Çevre Ve Şehircilik Bakanı Özhaseki Açıklaması (2)

'(Anayasa değişikliği paketi) Şu anki sistemde yargılanamadığı halde eğer istenirse Yüce Divana bir cumhurbaşkanı, 550 kişiden 413 kişi yani yüzde 75'i gönderirse gider. Gider ama hiçbir ceza almadan ilk gün beraat eder, ayrı bir şey. Yeni getirdiğimiz sistemde 600 kişiden 400 kişi 'gitsin' derse her attığı sorumlu olarak yargılanır. Böyle bir sisteme gidiyoruz' '(Üçüncü havalimanı) Dünya birbirini yiyor. Almanya'nın rahatsızlığının sebebinin birisi o, en önemli sebeplerinden birisi bu. Frankfurt Havalimanı'nın pabucu dama atılıyor. Hollandalıların kudurmasının sebebi bu, Amsterdam Havalimanı'nın pabucu dama atılıyor'

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, halkoyuna sunulacak anayasa değişikliği paketi ile cumhurbaşkanının yargılanabilmesinin yolunun da açılacağını belirterek, 'Şu anki sistemde yargılanamadığı halde eğer istenirse Yüce Divana bir cumhurbaşkanı, 550 kişiden 413 kişi yani yüzde 75'i gönderirse gider. Gider ama hiçbir ceza almadan ilk gün beraat eder, ayrı bir şey. Yeni getirdiğimiz sistemde 600 kişiden 400 kişi 'gitsin' derse her attığı adımdan sorumlu olarak yargılanır. Böyle bir sisteme gidiyoruz.' dedi.

Mülkiyet, imar ve iskan sorunu yaşanan YEDPA Ticaret Merkezi'ni ziyaret ederek esnafla bir araya gelen Özhaseki, bu sıkıntıların en kısa sürede giderilmesi için çalışma yürüteceklerinin sözünü vererek ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Özhaseki, anayasa değişikliğinde ısrarcı olmalarının üç temel nedeninin bulunduğunu söyledi.

Bunlardan ilkinin devletteki iki başlılığın bitmesi olduğunu anlatan Özhaseki, şöyle devam etti:

'Bu iki başlılık sürdürülemiyor. Dünyadaki sistemlerin yarısı başkanlık sistemidir, yarısı da parlamenter sistemdir. Başkanlık sisteminde bu kavga olmaz, ikilik yok ama parlamenter sistemlerde de ikili yapıda birisi güçlü tutulmuştur, birisi zayıf tutulmuştur. Daha çok başbakanlık güçlü tutulmuştur, cumhurbaşkanlığı sembolik olarak tutulmuştur fakat bizdeki yapı tam tersine gelişmiş. 1961 Anayasası'nda bir paragraf olan cumhurbaşkanlığı yetkisi, 80 ihtilalinden sonra Kenan Evren 'artırın yetkileri' dediği için 2,5 sayfaya çıkmış. 2,5 sayfa yetki var, 'Her şeyi yapar' diyor. 'Hükümeti de toplar' diyor, 'Başbakanı da atar' diyor, 'Genelkurmay Başkanını da atar' diyor. Sonra da 2007'de halk seçmeye başlamış ve daha da güçlü hale gelmiş. Asla yargılanamaz. Vatana ihanetten bile yargılanamaz. Cumhurbaşkanı vatana ihanet etse bile yargılanamaz. Vatana ihanet suçu 1990'larda kaldırıldı. Bir tarafta çok güçlü tuttuğumuz, yetkilerle donattığımız, asla yargılayamadığımız bir cumhurbaşkanı var, bir tarafta her işi hesap olarak sorduğumuz başbakan ve bakanlar kurulu var. İtilaf çıkarsa hangisinin dediği olur arkadaşlar? Türkiye'de sistem bozulmuş yani. O zaman bizim bu işi bir çözmemiz lazım.'

- 'Sade bir sistem teklif ediyoruz'

Bakan Özhaseki, ikinci temel nedenin istikrar ve güçlü hükümetler olduğunu belirtti.

Ülke büyüyüp güçlenecekse istikrarın, güçlü hükümetlerin gerektiğini kaydeden Özhaseki, güçlü olmayan hükümetlerle büyük projelerin yapılamayacağına dikkati çekti.

Türkiye'nin siyasi tarihinde hükümetlerin ortalama ömrünün 14-15 ay civarında olduğuna değinen Özhaseki, 'Hükümetler orada kalma mücadelesi verirken nasıl büyük projeler yapacaklar? Kavgalarla pazarlıklarla geçen hükümetlerle bu işin olacağı yok. Şimdi sade bir sistem teklif ediyoruz. Bakmayın karışık göründüğüne, çok sade. Siz seçiyorsunuz yüzde 51'le, kimi seçerseniz siz bilirsiniz, sizin takdiriniz. Milletin vicdanı da yanılmaz, bu konuda benim kesin inancım var. Yüzde 51'le seçiyoruz, seversek '5 sene daha devam et.' diyoruz, sevmezsek kaldırıp atıyoruz. Bu kadar basit sistem.' ifadelerini kullandı.

Özhaseki, üçüncü ve son olarak, vesayet rejiminin artık bir son bulması gerektiğini anlattı.

Vesayete ilişkin görüşlerini aktaran Özhaseki, şöyle konuştu:

'Diyeceksiniz ki 'Nedir bu vesayet?' Şimdi demokrasi var ya biz seçiyoruz başbakanı. Gidiyor, bizi temsil etmeyecek mi? Evet fakat Ankara'da bir şebeke bekliyor. Bu şebekeler yeraltında, eli silahlı. Onlar da belli şekillerde 'Siz gönderin biz bakarız' diyorlar ve sizin seçtiklerinize hayatı zehir ediyorlar. Onlar iki çizgi arasında tutmaya çalışıyorlar. Tutamazlarsa faili meçhuller işlemeye başlıyorlar. Daha olmadı, tehditler başlıyor. Daha olmadı, ihtilal yapıyorlar. Biz niye seçtik o zaman bu insanları? Bu yapının da bir an önce toprağa karışması lazım. Zayıf dönemler hoşuna gidiyor bunların, kavgalı dönemler hoşuna gidiyor bunların. Biz bunlara layık mıyız? Yeni gelecek sistem bunu öldürüyor.'

- 'Cumhurbaşkanına yeni verilen iki yetki var'

Mehmet Özhaseki, yeni sistemde cumhurbaşkanına verilecek yetkilere de açıklık getirdi.

Bütçeyi Meclise sunmak ve kararname olmak üzere cumhurbaşkanına verilen iki yetki olduğunu dile getiren Özhaseki, şunları kaydetti:

'Yıllık bütçeyi hükümet yapıyor, Meclise gönderiyor. Böyle yapacaklarını bilsek 'Bakanlar Kurulu sunar' derdik. Bunda ne var ya bir formaliteden ibaret hepsi. İkincisi de kararname. Kararname asla kanunlardan ve Anayasadan üstün değil. Kişi hak ve özgürlükleri noktasında kararname çıkmaz, siyasi haklar noktasında kararname çıkmaz, kanunen düzenlenecek işlerde kararname çıkmaz. Ancak yürütmede işlerin hızlı yürüyebilmesi için kendi iç dinamiğimizi hızlandırmak için yapılan bir tedbirdir. Onlarca kararnameye imza atıyoruz, şimdi halihazırdaki sistemde her türlü yetkiyle donanmış, halkın seçtiği bir cumhurbaşkanı var ve asla yargılanamıyor. Bu mu diktatör olur, yoksa yeni sistemde 600 kişiden 400 kişinin 'Evet, gitsin' demesiyle her attığı imzadan sorumlu olan bir cumhurbaşkanlığı sistemi geliyor şimdi, bu mu diktatör olur? Kimi niye kandırıyoruz ya? Şu anki sistemde yargılanamadığı halde eğer istenirse Yüce Divana bir cumhurbaşkanı, 550 kişiden 413 kişi yani yüzde 75'i gönderirse gider. Gider ama hiçbir ceza almadan ilk gün beraat eder, ayrı bir şey. Yeni getirdiğimiz sistemde 600 kişiden 400 kişi 'gitsin' derse her attığı sorumlu olarak yargılanır. Böyle bir sisteme gidiyoruz.'

Özhaseki, 'Meclisin hiçbir yetkisi kalmıyor.' söyleminin de gerçeği yansıtmadığını söyledi.

Halkoyuna sunulacak değişiklikte Meclisin yetkisi olduğu gibi durduğu halde bir de üstelik güçlendiğini vurgulayan Özhaseki, 'Şu anda 'Meclisin yetkisi kalmıyor' diyen ana muhalefetin lideri bile desin ki 'Ben 20 yıllık milletvekiliyim, iki tane kanun yaptım', bütün sözlerimi geri alıyorum. Meclis kanun yapmıyor ki doğru dürüst. Meclis kanun düşünmüyor ki. Bakanlar çalışıyor dersine, kendileriyle ilgili sunumu geliyor yapıyorlar. Sonra komisyonlara gönderiyoruz. 'Evet uygundur' deniliyor, sonra da geliyor pat pat oylanıyor, geçip gidiyor. Hiç kimse ne kanunun, ne olanın bitenin farkında. Kimse de itiraz etmiyor, niye? Genel başkana bağlı herkes.' diye konuştu.

- Üçüncü havalimanı

Bakan Özhaseki, İstanbul'da yapımı süren üçüncü havalimanının önemine de değindi.

Bu projenin arkasında seneler süren uğraşın olduğunu anlatan Özhaseki, şunları anlattı:

'Dünya birbirini yiyor. Almanya'nın rahatsızlığının sebebinin birisi o, en önemli sebeplerinden birisi bu. Frankfurt Havalimanı'nın pabucu dama atılıyor. Hollandalıların kudurmasının sebebi bu, Amsterdam Havalimanı'nın pabucu dama atılıyor. Bunun gerisinde çok uzun bir süreç var. Bütün projelerin ciddi şekilde düşünülüp hedef konularak devam ettirilmesi gereken bir Türkiye'de yaşıyoruz. Eğer güçlü olacaksak böyle büyük projeler yapmamız lazım, risk almamız lazım. Bunu 3-6 aylık hükümetlerle yapamayız.'

- 'Ölen insanların o balıklar kadar değeri yok mu?'

Daha sonra, YEDPA'da yaşanan sorunlarla ilgili Yeni Çamlıca, Mimar Sinan ve Mevlana mahallelerinin sakinleriyle Ataşehir'de düğün salonundaki toplantıda bir araya gelen Özhaseki, vatandaşlara sıkıntıların giderilmesi için çalışma başlattıklarını aktardı.

Fas'ta iki ay önce gerçekleştirilen İklim Konferansı'na Türkiye'yi temsilen kendisinin gittiğini hatırlatan Özhaseki, 95'i cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık düzeyinde olmak üzere 195 ülkenin temsilcilerinin bu toplantılara katıldığını belirtti.

Toplantılarda mülteci krizinin de ele alındığını kaydeden Özhaseki, şu değerlendirmelerde bulundu:

'195 ülke toplanıp ne yapıyoruz? Küresel ısınma var, havaya saldığımız karbon miktarı arttı, bu da hayatı tehlikeye düşürüyor. Bunu ne yapmamız lazım, geri çekmemiz lazım. Bunu nasıl yapacağız? Bunun için Yeşil İklim Fonu oluşturacağız. Hepimizin 100 milyar dolar da para vermemiz lazım. Ülkeler bunun için çırpınıyorlar ve acayip nutuklar atıyorlar. 100 milyar dolar da bunun için para toplanıyor.

Türkiye'ye sıra geldiğinde kürsüye çıktım dedim ki biz çevreciyiz, çevre bize Cenabı Allah'ın bir emaneti. Korumak için elimizden geleni yaparız, buraya katkıda bulunuruz. Bundan kimsenin endişesi olmasın ancak dedim, bir şeyi merak ediyorum. Niçin önlüyoruz küresel ısınmayı? Biyoçeşitlilik ölmesin, yani otlar kurumasın diye. Başka? Denizdeki canlıların bazılarının hayatiyeti son bulmasın yani balıklar ölmesin diye. Otlar kurumasın, balıklar da ölmesin diye 100 milyar dolar ayıran insanlık alemi, dünya milletleri size şimdi soruyorum, şu anda açık denizlerde çocuklar boğuluyor haberiniz var mı dedim. O çocuklar da canlı, o çocukların otlar kadar haysiyeti yok mu? Ölen insanların o balıklar kadar değeri yok mu? Sizin ülkenize iki tane mülteci gireceği zaman çalım atıp yere düşürüyorsunuz, tel örgüler çekiyorsunuz. Niye onları hiç düşünmüyorsunuz dedim. Onlar insandan sayılmıyor mu dedim. Otlar için 100 milyar dolar toplayan insanlar, hepsi gözüme bakıyorlar yani bizim dünyamıza bakışları böyle bunu anlatmaya çalışıyorum. Göstermelik bir soytarılık içerisindeler. İki gün önce haberlerde yine bir tane Batılı itfaiyeci köpek ölmek üzere, gitmiş suni teneffüs yapıyor, onu alkışlıyorlar ama alt satırlarda zavallı Suriye'den kaçan ailelerin 5 çocuğu boğulmuş. Onu parlatıyorlar, bunu göstermiyorlar. Onlar köpeklere verdikleri değer kadar bizim insanımıza değer vermiyorlar, biz bunun farkındayız.'

(Bitti)
Kaynak: AA