Başkent'in Yaban Hayatına Köpek Tehdidi Fotokapan İle Görüntülendi
Doğa Fotoğrafçısı Yunus Ayhan, "İnsanlar eliyle yetiştirilen köpekler doğaya zarar veriyor. Örneğin geyik yavrusunu kovalayarak öldürüp yiyorlar, ayıları rahatsız ediyorlar, kurtları o bölgeye yanaştırmıyorlar. Bu şekilde doğadaki dengeler bozuluyor" dedi.
Ankara’ya 78 kilometre uzaklıkta bulunan ve bin 800’lü rakımlara kadar ulaşan Ankara’nın akciğeri Kızılcahamam’ın ormanlık alanları, Dede Doğa Team isimli bir grup doğaseverin adeta ikinci evi. Muhteşem doğasıyla hayvan popülasyonunun çok fazla olduğu bu bölge; ayıdan, tilkiye, vaşak, yaban domuzu, su samurları, baykuş, şahin, akbaba gibi çeşitli hayvanların doğal yaşam alanı. Dede Doğa Team ekibi, balta girmemiş ormanlarda ölü domuz ve tavuklar bırakarak yemledikleri hayvanları, kurdukları fotokapanlarla görüntülüyor. Ekip güme (avcı kulübesi) adı verilen evden de zaman zaman gözlem yapıyor.
Bir önceki haberimizde insanların hayvanlara verdiği zarardan bahseden Doğa Fotoğrafçısı Yunus Ayhan, ormanda bulunan güme kapısının kilidinin kırılarak içeri girildiğini, foto kapanlarından birinin çalındığını ifade etmişti. Bir buçuk yıldır hayvanlardan hiçbir zarara uğramadıklarını belirten Ayhan, bu konuda insanlara doğayı korumaları gerektiği mesajını vermişti. Ayhan, bu sefer de köpeklerin dağda yaşadıkları zorlukları ve doğanın dengesine verdikleri zararı yine İhlas Haber Ajansı muhabirine aktardı.
"Burası dünyanın en güzel noktalarından birisi"
Emekli olduktan sonra 15-20 yıldır doğa ile iç içe olduğunu ifade eden Ayhan, kahvede oturmaktansa dağların çok daha güzel olduğunu söyledi.
Doğanın tam içinde bulunduklarını belirten Ayhan, ayıları yavrularıyla görüntülediklerini, kurtları, tilkileri yani doğada ne varsa canlı görme şansları olduğunu anlattı. Ayhan, "Şuan bulunduğumuz bölgenin eski adı Yabanabat. Buradaki yaban hayat çok canlı, burası dünyanın en güzel noktalarından birisi. Popülasyonu güzel. Bu tarz bir yaban hayat çalışması İspanya’da veya Bulgaristan’da da var ama orada insanlar kendi elleriyle yavruları yetiştiriyorlar. Buradaysa hayvanlar kendi şartlarında yaşamlarını sürdürüyorlar. İnsan desteği yok ama insanlar olarak onların bölgelerine girip onları her türlü rahatsız ediyoruz" şeklinde konuştu.
"Bir kurdun sürü halindeki köpekle mücadele etme şansı sıfır"
Canlıları fotokapanla sürekli izledikleri için onların yaşamları hakkında tüm bilgileri toplayabildiklerini belirten Ayhan, "Mesela uyuz olmuş bir kurt bizi üzüyor çünkü dağda uyuz olma şansı çok az. Onlara köpeklerden bulaşıyor. Burada konumuz aslında insan eliyle yetiştirilen hayvanların doğaya verdiği zarar. İnsanlar bir hevesle köpek alıyorlar ondan sonra dağa veya barınağa bırakıyorlar, iki torba da yem veriyorlar sonrasında vicdanları rahat ediyor. Böyle bir şey yok. İnsanların bakamayacağı bir hayvanı almamaları lazım. Verdikleri zarar sadece köpeklere değil, o köpeğin aç kaldığı zaman doğaya verdiği zarar esas önemli olan. Örneğin geyik yavrusunu kovalayarak öldürüp yiyorlar, ayıları rahatsız ediyorlar, kurtları o bölgeye yanaştırmıyorlar. Kurtlar beslenemiyorlar. Kurtlar çok zor yetişen hayvanlar, bir ailede bir çift çiftleşiyor, yavrularına bakmak için bütün aile çalışıyor. Doğadaki tavşanı ve kuşları, kurtların ve vaşakların yeyip yavrularını beslenmesi lazım. Köpekler genellikle sürü halinde geziyorlar, bir kurdun sürü halindeki köpekle mücadele etme şansı sıfır, kurt ama bir yere kadar. Bu şekilde doğadaki dengeler bozuluyor" diye konuştu.
"Ayılarla aile gibi olduk"
"Bizim bu bölgeye çok desteğimiz oluyor" diyen Ayhan, anlaşmalı oldukları tavuk çiftliklerinden, yetişmeye yakın çok sayıda ölen tavukları alıp, buraya getirdiklerini ifade ederek, "Burada 11 tane ayı olduğunu biliyoruz, ikisinin üçer tane yavrusunun olduğunu biliyoruz. İki tane erkek ayı olduğunu, birinin kulağının kesik olduğunu biliyoruz. Onlar artık bizim arkadaşımız gibi oldular. Hepsini tanıyoruz, işin içine girdiğiniz zaman onlarla aile gibi oluyorsunuz, ben onları dostlarım gibi hissediyorum. Bir tane kesik kulağımız var, büyük azı dişinin biri kırılmış ona çok üzüldük. Hayatında nasıl bir etkisi olacak, önümüzdeki yıl onu izleyeceğiz. Diş avını parçalamada çok önemli. Ona vereceği zararı çok merak ediyorum. Önümüzdeki yıl yine heybetiyle karşımıza geçecek mi yoksa hastalanıp ölecek mi bakacağız. Yavru ayılarsa çok pofidik, büyümelerini izliyoruz, her ay belli bir kademede büyüyorlar. Dün mesela birini gördük, önümüzden annesinin yanına koştu gitti. Onları izlemek bize çok keyif veriyor" dedi.
"Köpek alıp sonrasında onu doğaya bırakan katildir"
Doğayı ve hayvanları korumak adına mesaj veren Ayhan, doğaya gelen piknikçilerin çöplerine dikkat etmelerini söyledi.
"Bakamayacakları halde çocuklarının isteği ve zoruyla köpek alıp sonrasında tekrar doğaya bırakmasınlar. O vicdan azabından kurtulamazlar" diyen Ayhan, şu şekilde devam etti:
"Köpeklerin nasıl dağda aç susuz kalıp, uyuz olup, ölümle mücadele verdikleri videolar da var elimizde. O hayvanlar yaşamıyorlar. Biraz sert ve kitabın ortasından konuşmak gerekirse, köpek alıp sonrasında onu doğaya bırakan katildir. Ayrıca barınaklara bırakılan köpeklerin de bir çoğu kamyonlara doldurulup dağa bırakılıyor. Bu köpekler ya hastalanıyor ve kurtlar tarafından yeniyor yada yaşamak için diğer hayvanlara zarar veriyor."
"Yerel yönetimler ile birlikte çalışarak nesli tehlikedeki yaban hayvanlarını ön plana çıkarmalıyız"
Doğa Fotoğrafçısı Hasan Ulusoy da, ekiple birlikte yaklaşık 3 yıldır yaban hayatla ilgili çalışmalar yaptıklarını belirterek, "3 yıl içerisinde yaban hayvanı popülasyonunda gözle görülür ilerleme kaydettik. O bölgede yaşayan ve bölgenin simgesi haline gelen kara akbaba sayısında da bizim açımızdan ciddi bir artış görülmektedir. Yapılan beslemelerle yaban hayvanlarının kışa daha hazırlıklı girmesini sağladık. Çalıştığımız bölgenin milli park olması, ziyaretçilere, günübirlik gezi gruplarına ve trekking yapanlara açık olması sebebiyle o bölgede yaşayan yaban hayvanlarını olumsuz etkilemektedir. Aldığımız görüntülerde ve besleme sırasında, arazide karşılaştığımız evcil köpeklerin doğaya salıverilmesi, o bölgede yaşayan hayvanlar açısından tehdit oluşturmaya başlamıştır. Öyle ki, insanların çocuklarını kıramayıp, sevimli birer oyuncak düşüncesiyle evlerine aldıkları köpekler, büyüdükten sonra bakamayacaklarını anlayıp, kendilerine yük haline gelince evlerinden uzak bölgelere, ormana, çöplüklere bırakılıp, kaderlerine terk edilmişler. Bunların bazıları, araçlar tarafından kazaya uğrayıp ezilmiş, bazıları da ilçelerdeki esnafların kapı önlerinde yemek aramakta, piknik alanlarındaki çöplükleri karıştırmakta ve en sonunda ormana, yaban hayata müdahale eder duruma gelmişlerdir. Karşılaştığımız bu durum yaban hayvanlarının beslenme, barınma ve üremesi açısından ciddi tehlike oluşturmaktadır. Bu konuda yetkili birimlerin, bir an önce müdahale etmesi ve hayvan barınaklarına bırakılabilmesi için gerekli çalışmaların ivedilikle yapılması gerektiğini düşünmekteyim. Yerel yönetimler ile birlikte çalışarak nesli tehlike altına giren bazı yaban hayvanlarını daha ön plana çıkarmak, aslında yanı başımızda bulunan bu hayvanların büyük şehirlerin karmaşası, gürültüsü ve kirliliği içerisinde hayatta kalma ve nesillerini devam ettirebilmesi için verdikleri gayretin içerisinde olup onlara elimizden geldiği kadar yardımcı olmaya, aslında onların yaşam alanı olan bölgelere bir takım yaptırımlar getirmeye çalışılmalıdır. Biz küçük bir ekip olarak yaptığımız çalışmalarda yaban hayatla ilgili bir çok fotoğraf ve videolar ile sosyal medya aracılığıyla kamuoyuna ulaşmaya çalışarak, insanların bu konuda bilgi sahibi olmalarına yardımcı olduğumuza inanıyoruz" ifadelerini kullandı.
Gençlerin internet kafelerden çıkmasını teşvik ediyor
Babasının ava gitmesiyle doğaya karşı ilgisi başlayan Doğanay Vural ise silahı seçip öldürmek yerine, fotoğraf makinesini seçip ölümsüzleştirmeyi tercih etti. Kendi yaşıtları internet kafelerde vakit geçirirken Doğanay, okuldan kalan bütün vaktini doğaya harcıyor. Kızılcahamam’da yaban hayatını korumaya ve görüntülemeye devam ettiklerini söyleyen Vural, bu esnada büyükşehir belediyeleri tarafından ormana bırakılan köpeklerle çok sık karşılaştıklarını dile getirdi. Vural, "Bu ciddi bir sorun. Köpeklerin yaban hayatına çok büyük zararları olduğu gibi kendi canları da tehlikede. Belediyeler ormana bırakırken hiç düşünmüyor tabi. Ama o köpekler şu an ormanda belki de ayılara, kurtlara yem oldu ya da soğuktan öldü" ifadelerinde bulundu.
Genç doğa tutkunu Vural, doğada harcadığı vakitleri de değerlendiriyor. Kendi yaşıtlarına örnek olabilmek için Kızılcahamam Anadolu Lisesi’nde okul meclis başkanı olarak bir çok kulüp kurdu, bu kulüplerden bir tanesi fotoğrafçılık kulübü. Vural’ın asıl amacı yaşıtlarını bilinçlendirmek ve çeşitli etkinlikler düzenleyerek onlara sokakta gezecek veya internet kafelere gidecek vakit bırakmamak. Bu sayede doğayı ve yaban hayatını korumaya ilginin artmasını sağlamak. Bu kapsamda ilk etkinlik olarak 16 kilometrelik bir yürüyüş düzenleyen Vural, bu yürüyüşte doğa ve yaban hayatı hakkında bilgilendirme yapmayı da ihmal etmedi.
Dede Doğa Team ekibi, doğa fotoğrafçısı Doğanay Vural, Yunus Ayhan, Hasan Ulusoy, ressam Mehmet Sancı, Zoolog Esra Per, domuz avcısı Niyazi Öztürk ve doğasever Ünsal Yılmazer’den oluşuyor.
Kaynak: İHA
Bir önceki haberimizde insanların hayvanlara verdiği zarardan bahseden Doğa Fotoğrafçısı Yunus Ayhan, ormanda bulunan güme kapısının kilidinin kırılarak içeri girildiğini, foto kapanlarından birinin çalındığını ifade etmişti. Bir buçuk yıldır hayvanlardan hiçbir zarara uğramadıklarını belirten Ayhan, bu konuda insanlara doğayı korumaları gerektiği mesajını vermişti. Ayhan, bu sefer de köpeklerin dağda yaşadıkları zorlukları ve doğanın dengesine verdikleri zararı yine İhlas Haber Ajansı muhabirine aktardı.
"Burası dünyanın en güzel noktalarından birisi"
Emekli olduktan sonra 15-20 yıldır doğa ile iç içe olduğunu ifade eden Ayhan, kahvede oturmaktansa dağların çok daha güzel olduğunu söyledi.
Doğanın tam içinde bulunduklarını belirten Ayhan, ayıları yavrularıyla görüntülediklerini, kurtları, tilkileri yani doğada ne varsa canlı görme şansları olduğunu anlattı. Ayhan, "Şuan bulunduğumuz bölgenin eski adı Yabanabat. Buradaki yaban hayat çok canlı, burası dünyanın en güzel noktalarından birisi. Popülasyonu güzel. Bu tarz bir yaban hayat çalışması İspanya’da veya Bulgaristan’da da var ama orada insanlar kendi elleriyle yavruları yetiştiriyorlar. Buradaysa hayvanlar kendi şartlarında yaşamlarını sürdürüyorlar. İnsan desteği yok ama insanlar olarak onların bölgelerine girip onları her türlü rahatsız ediyoruz" şeklinde konuştu.
"Bir kurdun sürü halindeki köpekle mücadele etme şansı sıfır"
Canlıları fotokapanla sürekli izledikleri için onların yaşamları hakkında tüm bilgileri toplayabildiklerini belirten Ayhan, "Mesela uyuz olmuş bir kurt bizi üzüyor çünkü dağda uyuz olma şansı çok az. Onlara köpeklerden bulaşıyor. Burada konumuz aslında insan eliyle yetiştirilen hayvanların doğaya verdiği zarar. İnsanlar bir hevesle köpek alıyorlar ondan sonra dağa veya barınağa bırakıyorlar, iki torba da yem veriyorlar sonrasında vicdanları rahat ediyor. Böyle bir şey yok. İnsanların bakamayacağı bir hayvanı almamaları lazım. Verdikleri zarar sadece köpeklere değil, o köpeğin aç kaldığı zaman doğaya verdiği zarar esas önemli olan. Örneğin geyik yavrusunu kovalayarak öldürüp yiyorlar, ayıları rahatsız ediyorlar, kurtları o bölgeye yanaştırmıyorlar. Kurtlar beslenemiyorlar. Kurtlar çok zor yetişen hayvanlar, bir ailede bir çift çiftleşiyor, yavrularına bakmak için bütün aile çalışıyor. Doğadaki tavşanı ve kuşları, kurtların ve vaşakların yeyip yavrularını beslenmesi lazım. Köpekler genellikle sürü halinde geziyorlar, bir kurdun sürü halindeki köpekle mücadele etme şansı sıfır, kurt ama bir yere kadar. Bu şekilde doğadaki dengeler bozuluyor" diye konuştu.
"Ayılarla aile gibi olduk"
"Bizim bu bölgeye çok desteğimiz oluyor" diyen Ayhan, anlaşmalı oldukları tavuk çiftliklerinden, yetişmeye yakın çok sayıda ölen tavukları alıp, buraya getirdiklerini ifade ederek, "Burada 11 tane ayı olduğunu biliyoruz, ikisinin üçer tane yavrusunun olduğunu biliyoruz. İki tane erkek ayı olduğunu, birinin kulağının kesik olduğunu biliyoruz. Onlar artık bizim arkadaşımız gibi oldular. Hepsini tanıyoruz, işin içine girdiğiniz zaman onlarla aile gibi oluyorsunuz, ben onları dostlarım gibi hissediyorum. Bir tane kesik kulağımız var, büyük azı dişinin biri kırılmış ona çok üzüldük. Hayatında nasıl bir etkisi olacak, önümüzdeki yıl onu izleyeceğiz. Diş avını parçalamada çok önemli. Ona vereceği zararı çok merak ediyorum. Önümüzdeki yıl yine heybetiyle karşımıza geçecek mi yoksa hastalanıp ölecek mi bakacağız. Yavru ayılarsa çok pofidik, büyümelerini izliyoruz, her ay belli bir kademede büyüyorlar. Dün mesela birini gördük, önümüzden annesinin yanına koştu gitti. Onları izlemek bize çok keyif veriyor" dedi.
"Köpek alıp sonrasında onu doğaya bırakan katildir"
Doğayı ve hayvanları korumak adına mesaj veren Ayhan, doğaya gelen piknikçilerin çöplerine dikkat etmelerini söyledi.
"Bakamayacakları halde çocuklarının isteği ve zoruyla köpek alıp sonrasında tekrar doğaya bırakmasınlar. O vicdan azabından kurtulamazlar" diyen Ayhan, şu şekilde devam etti:
"Köpeklerin nasıl dağda aç susuz kalıp, uyuz olup, ölümle mücadele verdikleri videolar da var elimizde. O hayvanlar yaşamıyorlar. Biraz sert ve kitabın ortasından konuşmak gerekirse, köpek alıp sonrasında onu doğaya bırakan katildir. Ayrıca barınaklara bırakılan köpeklerin de bir çoğu kamyonlara doldurulup dağa bırakılıyor. Bu köpekler ya hastalanıyor ve kurtlar tarafından yeniyor yada yaşamak için diğer hayvanlara zarar veriyor."
"Yerel yönetimler ile birlikte çalışarak nesli tehlikedeki yaban hayvanlarını ön plana çıkarmalıyız"
Doğa Fotoğrafçısı Hasan Ulusoy da, ekiple birlikte yaklaşık 3 yıldır yaban hayatla ilgili çalışmalar yaptıklarını belirterek, "3 yıl içerisinde yaban hayvanı popülasyonunda gözle görülür ilerleme kaydettik. O bölgede yaşayan ve bölgenin simgesi haline gelen kara akbaba sayısında da bizim açımızdan ciddi bir artış görülmektedir. Yapılan beslemelerle yaban hayvanlarının kışa daha hazırlıklı girmesini sağladık. Çalıştığımız bölgenin milli park olması, ziyaretçilere, günübirlik gezi gruplarına ve trekking yapanlara açık olması sebebiyle o bölgede yaşayan yaban hayvanlarını olumsuz etkilemektedir. Aldığımız görüntülerde ve besleme sırasında, arazide karşılaştığımız evcil köpeklerin doğaya salıverilmesi, o bölgede yaşayan hayvanlar açısından tehdit oluşturmaya başlamıştır. Öyle ki, insanların çocuklarını kıramayıp, sevimli birer oyuncak düşüncesiyle evlerine aldıkları köpekler, büyüdükten sonra bakamayacaklarını anlayıp, kendilerine yük haline gelince evlerinden uzak bölgelere, ormana, çöplüklere bırakılıp, kaderlerine terk edilmişler. Bunların bazıları, araçlar tarafından kazaya uğrayıp ezilmiş, bazıları da ilçelerdeki esnafların kapı önlerinde yemek aramakta, piknik alanlarındaki çöplükleri karıştırmakta ve en sonunda ormana, yaban hayata müdahale eder duruma gelmişlerdir. Karşılaştığımız bu durum yaban hayvanlarının beslenme, barınma ve üremesi açısından ciddi tehlike oluşturmaktadır. Bu konuda yetkili birimlerin, bir an önce müdahale etmesi ve hayvan barınaklarına bırakılabilmesi için gerekli çalışmaların ivedilikle yapılması gerektiğini düşünmekteyim. Yerel yönetimler ile birlikte çalışarak nesli tehlike altına giren bazı yaban hayvanlarını daha ön plana çıkarmak, aslında yanı başımızda bulunan bu hayvanların büyük şehirlerin karmaşası, gürültüsü ve kirliliği içerisinde hayatta kalma ve nesillerini devam ettirebilmesi için verdikleri gayretin içerisinde olup onlara elimizden geldiği kadar yardımcı olmaya, aslında onların yaşam alanı olan bölgelere bir takım yaptırımlar getirmeye çalışılmalıdır. Biz küçük bir ekip olarak yaptığımız çalışmalarda yaban hayatla ilgili bir çok fotoğraf ve videolar ile sosyal medya aracılığıyla kamuoyuna ulaşmaya çalışarak, insanların bu konuda bilgi sahibi olmalarına yardımcı olduğumuza inanıyoruz" ifadelerini kullandı.
Gençlerin internet kafelerden çıkmasını teşvik ediyor
Babasının ava gitmesiyle doğaya karşı ilgisi başlayan Doğanay Vural ise silahı seçip öldürmek yerine, fotoğraf makinesini seçip ölümsüzleştirmeyi tercih etti. Kendi yaşıtları internet kafelerde vakit geçirirken Doğanay, okuldan kalan bütün vaktini doğaya harcıyor. Kızılcahamam’da yaban hayatını korumaya ve görüntülemeye devam ettiklerini söyleyen Vural, bu esnada büyükşehir belediyeleri tarafından ormana bırakılan köpeklerle çok sık karşılaştıklarını dile getirdi. Vural, "Bu ciddi bir sorun. Köpeklerin yaban hayatına çok büyük zararları olduğu gibi kendi canları da tehlikede. Belediyeler ormana bırakırken hiç düşünmüyor tabi. Ama o köpekler şu an ormanda belki de ayılara, kurtlara yem oldu ya da soğuktan öldü" ifadelerinde bulundu.
Genç doğa tutkunu Vural, doğada harcadığı vakitleri de değerlendiriyor. Kendi yaşıtlarına örnek olabilmek için Kızılcahamam Anadolu Lisesi’nde okul meclis başkanı olarak bir çok kulüp kurdu, bu kulüplerden bir tanesi fotoğrafçılık kulübü. Vural’ın asıl amacı yaşıtlarını bilinçlendirmek ve çeşitli etkinlikler düzenleyerek onlara sokakta gezecek veya internet kafelere gidecek vakit bırakmamak. Bu sayede doğayı ve yaban hayatını korumaya ilginin artmasını sağlamak. Bu kapsamda ilk etkinlik olarak 16 kilometrelik bir yürüyüş düzenleyen Vural, bu yürüyüşte doğa ve yaban hayatı hakkında bilgilendirme yapmayı da ihmal etmedi.
Dede Doğa Team ekibi, doğa fotoğrafçısı Doğanay Vural, Yunus Ayhan, Hasan Ulusoy, ressam Mehmet Sancı, Zoolog Esra Per, domuz avcısı Niyazi Öztürk ve doğasever Ünsal Yılmazer’den oluşuyor.