Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Jagland Açıklaması 'OHAL'in Uzunluğu Ve Kapsamı Açısından Endişeliyiz'

Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland, OHAL’in uzunluğu ve kapsamı açısından endişeli olduklarını belirterek, "Artık OHAL uygulamasının kaldırıldığı ve normal sürecin yerine getirildiği bir dönemi beklemek ve bunu yerine getirmek önemlidir. Bu sürenin çok uzakta olmadığını düşünüyorum" dedi.

Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Jagland, Türkiye Adalet Akademisi tarafından Anayasa Mahkemesinde düzenlenen programda hakim ve savcı adaylarıyla bir araya geldi. Burada yaptığı konuşmada 15 Temmuz darbe girişimine değinen Jagland, darbe girişiminin ilk saatlerinde yaptığı açıklamayı gerekli bulduğunu söyledi.

Mevcut hükümetlerin tanklar ile değiştirilemeyeceğini vurgulayan Jagland, bunun yalnızca seçimle yapılabileceğini dile getirdi. Jagland, hakim ve savcı adaylarının hukuki kariyerlerinin başında olduklarını belirterek, ilerleyen zamanlarda Türkiye’nin adalet konusunda gelişimine katkıda bulunacaklarını söyledi.



"Avrupa’da İslamafobi’nin arttığını görüyoruz"

Avrupa Konseyi üyeleri için yaşam hakkı, ifade özgürlüğü ve din özgürlüğü gibi insan haklarının korunmasının bir yükümlülük olduğunu anlatan Jagland, "Bugün 830 milyon Avrupalı sözleşme kapsamında korunmaktadır. Bu ortak hukuki alan Avrupa Birliğinin gelişmesinde hayati önem taşımıştır. Bu haklar bireyi kendi devleti veya başka devlet tarafından keyfi yükümlülüklere karşı korumaktadır. Avrupa Birliği üzerindeki savaş fırtınasının bulutları dağılmış olsa da bugün de Avrupa Birliği üzerinde toplanmakta olan bulutlar var. Son yıllarda üye ülkelerimiz tersten esen rüzgardan etkilenmekte. Ekonomik kriz, terör olayları, iç savaşlardan veya terörden kaynaklanan kitlesel göç Avrupa Birliğini etkilemektedir. Üye ülkeler arasında da bazı milliyetçilik odaklarının oluştuğunu görüyoruz. Aynı zamanda önyargı ve yabancı düşmanlığının arttığını, hatta İslamofobi’nin arttığını görüyoruz" diye konuştu.



"Türkiye 2000’den bu yana demokrasinin güçlenmesi için adımlar attı"

Türkiye’de 2000 yılından bu yana önemli dönüşüm gerçekleştiğine vurgu yapan Jagland, "Türkiye bu yıllarda çeşitli reformlar yaptı, Türkiye’deki demokrasinin güçlendirilmesi için adımlar attı. Örneğin; idam cezası kaldırıldı ve işkenceye sıfır tolerans gösterildi. Hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesine yönelik önemli adımlar atıldığını gördük. Türkiye, aynı zamanda ülkelerindeki savaştan kaçan 3 milyon Suriyeli’ye de kapısını açtı. Burada Türkiye’nin ne kadar merhametli ve insan haklarını üstün tuttuğunu gördük" ifadelerini kullandı.

"OHAL’in uzunluğu ve kapsamı açısından endişeliyiz"

Jagland, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ben 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındakilerin suç işlemiş olduklarını anlamakta zorlanmıyorum. Aynı zamanda Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı terör tehdidini de anlıyorum. Avrupa Konseyi, çok hızlı bir şekilde darbe girişimini kınadı. Ben çok net bir şekilde Türkiye’nin bizim desteğimize güvenebileceğini söyledim. Türk yetkililer kesinlikle işlenen suçları soruşturmalılar. Bu doğru bir yaklaşım. Olağanüstü durumlarda olağanüstü tedbirler gerekli olabilir. Bu, Avrupa Sözleşmesi ve Strazburg’daki mahkemenin içtihadına göre yapılmalı. Sözleşmenin askıya alınma hakkı sadece savaş zamanında veya ulusun geleceğini tehdit eden acil durumlarda gerçekleştirilebilir. Sözleşmede bazı haklar vardır ki bunlar hiçbir şekilde askıya alınamaz. Bunlar, idam cezası uygulanamaz, işkence uygulanamaz, zorla çalıştırma veya kölelik söz konusu olamaz ve hukuksuz ceza olmaz. Bunlar sözleşmedeki temel ilkelerdir ve hiçbir zaman askıya alınamaz. Bugün devam etmekte olan OHAL’in uzunluğu ve kapsamı açısından endişeliyiz. Yine aynı şekilde çok sayıda gazeteci, milletvekili, belediye başkanı ve insan hakları savunucularının özgürlüğünden mahrum bırakılmasından dolayı endişeliyiz. Bu kişiler işleyen demokrasiler için önemli bir konumda yer alıyor. İfade özgürlüğü demokratik bir toplumun en önemli temellerinden biridir. Sağlıklı bir demokraside insanların kovuşturmaya uğrama korkusu olmaksızın düşündüklerini söyleme hakkı vardır. İfade özgürlüğü, gazetecilerin belki kırıcı olabilecek veya rahatsız edebilecek hususları kamuoyunu bilgilendirmek ve konuyla ilgili gerçek bilgileri yaymaları açısından büyük önem taşımaktadır. Yine aynı şekilde siyasetçilerin kendi seçmenlerini temsil etmeleri ve savunmaları için de ifade özgürlüğü hayati öneme sahip."

OHAL’den etkilenen herkesin davalarının Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ne uygun standartlarla ele alınması gerektiğini belirten Jagland, "Aksi durumunda Strazburg Mahkemesi, insan haklarıyla ilgili binlerce dava ile meşgul olacaktır. Üye devletlerin ulusal düzeyde sözleşmeyi uygulamaları gerekir ve uluslararası bir mahkemenin onları bunu yapmaya zorlamasını beklememesi gerekmektedir. 1,5 yıl içerisinde Avrupa Konseyi Türkiye’deki yetkili mercilerle devamlı olarak faaliyetlerde bulundu ve OHAL uygulaması kapsamında gerçekleştirilen faaliyetlerin sözleşmenin gerekli standartlara uymasını sağlamak için onlara yardımcı olmaya çalıştık. Türkiye’de bizim tavsiyelerimizden bazılarını yerine getirdi. Özellikle de KHK’lardan etkilenen bireylerin davalarının incelenmesi için ulusal komisyon oluşturuldu. Bu çok önemli. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, burada son sözü söyleyecek mercidir. Türkiye’deki bu ulusal komisyonun hızlı ve tarafsız bir şekilde çalışması zorunludur. Aksi taktirde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından tamamıyla reddedilme riskini alacaktır. Böyle bir durumda Strazburg’a çok fazla başvuru gelecektir. Burada sözleşmenin koruyucuları olarak Türkiye’deki yargı yetkililerinin görevlerini yerine getirmeleri gerekmektedir" şeklinde konuştu.



"OHAL uygulamasının kaldırıldığı bir dönemi yerine getirmek önemlidir"

Jagland, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 1.5 yılın geçtiğini anımsatarak, "Sözleşmenin 15. maddesi uyarınca artık OHAL uygulamasının kaldırıldığı ve normal sürecin yerine getirildiği bir dönemi beklemek ve bunu yerine getirmek önemlidir. Bu sürenin çok uzakta olmadığını düşünüyorum. Türkiye, ulusal bir travma tecrübe etti. Bunun farkındayım. Ancak Türkiye’nin buraya verebileceği en iyi yanıt insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü sağlam bir şekilde tutmak ve sözleşmeyi uyguladığını göstermek olacaktır. Yakın zamanda Türkiye Anayasa Mahkemesi aynen bunu yaparak ifade özgürlüğü ve tutukluluk ile ilgili bizim mahkememizin de içtihadına atıfta bulunarak bunu gerçekleştirdi. Bu kararlar bağlayıcıdır ve Türkiye Anayasası ile garanti altına alınmıştır. Diğer mahkemelerin de bu kararlara uyması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesinin vurgularını gereken şekilde takip edici nitelikte faaliyetler yapmalılar. Eğer Anayasa Mahkemesinin bu kararları uygulanmazsa hukukun üstünlüğü zedelenecektir. Avrupa Konseyine üye 47 devlet aynı sözleşmeye tabidir ve aynı mahkeme tarafından bu sözleşme uygulanmaktadır. Bu bağlamda her bir üye devletteki her bir kişi görülen veya görülmeyen aynı yöntemlerden faydalanmaktadır" dedi.



"Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var"

Günümüzde Avrupa’nın yeni zorluklarla karşılaştığını ve sistemi korumak için Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı olduğunu kaydeden Jagland, "Türkiye’nin Avrupa’ya ihtiyacı var, Avrupa’nın da Türkiye’ye ye ihtiyacı var" ifadesini kullandı.

"Türkiye, Avrupa Konseyinin en aktif üyesi olmuştur"

Türkiye Adalet Akademisi Başkanı Yılmaz Akçil ise, Jagland’ın 15 Temmuz hain darbe girişimini ilk kınayanlardan biri olduğunu, bu nedenle de kendisine teşekkür ettiğini söyledi.

Türkiye’nin demokrasinin yaygınlaşması, insan hakları kavramının kökleşmesi ve kültürler arası yakınlaşmanın gerçekleşmesinde son derece önemli bir örgüt olan Avrupa Konseyinin hem kurucu hem de en aktif üyelerinden biri olduğuna dikkat çeken Akçil, "Avrupa Konseyi, tüm Avrupa ülkelerini bünyesinde barındıran en kapsamlı örgüttür. Bu nedenle Avrupa’nın geleceği konusunda en kapsamlı çözümleri üretebilecek bir yapıya sahiptir. Kuruluşundan bu yana insan hakları, demokrasi ve özgürlüklerin yerleştirilmesinde önemli katkılarda bulunan Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi üzerinden de bu kavramların hukuki bir çerçeveye oturtulmasını sağlamış bir yapıdır. Türkiye de kuruluşundan bu yana her zaman Avrupa Konseyinin en aktif üyesi olmaya gayret etmiş, hem Avrupa hem de tüm dünyada barış yönündeki gayretlerini desteklemeyi sürdürmüştür" diye konuştu.



"Ülkemizin terörle mücadelesi Avrupa’nın da güvenliğini sağlamaktadır"

Türkiye’nin birkaç yıldır çok zor dönemden geçtiğini ve geçmeye de devam ettiğini dile getiren Akçil, "Devletimiz ve hükümetimiz bir yandan FETÖ/PDY terör örgütüne mensup hainlerce 15 Temmuz’da gerçekleştirilen darbe girişiminde açtığı yaraları sarmaya çalışırken, bir yandan da PKK/YPG/D-HKPC/PYD ve DEAŞ gibi terör örgütleriyle kararlı bir şekilde mücadele yürütmektedir. Ülkemizin terörle mücadelesi sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın da güvenliğini sağlamaktadır. Türkiye terörle mücadele ederken özgürlüklerin kalkmadığı ender ülkelerden biridir. Türkiye içinde bulunduğu zor koşullara rağmen dünyanın en tehlikeli terör örgütleriyle mücadelede elde ettiği başarının yanı sıra demokratik hak ve özgürlükleri korumak için gösterdiği gayret de maalesef görmezden gelinmektedir" dedi.

Kaynak: İHA