Davutoğlu, Yeni Kitabını Okurları İçin İmzaladı
Eski Başbakan Davutoğlu: 'Sosyal ve siyasi değişimlerin öncesinde insanın kendisine, zamana, ahlaka, bilgiye, iletişime, aşka, dosta bakışını gözden geçirip samimiyetle paylaşabileceği bir zihniyet devrimine ihtiyaç var. Madem ki, bu kadar kritik bir tarihi eşikteyiz, bu eşikleri yeni düşüncelerle aşabiliriz. Yeni düşünceler özgürlükçü bir bakış açısıyla dile getirildiğinde, gençler tarafından tarihi fırsata da dönüşebilir' '15 Temmuz sonrasında sağlanan ortak milli birlik bilincinin sürmesi ve hep beraber Türkiye'nin dünyada otoriter eğilimler ve kutuplaşmanın arttığı bir dönemde Türkiye'nin içeride ve dışarıda barışçıl bir söylemi ve milletin ortak kaderi yönünde bilincin oluşmasını sağlamak hepimizin görevi. Sistemimizin de bir daha 15 Temmuz ve benzeri darbe teşebbüsleriyle karşı karşıya kalmamasını sağlamak hepimizin görevidir'
Davutoğlu, 36. İstanbul Kitap Fuarı'nda Küre Yayınları'ndan çıkan yeni kitabının imza etkinliğinde yaptığı konuşmada, okurlarıyla buluşmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, kitabın olduğu her mekanda sevginin, muhabbetin, bilginin olduğunu söyledi.
Kitap fuarlarındaki atmosferden feyz almaya çalıştığını belirten Davutoğlu, "Buraya gelenler herhangi bir çıkar için gelmezler. Sizden şahsi bir beklentileri yoktur. Aksine bilgiyi, hikmeti, ahlakı paylaşmak için gelirler. Bazen saatlerce beklerler. Geçen sene imza törenimiz 10 saate yakın sürmüştü. İnsanların saatlerce kitap ve yazarıyla buluşmak için beklemeleri dahi Türkiye'de ümitlenmemiz için çok önemli bir sebep." ifadelerini kullandı.
Dün, "Duruş: Gençlerle Yüz Yüze" isimli yeni kitabının çıktığını kaydeden Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Başbakanlıktan ayrıldıktan sonra biraz da vaktimin daha müsait olduğunu düşünen gençlerden çok sayıda soru alıyordum. Üniversitelere davetler geliyordu. Düşündüm ki, bunlara tek tek cevap vermeye gayret etsek de yetişmek mümkün değil. Ama topluca, zihnimdeki, muhayyilemdeki bir genç ile sohbet mahiyetinde kitap kaleme alayım diye bir düşünce geçti. Takriben bir yıl süresince sabah, akşam, her vakitte zihnimdeki gençle sohbet ettim. Niye gençlerle sohbet? Çünkü tarihin kırılma anları, dönüşüm eşikleri vardır. Böyle bir eşikten geçtiğimiz kanaatindeyim. Dünyada son dönemde yaşanan gelişmelere baktığımızda, yakın çevremizdeki gelişmelere baktığımızda, sadece Tahrir Meydanı'ndaki gençlerin taleplerine, dünyada değişen teknolojinin getirdiği yeni imkanlarla hepsini bir arada değerlendirdiğimizde ya hep beraber çok güzel bir geleceğe yürüyeceğiz ya da kitle imha silahlarından başlayan, çevre katliamlarına kadar giden çok büyük felaketlerle yüzleşmek zorunda kalacağız."
- "Ufuk açıcı dünya ancak kitaplarla sağlanabilir"
"Bir nesil olarak bizim en önemli görevimiz, gelecek nesillere bu seçeneklerden iyi olanını göstermeye gayret etmektir" diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir düşünür olarak, bir devlet adamı olarak, fiili ve teorik olarak bunu yapmak bizim görevimiz. Bu anlamda ben bir zihniyet devrimi yapmak gerektiğine inanıyorum. Sosyal ve siyasi değişimlerin öncesinde insanın kendisine, zamana, ahlaka, bilgiye, iletişime, aşka, dosta bakışını gözden geçirip samimiyetle paylaşabileceği bir zihniyet devrimine ihtiyaç var. Madem ki, bu kadar kritik bir tarihi eşikteyiz, bu eşikleri yeni düşüncelerle aşabiliriz. Yeni düşünceler özgürlükçü bir bakış açısıyla dile getirildiğinde, gençler tarafından tarihi fırsata da dönüşebilir. Onun için son bir yıl içerisinde tüm düşünce birikimimizi yansıtabilecek biçimde böyle bir kitabı kaleme almaya gayret sarf ettim. Kitabın doğru bir zamanda doğru bir konuyla çıktığı kanaatindeyim. Tabi eleştirilebilir, konuşulabilir. Bir kitap teyit edenler kadar eleştirenler tarafından da kıymet biçildiği için eleştirilir ve değer bulur. İnşallah yeni düşünce ufuklarının açılabileceği umudu içerisindeyim. Bugün kitabı yeniden keşfetmemiz gereken bir dönemdeyiz. Kutuplaştırıcı bir dil ve tamamiyle güncel konuların getirdiği sıkıcı gündemlerin ötesinde ufuk açıcı dünya ancak kitaplarla sağlanabilir."
- "Dış politika devlet politikası şeklinde teşekkül eder"
Bir gazetecinin "Geçtiğimiz günlerde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 'Dış politika evin içerisinde başlar, önce evin içerisinin düzenli olması lazım ki dış politikada başarılı olunsun' şeklinde sözleri olmuştu. Sizin bu konuda tespitleriniz var mı? Kitabınızdaki gencin size bu konularla ilgili soruları oldu mu?" şeklindeki sorusu üzerine Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Bazı yerlerde o konulara mutlaka değindik. Sayın Abdullah Gül, Başbakan, Dışişleri, Cumhurbaşkanı olarak, Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan da dış politika oluşumuna hep beraber katkıda bulundu. Türkiye'de dış politika devlet politikası şeklinde teşekkül eder ki bütün kademelerin katıldığı bir süreçtir. Biz de bu süreçte hep beraber Türkiye'nin dünyada en iyi şekilde temsil edilmesi ve sorunları en barışçıl yoldan çözebilmek için çok çaba sarf ettik."
Artık dış ve iç politikanın gerçekten hatlarının belirsizleştiği bir dönemden geçtiğimize dikkati çeken Davutoğlu, "Yani şu anda Türkiye'de veya dünyada herhangi bir yerde dış politika ile irtibatlı olmayan konu yoktur. Diyelim ekonomik kriz varsa ihracatınız artacaktır, dış politikaya bağlıdır. Güvenlik politikaları da sınır güvenliğinden başlar, bu da dış politika konusudur. Aynı şekilde içerideki her gelişme de dışarıyı etkiler, dışarıdaki her gelişme de içeriyi etkiler." değerlendirmesinde bulundu.
- 15 Temmuz mesajı
Dış ve iç politikanın kategorik olarak ayrışmasının ortadan kalktığı bir dönemden geçildiğine vurgu yapan Davutoğlu, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Şimdi Suudi Arabistan'da yaşananlar iç politika olarak mı görünür yoksa dış politika olarak da mı? Lübnan'daki son gelişmeler ya da Sayın Trump'ın iş başına gelmesiyle birlikte Amerikan iç politikası, dış politikası haline dönüştü. Hepimizin, Türkiye'nin içeride demokratik bir çerçevede, demokrasiyle, hak ve özgürlüklerle örnek teşkil ettiği dönemlerde dış politikası da daha güçlü olmuştur. Bugün de dış politikasının güçlü olması içerideki gelişmelerle birlikte değerlendirilir. 15 Temmuz sonrasında sağlanan ortak milli birlik bilincinin sürmesi ve hep beraber Türkiye'nin dünyada otoriter eğilimler ve kutuplaşmanın arttığı bir dönemde Türkiye'nin içeride ve dışarıda barışçıl bir söylemi ve milletin ortak kaderi yönünde bilincin oluşmasını sağlamak hepimizin görevi. Düşünürlerin, akademisyenlerin, devlet adamlarının, hepimizin görevi bu kritik tarihi eşikte devletimizin yeniden tanzimi, milletimizin ortak kader bilinci etrafında birleşmesi ve insanımızın dünyadaki bütün evrensel standartlarda, hak ve özgürlüklerden istifade edebilir hale gelmesi ve sistemimizin de bir daha 15 Temmuz ve benzeri darbe teşebbüsleriyle karşı karşıya kalmamasını sağlamak hepimizin görevidir."