Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi
SPK Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu: 'Yaşanan gelişmeler, yabancı kaynak ağırlıklı olarak borçlanmaya dayalı mevcut fonlama yapısı yerine öz kaynak ağırlıklı fonlama modellerinin kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğunu gözler önüne seriyor' 'Temelleri sağlam olan ekonomimizin dinamizmi piyasalara da yansımaktadır' 'Biz düzenleyicilerin ileri teknoloji kaynaklı zafiyetleri ele almak da dahil olmak üzere, kapsamlı ve koordineli bir yaklaşım ile bu yeni finansal dünyaya uyum sağlaması gerekmektedir' 'Cari işlemler dengesindeki bu olumlu görünümün önümüzdeki dönemde de devam edeceğine inanmaktayım'.
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu, yaşanan gelişmelerin, yabancı kaynak ağırlıklı olarak borçlanmaya dayalı mevcut fonlama yapısı yerine öz kaynak ağırlıklı fonlama modellerinin kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğunu gözler önüne serdiğini belirterek, "Temelleri sağlam olan ekonomimizin dinamizmi piyasalara da yansımaktadır." dedi.
Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği'nin (TSPB) düzenlediği Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi'nde konuşan Taşkesenlioğlu, ilerleyen teknolojinin, üretkenlik ve büyümeyi ivmelendirerek yeni istihdam alanları da oluşturabildiğini söyledi.
Taşkesenlioğlu, yapay zeka ve karar verici diğer algoritmaların, hem kişisel seçimlerle ilgili akılalmaz miktardaki veriyi son derece değişik kaynaklardan elde ederek sınıflandırabildiğini hem de robo-danışmanlık, alım satım algoritmaları ve benzeri uygulamalar aracılığıyla önemli finansal konularda karar verme sürecine katkıda bulunduğunu, bu durumun alım satım davranışlarının yanı sıra piyasanın işleyişi açısından son derece önemli olan beşeri kaynaklar üzerinde de etkileri olduğunu anlattı.
Dijital varlıklar konusunda bütün dünyanın henüz yolun başında olduğuna işaret eden Taşkesenlioğlu, şunları kaydetti:
"Dijital teknolojilerin günlük hayata entegrasyonu, daha güvenilir ve doğru bilginin kullanılabilirliğini kolaylaştırmakta, bankacılıktan imalat ve ulaştırmaya kadar pek çok sektör için önemli fırsatlar ve zorluklar sunmaktadır. Finansal teknolojiler, finansal gelişmeyi ve verimliliği güçlendirerek büyümeyi ve yoksullukla mücadeleyi destekleyebilmekte; özellikle yoksul ülkelerde milyonlarca bireyin, küçük ve orta ölçekli işletmelerin, mali hizmetlere makul maliyetlerle erişebilmesine olanak sağlayabilmektedir."
- "2018, küresel ölçekte risklerin tırmanışa geçtiği bir yıl oldu"
Ali Fuat Taşkesenlioğlu, dijitalleşmenin diğer sektörlerin de verimliliğini arttırabildiğini belirterek, "Örneğin yapılan bir çalışmada, Çin ekonomisinin dijitalleşmesindeki 1 puanlık bir artışın, GSYH'sinin binde 3'lük büyümesiyle ilişkili olduğu sonucu ortaya konulmuştur." dedi.
Teknolojideki hızlı gelişmelerin, şimdi ve gelecekte politikaların tasarımını ve etkinliğini değiştirme gücüne sahip olduğunu vurgulayan Taşkesenlioğlu, şöyle devam etti:
"Bunun yanında, işlemlerin hızını ve hacmini artıran yeni teknolojiler; daha fazla piyasa volatilitesine sebep olabilmekte, siber saldırılar, sahtecilik, kara para aklama ve terörizmin finanse edilmesine yönelik faaliyetlere de kapı açabilmektedir. İşte bu nedenlerle, biz düzenleyicilerin ileri teknoloji kaynaklı zafiyetleri ele almak da dahil olmak üzere, kapsamlı ve koordineli bir yaklaşım ile bu yeni finansal dünyaya uyum sağlaması gerekmektedir."
Taşkesenlioğlu, 2018'in, finansal istikrar açısından küresel ölçekte risklerin tırmanışa geçtiği, yaşananların gelişmekte olan ülkeler kadar gelişmiş ülkeleri de etkilediği bir yıl olduğunu vurgulayarak, "Bu dönemde küresel ölçekte hasara neden olabilecek en önemli iki gelişme, Fed’in 2019 yılında da sıkılaştırma politikasına devam etmesi ve ABD tarafından tetiklenen ticarette korumacı politikaların istihdam ve büyüme oranları üzerinde olumsuz netice verecek olmasıdır." yorumunu yaptı.
Tüm bu yaşananların, 2008 yılından beri uygulanan canlandırma programları neticesinde finans dışı sektörde gözlemlenen yüksek borçluluk oranlarının ciddi anlamda sorgulanmasına yol açtığını kaydeden Taşkesenlioğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"ABD bakımından güçlü büyüme beklentileri devam ederken, ticaret savaşları ile ilgili beklentilerden olumsuz etkilenen ihracatçı sektörler ve ülkeler başta olmak üzere Avrupa ekonomisi için aynı yorumlar yapılmamaktadır. Öncelikli ticaret ortağımız Avrupa ekonomisinde büyüme yüzde 2,1’e doğru gerilerken, Avrupa Merkez Bankası tarafından politika faizinde bir değişikliğe gidilmemekle birlikte varlık alımları önceden açıklanan program dahilinde azaltılmaktadır. Fransa ve İspanya benzeri ülkelerde öncü göstergeler büyümeye yönelik olumlu sinyaller vermezken, İtalya bütçe krizi de sorunlara ilave olmuştur."
- "Cari işlemler dengesindeki bu olumlu görünüm devam edecek"
SPK Başkanı Taşkesenlioğlu, gelişmiş ülke para politikalarında devam eden normalleşme sürecine işaret ederek, "Artan kısa dönemli risklerin de etkisiyle gelişmekte olan ülkeleri küresel piyasalardaki ani sıkılaşmalara ve volatiliteye karşı oldukça hassas bir hale getirmiş, Morgan Stanley Capital International (MSCI) gelişmekte olan piyasalar endeksinde sene başından bu yana yaklaşık yüzde 15’lik bir değer kaybı yaşanmıştır." dedi.
Türkiye'nin ise bu zorluklara ilave olarak, gerek bölgesel gerekse ulusal bazda jeopolitik ve finansal sıkıntılarla mücadele etmek zorunda kaldığını, yine de gerçekçi ve ayakları yere basan hedeflerle gelecek programını kararlı bir şekilde uygulamaya devam ettiğini vurgulayan Taşkesenlioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu çerçevede kurlar ve faizler büyük ölçüde dengelenirken, enflasyon da aylık değerler itibarıyla yavaş yavaş bir yıl önceki aylık gerçekleşmelere yaklaşmaktadır. Üstelik ihracatımızın ithalatı karşılama oranı geçtiğimiz eylül ayında yüzde 88,5 ile oldukça yüksek seviyelere gelirken, güçlü performansa sahip turizm faaliyetlerinin de etkisiyle cari açığımız da ağustos ayında yerini yaklaşık 2,6 milyar dolar tutarında cari fazlaya bırakmıştır. Cari işlemler dengesindeki bu olumlu görünümün önümüzdeki dönemde de devam edeceğine inanmaktayım."
Yaşanan gelişmelerin, yabancı kaynak ağırlıklı olarak borçlanmaya dayalı mevcut fonlama yapısı yerine öz kaynak ağırlıklı fonlama modellerinin kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğunu gözler önüne serdiğini, sermaye piyasalarını daha fazla ve daha rasyonel kullanmak gerektiğine dair inancı kuvvetlendirdiğini belirten Taşkesenlioğlu, "Temelleri sağlam olan ekonomimizin dinamizmi piyasalara da yansımaktadır." dedi.
- "Halkımızın sermaye piyasası araçlarına güveni tazelenmeli"
Ali Fuat Taşkesenlioğlu, SPK'nın çeşitli borçlanma araçları ile ilgili olarak şirketlere verilen izinlerin 2016 yılında yaklaşık 410 milyar TL tutarında iken, bu rakamın 2017 yılında 500 milyar TL’ye ve 2018'in ilk yarısında ise 320 milyar TL’ye ulaştığını bildirdi.
Bu durumun kendilerine, giderek daha fazla reel sektör şirketinin, değişik finansal araç ihracı yoluyla sermaye piyasalarından kaynak temin etmeye yöneldiğini gösterdiğini vurgulayan Taşkesenlioğlu, şunları kaydetti:
"Şirketlerin öz kaynağa dayalı finansman ayağına baktığımızda ise 2015 ve 2016 yıllarında neredeyse yok denecek kadar az sayıda olduğu halde, içinde bulunduğumuz yılın ilk yarısında şirketlerin öz kaynağa dayalı finansman yoluyla yaklaşık 14 milyar TL tutarında kaynak temin ettiği görülmektedir. Bu rakamın 2017 yılının tamamında yaklaşık 5 milyar TL tutarında olduğu dikkate alınırsa, sermaye piyasalarından öz kaynak yolu ile finansman sağlama yönünde büyük bir potansiyelin bulunduğunu söylemek mümkündür."
Taşkesenlioğlu, kurul kaydında 402’si borsada işlem görmek üzere 487 adet halka açık şirket, 486 adet menkul kıymet yatırım fonu, 8 adet girişim sermayesi yatırım ortaklığı, 9 adet menkul kıymet yatırım ortaklığı, 33 adet gayrimenkul yatırım ortaklığı, 38 adet gayrimenkul yatırım fonu, 53 adet portföy yönetim şirketi, 101 adet bağımsız denetim şirketi, 136 adet gayrimenkul değerleme şirketi, 8 adet derecelendirme kuruluşu ve 80 adet aracı kurum bulunduğunu bildirdi.
Sermaye piyasalarında; 7 milyon BES, 5 milyon otomatik katılımlı BES, 3 milyon yatırım fonu, 72 bin özel sektör borçlanma aracı ve 1,2 milyon hisse senedi yatırımcısına hizmet verildiğini aktaran Taşkesenlioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Piyasamızda hisse senetlerinin toplam piyasa değeri kasım başı itibarıyla 750 milyar TL düzeylerinde iken, bu tutarın borsada işlem gören kısmı da yaklaşık 300 milyar TL tutarındadır. Aynı tarih itibarıyla özel sektör borçlanma araçlarının piyasa değeri yaklaşık 70 milyar TL ve diğer menkul kıymetlerin piyasa değeri de yaklaşık 12,5 milyar TL’dir. Bu tutarları, aynı tarih itibarıyla mevduat olarak değerlendirilen yaklaşık 2 trilyon 40 milyar TL tutarındaki tasarruf ile karşılaştırırsak, piyasamızın bankacılık piyasasına göre tasarruflardan ne kadar az pay aldığı daha iyi anlaşılmaktadır.
Üstelik mevduat olarak değerlendirilen tutarın yaklaşık yarısı yabancı para cinsinden tutulmakta olup yabancıların hisse senetlerinde yaklaşık yüzde 63’ler seviyesinde paya sahip olduğu, yerli yatırımcıların paylarının daha da düşük olduğu da dikkate alındığında, halkımızın pay senetleri başta olmak üzere sermaye piyasası araçlarına güvenlerinin tazelenmesine acil ihtiyaç bulunduğu da ortadadır."
Kaynak: AA
Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği'nin (TSPB) düzenlediği Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi'nde konuşan Taşkesenlioğlu, ilerleyen teknolojinin, üretkenlik ve büyümeyi ivmelendirerek yeni istihdam alanları da oluşturabildiğini söyledi.
Taşkesenlioğlu, yapay zeka ve karar verici diğer algoritmaların, hem kişisel seçimlerle ilgili akılalmaz miktardaki veriyi son derece değişik kaynaklardan elde ederek sınıflandırabildiğini hem de robo-danışmanlık, alım satım algoritmaları ve benzeri uygulamalar aracılığıyla önemli finansal konularda karar verme sürecine katkıda bulunduğunu, bu durumun alım satım davranışlarının yanı sıra piyasanın işleyişi açısından son derece önemli olan beşeri kaynaklar üzerinde de etkileri olduğunu anlattı.
Dijital varlıklar konusunda bütün dünyanın henüz yolun başında olduğuna işaret eden Taşkesenlioğlu, şunları kaydetti:
"Dijital teknolojilerin günlük hayata entegrasyonu, daha güvenilir ve doğru bilginin kullanılabilirliğini kolaylaştırmakta, bankacılıktan imalat ve ulaştırmaya kadar pek çok sektör için önemli fırsatlar ve zorluklar sunmaktadır. Finansal teknolojiler, finansal gelişmeyi ve verimliliği güçlendirerek büyümeyi ve yoksullukla mücadeleyi destekleyebilmekte; özellikle yoksul ülkelerde milyonlarca bireyin, küçük ve orta ölçekli işletmelerin, mali hizmetlere makul maliyetlerle erişebilmesine olanak sağlayabilmektedir."
- "2018, küresel ölçekte risklerin tırmanışa geçtiği bir yıl oldu"
Ali Fuat Taşkesenlioğlu, dijitalleşmenin diğer sektörlerin de verimliliğini arttırabildiğini belirterek, "Örneğin yapılan bir çalışmada, Çin ekonomisinin dijitalleşmesindeki 1 puanlık bir artışın, GSYH'sinin binde 3'lük büyümesiyle ilişkili olduğu sonucu ortaya konulmuştur." dedi.
Teknolojideki hızlı gelişmelerin, şimdi ve gelecekte politikaların tasarımını ve etkinliğini değiştirme gücüne sahip olduğunu vurgulayan Taşkesenlioğlu, şöyle devam etti:
"Bunun yanında, işlemlerin hızını ve hacmini artıran yeni teknolojiler; daha fazla piyasa volatilitesine sebep olabilmekte, siber saldırılar, sahtecilik, kara para aklama ve terörizmin finanse edilmesine yönelik faaliyetlere de kapı açabilmektedir. İşte bu nedenlerle, biz düzenleyicilerin ileri teknoloji kaynaklı zafiyetleri ele almak da dahil olmak üzere, kapsamlı ve koordineli bir yaklaşım ile bu yeni finansal dünyaya uyum sağlaması gerekmektedir."
Taşkesenlioğlu, 2018'in, finansal istikrar açısından küresel ölçekte risklerin tırmanışa geçtiği, yaşananların gelişmekte olan ülkeler kadar gelişmiş ülkeleri de etkilediği bir yıl olduğunu vurgulayarak, "Bu dönemde küresel ölçekte hasara neden olabilecek en önemli iki gelişme, Fed’in 2019 yılında da sıkılaştırma politikasına devam etmesi ve ABD tarafından tetiklenen ticarette korumacı politikaların istihdam ve büyüme oranları üzerinde olumsuz netice verecek olmasıdır." yorumunu yaptı.
Tüm bu yaşananların, 2008 yılından beri uygulanan canlandırma programları neticesinde finans dışı sektörde gözlemlenen yüksek borçluluk oranlarının ciddi anlamda sorgulanmasına yol açtığını kaydeden Taşkesenlioğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
"ABD bakımından güçlü büyüme beklentileri devam ederken, ticaret savaşları ile ilgili beklentilerden olumsuz etkilenen ihracatçı sektörler ve ülkeler başta olmak üzere Avrupa ekonomisi için aynı yorumlar yapılmamaktadır. Öncelikli ticaret ortağımız Avrupa ekonomisinde büyüme yüzde 2,1’e doğru gerilerken, Avrupa Merkez Bankası tarafından politika faizinde bir değişikliğe gidilmemekle birlikte varlık alımları önceden açıklanan program dahilinde azaltılmaktadır. Fransa ve İspanya benzeri ülkelerde öncü göstergeler büyümeye yönelik olumlu sinyaller vermezken, İtalya bütçe krizi de sorunlara ilave olmuştur."
- "Cari işlemler dengesindeki bu olumlu görünüm devam edecek"
SPK Başkanı Taşkesenlioğlu, gelişmiş ülke para politikalarında devam eden normalleşme sürecine işaret ederek, "Artan kısa dönemli risklerin de etkisiyle gelişmekte olan ülkeleri küresel piyasalardaki ani sıkılaşmalara ve volatiliteye karşı oldukça hassas bir hale getirmiş, Morgan Stanley Capital International (MSCI) gelişmekte olan piyasalar endeksinde sene başından bu yana yaklaşık yüzde 15’lik bir değer kaybı yaşanmıştır." dedi.
Türkiye'nin ise bu zorluklara ilave olarak, gerek bölgesel gerekse ulusal bazda jeopolitik ve finansal sıkıntılarla mücadele etmek zorunda kaldığını, yine de gerçekçi ve ayakları yere basan hedeflerle gelecek programını kararlı bir şekilde uygulamaya devam ettiğini vurgulayan Taşkesenlioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu çerçevede kurlar ve faizler büyük ölçüde dengelenirken, enflasyon da aylık değerler itibarıyla yavaş yavaş bir yıl önceki aylık gerçekleşmelere yaklaşmaktadır. Üstelik ihracatımızın ithalatı karşılama oranı geçtiğimiz eylül ayında yüzde 88,5 ile oldukça yüksek seviyelere gelirken, güçlü performansa sahip turizm faaliyetlerinin de etkisiyle cari açığımız da ağustos ayında yerini yaklaşık 2,6 milyar dolar tutarında cari fazlaya bırakmıştır. Cari işlemler dengesindeki bu olumlu görünümün önümüzdeki dönemde de devam edeceğine inanmaktayım."
Yaşanan gelişmelerin, yabancı kaynak ağırlıklı olarak borçlanmaya dayalı mevcut fonlama yapısı yerine öz kaynak ağırlıklı fonlama modellerinin kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğunu gözler önüne serdiğini, sermaye piyasalarını daha fazla ve daha rasyonel kullanmak gerektiğine dair inancı kuvvetlendirdiğini belirten Taşkesenlioğlu, "Temelleri sağlam olan ekonomimizin dinamizmi piyasalara da yansımaktadır." dedi.
- "Halkımızın sermaye piyasası araçlarına güveni tazelenmeli"
Ali Fuat Taşkesenlioğlu, SPK'nın çeşitli borçlanma araçları ile ilgili olarak şirketlere verilen izinlerin 2016 yılında yaklaşık 410 milyar TL tutarında iken, bu rakamın 2017 yılında 500 milyar TL’ye ve 2018'in ilk yarısında ise 320 milyar TL’ye ulaştığını bildirdi.
Bu durumun kendilerine, giderek daha fazla reel sektör şirketinin, değişik finansal araç ihracı yoluyla sermaye piyasalarından kaynak temin etmeye yöneldiğini gösterdiğini vurgulayan Taşkesenlioğlu, şunları kaydetti:
"Şirketlerin öz kaynağa dayalı finansman ayağına baktığımızda ise 2015 ve 2016 yıllarında neredeyse yok denecek kadar az sayıda olduğu halde, içinde bulunduğumuz yılın ilk yarısında şirketlerin öz kaynağa dayalı finansman yoluyla yaklaşık 14 milyar TL tutarında kaynak temin ettiği görülmektedir. Bu rakamın 2017 yılının tamamında yaklaşık 5 milyar TL tutarında olduğu dikkate alınırsa, sermaye piyasalarından öz kaynak yolu ile finansman sağlama yönünde büyük bir potansiyelin bulunduğunu söylemek mümkündür."
Taşkesenlioğlu, kurul kaydında 402’si borsada işlem görmek üzere 487 adet halka açık şirket, 486 adet menkul kıymet yatırım fonu, 8 adet girişim sermayesi yatırım ortaklığı, 9 adet menkul kıymet yatırım ortaklığı, 33 adet gayrimenkul yatırım ortaklığı, 38 adet gayrimenkul yatırım fonu, 53 adet portföy yönetim şirketi, 101 adet bağımsız denetim şirketi, 136 adet gayrimenkul değerleme şirketi, 8 adet derecelendirme kuruluşu ve 80 adet aracı kurum bulunduğunu bildirdi.
Sermaye piyasalarında; 7 milyon BES, 5 milyon otomatik katılımlı BES, 3 milyon yatırım fonu, 72 bin özel sektör borçlanma aracı ve 1,2 milyon hisse senedi yatırımcısına hizmet verildiğini aktaran Taşkesenlioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Piyasamızda hisse senetlerinin toplam piyasa değeri kasım başı itibarıyla 750 milyar TL düzeylerinde iken, bu tutarın borsada işlem gören kısmı da yaklaşık 300 milyar TL tutarındadır. Aynı tarih itibarıyla özel sektör borçlanma araçlarının piyasa değeri yaklaşık 70 milyar TL ve diğer menkul kıymetlerin piyasa değeri de yaklaşık 12,5 milyar TL’dir. Bu tutarları, aynı tarih itibarıyla mevduat olarak değerlendirilen yaklaşık 2 trilyon 40 milyar TL tutarındaki tasarruf ile karşılaştırırsak, piyasamızın bankacılık piyasasına göre tasarruflardan ne kadar az pay aldığı daha iyi anlaşılmaktadır.
Üstelik mevduat olarak değerlendirilen tutarın yaklaşık yarısı yabancı para cinsinden tutulmakta olup yabancıların hisse senetlerinde yaklaşık yüzde 63’ler seviyesinde paya sahip olduğu, yerli yatırımcıların paylarının daha da düşük olduğu da dikkate alındığında, halkımızın pay senetleri başta olmak üzere sermaye piyasası araçlarına güvenlerinin tazelenmesine acil ihtiyaç bulunduğu da ortadadır."