'Süper Kahraman Olabilmek İçin İyi Bir Müslüman Olmanız Yeterli'
Yönetmen Ensar Altay: 'Her gün yaptığınız sıradan bir şey olabilir. Ancak doğru yaklaşmayı bilirseniz, onu iyi bir filme dönüştürebilirsiniz' 'Yerli olmazsanız, emin olun yaptığınız şey güzel olsa bile bunun çok fazla karşılığı yok. Örneğin Fatih Akın, çok iyi filmler yapıyor ama benim için bir karşılığı yok. Çünkü ben Anadolulu, Müslüman, bu topraklarda yaşayan, bundan sonra da çocuklarımla bu topraklarda yaşayacak, burada olduğum için de şükreden bir insanım' 'Singapur'daki herhangi bir adam diyelim ki sizin filminizle karşılaştı, neden ilgisini çeksin? Evrensel şeylere temas etmeniz gerekiyor. En evrensel şey de insan ve insanlıktır. İnsan varsa zaten hikaye vardır. Özellikle belgesel filmlerden söz ediyorum' 'Muhammed Bzeek ile ABD'de yaklaşık 2 ay geçirdim. Onun evinde de kaldım. Hemhal olduk. Süper kahraman olabilmek için çok büyük güçleriniz olmasına gerek yok. İyi bir Müslüman olmanız yeterli' 'Bir arkadaşı onun için dedi ki, Muhammed, konuşmadan ve yaşayarak İslam'ı anlatıyor. Ondan etkilenen o kadar çok insan var ki. Her gün insanlar geliyor ve onu anlamaya çalışıyorlar. Şu anda ABD'de süper kahraman gibi görünüyor'
Önder Genç ve Önder Eğitim iş birliğinde düzenlenen Sinema Atölyesi'ne katılan Altay, "Belgesel: Gerçek ve Kurgu Arasında İnsanı Anlatmak" konulu söyleşide sinema tekniklerine ve son dönemde hazırladığı belgesel çalışmasına ilişkin bilgi verdi.
Gün Doğmadan, The Golden Boys, Göl İnsanları belgesellerine imza atan yönetmen Altay, klasik yöntemlerle çekilen 90 dakikalık bir filmin belli bölümlerinde uygulanan kodları detaylı biçimde ele aldığı konuşmasında, "Ben daha çok klasik yöntemlerden bahsediyorum. Israrla, ihtiyacımız olan şeyin bu olduğunu düşünüyorum. Mesela Tarantino, bu kodlarla oyuncak gibi oynuyor ve o kadar güzel oynuyor ki kimse itiraz edemiyor. Mesela (Lars von) Trier, bu kodlarla dalga geçer gibi oynuyor. Bu yönetmenler neden bu kadar rahat bu kodları kullanıyor? Klasik dile ne kadar hakim olduklarını gösterebildikleri için." değerlendirmesinde bulundu.
İlk işe başladığında, sinemaya gönül veren her yönetmen gibi kurmaca film yapma niyetinde olduğunu dile getiren Altay, şartların kendisini başka bir yere götürdüğünü söyleyerek, "Sezai Karakoç belgeseli yapmak nasip oldu. Profesyonel bir düzlemde değil, gerilla usulü bir belgesel yaptım. O gün bugündür de belgeselle uğraşıyorum." diye konuştu.
Ensar Altay, günümüzde yaygın bir şekilde kullanılan akıllı telefonların etkisiyle, hemen herkesin video ya da görüntü çektiğine vurgu yaparak, "Film yapmak eskisi kadar zor bir şey değil artık. İki tane görüntü çekip, göz kararı nereden nasıl keseceğinizi öğrenip bir kurgu programıyla, bilgisayarda rahatlıkla bir şey ortaya çıkarabiliyorsunuz. Bu kadar çok şeyin rahatlıkla ortaya çıkabildiği bir ortamda özellikle anlatımın ne olması gerektiği konusunda çok ciddi eksiklikler var." ifadelerine yer verdi.
- "Konuya, basit ve düz şekilde, eğer doğru yaklaşırsanız, iyi bir film çıkar"
Yönetmen adaylarına önerilerde de bulunan Altay, her çalışmasından önce 5 önemli soruya yanıt aradığının altını çizerek, şu bilgileri verdi:
"Sezai Karakoç belgeselinden sonra bu sorular belirginleşti. Bu 5 soruya net cevap vermeniz ve bu cevapların da sizi tatmin etmesi gerekiyor. Öncelikle 'Ne' anlatacaksınız? Örneğin akşam yemeğini mi anlatacaksınız? Her gün yaptığınız sıradan bir şey olabilir. Ancak doğru yaklaşmayı bilirseniz, onu iyi bir filme dönüştürebilirsiniz. Yani anlatacağınız hikaye ne? Felsefe yapacağım, insanlığı aydınlatacağım diyorsanız, o sizin yüksek sanatınıza bağlı. Saygı duyarım ama hazzettiğimi söyleyemem. En basit, en sıradan ve düz şekilde, eğer doğru yaklaşırsanız, iyi bir film çıkar."
Yönetmen Altay, ikinci sorunun "nasıl" olduğunu belirterek, "Anlatacağınız şeyin duygusu nasıl olmalı. Ne anlatacaksanız? Konu neyi gerektiriyorsa ona göre hareket etmeniz gerekiyor. Bir katliamı anlatırken, romantik bir şey oluşturmaya çalışırsanız sakil durur. Yani olmaz. Dokusuna uygun değil." dedi.
Çekilecek filmin Türklerin neden ilgisini çekeceği yönündeki sorunun da önemine vurgu yapan Altay, şöyle devam etti:
"Bu toprakta yaşıyoruz ve bu toprağın insanıyız. Dolayısıyla 'Bununla Türkler neden ilgilenecek' sorusuna doğru cevap vermeniz gerekiyor. Anadolu'da yaşayan herhangi bir insan, köydeki bir adamdan şehirde yaşayan kişiye kadar, Anadolu insanı bununla niye ilgilenecek? Çünkü siz yerli olmazsanız, emin olun yaptığınız şey güzel olsa bile bunun çok fazla karşılığı yok. Örneğin Fatih Akın, çok iyi filmler yapıyor ama benim için bir karşılığı yok. Çünkü ben Anadolulu, Müslüman, bu topraklarda yaşayan, bundan sonra da çocuklarımla bu topraklarda yaşayacak, burada olduğum için de şükreden bir insanım."
Altay, yönetmenin öncelikle kendisini yansıtması gerektiğini aktararak, aksi takdirde izleyicilerin yapılan işi de yapan kişiyi de kabullenmeyeceğini söyledi.
Filmin, evrensel konuları ele almasının gerekliliğine de değinen yönetmen Altay, "Hiçbir ayrım yapmadan, 'dünyadaki herhangi bir insan bununla niye ilgilenecek?' sorusu önemli. Singapur'daki herhangi bir adam diyelim ki sizin filminizle karşılaştı, neden ilgisini çeksin? Evrensel şeylere temas etmeniz gerekiyor. En evrensel şey de insan ve insanlıktır. İnsan varsa zaten hikaye vardır. Özellikle belgesel filmlerden söz ediyorum. İnsan ve insanlık adına söyleyeceğiniz herhangi bir söz, dünyadaki herhangi birinin ilgisini çeker. Mesela ölüm. Ölüm teması üzerinden bir şeyler yapıyorsanız, herkesin ilgisini çeker." ifadelerini kullandı.
- "Tek bir sebebi var, Allah rızası için"
Ensar Altay, yapılacak her işte kesinlikle söylenecek bir sözün olması gerektiğini sözlerine ekleyerek, "Emin olun, ne anlatmak istediğinize doğru karar verirseniz, geriye kalan her şey daha anlamlı olur. Yazacağınız senaryo, odaklanmanız gereken doğru noktalar daha anlam kazanır. Bu sizin bir meseleye bakış açınızla ilgilidir. Meseleye nereden, nasıl bakıyorsunuz? Eğer kalbiniz mutmain değilse o artık size ait değildir." dedi.
Son çalışması kapsamında Los Angeles'ta yaşayan ve ölmek üzere olan çocukları evlat edinen Muhammed Bzeek'in belgeselini çeken Altay, "Çoğunlukla aileleri tarafından terk edilmiş ya da yetim kalmış ölümcül hasta çocukları evine alıyor ve onlar ölürken bir şekilde yanlarında olmak istiyor. Aşağı yukarı 30 yıldır bunu yapıyor ve bugüne kadar 80 çocuk evlat edinmiş. Bu çocuklardan 70'ini kurtarmayı başarmış, 10'u ise kucağında ölmüş." diye konuştu.
Yönetmen Altay, ABD'deki sahipsiz çocukların reşit olana kadar devletin olduğunun altını çizerek, şunları söyledi:
"Muhammed Bzeek ile ABD'de yaklaşık 2 ay geçirdim. Onun evinde de kaldım. Hemhal olduk. Süper kahraman olabilmek için çok büyük güçleriniz olmasına gerek yok. İyi bir Müslüman olmanız yeterli. Herkes ona niye yapıyorsun diye soruyor. Onunla uzun zaman geçirdiğim ve neyi neden yaptığını anlamaya çalışmış biri olarak söylüyorum. Tek bir sebebi var, Allah rızası için. Başka hiçbir sebebi yok. Tertemiz bir Müslüman. Bir arkadaşı onun için dedi ki, Muhammed, konuşmadan ve yaşayarak İslam'ı anlatıyor. Ondan etkilenen o kadar çok insan var ki. Her gün insanlar geliyor ve onu anlamaya çalışıyorlar. Şu anda ABD'de süper kahraman gibi görünüyor."
Hazırlıkları devam eden belgeselin teaser görüntüsünü de izleyicilerle paylaşan Ensar Altay, daha sonra yöneltilen soruları yanıtladı.