Yakalandığı Hastalığı Evde Dokuma Yaparak Yendi
Bilecik’te 30 yaşında yakalandığı bir hastalık sonucu 18 yıl evden çıkamayan Menzure Duru, hastalığını 4 yıl önce evine kurduğu dokuma tezgahında yaptığı ürünlerle yendi.
Bilecik merkez Bahçelievler Mahallesinde ikamet eden 51 yaşındaki 2 çocuk annesi Menzure Duru, 30 yaşında yakalandığı Reaktif Hipoglisemi hastalığının 4 yıl önce eve kurduğu dokuma tezgahında yaptığı ve adına "Oyuncaklarım" adı verdiği işlemelerle yenerken, bugünler bir de Yaşayan Kent Müzesine gelen ziyaretçilere dokumacılığın püf noktalarını anlattı.
Bilecek Belediyesi tarafından kentte kazandırılan Yaşayan Şehir Müzesi Zenaatlar Bölümünde yer alan ’Dokumacılık ’ kısmında gelen ziyaretçilere mesleğinin püf noktalarını anlatan Menzure Duru, bir de hastalara hayata küsmemelerini, hayata yapacakları sosyal faaliyetlerle tutunabileceğini anlattı. İHA muhabirine 30 yaşındayken Reaktif Hipoglisemi hastalığına yakalandığını ifade eden Duru, "Fakat bunun sebebi bilinemedi. Bir anda 3 ay içerisinde 30 kilo birden kaybettim. Doktorlar çok araştırdı. 2’nci çocuğum benim 1 yaşındaydı ve ben ona yemek yapamıyordum. 5 yıl boyunca hangi gün öleceğim diye baktım. Sonra listeler hazırladım. O listeler sayesinde doktoruma hastalığımın ne olduğunu sorduğum vakit teşhis kondu. Bu hastalık sayesinde baş dönmeleri, dengesizlik, denge problemleri olduğu için dışarıya çıkamıyordum. Güneş beni çok etkiliyordu. 18 sene evde kendime öz çalışmalarım oldu. Bu çalışmalara oyuncaklarım dedim. Bunlar benim oyuncaklarım. Hayatımda ilk kaybettiğim en acı şey annem ve babam oldu çok erken yaşta belki onlardan sonra böyle bir denge bozukluğu olmuştu. İşte kaybın en kötüsü odur. Ama sağlık gittiği vakit sağlığı kazanabiliriz, neden çünkü oyuncaklarımız bizde çeşit, çeşit hangisini değerlendirirsek birisini tanımış olsak diğer oyuncağımızla oynayacağız sonuçta ve ben bunlara oyuncaklarım diyerek ten ilk adımımı dokumaya attım. Bundan çok büyük zevk aldım. Bugüne kadar geldim. Dokumacılık sayesinde hastalıklarımın bir çok etkilerini unutmuş oldum. İnsan içine sosyalleşmek adına çıkmış oldum. Benim için çok değerli gerçekten bunların da gelecekteki çocuklarımıza yansımasını özellikle isterim ki onlar da benim gibi büyük kayıplar yaşadıklarında o kayıplarda bu oyuncaklarıyla oynayarak hayatı yenmeyi öğrensinler" dedi.
"Dokuma Selçukludan Osmanlıya, Osmanlıdan da günümüze kadar gelmiştir"
Duru, dokumacılık hakkında bir takım bilgiler vererek, "Halk Eğitimin açmış olduğu kurslara katılmış oldum. Bir çok hastalıklar geçirdiğim için bir çok uzun süre evde kaldığım dönemler oldu. İlk defa bu kurslara katılarak ben dışarıya çıkmaya başladım. Ustalık belgesine kadar aldım. Dokuma yüzde yüz pamuktan yapılmadır. Geçmişten günümüze yansıyan dır, unutturmama adınadır. Tezgahımızda dokumayı dokurken önce ip haline gelmiş olan pamuklarımızı mekiğimize aldıktan sonra makinemizde bulunan leventlerden, gücülerden ve tellerden geçirerek makinemizi tamir ediyoruz. Tamire hazır hale geldikten sonra da dokumamıza başlıyoruz. Bu tamamen bez ayağı dokumadır. Dört ayaklı olarak çalışılanlar da vardır onlar dimidir. Bir de sanayi usulü vardır ki onlar tamamen elektrikli olup insan gücü pek fazla istemeyen makinelerdir. Ama en çok tercih ettiğimiz bunlardır ki doğal yani yazın ne sizi terletir kışında ne de üşütür. Bunlar tamamen bizim kendi öz dokumalarımızdır, toprağımızdır yani özümüzdür. Yürür göçer insanlardık bizler ve bu dokuma bizim özümüzdür. Dokuma Selçukludan Osmanlıya, Osmanlıdan da günümüze kadar gelmiştir" dedi.
"Geleneklerimizi Yaşatıyoruz projesi kapsamında Ehli Sanat Etkinliklerimizin 7’ncisini yaşatmaktayız"
Yaşayan Şehir Müzesi Müdürü Yurdanur Kırlı ise; "Geleneklerimizi Yaşatıyoruz projesi kapsamında Ehli Sanat Etkinliklerimizin 7’ncisini yaşatmaktayız. 3 gün boyunca dokumacı Menzure hanım burada müzeye gelen ziyaretçilerimize dokumacılığın aşamalarını kendisine kattığı güzel etkilerini ve dokuma tezgahını anlatacak müzeye gelen ziyaretçilerimize. Güzel bir ilgi var şuan ilk gün ilk saatlerini yaşıyoruz. Mezure hanımın anlattıkları tabi ki hepimizin dikkatini çekti. Şuan dokuma tezgahında dokuma yapmakta. Müzeye gelen ziyaretçilerimizle bu aşamalarını görecek biz de dokumacı odamızı yaşatmış olacağız inşallah" dedi.
Kaynak: İHA
Bilecek Belediyesi tarafından kentte kazandırılan Yaşayan Şehir Müzesi Zenaatlar Bölümünde yer alan ’Dokumacılık ’ kısmında gelen ziyaretçilere mesleğinin püf noktalarını anlatan Menzure Duru, bir de hastalara hayata küsmemelerini, hayata yapacakları sosyal faaliyetlerle tutunabileceğini anlattı. İHA muhabirine 30 yaşındayken Reaktif Hipoglisemi hastalığına yakalandığını ifade eden Duru, "Fakat bunun sebebi bilinemedi. Bir anda 3 ay içerisinde 30 kilo birden kaybettim. Doktorlar çok araştırdı. 2’nci çocuğum benim 1 yaşındaydı ve ben ona yemek yapamıyordum. 5 yıl boyunca hangi gün öleceğim diye baktım. Sonra listeler hazırladım. O listeler sayesinde doktoruma hastalığımın ne olduğunu sorduğum vakit teşhis kondu. Bu hastalık sayesinde baş dönmeleri, dengesizlik, denge problemleri olduğu için dışarıya çıkamıyordum. Güneş beni çok etkiliyordu. 18 sene evde kendime öz çalışmalarım oldu. Bu çalışmalara oyuncaklarım dedim. Bunlar benim oyuncaklarım. Hayatımda ilk kaybettiğim en acı şey annem ve babam oldu çok erken yaşta belki onlardan sonra böyle bir denge bozukluğu olmuştu. İşte kaybın en kötüsü odur. Ama sağlık gittiği vakit sağlığı kazanabiliriz, neden çünkü oyuncaklarımız bizde çeşit, çeşit hangisini değerlendirirsek birisini tanımış olsak diğer oyuncağımızla oynayacağız sonuçta ve ben bunlara oyuncaklarım diyerek ten ilk adımımı dokumaya attım. Bundan çok büyük zevk aldım. Bugüne kadar geldim. Dokumacılık sayesinde hastalıklarımın bir çok etkilerini unutmuş oldum. İnsan içine sosyalleşmek adına çıkmış oldum. Benim için çok değerli gerçekten bunların da gelecekteki çocuklarımıza yansımasını özellikle isterim ki onlar da benim gibi büyük kayıplar yaşadıklarında o kayıplarda bu oyuncaklarıyla oynayarak hayatı yenmeyi öğrensinler" dedi.
"Dokuma Selçukludan Osmanlıya, Osmanlıdan da günümüze kadar gelmiştir"
Duru, dokumacılık hakkında bir takım bilgiler vererek, "Halk Eğitimin açmış olduğu kurslara katılmış oldum. Bir çok hastalıklar geçirdiğim için bir çok uzun süre evde kaldığım dönemler oldu. İlk defa bu kurslara katılarak ben dışarıya çıkmaya başladım. Ustalık belgesine kadar aldım. Dokuma yüzde yüz pamuktan yapılmadır. Geçmişten günümüze yansıyan dır, unutturmama adınadır. Tezgahımızda dokumayı dokurken önce ip haline gelmiş olan pamuklarımızı mekiğimize aldıktan sonra makinemizde bulunan leventlerden, gücülerden ve tellerden geçirerek makinemizi tamir ediyoruz. Tamire hazır hale geldikten sonra da dokumamıza başlıyoruz. Bu tamamen bez ayağı dokumadır. Dört ayaklı olarak çalışılanlar da vardır onlar dimidir. Bir de sanayi usulü vardır ki onlar tamamen elektrikli olup insan gücü pek fazla istemeyen makinelerdir. Ama en çok tercih ettiğimiz bunlardır ki doğal yani yazın ne sizi terletir kışında ne de üşütür. Bunlar tamamen bizim kendi öz dokumalarımızdır, toprağımızdır yani özümüzdür. Yürür göçer insanlardık bizler ve bu dokuma bizim özümüzdür. Dokuma Selçukludan Osmanlıya, Osmanlıdan da günümüze kadar gelmiştir" dedi.
"Geleneklerimizi Yaşatıyoruz projesi kapsamında Ehli Sanat Etkinliklerimizin 7’ncisini yaşatmaktayız"
Yaşayan Şehir Müzesi Müdürü Yurdanur Kırlı ise; "Geleneklerimizi Yaşatıyoruz projesi kapsamında Ehli Sanat Etkinliklerimizin 7’ncisini yaşatmaktayız. 3 gün boyunca dokumacı Menzure hanım burada müzeye gelen ziyaretçilerimize dokumacılığın aşamalarını kendisine kattığı güzel etkilerini ve dokuma tezgahını anlatacak müzeye gelen ziyaretçilerimize. Güzel bir ilgi var şuan ilk gün ilk saatlerini yaşıyoruz. Mezure hanımın anlattıkları tabi ki hepimizin dikkatini çekti. Şuan dokuma tezgahında dokuma yapmakta. Müzeye gelen ziyaretçilerimizle bu aşamalarını görecek biz de dokumacı odamızı yaşatmış olacağız inşallah" dedi.