CHP Grup Başkanvekili Altay'dan İnce'ye Yanıt Açıklaması

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay: 'Seçim geçesi çıkıp ne diyecektik? Seçimi kaybettik desek kaybetmedik, kazandık desek kazanmadık. Karar benim değildir, onundur. Ben liderlik yaptığım noktalarda, etrafımdakileri dinlerim, kararı ben veririm' 'Yapılanlar doğrudur. 24 Haziran'la ilgili bir şey kaşınmak isteniyorsa, kaşınacak nokta gece niye açıklama yapılmadı noktası değildir' 'Bin 270, bin 280 insanın ayrı ayrı ne düşündüğünü ben bilmiyorum. En azından 650 insanın, nihai olarak bir karar, irade koyduğunu henüz görmüş değilim. Görürsek zaten bu mesele hallolmuş olunacak'

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin, "Engin Altay'ı dinledim, seçim gecesi konuşmadım." sözlerine ilişkin, "O gece çıkıp ne diyecektik? Seçimi kaybettik desek kaybetmedik, kazandık desek kazanmadık. Karar benim değildir, onundur. Ben liderlik yaptığım noktalarda, etrafımdakileri dinlerim, kararı ben veririm." değerlendirmesinde bulundu.

Altay, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında, normal bir ülkede seçim bittikten sonra, hükümet krizi çıkmamışsa rahat nefes alındığını, piyasalarda sosyal, toplumsal ilişkilerde bir rahatlık hissedildiğini belirtti.

24 Haziran seçimlerinden sonra hükümet krizi yokken Türkiye'nin, her bakımdan büyük bir gerilim halinde bulunduğunu savunan Altay, bunun, sıkıntılı ve tehlikeli bir hal olduğuna işaret etti.

Sıkıntı ve tehlikenin Türkiye için iki önemli boyutu bulunduğunu vurgulayan Altay, "Birincisi ekonomik göstergeler bakımından Türkiye'nin sıkıntılı duruma doğru süratle evrildiğini görüyoruz. İkincisi Türkiye'nin iç barışı bakımından kamplaşma, kutuplaşma politikalarının artarak süreceğini öngörüyoruz. İki hal de Türkiye'nin birliğine, dirliğine zarar verir. " dedi.

-"Tanımı yeniden düzenleyelim"

Altay, hükümetin, yürütme organının, Cumhurbaşkanı'nın yapması gereken şeyler olduğuna değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Öncelikle Cumhurbaşkanı, demokrasinin bir tepki ve protesto rejimi olduğunu kabul edecek, etmezse olmaz. Etmezse bu ülke iyi gün görmez. Tabii hiç kimse de seçilen cumhurbaşkanına hakaret etmemelidir. Ama ülkeyi yönetene diktatör diyenlere hakimler patır patır tazminat cezası hükmediyorsa, garip durum vardır. Öğrenciler, on yıl önce mahkeme kararıyla suç unsuru bulunmayan bir karikatürü pankarta yazıp, açtıklarında tutuklanıyorsa garip bir durum vardır, olağandışılık vardır. Bu tabloyu yaşayan ülkede demokrasiden söz edilemez. AK Parti Grubu ve diğer partilere çağrı yapıyorum, gelin 'cumhurbaşkanına hakaret' tanımını yeniden düzenleyelim. Siyaset nezaket ve vicdan işidir ama aynı zamanda münakaşa işidir. Ülkeyi yönetenleri eleştirmek de milletin işidir. Zuhal Olcay ceza alıyor, Sayın Kılıçdaroğlu ve parti sözcüsü tazminat davalarına mahkum ediliyor, öğrenciler tutuklanıyor. Neymiş efendim cumhurbaşkanına hakaret. Altyapı bakanlığı işi gücü bıraksın bol bol cezaevi yapsın. Öyle anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanı'ndan müşteki olan herkes cezaevine girecek."

Altay, 1946 seçimlerinin ardından Recep Peker'in Başbakan, Celal Bayar'ın da Demokrat Parti Genel Başkanı olduğunu anımsatarak, Bayar'ın, İsmet İnönü'ye ve kamuoyuna, basınç ve baskı altında olduklarına yönelik şikayetlerini ilettiğini anlattı.

Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün, Bayar ve Peker ile ayrı ayrı, sonra üçlü olarak görüştüğünü vurgulayan Altay, İnönü'nün daha sonra 12 Temmuz beyannamesini millet ile paylaştığını anımsattı.

Altay, CHP'li Cumhurbaşkanı İnönü'nün, CHP'li Başbakan Peker'in, muhalefet partilerine karşı tarafsız ve eşit yaklaşmadığını söyleyebildiğini bildirdi.

Engin Altay, AK Parti iktidarının, "1947'de yaşanan demokratik olgunluğu göstermemesi, göstermemek için direnmesinin, demokrasinin, şu anda 1947'den daha geri gittiğinin açık kanıtı" olduğunu ileri sürdü.

AK Parti İzmir Milletvekili Binali Yıldırım'ın, TBMM Başkanı olduğuna işaret eden Altay, "Allahım'a dua ediyorum: TBMM Başkanı Binali Yıldırım, başbakanlığı kapattığı gibi TBMM'yi de kapatmasın yarabbi. TBMM kapatmaya şüphesiz kimsenin gücü yetmez de... Ama bu kafa öyle bir kafa." dedi.

-"Sahte evrak niteliğindedir"

Olağanüstü hal (OHAL) Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) yetki kanunu çerçevesi kapsamında çıkarılan KHK ve kararnamelerle artık anayasanın olmadığını öne süren Engin Altay, şu anda Türkiye'de anayasal bir düzen bulunmadığını kaydetti.

Anayasa ile Hakim Savcılar Kurulunun düzenlendiğini, kurulun 13 üyeden oluştuğunu, Adalet Bakanı ve Müsteşarının kurulun doğal üyesi olduğunu anımsatan Altay, ancak artık müsteşarlığın kalktığını kaydetti.

Altay, kararnameyle toplantılara bakan yardımcısının katılacağı hükmünün konulduğuna işaret ederek, "Bu anayasa dururken o bakan yardımcısı, Hakimler Savcılar Kurulu toplantılarına katılırsa o kurul, Türkiye'nin Hakimler Savcılar Kurulu olmaz, aldığı her karar hukuk dışıdır, anayasaya aykırıdır, alınan her karar sahte evrak niteliğindedir. Hukuk devletinde hukuk devleti tiyatrosu oynanamaz. Erdoğan'ın hali hal değil, tuttuğu yol yol değildir. Yüzde 50 artı 1'i buldun diye ortadan bunu kaldıramazsın millete toslarsın. Milletin sabrını taşırma, sana verilen güveni ilk günden istismar etme. Sana verilen çeki çarçur etme." diye konuştu.

15 Temmuz'un ikinci yılının tamamlandığını belirten Altay, TBMM Genel Kurulunun 15 Temmuz özel oturumuyla toplanması için grup önerisi vereceklerini açıkladı.

- "Çıkılıp ne denilecekti?"

Bir gazetecinin CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce'nin dün bir televizyon programında, "Engin Altay'ı dinledim, seçim gecesi konuşmadım." yönündeki açıklamasını sorması üzerine Altay, değerlendirmeyi yaptı:

"O geceyle ilgili Sayın İnce, belki biraz eksik söyledi. O gece açıklama yapılıp yapılmamasıyla ilgili bir değerlendirmeyi kendi aramıza yaptık. YSK ve Anadolu Ajansı verilerinin netleşmesi noktasında bence beklemekte fayda vardı. Halen aynı düşüncedeyim. O gece çıkıp ne diyecektik? Seçimi kaybettik desek kaybetmedik, kazandık desek kazanmadık. Verileri, veri akışlarını takip ediyoruz. Tabloya bakıyoruz. Anadolu'nun dört bir yanından özel olarak da veri alıyoruz. Olumsuz bir tabloyla karşı karşıya olduğumuzu saat 9 itibarıyla gördük. Ama siyasette umut bitmez. Gece'nin 4'ünde kalkıp, Erdoğan'a hayırlı olsun demesinin de bir anlamı yoktu. Karar benim değildir, onundur. Ben liderlik yaptığım noktalarda, etrafımdakileri dinlerim, kararı ben veririm. O karar da bizim değerlendirmelerimizle birlikte kendisine aittir. Kendisi de öyle söyledi zaten. Bunu mesele yapmanın bir alemi yok. Şunu anlamıyorum; 'o gece niye 2'de 3'te televizyona çıkılmadı' kamuoyu bu meseleye çok takıldı. Çıkılıp ne denilecekti? Herkes işin son dakikasına kadar, sandıktaki sandıkta, seçim kurullarındaki burada işini yapar, bütün bu işler, ertesi gün öğlene doğru bitti. İş bitmeden, çıkıp da ortalığı birbirine katmanın da alemi yok, daha netleşmemiş bir yenilgiyi kabul etmenin de bir alemi yok. Yapılanlar doğrudur. 24 Haziran'la ilgili bir şey kaşınmak isteniyorsa, kaşınacak nokta gece niye açıklama yapılmadı noktası değildir."

Muharrem İnce'ye dünkü açıklamalarından dolayı kırgın olup olmadığının sorulmasına karşılık Altay, kırılmadığını, İnce'nin 16 yıllık dostu olduğunu, ömrü sona erene kadar da dostu kalacağını bildirdi.

Kurultaya yönelik imza tartışmalarının sorulması üzerine Altay, CHP'nin sahibinin örgüt olduğunu vurguladı.

Altay, parti örgütünün böyle bir değerlendirme ortaya koyması halinde elbette kurultayın yapılabileceğini savunarak, "Ama bin 270, bin 280 insanın ayrı ayrı ne düşündüğünü ben bilmiyorum. En azından 650 insanın, nihai olarak bir karar, irade koyduğunu henüz görmüş değilim. Görürsek zaten bu mesele hallolmuş olunacak." diye konuştu.
Kaynak: AA