'Filmlerimin Hepsinin İyi Gişe Yapması Lazım'

Yapımcı Mustafa Uslu: 'Beni annem sinemacı yaptı. Onunla sinemanın ruhunu öğrendim. Yeri geldi birlikte güldük eğlendik, yeri geldi annemle drama filmlerinde oturup ağladık. Ama 15 yıl sinemayla yaşadık' 'Sinema aslında çok konforlu bir yer değil. Pencereleri olmayan, hava almayan, oksijenle teması olmayan, aslında klostrofobik, kapalı bir alan. İnsanların oraya gitmesi için çok ciddi bir sebep yaratmanız lazım' 'Benim sinemadan başka hiçbir gelirim yok. Tek gelirim sinema. İşim, gücüm, her şeyim sinema. Yaptığım filmlerin hepsinin gerçekten iyi gişe yapması lazım' 'Eğer gerçekten güçlü bir hikaye bulursanız o güçlü hikayeyi, doğru karakterle doğru rollerle buluşturursanız ve dizi sinemacılığı yapmazsanız, Türk halkının yapılan her güzel şeye reaksiyon verdiğini 20 yıllık reklamcılık hayatımdan biliyorum'

HİLAL UŞTUK - İzleyiciyle buluşturduğu iki filmiyle 11 milyon izleyiciye ulaşan yapımcı Mustafa Uslu, "Benim sinemadan başka hiçbir gelirim yok. Tek gelirim sinema. İşim, gücüm, her şeyim sinema. Yaptığım filmlerin hepsinin gerçekten iyi gişe yapması lazım." dedi.

Uslu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1974'te Tokat'ta okuma yazma bilmeyen bir anne babanın çocuğu olarak dünyaya geldiğini belirterek, "Asıl ismim Murat. Mustafa, vefat eden ağabeyimin ismi. Bir trafik kazasında iki ağabeyimi kaybettikten sonra annem hep 'Muradımı ver.' demiş. Ben dünyaya gelince Murat ismini koymuşlar. Ama bir süre sonra babam, ağabeyimin kimliğini bana verdiğinden, Mustafa ismini almışım." diye konuştu.

Sinemaya yönelmesinin asıl nedeninin annesi olduğunun altını çizen Uslu, şunları aktardı:

"O günlerde, bugünkü gibi televizyon, internet, sosyal medya yok. Annem, bütün derdini, kederini, sinemada unutuyor, iki saatlik film boyunca bir tarafa bırakıyor. Belki de iki evladının verdiği acıyı öyle atıyor. Yazlık Aykut sinemasına gidiyor. Annemle ve mahallenin diğer çocuklarıyla bir yaşından 15 yaşına kadar bütün filmleri en az 5 kez izledim, diyaloglarını ezberledim. Rahmetli annemin, babamdan gördüğü baskı ve akşam eve gittiğinde uğrayacağı şiddet umurunda değildi. Onu hiçbir şey sinemaya gitmekten alıkoyamıyordu. Çünkü iki evladının acısına iki saatlik bir ara veriyordu. Hayata onu bağlayan şey sinemaydı."

Mustafa Uslu, annesinin 1994'te yaşama veda ettiğini kaydederek, "Beni annem sinemacı yaptı. Onunla sinemanın ruhunu öğrendim. Yeri geldi birlikte güldük eğlendik, yeri geldi annemle drama filmlerinde oturup ağladık. Ama 15 yıl sinemayla yaşadık. Beni sinemaya hep annem götürdü." değerlendirmesinde bulundu.

Annesinin vefatının ardından babasının psikolojisinin bozulduğuna işaret eden Uslu, "(Müslüm filminde) Babası, Müslüm'ün güvercinlerinin kafesinin kapısını kırıyor. O hikaye bana ait. Onu bana babam yapmış ve güvercinlerimi öldürmüştü. O saatten sonra beni Zile'ye bağlayan hiçbir şey kalmadı. Annemi ve güvercinlerimi kaybettim. Müslüm filminde de yer verdiğim 'Azimkar' otobüsüyle Ankara'ya gittim. Askeri okula giderek, orada okudum. 8 yıl Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev yaptım." ifadelerini kullandı.

- "Gerçek sanat eseri, insanları etkisi altına alır"

Yapımcı Uslu, bir süre sonra başladığı klip ve reklam çalışmaları sırasında, "Neden iyi filmler yapılmıyor?" sorusunu kendisine sorduğunu ifade ederek, "Ben eminim ki Türk halkı, güzel ve iyi bir şey yapıldığında bunun karşılığını verir. Türk halkı iyinin, güzelin kıymetini çok iyi bilir. Bunun en iyi örneği geçen yıl yapılan Ayla ve bu yıl yapılan Müslüm filmi." dedi.

Gerçek sanat eserinin, insanları etkisi altına aldığını dile getiren Uslu, "Yaptığım filmlerde hep özenli olmaya gayret ettim. Sinema aslında çok konforlu bir yer değil. Pencereleri olmayan, hava almayan, oksijenle teması olmayan, aslında klostrofobik, kapalı bir alan. İnsanların oraya gitmesi için çok ciddi bir sebep yaratmanız lazım." diye konuştu.

- "Reklamlar nedeniyle seyirci sinemaya küsecek"

Mustafa Uslu, sinemada reklam gösterilmesine tepki göstererek, "Seyirciye o filmi bedava seyrettirmiyorsunuz. Seyirci iki ya da üç saatliğine oturduğu o koltuğu kiralıyor. Size parasını veriyor. Ona istemediği bir şeyi seyrettiremezsiniz çünkü koltuğun iki saat boyunca sahibi o. Bu bana çok mantıksız geliyor. İçinde bulunduğumuz telif hakları yasasına göre de aykırı. Sinemalar bunu bayağı abartmış, işin içine girince görüyorsun. 45 dakikaya çıkan reklam gösterimi yapılıyor." dedi.

İzleyicilerin sinemaya reklam izlemeye gitmediğinin altını çizen Uslu, gösterilen reklamlar nedeniyle sinemanın televizyondan bir farkının kalmadığını dile getirdi.

Reklamlar nedeniyle seyircinin sinemaya küseceğini dile getirerek, şöyle konuştu:

"Onlara eğer 30-45 dakika reklam gösterirseniz bir süre sonra gelmezler. Reklamlı seyredecek olsa evinde seyreder. Sinemacıların bu sevdadan vazgeçmesi, reklamsız film seyrettirmesi gerekiyor. Rahmetli annemin adına gayet mütevazı 4 sinemam var. İstanbul, Kuşadası, Tokat ve Edremit'te. Melek Sinemaları isminde. Biz reklamsız film gösteriyoruz. Hepimizin zamanı çok kıymetli. 2018 yılında artık zaman para ediyor. Kıymetli olan şey insanların zamanı.

- "15 yılda üretilen filmler sinema filmi değil"

Türkiye'de son 15 yılda üretilen filmlerin sinema filmi olmadığını savunan Uslu, "İnsanları eğlendirmek için üretilmiş, aslında televizyon filmleriydi onlar. Türkiye'de iki tip yapımcı var. Biri hiç risk almayan, sırtını televizyona dayamış yapımcılar. Hatta ürettiği filmin parasını televizyon kanalından alıp şansını denemek üzere filmi sinemada vizyona giriyor, 3 ay sonra da televizyonda yayınlanıyor. Bunlar sinema seyircisini sinemadan soğutuyor. Sinemanın kültürüne aykırı bir iş yapılıyor. Sinema filminin, 3 ay sonra televizyonda yayınlanması abesle iştigal bir şey. Dünyada böyle bir şey yok." ifadelerini kullandı.

Uslu, diğer yapımcıların ise sinema yaparak para kazandıklarının altını çizerek, "Ben kendimi o yapımcı tipinden adlandırıyorum. Benim sinemadan başka hiçbir gelirim yok. Tek gelirim sinema. İşim, gücüm, her şeyim sinema. Yaptığım filmlerinin hepsinin gerçekten iyi gişe yapması lazım. Çünkü benim başka bir şansım yok. O nedenle de her yaptığım filmi çok itinalı, teknik analizlerle, fokus grup datalarıyla ve onların yorumlarına göre yapıyorum." dedi.

Yaptığı filmlerde güçlü bir hikayenin kendisi için çok önemli olduğuna dikkati çeken Uslu, "Eğer gerçekten güçlü bir hikaye bulursanız o güçlü hikayeyi, doğru karakterle, doğru rollerle buluşturursanız ve dizi sinemacılığı değil arkaplan sinemacılığı yaparsanız, Türk halkının yapılan her güzel şeye reaksiyon verdiğini 20 yıllık reklamcılık hayatımdan biliyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Yapımcı Uslu, Türk halkının her şeyin en iyisine layık olduğunu, iyiyi, kötüyü çok iyi ayırt edebilen, o genetik kültüre sahip bir halk olduğunu ifade etti.

- "Çiçero" 18 Ocak'ta, "Türk İşi Dondurma" ise 18 Mart'ta vizyona girecek

Yapımcı Mustafa Uslu, Serdar Akar’ın yönettiği, Erdal Beşikçioğlu ve Burcu Biricik’in başrolleri paylaştığı Çiçero'nun 18 Ocak'ta vizyona gireceğini belirterek, filmde, İkinci Dünya Savaşı sırasında görev yapan Milli İstihbarat Teşkilatı görevlilerinin, Türkiye'nin savaşa girmemesi için verdiği mücadeleyi ele aldıklarını söyledi.

"Türk İşi Dondurma"nın ise 18 Mart'ta Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümünde izleyiciyle buluşacağını dile getiren Uslu, şu bilgileri verdi:

"Türk İşi Dondurma, 1915'te Çanakkale Savaşı sırasında Avusturya'da yaşayan biri dondurmacı, diğeri deveci iki Türk vatandaşının gerçek hikayesi. Destek olmak için ülkelerine dönmeye çalışıyor ama maalesef dönemiyorlar. Dönemedikleri için de 'O zaman biz de burada cephe açarız ve burada savaşırız.' diyorlar. Avusturya'nın resmi tarihinde, kendi topraklarındaki ilk savaşıdır ve iki Türk'e karşıdır. Allah mekanlarını cennet etsin onların da. Onlar sayesinde 35 bin Anzak askeri 56 saat orada tutuyor ve Çanakkale'ye geç gelmeleri sağlanıyor. Muhteşem bir film oldu. Ayla'nın yönetmeni Can Ulkay çekti yine. Halkımızın çok beğeneceği ve kendinden çok şey bulacağı bir film oldu."
Kaynak: AA