmelerden ilki, ABD başkanı Donald Trump’ın İran’a yönelik ağır yaptırım kararları. Nitekim bu yaptırımlar esas olarak İran’ı çevreleme stratejisi üzerine bina edildi ve bu stratejinin bir ayağını da Irak’taki İran yanlısı milislerin kontrol altında tutulması teşkil ediyor. İkinci gelişme ise Sistani’nin Haşdi Şabi’nin devlet kontrolü altına alınması gerektiğine dair fetvası. Başbakan Abdülmehdi, Sistani’nin fetvasıyla oluşan siyasi atmosferde ve ABD’nin de baskıları sonucu Haşdi Şabi’nin devlet denetimi altına alınmasını sağlayacak bazı tedbirleri içeren bir başbakanlık kararnamesi yayınladı. hükümet karşıtı Kararname, milis güçlerine mensup olanların siyasi faaliyetlerde bulunmasını yasaklanması, milis güçlerinin Irak Güvenlik Güçleri bünyesine katılması, kontrol noktaları kurmalarının engellenmesi ve ekonomik kazanç sağlayan ofislerinin kapatılması gibi maddeler içeriyordu. Tedbirlerin uygulanması için 31 Temmuz’un son tarih olarak belirlendiği kararnamede, bu tarihten sonra, siyasi bağlantıları devam eden ve silah taşıyan Haşdi Şabi mensuplarının kanun kaçağı olarak görüleceğini belirtiyordu. 1 Ağustos’ta Haşdi Şabi Heyet Başkanı Falih Feyyad kararnamenin tamamen uygulanabilmesi için iki aylık ek süreye ihtiyaç duyduklarını açıkladı. Öte yandan Ağustos ayında dört Haşdi Şabi karargâhı/cephaneliğinde patlamalar meydana geldi. Bu patlamalardan en az ikisinin İsrail’le bağlantılı olduğu iddiaları, Iraklılar nezdinde Haşdi Şabi’nin ülke güvenliği açısından bir risk teşkil ettiği endişelerine yol açtı. Bu saldırıların ardından Haşdi Şabi Heyet Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi Mühendis’in imzasıyla duyurulan “hava kuvvetleri kurma kararı” milis gücüne ait resmi siteden yalanlandı. Hükümetin Mühendis’i görevden almasına ve milis gücünün yapısıyla ilgili uygulanmaya çalışılan tedbirlere rağmen, gelinen aşamada göstericilerin Haşdi Şabi’den duydukları rahatsızlık giderilmiş değil.
- Irak’taki İran nüfuzu
Göstericilerin İran karşıtlığını besleyen diğer bir faktörün de İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’nin sürekli olarak Irak’ta boy göstermesi olduğu söylenebilir. DEAŞ ile mücadele bahanesiyle Irak’a devamlı gidip gelen Süleymani, 2018 seçimlerinin ardından da hükümet kurulması sürecinde ABD-İran çekişmesinin bir parçası olarak Irak’ta çeşitli temaslarda bulunmuştu. Iraklılar ülke siyasetinin dışarıdan yönlendirilme çabası olarak algıladıkları bu temaslardan rahatsızdı. Nitekim Haşdi Şabi’nin İran yanlısı milislerinin İran ile bağlantısını sağlayan bir figür olarak öne çıkan Süleymani’nin, milis gücünün teşkilat yapısı değişmeden önceki heyet başkan yardımcısı Ebu Mehdi Mühendis ile sahadaki fotoğrafları sosyal medyada dolaşımdaydı. Süleymani’nin ve dolayısıyla İran’ın ülkede devlet denetimi dışında hareket eden bir milis yapılanmasıyla doğrudan ilişki kurması, ülkede giderek kötüleşen güvenlik durumundan İran’ı sorumlu tutan kitlelerin tepkilerini de artırdı.
Gelinen aşamada Başbakan Abdülmehdi’nin birçok reform paketi açıklamasına ve Sistani’nin (olayların Irak’a dış müdahalelere kapı aralayacak bir kaos ortamına yol açabileceği endişesiyle) gösteriler sırasında kamu binalarına zarar verilmemesi ve güvenlik güçlerinin de barışçıl göstericilere müdahale etmemesi çağrılarına rağmen hem eylemler hem de güvenlik güçlerinin verdiği karşılık giderek sertleşiyor. Gösterilerin düzenlendiği vilayetlerde çeşitli partilere, milis gücüne ve hükümete ait en az 90 bina yakıldı. Asaib Ehlu’l Hak hareketinin yanı sıra Bedir Örgütü, Irak Hizbullah Örgütü, Dava Partisi ve diğer Şii parti binaları ateşe verildi. Bilhassa İran yanlısı Asaib Ehlu’l Hak hareketinin Kadisiye, Dikar, Vasit, Mutanna ve Meysan vilayetlerindeki ofisleri kundaklandı. Asaib Ehlu’l Hak hareketinin Meysan lideri ve kardeşi linç edilerek öldürüldü. Gösteriler öncesinde Şii din adamı Mukteda Sadr’ın (güvenlik güçlerinin göstericilere şiddet uygulaması halinde) göstericileri korumalarını talep ettiği Saraya Selam milisleri sahaya indi. Seraya Selam milisleri ve Asaib Ehlu’l Hak hareketi milisleri arasında çatışma çıktı. Son olarak Şiilerin kutsal kenti addedilen Kerbela’da göstericilere gerçek mermilerle ateş açılması sonucunda bir gecede 18 kişi hayatını kaybetti. Görgü tanıklarının ifadesine göre, resmi güvenlik görevlilerinin dışında, siyah giysili ve maskeli kişilerce düzenlenen bu saldırılar, ülkeyi yeni bir şiddet sarmalına sürükleyebilecek çatışmaların patlak vermesi endişelerine neden oldu.
İşgal sonrası dönemde mezhep temelli şiddet olaylarında yüzbinlerce kişinin hayatını kaybettiği ekonomik ve toplumsal boyutlarıyla büyük yıkıma yol açan çatışmaların, bu defa Şii gruplar arasında bir çatışmaya evrilme riski bulunuyor. Nitekim Başbakan Abdülmehdi, muhalefetin iki lideri Sadr ve (Fetih ittifakı lideri) Hadi Amiri’nin hükümet kurma konusunda anlaşmaları durumunda istifa edeceğini açıkladı. Ancak gösterilerin başında ülkedeki sorunlarını bitirecek “sihirli çözümler” olmadığını ifade eden Başbakan Abdülmehdi’nin yerine gelecek kişinin de yaşanan kaosa kısa vadede bir çözüm bulması uzak bir ihtimal.
hükümet karşıtı ABD-İran geriliminde Haşdi Şabi düğümü, AA, 01.08.2019, https://www.aa.com.tr/tr/analiz/abd-iran-geriliminde-hasdi-sabi-dugumu/1546819
[Fatih Oğuzhan İpek, Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü’nde lisansüstü eğitimine devam etmektedir]
Kaynak: AA
Arap ülkelerinde sokak hareketlerinin başladığı dönemden bu yana Irak’ta gösteriler sonucu hayatını kaybedenlerin sayısının son on günlük zaman dilimindeki sayıya ulaşmaması, karşı karşıya olunan krizin ne denli ciddi olduğunun göstergesi. İlk olarak Basra ve başkent Bağdat’ta tanık olunan gösteriler, Şiilerin yoğun olarak yaşadığı ülkenin orta ve güney vilayetlerine yayılmış durumda. ABD işgalinin ardından siyasi süreçlerden ısrarla dışlanan ve ayrımcı politikalara maruz kalan Sünni kesim, yeni bir terör yapılanmasına yol açabilecek güvenlik krizinin sorumlusu olarak gösterileceği endişesiyle, gösterilere pasif destek veriyor. Öte yandan, 35 yaş altı kesimin nüfusun yüzde 75’ini oluşturduğu Irak’ta göstericilerin çoğunluğunun geçlerden oluşması, dipten gelen bu dalgalanmanın ülkenin siyasi geleceğine yön verme potansiyeli taşıdığı öngörüsünü güçlendiriyor.
Öte yandan işsizlik, kamu hizmetlerindeki yetersizlik ve kronik yolsuzluk gibi nedenlerle başlayan ve hızla yayılan gösterilerin İran’ın ülkedeki nüfuzunu hedef alan bir yöne evrilmesi de dikkat çekici bir gelişme. “İran dışarı; Irak özgür kalacak” sloganlarıyla somutlaşan bu tepkilerin arka planını anlamak için, 2018’deki seçimlerin ardından bugüne uzanan süreçteki bazı önemli olayları ele almak gerekiyor. Bu hususta ilk olarak, Irak’ta 2018’de yapılan tartışmalı seçimlerin ardından hükümet kurma süreci devam ederken İran’ın Irak’a elektrik tedarikini bir süre durdurmasına işaret etmek gerekiyor. İran’ın, yeni hükümetin kurulması sürecinde belirleyici olmak için kullandığı bu yöntem Basra’da geniş çaplı gösterilerin yaşanmasına sebep olmuştu. İran’ın bu tavrı, Irak’ta hükümet kurulma sürecinde belirleyici olmak istemesi ve bu amaçla elektrik kozunu kullanması olarak algılanmış ve Basra’da geniş çaplı protestolara yol açmıştı.
- İran karşıtlığını besleyen faktörler
Göstericilerin İran’a yönelik tepkilerinin ikinci sebebi, DEAŞ’la mücadele için 2014’te Irak’taki Şiilerin en üst mercii Ayetullah Ali Sistani’nin çağrısıyla kurulan milis gücü Haşdi Şabi’nin neredeyse devlet otoritesinin tamamen dışında bir güç haline gelmiş olması. 2014 yılından, DEAŞ’ın denetimindeki toprakların büyük bölümünü kaybederek yer altına çekildiği 2018 yılına kadarki dört yıllık sürede, Haşdi Şabi devlet dışında otonom hareket eden bir milis örgütü haline geldi. Bağımsız bir aktör gibi hareket eden ve birçok suç isnat edilen bu yapılanmanın devlet denetimi altına alınması gerektiğine yönelik artan siyasi baskılar, dönemin başbakanı Haydar el-İbadi’nin Haşdi Şabi’yi sınırlandıracak adımlar atmaya zorladı. Ancak bu yöndeki adımların kâğıt üzerinde kaldığı söylenebilir. Haşdi Şabi’nin alelacele resmi güvenlik teşkilatı bünyesine alınması sorunları çözmek bir yana, iyice içinden çıkılmaz hale getirdi. Güvenlik güçleriyle aynı kurallara tâbi kılınan Haşdi Şabi milisleri maaşlarını devletten almalarına mukabil, emir-komuta zincirinin dışında kalmaya devam etti. Nitekim 15 Nisan’da İran’da yaşanan sel afetinin ardından, Haşdi Şabi’nin kendi inisiyatifiyle 400 tonluk acil yardım götürmesi, devlet otoritesinin dışında hareket ettiğinin bir göstergesiydi.
Yeni hükümetin başbakanı Adil Abdülmehdi de Haşdi Şabi’nin sınırlandırılması yönünde adımlar attı ve bu adımları atmasını kolaylaştıran iki gelişmeye tanık olundu. Bu gelişmelerden ilki, ABD başkanı Donald Trump’ın İran’a yönelik ağır yaptırım kararları. Nitekim bu yaptırımlar esas olarak İran’ı çevreleme stratejisi üzerine bina edildi ve bu stratejinin bir ayağını da Irak’taki İran yanlısı milislerin kontrol altında tutulması teşkil ediyor. İkinci gelişme ise Sistani’nin Haşdi Şabi’nin devlet kontrolü altına alınması gerektiğine dair fetvası. Başbakan Abdülmehdi, Sistani’nin fetvasıyla oluşan siyasi atmosferde ve ABD’nin de baskıları sonucu Haşdi Şabi’nin devlet denetimi altına alınmasını sağlayacak bazı tedbirleri içeren bir başbakanlık kararnamesi yayınladı. hükümet karşıtı Kararname, milis güçlerine mensup olanların siyasi faaliyetlerde bulunmasını yasaklanması, milis güçlerinin Irak Güvenlik Güçleri bünyesine katılması, kontrol noktaları kurmalarının engellenmesi ve ekonomik kazanç sağlayan ofislerinin kapatılması gibi maddeler içeriyordu. Tedbirlerin uygulanması için 31 Temmuz’un son tarih olarak belirlendiği kararnamede, bu tarihten sonra, siyasi bağlantıları devam eden ve silah taşıyan Haşdi Şabi mensuplarının kanun kaçağı olarak görüleceğini belirtiyordu. 1 Ağustos’ta Haşdi Şabi Heyet Başkanı Falih Feyyad kararnamenin tamamen uygulanabilmesi için iki aylık ek süreye ihtiyaç duyduklarını açıkladı. Öte yandan Ağustos ayında dört Haşdi Şabi karargâhı/cephaneliğinde patlamalar meydana geldi. Bu patlamalardan en az ikisinin İsrail’le bağlantılı olduğu iddiaları, Iraklılar nezdinde Haşdi Şabi’nin ülke güvenliği açısından bir risk teşkil ettiği endişelerine yol açtı. Bu saldırıların ardından Haşdi Şabi Heyet Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi Mühendis’in imzasıyla duyurulan “hava kuvvetleri kurma kararı” milis gücüne ait resmi siteden yalanlandı. Hükümetin Mühendis’i görevden almasına ve milis gücünün yapısıyla ilgili uygulanmaya çalışılan tedbirlere rağmen, gelinen aşamada göstericilerin Haşdi Şabi’den duydukları rahatsızlık giderilmiş değil.
- Irak’taki İran nüfuzu
Göstericilerin İran karşıtlığını besleyen diğer bir faktörün de İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani’nin sürekli olarak Irak’ta boy göstermesi olduğu söylenebilir. DEAŞ ile mücadele bahanesiyle Irak’a devamlı gidip gelen Süleymani, 2018 seçimlerinin ardından da hükümet kurulması sürecinde ABD-İran çekişmesinin bir parçası olarak Irak’ta çeşitli temaslarda bulunmuştu. Iraklılar ülke siyasetinin dışarıdan yönlendirilme çabası olarak algıladıkları bu temaslardan rahatsızdı. Nitekim Haşdi Şabi’nin İran yanlısı milislerinin İran ile bağlantısını sağlayan bir figür olarak öne çıkan Süleymani’nin, milis gücünün teşkilat yapısı değişmeden önceki heyet başkan yardımcısı Ebu Mehdi Mühendis ile sahadaki fotoğrafları sosyal medyada dolaşımdaydı. Süleymani’nin ve dolayısıyla İran’ın ülkede devlet denetimi dışında hareket eden bir milis yapılanmasıyla doğrudan ilişki kurması, ülkede giderek kötüleşen güvenlik durumundan İran’ı sorumlu tutan kitlelerin tepkilerini de artırdı.
Gelinen aşamada Başbakan Abdülmehdi’nin birçok reform paketi açıklamasına ve Sistani’nin (olayların Irak’a dış müdahalelere kapı aralayacak bir kaos ortamına yol açabileceği endişesiyle) gösteriler sırasında kamu binalarına zarar verilmemesi ve güvenlik güçlerinin de barışçıl göstericilere müdahale etmemesi çağrılarına rağmen hem eylemler hem de güvenlik güçlerinin verdiği karşılık giderek sertleşiyor. Gösterilerin düzenlendiği vilayetlerde çeşitli partilere, milis gücüne ve hükümete ait en az 90 bina yakıldı. Asaib Ehlu’l Hak hareketinin yanı sıra Bedir Örgütü, Irak Hizbullah Örgütü, Dava Partisi ve diğer Şii parti binaları ateşe verildi. Bilhassa İran yanlısı Asaib Ehlu’l Hak hareketinin Kadisiye, Dikar, Vasit, Mutanna ve Meysan vilayetlerindeki ofisleri kundaklandı. Asaib Ehlu’l Hak hareketinin Meysan lideri ve kardeşi linç edilerek öldürüldü. Gösteriler öncesinde Şii din adamı Mukteda Sadr’ın (güvenlik güçlerinin göstericilere şiddet uygulaması halinde) göstericileri korumalarını talep ettiği Saraya Selam milisleri sahaya indi. Seraya Selam milisleri ve Asaib Ehlu’l Hak hareketi milisleri arasında çatışma çıktı. Son olarak Şiilerin kutsal kenti addedilen Kerbela’da göstericilere gerçek mermilerle ateş açılması sonucunda bir gecede 18 kişi hayatını kaybetti. Görgü tanıklarının ifadesine göre, resmi güvenlik görevlilerinin dışında, siyah giysili ve maskeli kişilerce düzenlenen bu saldırılar, ülkeyi yeni bir şiddet sarmalına sürükleyebilecek çatışmaların patlak vermesi endişelerine neden oldu.
İşgal sonrası dönemde mezhep temelli şiddet olaylarında yüzbinlerce kişinin hayatını kaybettiği ekonomik ve toplumsal boyutlarıyla büyük yıkıma yol açan çatışmaların, bu defa Şii gruplar arasında bir çatışmaya evrilme riski bulunuyor. Nitekim Başbakan Abdülmehdi, muhalefetin iki lideri Sadr ve (Fetih ittifakı lideri) Hadi Amiri’nin hükümet kurma konusunda anlaşmaları durumunda istifa edeceğini açıkladı. Ancak gösterilerin başında ülkedeki sorunlarını bitirecek “sihirli çözümler” olmadığını ifade eden Başbakan Abdülmehdi’nin yerine gelecek kişinin de yaşanan kaosa kısa vadede bir çözüm bulması uzak bir ihtimal.
hükümet karşıtı ABD-İran geriliminde Haşdi Şabi düğümü, AA, 01.08.2019, https://www.aa.com.tr/tr/analiz/abd-iran-geriliminde-hasdi-sabi-dugumu/1546819
[Fatih Oğuzhan İpek, Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü’nde lisansüstü eğitimine devam etmektedir]