Mete Yarar Açıklaması 'FETÖ 2006'Dan Beri Türkiye'de Darbe Yapıyor'
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kritik ve en uzun gecesi olan 15 Temmuz, İstanbul Aydın Üniversitesinde düzenlenen “15 Temmuz Onurlu Direnişin İkinci Yılı” adlı panelde ele alındı. Panele katılan ünlü Güvenlik Uzmanı Mete Yarar, FETÖ’nün hiçbir yapıya ve örgüte benzemediğini ifade ederek, 2006’dan beri Türkiye’de darbe yaptığını söyledi.
Türk milletinin, sergilediği direnişle destan yazdığı 15 Temmuz 2016 hain darbe girişimi, İstanbul Aydın Üniversitesinde gerçekleştirilen “15 Temmuz Onurlu Direnişin İkinci Yılı” panelinde masaya yatırıldı. 15 Temmuz gecesinin bütün yönleriyle değerlendirildiği panelin moderatörlüğünü, Emekli Tuğgeneral, İstanbul Aydın Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Naim Babüroğlu yaptı. Açılış konuşmasını İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Mustafa Aydın’ın gerçekleştirdiği panele, ünlü Güvenlik Uzmanı Mete Yarar ve ünlü Gazeteci-Yazar Nedim Şener konuşmacı olarak katıldı.
Soru-cevap şeklinde yürütülen panelde 15 Temmuz öncesi ve sonrasında yaşananlar ile ilgili önemli noktalara değinildi.
"FETÖ klasik bir istihbarat örgütüdür"
Fetullahçı terör örgütünün (FETÖ) diğer hiçbir örgüt ve yapıya benzemediğini ifade eden Güvenlik Uzmanı Mete Yarar, "FETÖ bir Truva atıdır, yani içimizdedir. Diğer örgütlerden farkı ise diğerleri dışarıdadır o ise içeride. İçerdekiyle mücadele etmek çok zordur. Darbe girişimi sonrasında FETÖ ile mücadele edenlerin yüzde 80’inin FETÖ’cü olduğunu öğrendik. FETÖ’nün silueti ve kisvesi belli değildir. Diğer örgütler kendilerini belli eder. Ancak onların kimliği, şahsiyeti yoktur. FETÖ; din, etnik ya da mezhepsel olarak tanımlanamıyor. FETÖ cemaat ve tarikat da değildir. Yedi yaşında bir öğrencinin ileride hangi görevde olacağını söyleyen bir yapı zaten cemaat olamaz. Dünyada FETÖ dışında kimliği tanımlanamayan bir örgüt daha yoktur. FETÖ klasik bir istihbarat örgütüdür. Hatta bu örgütün yapılanması Doğu Almanya istihbarat yapısıyla benzerdir. Bununla birlikte hiçbir yapı temeli olamadan var olamaz. FETÖ’yü Fetullah Gülen’in öncesine yani 1801’e kadar götürebiliriz. Çünkü bu yapı 1801’lerde misyonerlik faaliyeti gösteren bir örgütün devamı niteliğindedir. Nitekim darbe yalnızca Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) yapılmadı. FETÖ 2006’dan beri Türkiye’de her alanda darbe yapıyor. 15 Temmuz’un öncesinde 17-25 Aralık’ta polise, MİT tırları olayı ile de istihbarata darbe yapıldı. Bu örgütün arkasında ABD vardır" dedi.
"15 Temmuz bağımsızlık ruhumuzu ateşledi"
"15 Temmuz Türk milletinin neredeyse yere düşmüş bir devleti ayağa kaldırma hikayesidir" diyen Gazeteci-Yazar Nedim Şener, "Toplumsal hafıza çok zayıftır. Toplumumuzda önemli olaylar ve tüm yaşanılanlar birkaç yıl geçtikten sonra hiçbir şekilde hatırlanmıyor ve bundan bir ders, sonuç çıkartılmıyor. Bu tür toplantılar, toplumsal hafızanın zinde kalmasına vesile oluyor. O nedenle bugün burada 15 Temmuz’un ne olduğunu anlattık. Ben bunu hep kurtuluş savaşının ruhuyla anlatmaya çalışıyorum. Çünkü bağımsızlık ruhu Kurtuluş Savaşıyla Türkiye’de vücut bulmuştur. 15 Temmuz işte o bağımsızlığa sahip çıkıldığının tarihidir. 15 Temmuz bağımsızlık ruhumuzu ateşledi" dedi.
15 Temmuz’un ülkesine sahip çıkan vatansever insanların hareketi olduğunu ve bir kişi ya da bir parti için girişilmiş bir mücadele olarak algılanmaması gerektiğini de belirten Şener, "15 Temmuz’daki mücadele asla fedailik ya da bir parti için yapılmış bir şey değildir. 15 Temmuz ülkesine sahip çıkan vatansever insanların hareketidir. Zaten bence darbecilerin de hesap edemediği, o ruhun yaşıyor olmasıdır. Bununla birlikte darbe girişimin üzerinden henüz daha 2 yıl geçti ve mücadele eden birçok gazi ve şehidin hikayelerini topluma anlatamadık. Sadece toplumca yaşanan travmadan bahsedebiliyoruz. Ancak insan hikayelerinden de bahsetmeliyiz. Bunun için de bu tarz toplantıların çok önemli buluyorum" dedi.
"Balkan Savaşı’ndan daha büyük bir leke"
Panelin moderatörlüğünü üstlenen ve 15 Temmuz hain darbe girişimini "Balkan Savaşı’ndan bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerine düşen en büyük kara leke" olarak niteleyen İstanbul Aydın Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Naim Babüroğlu, "Hatta 15 Temmuz’u Balkan Savaşı’ndan daha büyük bir kara leke olarak niteleyebiliriz. Zira Balkan Savaşı’nda düşman karşıdaydı, burada ise içimizde. Dolayısıyla 15 Temmuz, geçmişi Mete Han’ın M.Ö. 209’da düzenli orduyu kurmasına kadar dayanan Türk Silahlı Kuvvetlerinin tarihindeki en büyük kara lekedir" diye konuştu.
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından bu yana, Balkan Savaşı sonrasında bin kadar subayın, 27 Mayıs’tan sonra 235 general ve amiral ile 5 bin kadar subayın orduyla ilişiğinin kesildiğini hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Babüroğlu, "15 Temmuz’dan sonra yaklaşık 15 bin kadar subay, astsubay ve uzman erbaşın orduyla ilişkisi kesildi. Bu sayının toplamda 50 bine kadar yükseleceği öngörülüyor. TSK’ya bu kadar büyük zararı başka hiç kimse vermemiştir. 15 Temmuz bir anda gelişen bir olgu değil. Çok önceden planlanmış bir hareket. Şunu unutmamak lazım ki, ordu çökerse devlet çöker. Ne yurt kalır, ne vatan" ifadelerini kullandı.
"15 Temmuzu arkadan gelen nesillere aktarmalıyız"
"15 Temmuz bu toplum için, bu topraklar için çok acı bir tecrübe ve çok acı bir deneyimdir. Bundan ders almak gerektiğini düşünüyorum" diyen İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Mustafa Aydın ise, "Tarih boyunca bu coğrafyada bizi hiç rahat bırakmadılar. Çünkü bu coğrafya çok kıymetli ve çok değerli bir coğrafyadır. Dolayısıyla dünyanın dümeninde olan zihniyet ve düşünce bu coğrafyadan daha çok pay elde edebilmek ve bu coğrafyaya hükmedebilmek için bizleri her zaman rahatsız etmişlerdir, ediyorlar ve etmeye de devam edeceklerdir. Yani biz 15 Temmuz’u bertaraf ederek arkadan gelen 15 Temmuzları engellemiş değiliz. Eğer uyanık olmazsak, bilinçlenmezsek, eğitimde, sanayide ve ekonomide ileriye doğru gitmezsek, içerideki ve dışarıdaki gerçek düşmanlarımızın niyetlerini anlayamazsak yeni bir 15 Temmuz’ ile karşılaşmamamız için hiçbir neden yoktur. Dolayısıyla burada hepimizin 15 Temmuz’un gerçekten neyi amaç edindiğini, arkasında ne tür güçlerin olduğunun, bizleri hangi tür tahribatlar ve yanılgılarla karşı karşıya bıraktığının farkına varmamız lazım. Onun için de bu ruhu sadece 15 Temmuz’u yaşayanlara değil, arkadan gelen nesillere de aktarmamız lazım" dedi.
Kaynak: İHA
Soru-cevap şeklinde yürütülen panelde 15 Temmuz öncesi ve sonrasında yaşananlar ile ilgili önemli noktalara değinildi.
"FETÖ klasik bir istihbarat örgütüdür"
Fetullahçı terör örgütünün (FETÖ) diğer hiçbir örgüt ve yapıya benzemediğini ifade eden Güvenlik Uzmanı Mete Yarar, "FETÖ bir Truva atıdır, yani içimizdedir. Diğer örgütlerden farkı ise diğerleri dışarıdadır o ise içeride. İçerdekiyle mücadele etmek çok zordur. Darbe girişimi sonrasında FETÖ ile mücadele edenlerin yüzde 80’inin FETÖ’cü olduğunu öğrendik. FETÖ’nün silueti ve kisvesi belli değildir. Diğer örgütler kendilerini belli eder. Ancak onların kimliği, şahsiyeti yoktur. FETÖ; din, etnik ya da mezhepsel olarak tanımlanamıyor. FETÖ cemaat ve tarikat da değildir. Yedi yaşında bir öğrencinin ileride hangi görevde olacağını söyleyen bir yapı zaten cemaat olamaz. Dünyada FETÖ dışında kimliği tanımlanamayan bir örgüt daha yoktur. FETÖ klasik bir istihbarat örgütüdür. Hatta bu örgütün yapılanması Doğu Almanya istihbarat yapısıyla benzerdir. Bununla birlikte hiçbir yapı temeli olamadan var olamaz. FETÖ’yü Fetullah Gülen’in öncesine yani 1801’e kadar götürebiliriz. Çünkü bu yapı 1801’lerde misyonerlik faaliyeti gösteren bir örgütün devamı niteliğindedir. Nitekim darbe yalnızca Türk Silahlı Kuvvetlerine (TSK) yapılmadı. FETÖ 2006’dan beri Türkiye’de her alanda darbe yapıyor. 15 Temmuz’un öncesinde 17-25 Aralık’ta polise, MİT tırları olayı ile de istihbarata darbe yapıldı. Bu örgütün arkasında ABD vardır" dedi.
"15 Temmuz bağımsızlık ruhumuzu ateşledi"
"15 Temmuz Türk milletinin neredeyse yere düşmüş bir devleti ayağa kaldırma hikayesidir" diyen Gazeteci-Yazar Nedim Şener, "Toplumsal hafıza çok zayıftır. Toplumumuzda önemli olaylar ve tüm yaşanılanlar birkaç yıl geçtikten sonra hiçbir şekilde hatırlanmıyor ve bundan bir ders, sonuç çıkartılmıyor. Bu tür toplantılar, toplumsal hafızanın zinde kalmasına vesile oluyor. O nedenle bugün burada 15 Temmuz’un ne olduğunu anlattık. Ben bunu hep kurtuluş savaşının ruhuyla anlatmaya çalışıyorum. Çünkü bağımsızlık ruhu Kurtuluş Savaşıyla Türkiye’de vücut bulmuştur. 15 Temmuz işte o bağımsızlığa sahip çıkıldığının tarihidir. 15 Temmuz bağımsızlık ruhumuzu ateşledi" dedi.
15 Temmuz’un ülkesine sahip çıkan vatansever insanların hareketi olduğunu ve bir kişi ya da bir parti için girişilmiş bir mücadele olarak algılanmaması gerektiğini de belirten Şener, "15 Temmuz’daki mücadele asla fedailik ya da bir parti için yapılmış bir şey değildir. 15 Temmuz ülkesine sahip çıkan vatansever insanların hareketidir. Zaten bence darbecilerin de hesap edemediği, o ruhun yaşıyor olmasıdır. Bununla birlikte darbe girişimin üzerinden henüz daha 2 yıl geçti ve mücadele eden birçok gazi ve şehidin hikayelerini topluma anlatamadık. Sadece toplumca yaşanan travmadan bahsedebiliyoruz. Ancak insan hikayelerinden de bahsetmeliyiz. Bunun için de bu tarz toplantıların çok önemli buluyorum" dedi.
"Balkan Savaşı’ndan daha büyük bir leke"
Panelin moderatörlüğünü üstlenen ve 15 Temmuz hain darbe girişimini "Balkan Savaşı’ndan bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerine düşen en büyük kara leke" olarak niteleyen İstanbul Aydın Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Naim Babüroğlu, "Hatta 15 Temmuz’u Balkan Savaşı’ndan daha büyük bir kara leke olarak niteleyebiliriz. Zira Balkan Savaşı’nda düşman karşıdaydı, burada ise içimizde. Dolayısıyla 15 Temmuz, geçmişi Mete Han’ın M.Ö. 209’da düzenli orduyu kurmasına kadar dayanan Türk Silahlı Kuvvetlerinin tarihindeki en büyük kara lekedir" diye konuştu.
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından bu yana, Balkan Savaşı sonrasında bin kadar subayın, 27 Mayıs’tan sonra 235 general ve amiral ile 5 bin kadar subayın orduyla ilişiğinin kesildiğini hatırlatan Dr. Öğr. Üyesi Babüroğlu, "15 Temmuz’dan sonra yaklaşık 15 bin kadar subay, astsubay ve uzman erbaşın orduyla ilişkisi kesildi. Bu sayının toplamda 50 bine kadar yükseleceği öngörülüyor. TSK’ya bu kadar büyük zararı başka hiç kimse vermemiştir. 15 Temmuz bir anda gelişen bir olgu değil. Çok önceden planlanmış bir hareket. Şunu unutmamak lazım ki, ordu çökerse devlet çöker. Ne yurt kalır, ne vatan" ifadelerini kullandı.
"15 Temmuzu arkadan gelen nesillere aktarmalıyız"
"15 Temmuz bu toplum için, bu topraklar için çok acı bir tecrübe ve çok acı bir deneyimdir. Bundan ders almak gerektiğini düşünüyorum" diyen İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Dr. Mustafa Aydın ise, "Tarih boyunca bu coğrafyada bizi hiç rahat bırakmadılar. Çünkü bu coğrafya çok kıymetli ve çok değerli bir coğrafyadır. Dolayısıyla dünyanın dümeninde olan zihniyet ve düşünce bu coğrafyadan daha çok pay elde edebilmek ve bu coğrafyaya hükmedebilmek için bizleri her zaman rahatsız etmişlerdir, ediyorlar ve etmeye de devam edeceklerdir. Yani biz 15 Temmuz’u bertaraf ederek arkadan gelen 15 Temmuzları engellemiş değiliz. Eğer uyanık olmazsak, bilinçlenmezsek, eğitimde, sanayide ve ekonomide ileriye doğru gitmezsek, içerideki ve dışarıdaki gerçek düşmanlarımızın niyetlerini anlayamazsak yeni bir 15 Temmuz’ ile karşılaşmamamız için hiçbir neden yoktur. Dolayısıyla burada hepimizin 15 Temmuz’un gerçekten neyi amaç edindiğini, arkasında ne tür güçlerin olduğunun, bizleri hangi tür tahribatlar ve yanılgılarla karşı karşıya bıraktığının farkına varmamız lazım. Onun için de bu ruhu sadece 15 Temmuz’u yaşayanlara değil, arkadan gelen nesillere de aktarmamız lazım" dedi.