Kansere Karşı Psikolojik Destek
Acıbadem Eskişehir Hastanesi uzmanlarından Psikolog Yelda Öge, kanser hastalığı ile ilgili uyarılarda bulundu.
Öge, hastalığa tanı konduğu anda ilk düşünülen şeylerden birinun çoğu zaman ’neden ben’ olduğunu, bu kabullenememe durumu hastalığın adı ’kanser’ olarak belirlendiğinde çok daha büyük bir tepkiye dönüşebildiğini anlattı. Ancak bu sürecin uzun sürmesi halinde kanser tedavisinin de olumsuz yönde etkilenebildiğini belirten Psikolog Yelda Öge, araştırmaların kanser tanısı alan hastaların yarısında psikolojik sorunların eşlik ettiğini ve bu nedenle desteğin önemsenmesi gerektiğini söyledi.
Psikolog Öge, "Kanser pek çok kişide olumsuz duyguları çağrıştıran bir hastalık olduğundan tanı alan kişiler bu süreci atlatırken psikolojik olarak birçok aşamadan geçiyor. Farkında olarak ya da olmayarak kendisinden beklenmeyecek bazı tepkiler verebiliyor. Hastalar kriz döneminin ilk evresinde yaşanan şokla birlikte duruma inanamıyor. Hatta birçok kişi bu hastalık tanısıyla ilk kez karşılaştığında durumu kabullenmekte güçlük yaşıyor, reddetmeye çalışıyor. İkinci evre ise kızgınlık ve depresyon evresi. Hastaların kendilerine sık sık "Niye ben?, Neden benim başıma geldi?" diye sorduğu görülüyor. Bu soruların hastanın kendisine sık sık kızgınlık hissetmesine ve isyan etmesine neden olabiliyor. Kızgınlık yeterince ifade edilemediğinde depresyona girme eğiliminin artabildiğini belirtiyor. Sıklıkla ağlama isteği, kaygı, iştahsızlık, dikkat dağınıklığı gibi psikolojik tepkilerin gözlendiği bu dönem uzun sürüyor, hasta kendisini sürekli mutsuz hissediyor ve hiçbir şeyden zevk almıyorsa, profesyonel destek almaları yarar sağlıyor" dedi.
"En etkili silahınızın moralinizi yüksek tutmak"
Olumsuz düşüncelerin tedavide önemli noktaların görmezden gelinmesine ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olabileceğini hatırlatan Psikolog Yelda Öge, “Olumlu düşünmeye çalışmak kendinizi hep iyi hissetmek, hiç kötü bir şey düşünmemek anlamına gelmiyor. Ancak önemli olan nokta bu zamanların azaltılmaya çalışılması. Dolayısıyla tedavi sürecinde de en etkili silahınızın moralinizi yüksek tutmak olduğunu unutmayın. İyileşebileceğinize önce siz inanın, sonra çevrenizi inandırın. Tanıyla birlikte tedavinin tüm aşamalarında yaşanan duygusal değişimlerinizi, düşüncelerinizi ailenizle ve çevrenizdeki sevdiklerinizle paylaşın. Bu sayede hastalığınızı kabullenme süreciniz hızlanacağı gibi tedaviye uyumunuz da kolaylaşacaktır" dedi.
Yeni hobiler edinmeye çalışılmasını ve beslenmeye özen gösterilmesini tavsiye eden Öge, "Zihninizi hastalığınız dışında farklı, size keyif veren konulara odaklamaya ve gevşeme egzersizleri yapmaya çalışın. Pek çok aktiviteyle ilgilenen kanser hastasının tedavi sürecinde moralinin daha yüksek olduğu gözlemleniyor. Dolayısıyla siz de var olan hobilerin yanına resim, boyama, takı tasarımı, dil kursu gibi farklı etkinliklerle ilgilenebilir bu sayede dikkatiniz değişebilir ve kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz. Tedavinin uygunluğu ve hekim önerileri doğrultusunda doğru ve sağlıklı beslenmeye özen göstermeniz de moralinizin yükselmesini sağlayacaktır" diye konuştu.
"Kanserin hayatınızı elinizden almasına izin vermeyin"
Sosyal yaşamın kısıtlanmaması gerektiğini de vurgulayan Psikolog Yelda Öge, "Kanserin hayatınızı elinizden almasına izin vermeyin ve sosyal yaşamınızı mümkün olduğunca kısıtlamamaya çalışın. Günlük olarak hekiminizin önerileri doğrultusunda ağır olmayan işler yapabilir, arkadaşlarınızla zaman geçirilebilirsiniz. Zihninizi hastalığınız dışında, size keyif veren konulara odaklamaya ve gevşeme egzersizleri yapmaya çalışabilirsiniz" şeklinde konuştu.
Son olarak tedavi gören hastaların psikolojik destek almaları gerektiğinin altını çizen Öge, şunları söyledi;
"Hasta kendisini sık sık değersiz, mutsuz, gergin, huzursuz hissediyorsa sorunla başa çıkabileceğine dair kendisini güçsüz ve umutsuz hissediyorsa, kendisinde fark ettiği psikolojik değişimleri ailesiyle, çevresiyle ve hekimiyle paylaşmaktan kaçınıyorsa hatta tamamen içine kapandıysa, sık sık öfkeleniyorsa, dikkat ve konsantrasyon problemleri yaşamaya başladıysa, uykusuzluk, ağız kuruluğu, titremeler gibi fizyolojik değişimler yaşamaya başladıysa mutlaka bir uzman desteği almalıdır."
Kaynak: İHA
Psikolog Öge, "Kanser pek çok kişide olumsuz duyguları çağrıştıran bir hastalık olduğundan tanı alan kişiler bu süreci atlatırken psikolojik olarak birçok aşamadan geçiyor. Farkında olarak ya da olmayarak kendisinden beklenmeyecek bazı tepkiler verebiliyor. Hastalar kriz döneminin ilk evresinde yaşanan şokla birlikte duruma inanamıyor. Hatta birçok kişi bu hastalık tanısıyla ilk kez karşılaştığında durumu kabullenmekte güçlük yaşıyor, reddetmeye çalışıyor. İkinci evre ise kızgınlık ve depresyon evresi. Hastaların kendilerine sık sık "Niye ben?, Neden benim başıma geldi?" diye sorduğu görülüyor. Bu soruların hastanın kendisine sık sık kızgınlık hissetmesine ve isyan etmesine neden olabiliyor. Kızgınlık yeterince ifade edilemediğinde depresyona girme eğiliminin artabildiğini belirtiyor. Sıklıkla ağlama isteği, kaygı, iştahsızlık, dikkat dağınıklığı gibi psikolojik tepkilerin gözlendiği bu dönem uzun sürüyor, hasta kendisini sürekli mutsuz hissediyor ve hiçbir şeyden zevk almıyorsa, profesyonel destek almaları yarar sağlıyor" dedi.
"En etkili silahınızın moralinizi yüksek tutmak"
Olumsuz düşüncelerin tedavide önemli noktaların görmezden gelinmesine ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olabileceğini hatırlatan Psikolog Yelda Öge, “Olumlu düşünmeye çalışmak kendinizi hep iyi hissetmek, hiç kötü bir şey düşünmemek anlamına gelmiyor. Ancak önemli olan nokta bu zamanların azaltılmaya çalışılması. Dolayısıyla tedavi sürecinde de en etkili silahınızın moralinizi yüksek tutmak olduğunu unutmayın. İyileşebileceğinize önce siz inanın, sonra çevrenizi inandırın. Tanıyla birlikte tedavinin tüm aşamalarında yaşanan duygusal değişimlerinizi, düşüncelerinizi ailenizle ve çevrenizdeki sevdiklerinizle paylaşın. Bu sayede hastalığınızı kabullenme süreciniz hızlanacağı gibi tedaviye uyumunuz da kolaylaşacaktır" dedi.
Yeni hobiler edinmeye çalışılmasını ve beslenmeye özen gösterilmesini tavsiye eden Öge, "Zihninizi hastalığınız dışında farklı, size keyif veren konulara odaklamaya ve gevşeme egzersizleri yapmaya çalışın. Pek çok aktiviteyle ilgilenen kanser hastasının tedavi sürecinde moralinin daha yüksek olduğu gözlemleniyor. Dolayısıyla siz de var olan hobilerin yanına resim, boyama, takı tasarımı, dil kursu gibi farklı etkinliklerle ilgilenebilir bu sayede dikkatiniz değişebilir ve kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz. Tedavinin uygunluğu ve hekim önerileri doğrultusunda doğru ve sağlıklı beslenmeye özen göstermeniz de moralinizin yükselmesini sağlayacaktır" diye konuştu.
"Kanserin hayatınızı elinizden almasına izin vermeyin"
Sosyal yaşamın kısıtlanmaması gerektiğini de vurgulayan Psikolog Yelda Öge, "Kanserin hayatınızı elinizden almasına izin vermeyin ve sosyal yaşamınızı mümkün olduğunca kısıtlamamaya çalışın. Günlük olarak hekiminizin önerileri doğrultusunda ağır olmayan işler yapabilir, arkadaşlarınızla zaman geçirilebilirsiniz. Zihninizi hastalığınız dışında, size keyif veren konulara odaklamaya ve gevşeme egzersizleri yapmaya çalışabilirsiniz" şeklinde konuştu.
Son olarak tedavi gören hastaların psikolojik destek almaları gerektiğinin altını çizen Öge, şunları söyledi;
"Hasta kendisini sık sık değersiz, mutsuz, gergin, huzursuz hissediyorsa sorunla başa çıkabileceğine dair kendisini güçsüz ve umutsuz hissediyorsa, kendisinde fark ettiği psikolojik değişimleri ailesiyle, çevresiyle ve hekimiyle paylaşmaktan kaçınıyorsa hatta tamamen içine kapandıysa, sık sık öfkeleniyorsa, dikkat ve konsantrasyon problemleri yaşamaya başladıysa, uykusuzluk, ağız kuruluğu, titremeler gibi fizyolojik değişimler yaşamaya başladıysa mutlaka bir uzman desteği almalıdır."