'Türkülerini kaybeden her şeyini kaybeder'
Ozan Esat Kabaklı, "Derler ya, 'Dilini kaybeden her şeyini kaybeder'. Dilden öte türkülerini kaybeden her şeyini kaybeder." dedi.
Son albümünde yer alan 'Bil Oğlum' eseriyle tanınan ve 50. sanat yılını kutlayan Ozan Esat Kabaklı, türkülerin çok büyük değerler olduğunu ve korunması gerektiğini belirterek, 'Derler ya, 'Dilini kaybeden her şeyini kaybeder'. Dilden öte türkülerini kaybeden her şeyini kaybeder.' dedi.
Cağaloğlu'ndaki Yeni Dünya Vakfı'nda gerçekleştirilen 'Babıali Enderun Sohbetleri'ne, 50. sanat yılını kutlayan ozan Esat Kabaklı konuk oldu.
Yazar Mehmet Nuri Yardım'ın yönettiği toplantıda konuşan Kabaklı, müziğe nasıl aşina olduğunu ve küçüklüğünden bugüne türkülerin hayatındaki yerini anlattı.
Küçüklüğünde babasının tarlada Celal Güzelses'ten uzun havalar okuduğunu belirten Kabaklı, 'Ben de böyle sırtındayım, arkadan kulağımı ciğerlerine verirdim. Arkadan öyle babamı çok dinlemişimdir. Oradan dinleye dinleye kulak dolgunluğu oldu.' diye konuştu.
Kabaklı, 1960 yılında evlerinde radyo bulunmadığını, ailesinin üst kata çıkarak ev sahibinin radyosundan anayasa duruşmalarını dinlediklerini, 2-3 yıl sonra babasının radyo almasıyla türküleri de evde dinleme imkanı bulduklarını anlattı.
'Kedinin ciğere baktığı gibi saza bakıyordum'
Çocukluk yıllarında öğretmeninin sesi güzel olduğu için türkü söylemesini istediğini dile getiren Kabaklı, şöyle devam etti:
'Öğretmenim sesimin güzel olduğunu anladı. Çantayı elime verir 'Hadi Esat kalk şu kara tren gelmez mi ola düdüğünü çalmaz mı ola türküsünü oku' derdi. Ben de çantamı elime alır sınıfın boşluklarında aralarda söylerdim. Sonra ağabeyim ve bağlama kursuna giden arkadaşı bağlama öğrenmeye çalıştılar. Ağabeyim de onunla birlikte olduğu için öğrenmeye çalışıyordu ama sazı bana vermiyorlardı. Onlardan 2 yaş küçük olduğumdan dolayı içlerine de almak istemiyorlardı. Uzaktan kedinin ciğere baktığı gibi saza bakıyordum.'
Ağabeyinden vakit buldukça sazı eline almaya çalıştığını belirten Kabaklı, amcasının oğlu, 'Bil Oğlum' şiirini yazan gazeteci-yazar Servet Kabaklı'nın evindeki sazı alışına ilişkin şunları kaydetti:
'Amcam Servet'in babasının bir sazı vardı, dolabın üstünde tozlanmış duruyordu. Bir gün yine onlara gittiğimizde dedim ki 'amca şu sazı verseniz de yaptırsak biraz öğrensek'. O da 'canıma kurban olsun yeğenimin' dedi verdi. Biz de orada saz yapan usta vardı götürdük yaptırdık.'
'Saz hiç elimden düşmüyordu'
Bağlamayı hiç hocası olmadan, kendi kendine radyodan duyup nasıl çalındığını hayal ederek öğrendiğini anlatan Kabaklı, telleri kopuk olan sazı tamir ettirdiğini, 1,5-2 ay içinde kafasındaki her şeyi çalmaya başladığını söyledi.
Esat Kabaklı, 'O kadar hastayım ki saza, o kadar düşkünüm ki hiç elimden düşmüyor saz. O sazla epey gittik ama sonra bana küçük gelmeye başladı. Babama 'başka bir saz alayım' dedim. 'Ekini bitirin saman parasından sana bir saz alırız' dedi. O umutla ekini darma duman ettik. Böylece ortaokul 2. sınıfta bir saz almıştık.' diye konuştu.
Okul yıllarında, sınıfta kaldığı 1967 senesinde saz çalmaya ağırlık verdiğini ve 1968'de mezuniyet törenlerinde saz çalarak sahne hayatına başladıklarını dile getiren Kabaklı, şunları anlattı:
'Sahneye ilk çıktığım 1968 yılından 2018'e kadar geçen süreyi alarak 50. yılımı kutluyorum. Hiçbir zaman mesleğim olacak diye düşünmedim. Hep hobi olarak gördüm ama sazı müthiş seviyordum. Saz aldım, gece kalkıp sazı öpüyorum. Çok sevmek kesinlikle başarmanın ölçüsü. İnsanın sevdiği bir şeyi başarmaması söz konusu değil. Sevgiden emek doğuyor. O emek de zaten sana karşılığını getiriyor veriyor. Neye emek verdiysem maddi-manevi karşılığını aldım. Mesela 50. yılımda daha beni yeni yeni tanıyanlar oluyor.'
Bütün türküleri okuduğunu ve onları en büyük değerler olarak gördüğünü ifade eden Kabaklı, 'Derler ya, 'Dilini kaybeden her şeyini kaybeder'. Dilden öte türkülerini kaybeden her şeyini kaybeder. Türkülerini kaybetme, dilini kaybetsen bile türküyü bulduğun zaman o dil o türkülerin içinde yaşıyor. Gerçekten türküler bizim çok büyük değerlerimiz ve korunması lazım gelen eserler.' şeklinde konuştu.
Sazını eline alıp eserlerini icra eden Kabaklı, 'Bil Oğlum', 'Çanakkale Bugün Toz ile Duman' ve 'Bu Vatan Bölünmez Bu Bayrak İnmez' türkülerinin de bulunduğu çok sayıda eseri hem çaldı hem söyledi.
Türküseverlerin beğeniyle dinleyip zaman zaman eşlik ettiği dinletinin ardından, Kabaklı ile programa katılanlar hatıra fotoğrafı çektirdi.
'Bil Oğlum' eseriyle tanınıyor
Elinde bağlamasıyla Anadolu'nun sözünü gönüllere düşüren Esat Kabaklı, en çok 'Bil Oğlum' eseriyle tanınıyor.
Tamamı kendi tarafından bestelenen 10 eserin bulunduğu 'Bil Oğlum / Bu Vatan Bölünmez Bu Bayrak İnmez' isimli son albümüyle 50. sanat yılını kutlayan Kabaklı'nın milli duyguların yoğunlukta olduğu çok sayıda eseri bulunuyor.
Albümde, sözleri Serhat Kabaklı'ya ait olan ve daha çok '15 Temmuz' darbe girişimi sonrası gerçekleştirilen demokrasi nöbetlerinden bilinen 'Bil Oğlum' eseri de yer alıyor.
Şairi Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Serhat Kabaklı olan 'Bil Oğlum' türküsünde, vatan sevgisi güçlü mısralarla dile getiriliyor.
Müzik yönetmenliğini Fatih Ihlamur'un üstlendiği albümde, Türk kültürünün ana izlerinin türkülerle gelecek kuşaklara taşınması amaçlanıyor.
Albümde, Esat ve Serhat Kabaklı'nın yanı sıra Ekrem Şama, Ozan Arif Şirin, Yusuf Dursun, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ve Muhammed Hüseyin Şehriyar'ın imzasını taşıyan eserler de bulunuyor.
Kaynak: AA
Cağaloğlu'ndaki Yeni Dünya Vakfı'nda gerçekleştirilen 'Babıali Enderun Sohbetleri'ne, 50. sanat yılını kutlayan ozan Esat Kabaklı konuk oldu.
Yazar Mehmet Nuri Yardım'ın yönettiği toplantıda konuşan Kabaklı, müziğe nasıl aşina olduğunu ve küçüklüğünden bugüne türkülerin hayatındaki yerini anlattı.
Küçüklüğünde babasının tarlada Celal Güzelses'ten uzun havalar okuduğunu belirten Kabaklı, 'Ben de böyle sırtındayım, arkadan kulağımı ciğerlerine verirdim. Arkadan öyle babamı çok dinlemişimdir. Oradan dinleye dinleye kulak dolgunluğu oldu.' diye konuştu.
Kabaklı, 1960 yılında evlerinde radyo bulunmadığını, ailesinin üst kata çıkarak ev sahibinin radyosundan anayasa duruşmalarını dinlediklerini, 2-3 yıl sonra babasının radyo almasıyla türküleri de evde dinleme imkanı bulduklarını anlattı.
'Kedinin ciğere baktığı gibi saza bakıyordum'
Çocukluk yıllarında öğretmeninin sesi güzel olduğu için türkü söylemesini istediğini dile getiren Kabaklı, şöyle devam etti:
'Öğretmenim sesimin güzel olduğunu anladı. Çantayı elime verir 'Hadi Esat kalk şu kara tren gelmez mi ola düdüğünü çalmaz mı ola türküsünü oku' derdi. Ben de çantamı elime alır sınıfın boşluklarında aralarda söylerdim. Sonra ağabeyim ve bağlama kursuna giden arkadaşı bağlama öğrenmeye çalıştılar. Ağabeyim de onunla birlikte olduğu için öğrenmeye çalışıyordu ama sazı bana vermiyorlardı. Onlardan 2 yaş küçük olduğumdan dolayı içlerine de almak istemiyorlardı. Uzaktan kedinin ciğere baktığı gibi saza bakıyordum.'
Ağabeyinden vakit buldukça sazı eline almaya çalıştığını belirten Kabaklı, amcasının oğlu, 'Bil Oğlum' şiirini yazan gazeteci-yazar Servet Kabaklı'nın evindeki sazı alışına ilişkin şunları kaydetti:
'Amcam Servet'in babasının bir sazı vardı, dolabın üstünde tozlanmış duruyordu. Bir gün yine onlara gittiğimizde dedim ki 'amca şu sazı verseniz de yaptırsak biraz öğrensek'. O da 'canıma kurban olsun yeğenimin' dedi verdi. Biz de orada saz yapan usta vardı götürdük yaptırdık.'
'Saz hiç elimden düşmüyordu'
Bağlamayı hiç hocası olmadan, kendi kendine radyodan duyup nasıl çalındığını hayal ederek öğrendiğini anlatan Kabaklı, telleri kopuk olan sazı tamir ettirdiğini, 1,5-2 ay içinde kafasındaki her şeyi çalmaya başladığını söyledi.
Esat Kabaklı, 'O kadar hastayım ki saza, o kadar düşkünüm ki hiç elimden düşmüyor saz. O sazla epey gittik ama sonra bana küçük gelmeye başladı. Babama 'başka bir saz alayım' dedim. 'Ekini bitirin saman parasından sana bir saz alırız' dedi. O umutla ekini darma duman ettik. Böylece ortaokul 2. sınıfta bir saz almıştık.' diye konuştu.
Okul yıllarında, sınıfta kaldığı 1967 senesinde saz çalmaya ağırlık verdiğini ve 1968'de mezuniyet törenlerinde saz çalarak sahne hayatına başladıklarını dile getiren Kabaklı, şunları anlattı:
'Sahneye ilk çıktığım 1968 yılından 2018'e kadar geçen süreyi alarak 50. yılımı kutluyorum. Hiçbir zaman mesleğim olacak diye düşünmedim. Hep hobi olarak gördüm ama sazı müthiş seviyordum. Saz aldım, gece kalkıp sazı öpüyorum. Çok sevmek kesinlikle başarmanın ölçüsü. İnsanın sevdiği bir şeyi başarmaması söz konusu değil. Sevgiden emek doğuyor. O emek de zaten sana karşılığını getiriyor veriyor. Neye emek verdiysem maddi-manevi karşılığını aldım. Mesela 50. yılımda daha beni yeni yeni tanıyanlar oluyor.'
Bütün türküleri okuduğunu ve onları en büyük değerler olarak gördüğünü ifade eden Kabaklı, 'Derler ya, 'Dilini kaybeden her şeyini kaybeder'. Dilden öte türkülerini kaybeden her şeyini kaybeder. Türkülerini kaybetme, dilini kaybetsen bile türküyü bulduğun zaman o dil o türkülerin içinde yaşıyor. Gerçekten türküler bizim çok büyük değerlerimiz ve korunması lazım gelen eserler.' şeklinde konuştu.
Sazını eline alıp eserlerini icra eden Kabaklı, 'Bil Oğlum', 'Çanakkale Bugün Toz ile Duman' ve 'Bu Vatan Bölünmez Bu Bayrak İnmez' türkülerinin de bulunduğu çok sayıda eseri hem çaldı hem söyledi.
Türküseverlerin beğeniyle dinleyip zaman zaman eşlik ettiği dinletinin ardından, Kabaklı ile programa katılanlar hatıra fotoğrafı çektirdi.
'Bil Oğlum' eseriyle tanınıyor
Elinde bağlamasıyla Anadolu'nun sözünü gönüllere düşüren Esat Kabaklı, en çok 'Bil Oğlum' eseriyle tanınıyor.
Tamamı kendi tarafından bestelenen 10 eserin bulunduğu 'Bil Oğlum / Bu Vatan Bölünmez Bu Bayrak İnmez' isimli son albümüyle 50. sanat yılını kutlayan Kabaklı'nın milli duyguların yoğunlukta olduğu çok sayıda eseri bulunuyor.
Albümde, sözleri Serhat Kabaklı'ya ait olan ve daha çok '15 Temmuz' darbe girişimi sonrası gerçekleştirilen demokrasi nöbetlerinden bilinen 'Bil Oğlum' eseri de yer alıyor.
Şairi Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Serhat Kabaklı olan 'Bil Oğlum' türküsünde, vatan sevgisi güçlü mısralarla dile getiriliyor.
Müzik yönetmenliğini Fatih Ihlamur'un üstlendiği albümde, Türk kültürünün ana izlerinin türkülerle gelecek kuşaklara taşınması amaçlanıyor.
Albümde, Esat ve Serhat Kabaklı'nın yanı sıra Ekrem Şama, Ozan Arif Şirin, Yusuf Dursun, Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ve Muhammed Hüseyin Şehriyar'ın imzasını taşıyan eserler de bulunuyor.