'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Ve Türk-Amerikan İlişkilerine Etkileri'

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Dr. Aybet: 'Türkiye'nin halihazırda parlamenter sistemle yönetildiğine dair oldukça yanıltıcı bir kanı söz konusu. Klasik parlamenter sistemde başbakanın altında parlamenter bir yürütme organı söz konusu olur ve cumhurbaşkanının sadece sembolik rolü olur ancak 1982 Anayasası'nda oldukça fazla güce sahip bir vesayet organı olarak cumhurbaşkanlığı var' Türk Amerikan Konseyi Başkanı Beasey: '2000'lerin başında Erdoğan dönemiyle Türkiye, artık şunu demeye başladı; 'Biz NATO'nun doğu kanadıyız. Bölgedeki ve dünyadaki değerimiz hakkında konuşmak istiyoruz.' Washington bundan hoşnut olmadı, ABD ordusu bundan hoşnut olmadı çünkü artık Türkiye'ye 'şunu yapma' diyemedik'

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Prof. Dr. Gülnur Aybet, Türkiye'nin halihazırda parlamenter sistemle yönetildiğine dair oldukça yanıltıcı bir kanının söz konusu olduğunu belirterek, 'Klasik parlamenter sistemde başbakanın altında parlamenter bir yürütme organı söz konusu olur ve cumhurbaşkanının sadece sembolik rolü olur ancak 1982 Anayasası'nda oldukça fazla güce sahip bir vesayet organı olarak cumhurbaşkanlığı var.' dedi.

Turkish Heritage Organization (THO) tarafından ABD'nin başkenti Washington'da düzenlenen 'Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Türk-Amerikan İlişkilerine Etkileri' başlıklı panelde konuşan Aybet, Türkiye'de her kesimin 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi'nin ardından yapılan anayasanın değiştirilmesi konusunda mutabık olduğunu söyledi.

Mevcut anayasanın darbeciler tarafından yapıldığını hatırlatan Aybet, o günden bu yana birçok yama ve değişiklikle şimdiki halini aldığını anlattı.

TBMM'de 2012 yılında 4 partinin anayasa taslağı hazırladığını ancak sınırlı bir uzlaşma söz konusu olduğunu dile getiren Aybet, 16 Nisan'da halkoyuna sunulacak değişikliğin 2012'deki bu metnin üzerine inşa edildiğine değindi.

Aybet, 'Türkiye'nin halihazırda parlamenter sistemle yönetildiğine dair oldukça yanıltıcı bir kanı söz konusu. Klasik parlamenter sistemde başbakanın altında parlamenter bir yürütme organı söz konusu olur ve cumhurbaşkanının sadece sembolik rolü olur ancak 1982 Anayasası'nda oldukça fazla güce sahip bir vesayet organı olarak cumhurbaşkanlığı var.' değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanının anayasa kapsamındaki geniş yetkilerine rağmen hiçbir hesap verebilirliği olmadığını vurgulayan Aybet, 2007 referandumundan sonra geniş yetkilere sahip cumhurbaşkanının bir de halk tarafından seçilmesi söz konusu olduğu için aslında Türkiye'nin fiilen yarı başkanlığa evrildiğini bildirdi.

Aybet, tüm yetkilerine rağmen hesap verebilirliği ve sorumluluğu olmayan cumhurbaşkanının aslında 16 Nisan referandumu ile yargının ve Meclisin denetimine tabi olacağı bir noktaya getirileceğini ifade etti.

- 'Değişiklikle ilgili birçok yanlış bilgi dolaşıyor'

Teklif edilen değişikliğin maddelerine yoğunlaşmaktan çok konunun tartışmalı bir duruma çekilmeye çalışıldığına işaret eden Aybet, 'Aslında oldukça politize edilmiş bir tartışma söz konusu ve teklif edilen değişikliklerle ilgi birçok yanlış bilgi ortalıkta dolaşıyor.' ifadesini kullandı.

Anayasa Mahkemesi üyelerinin 12 yıllığına atanacağını bildiren Aybet, 'Dolayısıyla bir cumhurbaşkanı göreve geldiğinde, üyelerin dönemlerine bakıldığında atayabileceği Anayasa Mahkemesi üyesi sayısı oldukça az olacak. Hepsini bir cumhurbaşkanının ataması mümkün değil.' değerlendirmesini yaptı.

Değişiklik çerçevesinde cumhurbaşkanın sadece 6 alanda kararname çıkarabileceğini ve bunların mevcut yasalarla uyuşması gerektiğini aktaran Aybet, Meclisin aynı konuyla ilgili bir kanun çıkarması durumunda o kararnamenin iptal edileceği bilgisini verdi.

- 'ABD'nin FETÖ elebaşını iade etmemesi ve PYD'ye desteği ilişkileri gerdi'

Türk dış politikasının Batı ile ilişkiler bakımından normatif, Ortadoğu ve Türk dünyası ile ilişkiler kapsamında ahlaki, Rusya ve ABD gibi büyük güçlerle olan ilişkiler açısından da reel politik olduğunu ifade eden Aybet, süreç içinde bu üç noktanın değişmediğini dile getirdi.

ABD'nin Türkiye'yi reel politik faktörler kapsamında değerlendirdiğine değinen Aybet, bu ülke yönetiminin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'i iade etmemesi, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye'ye resmi ziyarette çok gecikmesi ve Suriye'de terör örgütü PKK'nın uzantısı PYD'ye destek vermesinin ikili ilişkileri gerdiğine dikkati çekti.

Prof. Dr. Gülnur Aybet, ABD'nin Türkiye ile 'stratejik ortaklık' söyleminin de içinin boş bırakıldığını sözlerine ekledi.

- 'Tartışmalar mevcut sistem yerine Erdoğan'ın yetkileri üzerinden yürütülüyor'

Türk Amerikan Konseyi (ATC) Başkanı Howard Beasey ise anayasa değişikliği üzerine yapılan tartışmaların çoğunun mevcut sistemin yenilenmesi gerektiğinden çok Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yetkileri üzerinden yürütüldüğünü söyledi.

Türkiye'deki bu tartışmanın dünyada da bu şekilde okunmaya başlandığını ve konunun cumhurbaşkanının atayacağı yargı mensuplarıyla bakanlar üzerinden tartışıldığını ifade eden Beasey, 'Halbuki aslında bütün mesele güçler ayrılığı ve hesap verebilirlikle alakalıdır.' diye konuştu.

Beasey, Türkiye'de farklı dönemlerde çok zaman geçirdiğini anlatarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde ülkede işlerin değişmeye başladığını ve hem ekonomik hem de siyasi anlamda önemli gelişmeler kaydedildiğini vurguladı.

Türkiye'nin eskiden ABD ile ilişkilerde Washington'ın taleplerine kolay kolay 'hayır' diyemediğini anımsatan Beasey, '2000'lerin başında Erdoğan dönemiyle Türkiye, artık şunu demeye başladı; 'Biz NATO'nun doğu kanadıyız. Bölgedeki ve dünyadaki değerimiz hakkında konuşmak istiyoruz.' Washington bundan hoşnut olmadı, ABD ordusu bundan hoşnut olmadı çünkü artık Türkiye'ye 'şunu yapma' diyemedik.' yorumunu aktardı.

Beasey, Türkiye ile ABD arasında iletişim konusunda da sorun olduğunu belirterek, halk oylamasının ardından iki ülke ilişkilerinin daha açık ve istikrarlı bir hal almasını beklediğini çünkü Türkiye'de sistem kaynaklı tartışmaların biteceğini öngördüğünü sözlerine ekledi.
Kaynak: AA