'Hanlar, Hamamlar Kazanmak İçin Sanatla Uğraşmadım'
Oyuncu Halil Ergün: 'Hatırlanmak, yaşarken ödüllendirilmek, bunlar iyi duygular. İnsanoğlunun hayatında her zaman kadir bilirlik olmuyor biliyorsunuz. O kadar çok unutulan, kadri öldükten sonra bilinen insanımız var ki' 'Ben artist olmak, meşhur olmak, hanlar, hamamlar kazanmak için sanatla uğraşmadım. Önce kendimi ifade etmek, sonra da bu ifade sürecini insanlarla paylaşmak için sanatçı olmaya çaba gösterdim' 'Kendi memleketimizin, insanımızın, en ücra köşeye kadar, ekmek, su, hava kadar kültür ve sanata ihtiyacı var'
HİLAL UŞTUK - Tiyatro, sinema ve dizi oyuncusu Halil Ergün, kendini ifade etmek için sanatla uğraştığını belirterek, "Ben artist olmak, meşhur olmak, hanlar, hamamlar kazanmak için sanatla uğraşmadım." dedi.
7. Malatya Uluslararası Film Festivali'nde Onur Ödülü'ne layık görülen sanatçı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaşadığı mutluluğu dile getirerek, "Meslek hayatımızın, ömrümüzün belli aşamasına geldik. Filmler çekiyor ya da dizi yapıyoruz ama artık geçmişin değerlendirilmesi noktasında ele alınmaya başladık. Yani onur ödülleri alıyorum böyle. Çok sağ olsunlar. Malatya'ya ilk defa geliyorum ve Malatya'dan, uluslararası bir festival kapsamındaki etkinlikten ödül almak, elbette çok sevindirici. Hatırlanmak, yaşarken ödüllendirilmek, bunlar iyi duygular. İnsanoğlunun hayatında her zaman kadir bilirlik olmuyor biliyorsunuz. O kadar çok unutulan, kadri öldükten sonra bilinen insanımız var ki. Hayatın içinde böyle bir şey var. Yaşarken ödüllendirilmek, anılmak, varsayılmak tabii ki çok önemli." açıklamasında bulundu.
Ergün, film festivallerinin sinema sektöründe çalışanlar için oldukça önemli olduğunun altını çizerek, şunları aktardı:
"Özellikle sinema sektörünün her zaman desteğe ihtiyacı var. Dünyanın her yerinde böyle ama ülkemizde daha fazla. Çünkü uluslararası planda ticari bir alanımız yok. O yüzden desteğe ihtiyaç var. Bir de heyecana ihtiyaç var. Festivaller, yaratıcılar, yönetmenler, oyuncular, senaristler, prodüktörler, müzisyenler ve bütün emek verenleri heyecanlandıran bir etkinlik yaratıyor. Yarışmada ödül almak, dereceye girmek, filmin maddi, manevi destek görmesi hem insanların kendi yaratım dünyalarında heyecan yaratıp motive ediyor hem de geniş yığınlara ulaşmada katkısı oluyor. O yüzden çok önemli."
Türkiye'nin ve Türk insanının sanata çok ihtiyacı olduğunu vurgulayan oyuncu Ergün, "Kendi memleketimizin, insanımızın, en ücra köşeye kadar, ekmek, su, hava kadar kültür ve sanata ihtiyacı var. Yönetimler, devletler, bakanlıklar, yerel yönetimler, başka kurumlar, insanlara hizmet götürürken, insanların taleplerine cevap verirken bu kültürel ve sanatsal talebi hem yeşertmek, kışkırtmak, doyurmak hem de karşılamak zorundalar. O zaman özgür insan, yaratıcı bir halk, kendini talep eden bir halk ortaya çıkacak. Çünkü sanat, insanın kendi özgürlüğünün arayışıdır. İnsanı anlatır. Roman, şiir, sinema, tiyatro ve müzik de insan odaklıdır. İnsanın fonksiyonları, tatları, ihtiraslarıdır, geleceğe bakışıdır. Bu da sanata her zaman ilerici bir hamle sunar. Öyle bir nitelik verir." değerlendirmesinde bulundu.
- "Artist olmak için sanatla uğraşmadım"
Halil Ergün, kültür sanatın geleceği beslediğini bu anlamda da halkla doğrudan ilişki kuran ilk kurumlar olduğu için yerel yönetimlerin çok önemli olduğunu sözlerine ekleyerek, "Ben artist olmak, meşhur olmak, hanlar, hamamlar kazanmak için sanatla uğraşmadım. Önce kendimi ifade etmek, sonra da bu ifade sürecini insanlarla paylaşmak için sanatçı olmaya çaba gösterdim." ifadelerini kullandı.
Ergün, kendisine gelen senaryolarda seçici olduğunu dile getirerek, "Benim ilişki kurabileceğim karakterler karşıma geldiğinde kabul ediyorum. Başta, teklifi kabulle başlıyor iş. Sonra da kendim sadece oyuncu olarak kalmadan, yaratıcılık ve bilgi imkanlarımla senaryoya destek oluyorum ve her saniyeyi önemsiyorum. O rolleri giymeye çalışıyorum. O filmde oynadığınız insan, o karakter olamazsınız. Kendinizsiniz ama kendinizde insani izler vardır. Bunları keşfetmek, bir gözlem gerek. Çok gözlem yapıyorum hayatımda. Beş tane gözüm var gibi. Küçücük ayrıntıları görüyorum." şeklinde konuştu.
İznikli olduğunu ve çocukluğunda oyuncu olmak gibi bir hayali olmadığını söyleyen Ergün, annesinin hariciyeci, babasının ise elektrik mühendisi olmasını istediğini dile getirdi.
Başarılı oyuncu Ergün, büyük maceralarla girdiğini belirttiği sinema ve dizi sektöründe, hiçbir şeyin kolay olmadığına vurgu yaptı.
- "Sinema çok pahalı bir iş"
Türk sineması ile Amerikan sinemasını da kıyaslayan sanatçı, ABD'nin uluslararası kapitalizminin merkezi olduğu eleştirisinde bulunarak, şöyle konuştu:
"Fransız ve İngiliz sineması bile onlara karşı koyamıyor. Dünyanın bütün alanları, (onların) pazarı. Bu iş de para. Çok pahalı bir iş, sinema. Para yatırıyor ve giderek kültürel olarak da etkiliyor. Buna bizim eski slogan laflarımızla cevap vermek istemem. Kültür emperyalizmi diye bir şey var. Televizyona bakıyorum, şiddet ve insan öldürme üstüne. Yani şaşırtıcı bir şey. Silah sektörü de onları besliyor mesela. Bu benim görüşüm. Şiddet, zulüm, adam öldürme, cinayet işlemek insan hayatında var. Ama bütünüyle böyle değil ki. Allah aşkına, böyle mi yaşıyor insanlık? İnsanlık, bütün bunlar yaşanırken tepkisi de olan bir olgu değil mi? Çok baskın bir kültürel salvo var. Televizyonlar, teknolojinin gelişmesi ve telefonlar bile herkesi bağladı. Sinema salonlarına, tiyatroya insanlar gitmiyor. Televizyondan seyrediyorlar."
Halil Ergün, Türk sinemasının geçmişten günümüze çok başarılı filmlere imza attığının ve dünya genelindeki festivallerde çok ses getirdiğinin altını çizerek, "Birincilikler, ikincilikler almıştır. Onlar bizim şeref payımızdır. Çünkü Türk sineması çalışanları, öncelikle Yeşilçam'da ve sonrasında Don Kişotça mücadele verdiler." ifadelerini kullandı.
Türkiye’de sinemada işlenebilecek çok fazla konu olduğuna işaret eden Ergün, "Bu kadar malzeme içinde sancı duyduğun işi çek. Bireysel, toplumsal veya yerel o kadar çok hikayemiz var ki sinema aktarabileceğimiz. Çok özentili olmamak lazım Fransız sinemasına. Böyle çok sanatsal, Türkiyeli olmayan şahıs filmleri yapıyorlar. Gördüğüm için söylüyorum. Çok güzel örnekler var tabii. Bu kadar kolay olmamalı film çekmek." değerlendirmesinde bulundu.
Kaynak: AA
7. Malatya Uluslararası Film Festivali'nde Onur Ödülü'ne layık görülen sanatçı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaşadığı mutluluğu dile getirerek, "Meslek hayatımızın, ömrümüzün belli aşamasına geldik. Filmler çekiyor ya da dizi yapıyoruz ama artık geçmişin değerlendirilmesi noktasında ele alınmaya başladık. Yani onur ödülleri alıyorum böyle. Çok sağ olsunlar. Malatya'ya ilk defa geliyorum ve Malatya'dan, uluslararası bir festival kapsamındaki etkinlikten ödül almak, elbette çok sevindirici. Hatırlanmak, yaşarken ödüllendirilmek, bunlar iyi duygular. İnsanoğlunun hayatında her zaman kadir bilirlik olmuyor biliyorsunuz. O kadar çok unutulan, kadri öldükten sonra bilinen insanımız var ki. Hayatın içinde böyle bir şey var. Yaşarken ödüllendirilmek, anılmak, varsayılmak tabii ki çok önemli." açıklamasında bulundu.
Ergün, film festivallerinin sinema sektöründe çalışanlar için oldukça önemli olduğunun altını çizerek, şunları aktardı:
"Özellikle sinema sektörünün her zaman desteğe ihtiyacı var. Dünyanın her yerinde böyle ama ülkemizde daha fazla. Çünkü uluslararası planda ticari bir alanımız yok. O yüzden desteğe ihtiyaç var. Bir de heyecana ihtiyaç var. Festivaller, yaratıcılar, yönetmenler, oyuncular, senaristler, prodüktörler, müzisyenler ve bütün emek verenleri heyecanlandıran bir etkinlik yaratıyor. Yarışmada ödül almak, dereceye girmek, filmin maddi, manevi destek görmesi hem insanların kendi yaratım dünyalarında heyecan yaratıp motive ediyor hem de geniş yığınlara ulaşmada katkısı oluyor. O yüzden çok önemli."
Türkiye'nin ve Türk insanının sanata çok ihtiyacı olduğunu vurgulayan oyuncu Ergün, "Kendi memleketimizin, insanımızın, en ücra köşeye kadar, ekmek, su, hava kadar kültür ve sanata ihtiyacı var. Yönetimler, devletler, bakanlıklar, yerel yönetimler, başka kurumlar, insanlara hizmet götürürken, insanların taleplerine cevap verirken bu kültürel ve sanatsal talebi hem yeşertmek, kışkırtmak, doyurmak hem de karşılamak zorundalar. O zaman özgür insan, yaratıcı bir halk, kendini talep eden bir halk ortaya çıkacak. Çünkü sanat, insanın kendi özgürlüğünün arayışıdır. İnsanı anlatır. Roman, şiir, sinema, tiyatro ve müzik de insan odaklıdır. İnsanın fonksiyonları, tatları, ihtiraslarıdır, geleceğe bakışıdır. Bu da sanata her zaman ilerici bir hamle sunar. Öyle bir nitelik verir." değerlendirmesinde bulundu.
- "Artist olmak için sanatla uğraşmadım"
Halil Ergün, kültür sanatın geleceği beslediğini bu anlamda da halkla doğrudan ilişki kuran ilk kurumlar olduğu için yerel yönetimlerin çok önemli olduğunu sözlerine ekleyerek, "Ben artist olmak, meşhur olmak, hanlar, hamamlar kazanmak için sanatla uğraşmadım. Önce kendimi ifade etmek, sonra da bu ifade sürecini insanlarla paylaşmak için sanatçı olmaya çaba gösterdim." ifadelerini kullandı.
Ergün, kendisine gelen senaryolarda seçici olduğunu dile getirerek, "Benim ilişki kurabileceğim karakterler karşıma geldiğinde kabul ediyorum. Başta, teklifi kabulle başlıyor iş. Sonra da kendim sadece oyuncu olarak kalmadan, yaratıcılık ve bilgi imkanlarımla senaryoya destek oluyorum ve her saniyeyi önemsiyorum. O rolleri giymeye çalışıyorum. O filmde oynadığınız insan, o karakter olamazsınız. Kendinizsiniz ama kendinizde insani izler vardır. Bunları keşfetmek, bir gözlem gerek. Çok gözlem yapıyorum hayatımda. Beş tane gözüm var gibi. Küçücük ayrıntıları görüyorum." şeklinde konuştu.
İznikli olduğunu ve çocukluğunda oyuncu olmak gibi bir hayali olmadığını söyleyen Ergün, annesinin hariciyeci, babasının ise elektrik mühendisi olmasını istediğini dile getirdi.
Başarılı oyuncu Ergün, büyük maceralarla girdiğini belirttiği sinema ve dizi sektöründe, hiçbir şeyin kolay olmadığına vurgu yaptı.
- "Sinema çok pahalı bir iş"
Türk sineması ile Amerikan sinemasını da kıyaslayan sanatçı, ABD'nin uluslararası kapitalizminin merkezi olduğu eleştirisinde bulunarak, şöyle konuştu:
"Fransız ve İngiliz sineması bile onlara karşı koyamıyor. Dünyanın bütün alanları, (onların) pazarı. Bu iş de para. Çok pahalı bir iş, sinema. Para yatırıyor ve giderek kültürel olarak da etkiliyor. Buna bizim eski slogan laflarımızla cevap vermek istemem. Kültür emperyalizmi diye bir şey var. Televizyona bakıyorum, şiddet ve insan öldürme üstüne. Yani şaşırtıcı bir şey. Silah sektörü de onları besliyor mesela. Bu benim görüşüm. Şiddet, zulüm, adam öldürme, cinayet işlemek insan hayatında var. Ama bütünüyle böyle değil ki. Allah aşkına, böyle mi yaşıyor insanlık? İnsanlık, bütün bunlar yaşanırken tepkisi de olan bir olgu değil mi? Çok baskın bir kültürel salvo var. Televizyonlar, teknolojinin gelişmesi ve telefonlar bile herkesi bağladı. Sinema salonlarına, tiyatroya insanlar gitmiyor. Televizyondan seyrediyorlar."
Halil Ergün, Türk sinemasının geçmişten günümüze çok başarılı filmlere imza attığının ve dünya genelindeki festivallerde çok ses getirdiğinin altını çizerek, "Birincilikler, ikincilikler almıştır. Onlar bizim şeref payımızdır. Çünkü Türk sineması çalışanları, öncelikle Yeşilçam'da ve sonrasında Don Kişotça mücadele verdiler." ifadelerini kullandı.
Türkiye’de sinemada işlenebilecek çok fazla konu olduğuna işaret eden Ergün, "Bu kadar malzeme içinde sancı duyduğun işi çek. Bireysel, toplumsal veya yerel o kadar çok hikayemiz var ki sinema aktarabileceğimiz. Çok özentili olmamak lazım Fransız sinemasına. Böyle çok sanatsal, Türkiyeli olmayan şahıs filmleri yapıyorlar. Gördüğüm için söylüyorum. Çok güzel örnekler var tabii. Bu kadar kolay olmamalı film çekmek." değerlendirmesinde bulundu.