'Bulgaristan Türklerinin Çektiği Acılar Hala Tazedir'
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Yeneroğlu:'Maalesef ki aradan 28 yıl geçmesine rağmen, Bulgaristan Türklerinin çektiği acılar hala tazedir. Türkiye bu yaraları sarmak için elinden geleni yapmıştır. Şimdi ise bizlere düşen görev, bu acı olayları hafızalara kazımak ve gelecek nesillere öğretmektir'
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Mustafa Yeneroğlu, 'Maalesef ki aradan 28 yıl geçmesine rağmen, Bulgaristan Türklerinin çektiği acılar hala tazedir. Türkiye bu yaraları sarmak için elinden geleni yapmıştır. Şimdi ise bizlere düşen görev, bu acı olayları hafızalara kazımak ve gelecek nesillere öğretmektir.' ifadesini kullandı.
Yeneroğlu, yaptığı yazılı açıklamada, Bulgaristan Türklerinin bundan tam 28 yıl önce köklerinden ve ait oldukları topraklardan koparıldığını belirterek, ülkedeki Türk-Müslüman nüfusunun güçlenmesinden endişe duyan dönemin faşist yönetiminin, etnik azınlıkları eritmek için insan haklarını hiçe sayan asimilasyon politikalarına başvurduğunu aktardı.
O zorlu süreçte, Türkçe konuşmanın ve eğitimin yasaklandığını, Müslüman-Türk isimlerinin değiştirildiğini anlatan Yeneroğlu, İslam geleneklerine göre yapılan cenaze ve defin işlemlerinin önünün kapatıldığını, kıyafetlere yasak getirildiğini ve sünnetin yasaklandığını anımsattı.
Türklerin, karşı karşıya kaldıkları bu muameleye isyan ederek ve açlık grevleri başlatarak karşılık verdiğini kaydeden Yeneroğlu, ancak bu baskılara direnenlerin hikayesinin ise hapishanelerde son bulduğunu belirtti.
Toplumsal gerilimin zirveye çıktığı 1989 yılının Mayıs ayına gelindiğinde, Türklere ya benliklerinden vazgeçmelerinin ya da ülkeyi terk etmelerinin söylendiğini aktaran Yeneroğlu, 'Böylece binlerce aile parçalandı ve yüzyıllardır o topraklarda filiz veren 350 bini aşkın Bulgaristan Türkü köklerinden koparılmış oldu. Bu kişiler, kendilerine kapılarını açan, ev ve iş imkanı yaratan Türkiye'ye doğru yola çıktı.' değerlendirmesini yaptı.
Bugün resmi kayıtlara göre Bulgaristan'da 585 binden fazla Türkün yaşadığına dikkati çeken Yeneroğlu, şöyle devam etti:
'Kayıt altına alınmayanlar da bu gruba dahil edildiğinde, sayının bir milyonu aştığı düşünülmektedir. Soydaşlarımız anadilin kaybedilmesi, camilere yönelik saldırılar ve ayrımcılık gibi sorunlarla karşı karşıyadır. Okullarda Türkçe dersleri seçmeli ders olarak verilmekte, ders saatleri katılımı engelleyici geç vakitlere koyulmaktadır. Bu durum anadile olan ilgiyi azaltmaktadır. Öte yandan devlet tarafından Türkçe yayın imkanının verilmemesi ve Türkçe radyo kanalı kurulmasının dolaylı olarak engellenmesi Bulgaristan'da asimilasyon politikası kalıntılarının hala devam ettiğini göstermektedir. Günlük hayatta camilere ve imamlara yönelik saldırıların sürmesiyse karşılaşılan bir diğer sorundur. Ülkede sahip oldukları nüfus yoğunluğuna göre devlet dairelerinde yeterli düzeyde temsilin olmaması, dışlamanın bir başka göstergesidir.'
Aşırı sağ partilerin hükümette yer almasının da Türk ve Müslümanlar için yeni sorunların habercisi olduğunu belirten Yeneroğlu, Bulgaristan'ın, Avrupa'nın normatif iddialarından çok uzak olduğunu vurguladı.
Yeneroğlu, 'Maalesef ki aradan 28 yıl geçmesine rağmen, Bulgaristan Türklerinin çektiği acılar hala tazedir. Türkiye bu yaraları sarmak için elinden geleni yapmıştır. Şimdi ise bizlere düşen görev, bu acı olayları hafızalara kazımak ve gelecek nesillere öğretmektir. Yakın geçmişte Bulgaristan'da yaratılan bu toplumsal gerilimi ve öncesinde yaşananları bilmek asimilasyon politikalarının sonuçlarını görebilmemize yardımcı olacaktır.' açıklamasında bulundu.
Kaynak: AA
Yeneroğlu, yaptığı yazılı açıklamada, Bulgaristan Türklerinin bundan tam 28 yıl önce köklerinden ve ait oldukları topraklardan koparıldığını belirterek, ülkedeki Türk-Müslüman nüfusunun güçlenmesinden endişe duyan dönemin faşist yönetiminin, etnik azınlıkları eritmek için insan haklarını hiçe sayan asimilasyon politikalarına başvurduğunu aktardı.
O zorlu süreçte, Türkçe konuşmanın ve eğitimin yasaklandığını, Müslüman-Türk isimlerinin değiştirildiğini anlatan Yeneroğlu, İslam geleneklerine göre yapılan cenaze ve defin işlemlerinin önünün kapatıldığını, kıyafetlere yasak getirildiğini ve sünnetin yasaklandığını anımsattı.
Türklerin, karşı karşıya kaldıkları bu muameleye isyan ederek ve açlık grevleri başlatarak karşılık verdiğini kaydeden Yeneroğlu, ancak bu baskılara direnenlerin hikayesinin ise hapishanelerde son bulduğunu belirtti.
Toplumsal gerilimin zirveye çıktığı 1989 yılının Mayıs ayına gelindiğinde, Türklere ya benliklerinden vazgeçmelerinin ya da ülkeyi terk etmelerinin söylendiğini aktaran Yeneroğlu, 'Böylece binlerce aile parçalandı ve yüzyıllardır o topraklarda filiz veren 350 bini aşkın Bulgaristan Türkü köklerinden koparılmış oldu. Bu kişiler, kendilerine kapılarını açan, ev ve iş imkanı yaratan Türkiye'ye doğru yola çıktı.' değerlendirmesini yaptı.
Bugün resmi kayıtlara göre Bulgaristan'da 585 binden fazla Türkün yaşadığına dikkati çeken Yeneroğlu, şöyle devam etti:
'Kayıt altına alınmayanlar da bu gruba dahil edildiğinde, sayının bir milyonu aştığı düşünülmektedir. Soydaşlarımız anadilin kaybedilmesi, camilere yönelik saldırılar ve ayrımcılık gibi sorunlarla karşı karşıyadır. Okullarda Türkçe dersleri seçmeli ders olarak verilmekte, ders saatleri katılımı engelleyici geç vakitlere koyulmaktadır. Bu durum anadile olan ilgiyi azaltmaktadır. Öte yandan devlet tarafından Türkçe yayın imkanının verilmemesi ve Türkçe radyo kanalı kurulmasının dolaylı olarak engellenmesi Bulgaristan'da asimilasyon politikası kalıntılarının hala devam ettiğini göstermektedir. Günlük hayatta camilere ve imamlara yönelik saldırıların sürmesiyse karşılaşılan bir diğer sorundur. Ülkede sahip oldukları nüfus yoğunluğuna göre devlet dairelerinde yeterli düzeyde temsilin olmaması, dışlamanın bir başka göstergesidir.'
Aşırı sağ partilerin hükümette yer almasının da Türk ve Müslümanlar için yeni sorunların habercisi olduğunu belirten Yeneroğlu, Bulgaristan'ın, Avrupa'nın normatif iddialarından çok uzak olduğunu vurguladı.
Yeneroğlu, 'Maalesef ki aradan 28 yıl geçmesine rağmen, Bulgaristan Türklerinin çektiği acılar hala tazedir. Türkiye bu yaraları sarmak için elinden geleni yapmıştır. Şimdi ise bizlere düşen görev, bu acı olayları hafızalara kazımak ve gelecek nesillere öğretmektir. Yakın geçmişte Bulgaristan'da yaratılan bu toplumsal gerilimi ve öncesinde yaşananları bilmek asimilasyon politikalarının sonuçlarını görebilmemize yardımcı olacaktır.' açıklamasında bulundu.