Tene Dokunan, Kalbe Dokunur
Dr. Mehmet Yavuz, sevginin her canlının ihtiyaç duyduğu en temel şey olduğunu belirterek, “Geleceğimizi belirleyen bu duygu ile büyüyen çocuklar, daha sağlam karakterli olurlar ve hayata karşı güçlü duruş sergilerler. Sevgi, çocuklara bebeklikten itibaren, öncelikle ebeveynleri tarafından sağlanmalıdır. Bu anlamda anne-bebek temasına değinmek faydalı olacaktır. Bu konuda yapılan pek çok araştırma bize, yeni doğan bebeklerin doğduğu andan itibaren annesi ile ten temasında bulunması gerektiğini, gösteriyor. Sevgi duygusunun bebeğe geçebilmesi ve anne-bebek arasındaki bağın güçlenmesi bakımından bu konuya dikkat edilmesi gerekir” dedi.
Anneye bağlanma ve bütünleşme
Bugün psikiyatrinin en önemli kuramlarından biri olan bağlanma teorisinden bahseden Dr. Mehmet Yavuz, “Bu teoriye göre; bağlanma örüntüleri doğumdan itibaren ilk olarak anne ile başlar. Her canlının ihtiyaç duyduğu bir duygu olan bağlanma; ten veya beden teması, koklama, görme, tatma, duyma gibi duyusal algılar, sevgi veya korku gibi duygularla, düşüncelerle ve anılarla ya da konuşa gibi farklı etkenlerle şekillenir. Bu anlamda yeni doğan bebek için ten teması, süt emme, annenin kokusunu duyma, göz teması kurma ile başlayan bu ilişki annenin sesini ve söylediklerini anlaması ve hissetmesi ile devam eder. Dolayısı ile anneye bağlanma ve bütünleşme ruhsal örüntülerin temelidir. Bu bağ kurulamadığında ruhsal ve duygusal temeller sarsılır. Çocukta, hayatını sağlıklı bir şekilde sürdürmesi için gerekli olan kendine güven duygusu, gelişemez. Bu da ileride psikolojik sorunlara zemin hazırlar” dedi.
Gebelik süresinde başlayan ilişki, doğumla devam eder..
Dr. Mehmet Yavuz, bilindiği üzere, anne karnındaki bebek, annesinin psikolojik durumundan, konuşmasından, karnına temasına kadar etkilenmekte ve tepkiler verdiğini ifade ederek, “Annenin üzüntü, stres, mutluluk, kaygı gibi her ruh hali bebek tarafından hissedilir. Doğumun hemen sonrasında bebek ile anne arasında kurulan ten ve göz teması çok önemlidir. Meme emme, çocukta yakınlık ve güven duygusunun temelini oluşturur. Böylece bebek ilerleyen yaşantısında daha sağlıklı ilişkiler kurabilir. Tersi durumlarda ise bebek, annesinden aldığı olumsuz enerji nedeni ile kendini huzursuz hisseder. Zamanla umutsuz ve güvensiz bir birey haline gelir.
Göz teması ile ilgili yapılan deneysel bir çalışmada bebeklerini emziren annelere göz maskesi takılmış ve bebeklerin bu durumda daha az süt emdikleri ve huzursuz oldukları görülmüştür. Çocuk için bir nevi hayatta kalma içgüdüsü olan bağlanma duygusu, temel olarak ebeveynlerinin davranışı ile şekillenir” diye konuştu.
Çocuklarınıza sarılın!
“Sevgi, erken çocukluk döneminde temeli atılan ve yeri asla başka bir şeyle değiştirilemeyecek bir duygudur” diyen Dr. Mehmet Yavuz, açıklamasını şöyle sürdürdü;
“Çocukların yetişkin hayatına da etki eden bu duygu, temelinde anne sevgisi ile şekillenmektedir. Bu anlamda emzirmek, çocuğun ihtiyaçlarını mutlaka yerine getirmek, bu bağın kurulabilmesi için önemlidir. Böylece; sevgi ile büyüyen çocuklar, hayata daha sağlam adım atabilir ve daha sağlıklı ilişkiler kurabilirler.
Bağlanmanın yüksek olduğu durumlar duyarlılık olarak adlandırılır. Ve bu yetenek özellikle annelerde gelişmiştir. Çocuktan gelen işaretlerin anında algılanması ve ihtiyaçlarının yerine getirilmesi olarak özetlenebilir. Bu ihtiyaçlar yerine getirilmediği durumlarda ise bebekte ruhsal hasar gelişme olasılığı yüksektir. Anne sevgisinden yoksun büyüyen çocuklar bağımsız bir kişilik geliştiremezler. Bu durum çocukların yetişkin hayatlarını da önemli ölçüde etkiler. Bu yüzden çocuk, ayrılma gibi durumlarda strese girer ve hayatı boyunca terk edilme korkusu yaşar. Anne gözünün önünden gittiği anda huzursuzlaşan çocuk, ağlayarak duruma tepkisini gösterir.
Çocuğunuzun yetişkin hayatını daha sağlıklı ilişkiler kurarak sürdürebilmesi için sevginizi onlara hissettirmelisiniz. Onların sevgi diline hitap etmeye gayret gösterin. Sarılmanın rahatlatıcı etkisi yadsınamaz bir gerçektir. Ten teması ile geçen sevgi, çocuklar için en değerlisidir. Bu yüzden her sabah uyandığınızda ya da gece yatmadan önce ona mutlaka sarılın.”
Kaynak: İHA
Bugün psikiyatrinin en önemli kuramlarından biri olan bağlanma teorisinden bahseden Dr. Mehmet Yavuz, “Bu teoriye göre; bağlanma örüntüleri doğumdan itibaren ilk olarak anne ile başlar. Her canlının ihtiyaç duyduğu bir duygu olan bağlanma; ten veya beden teması, koklama, görme, tatma, duyma gibi duyusal algılar, sevgi veya korku gibi duygularla, düşüncelerle ve anılarla ya da konuşa gibi farklı etkenlerle şekillenir. Bu anlamda yeni doğan bebek için ten teması, süt emme, annenin kokusunu duyma, göz teması kurma ile başlayan bu ilişki annenin sesini ve söylediklerini anlaması ve hissetmesi ile devam eder. Dolayısı ile anneye bağlanma ve bütünleşme ruhsal örüntülerin temelidir. Bu bağ kurulamadığında ruhsal ve duygusal temeller sarsılır. Çocukta, hayatını sağlıklı bir şekilde sürdürmesi için gerekli olan kendine güven duygusu, gelişemez. Bu da ileride psikolojik sorunlara zemin hazırlar” dedi.
Gebelik süresinde başlayan ilişki, doğumla devam eder..
Dr. Mehmet Yavuz, bilindiği üzere, anne karnındaki bebek, annesinin psikolojik durumundan, konuşmasından, karnına temasına kadar etkilenmekte ve tepkiler verdiğini ifade ederek, “Annenin üzüntü, stres, mutluluk, kaygı gibi her ruh hali bebek tarafından hissedilir. Doğumun hemen sonrasında bebek ile anne arasında kurulan ten ve göz teması çok önemlidir. Meme emme, çocukta yakınlık ve güven duygusunun temelini oluşturur. Böylece bebek ilerleyen yaşantısında daha sağlıklı ilişkiler kurabilir. Tersi durumlarda ise bebek, annesinden aldığı olumsuz enerji nedeni ile kendini huzursuz hisseder. Zamanla umutsuz ve güvensiz bir birey haline gelir.
Göz teması ile ilgili yapılan deneysel bir çalışmada bebeklerini emziren annelere göz maskesi takılmış ve bebeklerin bu durumda daha az süt emdikleri ve huzursuz oldukları görülmüştür. Çocuk için bir nevi hayatta kalma içgüdüsü olan bağlanma duygusu, temel olarak ebeveynlerinin davranışı ile şekillenir” diye konuştu.
Çocuklarınıza sarılın!
“Sevgi, erken çocukluk döneminde temeli atılan ve yeri asla başka bir şeyle değiştirilemeyecek bir duygudur” diyen Dr. Mehmet Yavuz, açıklamasını şöyle sürdürdü;
“Çocukların yetişkin hayatına da etki eden bu duygu, temelinde anne sevgisi ile şekillenmektedir. Bu anlamda emzirmek, çocuğun ihtiyaçlarını mutlaka yerine getirmek, bu bağın kurulabilmesi için önemlidir. Böylece; sevgi ile büyüyen çocuklar, hayata daha sağlam adım atabilir ve daha sağlıklı ilişkiler kurabilirler.
Bağlanmanın yüksek olduğu durumlar duyarlılık olarak adlandırılır. Ve bu yetenek özellikle annelerde gelişmiştir. Çocuktan gelen işaretlerin anında algılanması ve ihtiyaçlarının yerine getirilmesi olarak özetlenebilir. Bu ihtiyaçlar yerine getirilmediği durumlarda ise bebekte ruhsal hasar gelişme olasılığı yüksektir. Anne sevgisinden yoksun büyüyen çocuklar bağımsız bir kişilik geliştiremezler. Bu durum çocukların yetişkin hayatlarını da önemli ölçüde etkiler. Bu yüzden çocuk, ayrılma gibi durumlarda strese girer ve hayatı boyunca terk edilme korkusu yaşar. Anne gözünün önünden gittiği anda huzursuzlaşan çocuk, ağlayarak duruma tepkisini gösterir.
Çocuğunuzun yetişkin hayatını daha sağlıklı ilişkiler kurarak sürdürebilmesi için sevginizi onlara hissettirmelisiniz. Onların sevgi diline hitap etmeye gayret gösterin. Sarılmanın rahatlatıcı etkisi yadsınamaz bir gerçektir. Ten teması ile geçen sevgi, çocuklar için en değerlisidir. Bu yüzden her sabah uyandığınızda ya da gece yatmadan önce ona mutlaka sarılın.”