GAÜN'de Cinsiyet Eşitliği Paneli
Gaziantep Üniversitesi’nde GAÜN Göç Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. M. Nuri Gültekin’in modaretörlüğünü yaptığı “Toplumsal Cinsiyet eşitliği Hukuk ve İstihdam” adlı panel düzenlendi.
Üniversitenin Fen Edebiyat Fakültesi Ömer Asım Aksoy Konferans Salonunda gerçekleştirilen panele, Prof. Dr. Gülriz Uygur, Dr. Öğr. Üyesi Hakan Cindemir, Dr. Öğr. Üyesi Özgür Başyiğit, Arş. Gör. Dr. Olcay Karacan panelist olarak katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan GAÜN Rektörü Prof. Dr. Ali Gür, kadının toplumda yok sayıldığı anda o toplumun yok olmaya mahkum olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Gür, medeniyet algısı içerisinde bütün toplumlarda kadınların gerekli konumlara yerleştirildiği ve toplumların öncülüğü yaptığı takdirde o toplumların her zaman geliştiğini söyledi.
Rektör Gür, “Neslimizi yetiştirmenin başında anne ve baba vardır. Toplumda yok sayılmış bir anne veya kadın faydalı olamaz. Toplumların teknolojik ve bilimsel olarak gelişmeleri eğer medeniyet algılarını iyi inşa etmezlerse kadın üzerindeki hâkimiyet alanı maalesef ortadan kalkar. Teknolojik ve bilimsel olarak gelişmiş kabul ettiğimiz batı dünyasında kadına şiddettin olmaması gerekiyor ama daha çok görülüyor. Bir toplumda etik, ahlak ve erdem yerleşmemişse insanların ruhunda kanunlarla yaptırımların bir anlamı yok. Zenginlik sadece yapılan şiddettin üstünü daha fazla örtebiliyor. Eğer vicdan ve ruhta eşit paylaşımcılık yok ise hiçbir kanun sizi durduramaz” dedi.
Panelin açılışında konuşan GAÜN Göç Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. M. Nuri Gültekin, Birleşmiş Milletlere bağlı kurum ve kuruluşlarca her yıl “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü”nden “10 Aralık İnsan Hakları Günü”ne kadarki 16 günlük farkındalık programın ilkini “Toplumsal Cinsiyet eşitliği: Hukuk ve İstahdam” adlı panelle başlattıklarını belirterek, kadına yönelik şiddet konusunu çok önemsediklerini söyledi.
“Hukuk Karşısında Kadına Yönelik Şiddet” konusunda bilgi veren Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülriz Uygur, kadına şiddet konusunda ülkede yeterli sayıda kanun ve hukuki düzenlemenin olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Uygur, “Kanunların tam olarak uygulanmasıyla ilgili bazı problemleri yaşadığımız söylenebilir. Kanunları tam olarak uyguladığımızda ve kadınaşiddet konusunda samimi olarak inandığımızda bu problem çözülecektir. Kadına şiddet konusunda temelde tam olarak ciddi bir mücadelenin olması ve toplumsal cinsiyet eğitimi ve farkındalığın yerleşmesi gerekmektedir.Şiddetle mücadele için hukuk kurallarımız bakımından büyük çapta bir eksiklik yok, çok az eksikliklerimiz var, bunlar için de gerekli çalışmalar yapılıyor” şeklinde konuştu.
Uygur, kadına şiddet konusunun sadece Türkiye’nin değil bütün dünyanın problemi olduğunu söyledi.
GAÜN Dr. Öğr. Üyesi Hakan Cindemir de "Kadın Çalışanlara Yönelik Ayrımcılık Kaynaklı Uyuşmazlıklara Dair Hukuki Çözüm Yolları” konusunda sunum yaparak, "Kadın erkek eşitliğinin sağlanması ve kadın haklarının korunması yalnızca günümüze ilişkin bir sorun değildir. İnsanlık varolduğundan beri bu tartışma devam etmektedir. Söz konusu sorunun önüne geçilmesini sağlayacak en önemli adım hiç kuşkusuz kadını meta olarak gören yaklaşıma son verilmesi olacaktır. Bunu sağlamak üzere kadınlara yönelik ayrımcılığı engellemek üzere mevzuatımızda ayrımcılık yasağı düzenlenmiş ve buna uygun olarak dört aya kadar ücret tutarında eşit işlem tazminatı hükme bağlanmıştır. Her ne kadar söz konusu düzenleme ilerici bir adım gibi görülebilirse de ilgili düzenlemedeki ispat mükellefiyetinin kadın işçiye ait olmasının önemli bir sorun olduğunu belirtmekte fayda vardır. Dolayısıyla Türk Ceza Kanunu’ndaki özel hükümlerle birlikte değerlendirildiğinde ve kadınlara yönelik ayrımcılığın suç boyutu olduğu da dikkate alındığında kadın haklarının korunması anlamında önemli bir gelişme sağlandığı söylenebilecektir" ifadelerini kullandı.
GAÜN Dr. Öğr. Üyesi Özgür Başyiğit, kadın haklarının korunması esası kapsamında istihdam piyasasındaki rolün genişletilmesinin önemine dikkat çekti. Dr. Öğr. Üyesi Başyiğit, "Halihazırda kadınların çalışma hayatına yönelik olarak gerek işveren ve gerek çalışan düzeyinde katılımlarının sınırlı olması kadın haklarının korunması ve kadın erkek eşitliğinin sağlanmasının yanı sıra temel ekonomik yapı açısından da sakıncalara neden olmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak kadınları yalnızca anne yahut eş rolü ile sınırlayan yaklaşımlara son verilmesi ve kadınların çalışma hayatına katılımlarını teşvik edici düzenlemelerin genişletilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda kadın haklarının korunması anlamında gösterilen çabalara ivme kazandırıcı yasal düzenlemelerin sağlayacağı katkılar yadsınamaz. Cumhurbaşkanlığı makamının özverili ve çağın ilerisindeki çalışma ve düzenlemelerinin toplumsal karşılığını bulacağına kuşku yoktur. Bunun doğal sonucu olarak da modern, aktif ve üreten kadın kimliğine erişmek mümkün hale gelecektir” ifadelerine yer verdi.
“Cinsel taciz ve saldırı nedir? Üniversitelerde neler yapılabilir?” konusuna değinen Çukurova Üniversitesi Arş. Gör. Olcay Karacan ise "Yüksek Öğretim Kurumu’nun bu konuda uygulaması var. İnsanlar daha eşitçi ilişkiler kurarak bu sorun çözülebilir. Bu bir saldırganlık sorunu değil eşitsizlikle ilgilidir. Üniversitelerde bu tarz olayların olmaması için daha eşitçi olunması gerekir. Bu problem hep vardı ancak insanlar susuyordu şuan görünür kılınıyor ve öğrenciler daha rahat dile getiriyor. Toplum bu problemin masumiyet kodlarını uyduğu ölçüde bilincinde, belli kodların dışına çıktığı zaman mağdura yükleme ve suçlama eğiliminde. Belli dayatmalarla bu problem çözülmez" dedi.
Gaziantep Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Hülya Arslan Erol, kadına şiddet, günümüz dünyasında hepimizi ilgilendiren bir konu olduğunun altını çizdi. Hülya Erol, hayatın her döneminde bir şekilde şiddetle karşılaşıldığını ve bu konunun ne bir din ile ne de bir yaş grubu ile bağdaştırmadığını vurgulayarak, şiddet konusunun kulak ardı edilemeyecek bir konu olduğunu söyledi.
Erol, “Kadına ve çocuğu karşı şiddet denildiği zaman daha güçlü olanın güçsüze karşı gücünü gösterme şekli olarak görülüyor. Şiddeti ne toplumsal yapıyla, ne dinle, ne de yaş gurubuyla bağdaştırmıyorum. Bu biraz insan psikolojik alt yapısı, kendi kişilik özellikleriyle ilgili. Kadınların hem kendileri, hem de çocukları adına şiddet sürecinde daha dik durması ve karşılaşılan şiddeti de çok açık bir şekilde duyurulmasını sağlaması noktasında güçlü olması gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.
Panelin açılışında konuşan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Koruma Müdürü Nora Ochieng, dünya genelinde her üç kadından birinin toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kaldığını, değişim zamanının bugün, şuan ve burası olduğunu belirterek, bu yılki temanın “İş Dünyasında Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddeti Sonlandırmak” olduğunu söyledi.
Kaynak: İHA
Panelin açılış konuşmasını yapan GAÜN Rektörü Prof. Dr. Ali Gür, kadının toplumda yok sayıldığı anda o toplumun yok olmaya mahkum olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Gür, medeniyet algısı içerisinde bütün toplumlarda kadınların gerekli konumlara yerleştirildiği ve toplumların öncülüğü yaptığı takdirde o toplumların her zaman geliştiğini söyledi.
Rektör Gür, “Neslimizi yetiştirmenin başında anne ve baba vardır. Toplumda yok sayılmış bir anne veya kadın faydalı olamaz. Toplumların teknolojik ve bilimsel olarak gelişmeleri eğer medeniyet algılarını iyi inşa etmezlerse kadın üzerindeki hâkimiyet alanı maalesef ortadan kalkar. Teknolojik ve bilimsel olarak gelişmiş kabul ettiğimiz batı dünyasında kadına şiddettin olmaması gerekiyor ama daha çok görülüyor. Bir toplumda etik, ahlak ve erdem yerleşmemişse insanların ruhunda kanunlarla yaptırımların bir anlamı yok. Zenginlik sadece yapılan şiddettin üstünü daha fazla örtebiliyor. Eğer vicdan ve ruhta eşit paylaşımcılık yok ise hiçbir kanun sizi durduramaz” dedi.
Panelin açılışında konuşan GAÜN Göç Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. M. Nuri Gültekin, Birleşmiş Milletlere bağlı kurum ve kuruluşlarca her yıl “25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü”nden “10 Aralık İnsan Hakları Günü”ne kadarki 16 günlük farkındalık programın ilkini “Toplumsal Cinsiyet eşitliği: Hukuk ve İstahdam” adlı panelle başlattıklarını belirterek, kadına yönelik şiddet konusunu çok önemsediklerini söyledi.
“Hukuk Karşısında Kadına Yönelik Şiddet” konusunda bilgi veren Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gülriz Uygur, kadına şiddet konusunda ülkede yeterli sayıda kanun ve hukuki düzenlemenin olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Uygur, “Kanunların tam olarak uygulanmasıyla ilgili bazı problemleri yaşadığımız söylenebilir. Kanunları tam olarak uyguladığımızda ve kadınaşiddet konusunda samimi olarak inandığımızda bu problem çözülecektir. Kadına şiddet konusunda temelde tam olarak ciddi bir mücadelenin olması ve toplumsal cinsiyet eğitimi ve farkındalığın yerleşmesi gerekmektedir.Şiddetle mücadele için hukuk kurallarımız bakımından büyük çapta bir eksiklik yok, çok az eksikliklerimiz var, bunlar için de gerekli çalışmalar yapılıyor” şeklinde konuştu.
Uygur, kadına şiddet konusunun sadece Türkiye’nin değil bütün dünyanın problemi olduğunu söyledi.
GAÜN Dr. Öğr. Üyesi Hakan Cindemir de "Kadın Çalışanlara Yönelik Ayrımcılık Kaynaklı Uyuşmazlıklara Dair Hukuki Çözüm Yolları” konusunda sunum yaparak, "Kadın erkek eşitliğinin sağlanması ve kadın haklarının korunması yalnızca günümüze ilişkin bir sorun değildir. İnsanlık varolduğundan beri bu tartışma devam etmektedir. Söz konusu sorunun önüne geçilmesini sağlayacak en önemli adım hiç kuşkusuz kadını meta olarak gören yaklaşıma son verilmesi olacaktır. Bunu sağlamak üzere kadınlara yönelik ayrımcılığı engellemek üzere mevzuatımızda ayrımcılık yasağı düzenlenmiş ve buna uygun olarak dört aya kadar ücret tutarında eşit işlem tazminatı hükme bağlanmıştır. Her ne kadar söz konusu düzenleme ilerici bir adım gibi görülebilirse de ilgili düzenlemedeki ispat mükellefiyetinin kadın işçiye ait olmasının önemli bir sorun olduğunu belirtmekte fayda vardır. Dolayısıyla Türk Ceza Kanunu’ndaki özel hükümlerle birlikte değerlendirildiğinde ve kadınlara yönelik ayrımcılığın suç boyutu olduğu da dikkate alındığında kadın haklarının korunması anlamında önemli bir gelişme sağlandığı söylenebilecektir" ifadelerini kullandı.
GAÜN Dr. Öğr. Üyesi Özgür Başyiğit, kadın haklarının korunması esası kapsamında istihdam piyasasındaki rolün genişletilmesinin önemine dikkat çekti. Dr. Öğr. Üyesi Başyiğit, "Halihazırda kadınların çalışma hayatına yönelik olarak gerek işveren ve gerek çalışan düzeyinde katılımlarının sınırlı olması kadın haklarının korunması ve kadın erkek eşitliğinin sağlanmasının yanı sıra temel ekonomik yapı açısından da sakıncalara neden olmaktadır. Bunun doğal sonucu olarak kadınları yalnızca anne yahut eş rolü ile sınırlayan yaklaşımlara son verilmesi ve kadınların çalışma hayatına katılımlarını teşvik edici düzenlemelerin genişletilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda kadın haklarının korunması anlamında gösterilen çabalara ivme kazandırıcı yasal düzenlemelerin sağlayacağı katkılar yadsınamaz. Cumhurbaşkanlığı makamının özverili ve çağın ilerisindeki çalışma ve düzenlemelerinin toplumsal karşılığını bulacağına kuşku yoktur. Bunun doğal sonucu olarak da modern, aktif ve üreten kadın kimliğine erişmek mümkün hale gelecektir” ifadelerine yer verdi.
“Cinsel taciz ve saldırı nedir? Üniversitelerde neler yapılabilir?” konusuna değinen Çukurova Üniversitesi Arş. Gör. Olcay Karacan ise "Yüksek Öğretim Kurumu’nun bu konuda uygulaması var. İnsanlar daha eşitçi ilişkiler kurarak bu sorun çözülebilir. Bu bir saldırganlık sorunu değil eşitsizlikle ilgilidir. Üniversitelerde bu tarz olayların olmaması için daha eşitçi olunması gerekir. Bu problem hep vardı ancak insanlar susuyordu şuan görünür kılınıyor ve öğrenciler daha rahat dile getiriyor. Toplum bu problemin masumiyet kodlarını uyduğu ölçüde bilincinde, belli kodların dışına çıktığı zaman mağdura yükleme ve suçlama eğiliminde. Belli dayatmalarla bu problem çözülmez" dedi.
Gaziantep Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Hülya Arslan Erol, kadına şiddet, günümüz dünyasında hepimizi ilgilendiren bir konu olduğunun altını çizdi. Hülya Erol, hayatın her döneminde bir şekilde şiddetle karşılaşıldığını ve bu konunun ne bir din ile ne de bir yaş grubu ile bağdaştırmadığını vurgulayarak, şiddet konusunun kulak ardı edilemeyecek bir konu olduğunu söyledi.
Erol, “Kadına ve çocuğu karşı şiddet denildiği zaman daha güçlü olanın güçsüze karşı gücünü gösterme şekli olarak görülüyor. Şiddeti ne toplumsal yapıyla, ne dinle, ne de yaş gurubuyla bağdaştırmıyorum. Bu biraz insan psikolojik alt yapısı, kendi kişilik özellikleriyle ilgili. Kadınların hem kendileri, hem de çocukları adına şiddet sürecinde daha dik durması ve karşılaşılan şiddeti de çok açık bir şekilde duyurulmasını sağlaması noktasında güçlü olması gerektiğini düşünüyorum” diye konuştu.
Panelin açılışında konuşan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Koruma Müdürü Nora Ochieng, dünya genelinde her üç kadından birinin toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kaldığını, değişim zamanının bugün, şuan ve burası olduğunu belirterek, bu yılki temanın “İş Dünyasında Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddeti Sonlandırmak” olduğunu söyledi.