'Toplumu Kuşatan Bir İslami İlim Müfredatı Oluşturmamız Lazım'
Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Bardakoğlu: 'Bugün artık bizim ilahiyat bilimlerini yeni baştan düşünmemiz ve toplumu kuşatan, toplumun sorunlarını kuşatan bir İslami ilim müfredatı oluşturmamız lazım' Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Görmez: 'İnsani olanla, İslami olanı karşı karşı karşıya getiren bir söylem kullanıyoruz, bu doğru değil. Din, kaynağı itibariyle elbette ilahidir fakat uygulaması itibariyle insanidir. Allah, dini insana göndermiştir, insanı yüceltmek için göndermiştir'
Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, "Bugün artık bizim ilahiyat bilimlerini yeni baştan düşünmemiz ve toplumu kuşatan, toplumun sorunlarını kuşatan bir İslami ilim müfredatı oluşturmamız lazım." dedi.
Bardakoğlu, Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) ile Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Diyanet İşleri Başkanlığınca, GAÜN Mavera Kongre ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen "Günümüz Türkiye'sinde İslam ve Müslümanlık" konulu panelde konuştu.
Sahabenin, Kur'an-ı anlama ve aktarmada, Hazreti Peygamberi tanımlamada, sünneti anlatmakta hata etmediğini ve olduğu gibi bugüne aktardığını dile getiren Bardakoğlu, bu konuda küçük bir problem ortaya çıktığını belirtti. Bardakoğlu, şöyle devam etti:
"O da sahabe nesli, Kur'an-ı, Hazreti Peygamber'in sünnetini yaşayarak, tecrübe ederek, karşı karşıya kaldıkları olaylar akabinde gelen uyarıları dikkate alarak, bir eğitim sürecinde ve bir hitap gibi algılamışken, daha sonraki nesillere bu bir rivayet şeklinde, metin şeklinde geldi. İslam, yeni coğrafyalara yayıldıkça Müslümanlar, yeni şartlara göre yeni yorumlar yapmak, dini bilgi etrafında yeni bilgiler, yeni yorumlar geliştirmek zorundaydı. Böyle olunca dini bilgi ve dini bilgiye dair bilgiler, kendiliğinden ayrıldı. Dini bilgi denilince biz Kur'an-ı Kerim'i ve Peygamber Efendimizin sünnetini, o diyalektik ilişki içinde verdiği mesajı kastediyoruz.
Dini bilgiye dair bilgide de daha sonra İslam ümmetinin farklı coğrafyalarda, farklı zaman dilimlerinde ürettiği yeni bilgiyi, yorumu, kavli, zannı, görüşü kastediyoruz. İslamiyet'in metinleşmiş bu kaynakları, daha sonraki nesillere metin olarak aktarılan bu kaynaklar üzerinde Müslümanlar yorumladılar, bugünkü moda tabirle güncellediler, anlamaya çalıştılar, kendi dünyalarına getirdiler. Adeta Kur'an-ı Kerim, tekrar o metinle kendi dünyalarına yeniden izal oldu. Hazreti Peygamber kendi dünyalarında tekrar yaşatıldı."
- "Yolun sonuna geldik ve duvara tosladık"
"Bugün artık bizim ilahiyat bilimlerini yeni baştan düşünmemiz ve toplumu kuşatan, toplumun sorunlarını kuşatan bir İslami ilim müfredatı oluşturmamız lazım." diyen Bardakoğlu, "Bugün artık dini ilimlerin, İslami ilimlerin içeriği, müfredatı bu dünyaya cevap vermekte hayli geri kalmış, adeta arkeoloji ile uğraşan, 'geçmiş dönemlerde biz şöyle bir medeniyet kurmuştuk.' diye geçmişe öykünmekle yetinen bir oyalama içinde. İslami bilimler bugün topluma bir şey verme kabiliyetini yavaş yavaş yitirmeye başlamıştır." ifadelerini kullandı.
Bardakoğlu, şunları kaydetti:
"Biz yavaş yavaş müfredatın ilgilendiği konuları, ilgilenme tarzını, yorum tarzını yeniden düşünmek zorundayız. Günümüz Müslümanlığını, 21. yüzyıl Müslümanlığını Kur'an ve sünnet ışığında yeniden gözden geçirip daha iyi Müslümanlık profili ortaya koymak istiyorsak o zaman bunu yapmak zorundayız. 50 küsur İslam ülkesiyiz. Yolun sonuna geldik ve duvara tosladık. Biz Allah'ın ve Resulü'nün razı olduğu bir ümmet olmak zorundayız. Allah'ın ve Resulü'nün gösterdiği çizgide bir ümmet, bir dindarlık, Müslümanlık oluşturmak zorundayız."
- Prof. Dr. Görmez
Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de gençlerin dünyalarına giremediklerini, onların sorularına cevap veremediklerini söyledi.
"Diyanet nöbetinin" ardından pek çok gençle bir araya geldiğini dile getiren Görmez, "Gördüm ki biz hocalar sadra şifa olarak, onların sorularına cevap veremiyoruz. Hatta onların zihinlerini karıştırıyoruz." dedi.
Görmez, sorunlu din söylemlerinin, gençlerin dünyasında ciddi problemler doğurduğuna şahit olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Anlatılan dine baktığınız zaman insanla dini karşı karşıya getiren bir söylem kullanıyoruz. Halbuki din Allah'ın rahmeti, insan Allah'ın halifesi. İnsani olanla, İslami olanı karşı karşı karşıya getiren bir söylem kullanıyoruz. Bu doğru değil. Din, kaynağı itibariyle elbette ilahidir fakat uygulaması itibariyle insanidir. Allah, dini insana göndermiştir, insanı yüceltmek için göndermiştir. İnsanı alçaltmak için göndermemiştir, insanı aşağılamak için göndermemiştir. İnsanın fıtratı ile din arasında o kadar muhteşem bir ilişki var edilmiştir ki bize düşen sadece bu ilişkiyi doğru okumak ve doğru anlamak ama biz fıtrata aykırı bir din söylemi kullanıyoruz. İnsani olanla İslami olanı karşı karşıya getiriyoruz. Oysa Hazreti Peygamber, 'Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz' buyuruyor."
Kaynak: AA
Bardakoğlu, Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) ile Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Diyanet İşleri Başkanlığınca, GAÜN Mavera Kongre ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen "Günümüz Türkiye'sinde İslam ve Müslümanlık" konulu panelde konuştu.
Sahabenin, Kur'an-ı anlama ve aktarmada, Hazreti Peygamberi tanımlamada, sünneti anlatmakta hata etmediğini ve olduğu gibi bugüne aktardığını dile getiren Bardakoğlu, bu konuda küçük bir problem ortaya çıktığını belirtti. Bardakoğlu, şöyle devam etti:
"O da sahabe nesli, Kur'an-ı, Hazreti Peygamber'in sünnetini yaşayarak, tecrübe ederek, karşı karşıya kaldıkları olaylar akabinde gelen uyarıları dikkate alarak, bir eğitim sürecinde ve bir hitap gibi algılamışken, daha sonraki nesillere bu bir rivayet şeklinde, metin şeklinde geldi. İslam, yeni coğrafyalara yayıldıkça Müslümanlar, yeni şartlara göre yeni yorumlar yapmak, dini bilgi etrafında yeni bilgiler, yeni yorumlar geliştirmek zorundaydı. Böyle olunca dini bilgi ve dini bilgiye dair bilgiler, kendiliğinden ayrıldı. Dini bilgi denilince biz Kur'an-ı Kerim'i ve Peygamber Efendimizin sünnetini, o diyalektik ilişki içinde verdiği mesajı kastediyoruz.
Dini bilgiye dair bilgide de daha sonra İslam ümmetinin farklı coğrafyalarda, farklı zaman dilimlerinde ürettiği yeni bilgiyi, yorumu, kavli, zannı, görüşü kastediyoruz. İslamiyet'in metinleşmiş bu kaynakları, daha sonraki nesillere metin olarak aktarılan bu kaynaklar üzerinde Müslümanlar yorumladılar, bugünkü moda tabirle güncellediler, anlamaya çalıştılar, kendi dünyalarına getirdiler. Adeta Kur'an-ı Kerim, tekrar o metinle kendi dünyalarına yeniden izal oldu. Hazreti Peygamber kendi dünyalarında tekrar yaşatıldı."
- "Yolun sonuna geldik ve duvara tosladık"
"Bugün artık bizim ilahiyat bilimlerini yeni baştan düşünmemiz ve toplumu kuşatan, toplumun sorunlarını kuşatan bir İslami ilim müfredatı oluşturmamız lazım." diyen Bardakoğlu, "Bugün artık dini ilimlerin, İslami ilimlerin içeriği, müfredatı bu dünyaya cevap vermekte hayli geri kalmış, adeta arkeoloji ile uğraşan, 'geçmiş dönemlerde biz şöyle bir medeniyet kurmuştuk.' diye geçmişe öykünmekle yetinen bir oyalama içinde. İslami bilimler bugün topluma bir şey verme kabiliyetini yavaş yavaş yitirmeye başlamıştır." ifadelerini kullandı.
Bardakoğlu, şunları kaydetti:
"Biz yavaş yavaş müfredatın ilgilendiği konuları, ilgilenme tarzını, yorum tarzını yeniden düşünmek zorundayız. Günümüz Müslümanlığını, 21. yüzyıl Müslümanlığını Kur'an ve sünnet ışığında yeniden gözden geçirip daha iyi Müslümanlık profili ortaya koymak istiyorsak o zaman bunu yapmak zorundayız. 50 küsur İslam ülkesiyiz. Yolun sonuna geldik ve duvara tosladık. Biz Allah'ın ve Resulü'nün razı olduğu bir ümmet olmak zorundayız. Allah'ın ve Resulü'nün gösterdiği çizgide bir ümmet, bir dindarlık, Müslümanlık oluşturmak zorundayız."
- Prof. Dr. Görmez
Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de gençlerin dünyalarına giremediklerini, onların sorularına cevap veremediklerini söyledi.
"Diyanet nöbetinin" ardından pek çok gençle bir araya geldiğini dile getiren Görmez, "Gördüm ki biz hocalar sadra şifa olarak, onların sorularına cevap veremiyoruz. Hatta onların zihinlerini karıştırıyoruz." dedi.
Görmez, sorunlu din söylemlerinin, gençlerin dünyasında ciddi problemler doğurduğuna şahit olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Anlatılan dine baktığınız zaman insanla dini karşı karşıya getiren bir söylem kullanıyoruz. Halbuki din Allah'ın rahmeti, insan Allah'ın halifesi. İnsani olanla, İslami olanı karşı karşı karşıya getiren bir söylem kullanıyoruz. Bu doğru değil. Din, kaynağı itibariyle elbette ilahidir fakat uygulaması itibariyle insanidir. Allah, dini insana göndermiştir, insanı yüceltmek için göndermiştir. İnsanı alçaltmak için göndermemiştir, insanı aşağılamak için göndermemiştir. İnsanın fıtratı ile din arasında o kadar muhteşem bir ilişki var edilmiştir ki bize düşen sadece bu ilişkiyi doğru okumak ve doğru anlamak ama biz fıtrata aykırı bir din söylemi kullanıyoruz. İnsani olanla İslami olanı karşı karşıya getiriyoruz. Oysa Hazreti Peygamber, 'Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz nefret ettirmeyiniz' buyuruyor."