Darbe Girişimine İlişkin 'Genelkurmay Çatı' Davası
FETÖ'nün darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili sözde 'yurtta sulh konseyi' üyelerinin de aralarında bulunduğu 221 kişi hakkında açılan davaya sanık savunmalarıyla devam edildi Mahkeme Başkanı Dik'in, 'İnsanların yere yatırılıp, kelepçelendiğini ekrandan görüyorsun. 29 yıllık askersin, böyle bir tatbikat hiç gördün mü?' diye sorduğu sanık Aydın, 'Bunun tatbikat olabileceğini değerlendirdim, mantıklı göründü' karşılığını verdi
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de yer aldığı 221 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesinde görülen duruşmaya, sanıklar ve avukatları ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanlığı ve AK Parti'nin de aralarında bulunduğu müştekilerin avukatları ve bazı müştekiler katıldı.
Duruşmada önce olay tarihinde yarbay rütbesiyle Genelkurmay Destek Grup Komutanlığı yapan ve iddianamede darbeci Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelinin karargahı işgal etmesinden sonra darbecilerce derdest edilmeden serbestçe dolaştığı, girişimi öğrendiği halde engellemeye yönelik çaba göstermediği, sabahleyin ise teçhizatlı ve silahlı olarak karargahın dış güvenliğini sağladığı belirtilen sanık Deniz Aydın'ın savunması alındı.
Aydın, mesleki geçmişinden bahsettikten sonra "Eli kanlı vatan hainlerinden oluşan FETÖ ile herhangi bir bağlantım asla olmadı. Çizgim daima Atatürk ve ilkeleri oldu." şeklindeki iddiasını paylaştı.
Genelkurmay Destek Grup Komutanlığına 11 Temmuz 2016'da katıldığını, 15 Temmuz akşamı ve gecesi Tabur Komutanı Yarbay Hasan Yücel ile hizmet faaliyetlerinin işleyişini öğrenmek üzere kışlada intibak eğitiminde olduğunu söyleyen Aydın, "Darbe veya ihanet maksadıyla kışlada bulunmuyordum. Olaylar sırasında emir komuta yetkim yoktu, kışlayı ve çevreyi tanımıyordum. Bir kısım sanıklar gibi başka birliğe gitmedim, sivil halkla karşı karşıya gelmedim, kimseye emir vermedim." diye konuştu.
Aydın, iddianamede saat 21.22'den önce karargahta serbestçe dolaştığının belirtildiğini anımsatarak, bu saatten önce karargahta dolaştığı sürenin toplam 3 dakika olduğunu savundu.
"Darbe girişimini öğrendiğim halde bunu engellemeye çalışmadığım doğru değildir." diyen Aydın, olaylar başlamadan önce Genelkurmay binası dışında Albay Cengiz Aydın ve Yarbay Hasan Yücel ile Genelkurmay İkinci Başkanının çıkışını beklediklerini, zira emir gereği Genelkurmay Başkanı ve İkinci Başkanı kışladan ayrılmadan kendilerinin de terk edemediğini dile getirdi.
Çıkışın gecikmesi üzerine Aydın ve Yücel'in içeri yöneldiğini, kendisinin de onları takip ettiğini anlatan Aydın, şöyle devam etti:
"Yücel, 'Beni takip edin.' dedi. Görüntü izleme odasına geldik. Burayı ilk defa o anda görmüştüm. Odada birçok ekran ve bölünmüş ekranlarda bina içerisindeki koridorları gösteren 300'e yakın görüntü vardı. İçeride bir uzman çavuş vardı, sonra bir üsteğmen geldi. Albay Aydın odada telefonla konuşuyordu, tatbikat yapılacağı bilgisini duydum. Ekranlardan gördüğüm kadarıyla koridorlarda silahlı askerler vardı, koşuşturma devam ediyordu. O anda ne yapılmaya çalışıldığını anlamadım. Şarjım azalmıştı, aileme tatbikat olduğunu ve gecikeceğimi bildiren mesaj attım. Bu sıralarda bir askerin silahını bir başka askere doğrulttuğunu gördüm. Albay Cengiz Aydın'ın 'Neden bu tatbikattan haberim yok?' diye bir yerleri aradığını gördüm. Dışarıdan silah ve helikopter sesleri gelmeye başladı. Sonra odaya bir tuğgeneral girdi, Aydın'ın yanına oturdu ve konuştular. Tuğgeneralin, 'Komutanımıza karşı saldırı girişimi olacak. Komutanımızı emniyetli bir yere götürecekler.' dediğini duydum. Sonradan bu generalin Mehmet Partigöç olduğunu öğrendim."
Sanık Aydın, odadan Mehmet Partigöç ve Cengiz Aydın'ın çıktığını, Hasan Yücel, o tarihte üsteğmen olan Fahri Kafkas ve kendisinin de onları takip ettiklerini kaydetti.
Bu kişilerin üst kata çıktığını, sonra kendisi ve Kafkas'a beklemelerinin söylendiğini aktaran Aydın, birkaç dakika sonra aşağı indikleri, binadan çıktıkları ve bir daha karargaha girmediğini ifade etti.
İlerleyen saatlerde Yücel'nin personele koğuşlara gitme emri verdiğini, kendilerinin de tabur binasına geçtiğini öne süren Aydın, adına tahsisli odada ailesiyle telefonda görüştüğünü belirtti.
Aydın, saat 02.00 sıralarında tabur komutanı odasına girdiğini ve televizyondan darbe girişimi olduğunu öğrendiğini savunarak, şu bilgileri verdi:
"Hasan Yücel, bu askerlerin komutanımızı darbecilerden koruduğu yorumunu yaptı. Ben, gece boyu tabur komutanı odasında bekledim. Sabah Yücel'in emriyle açık alanda tüm personel toplandı. Albay Cengiz Aydın beni yanına çağırdı. 'Arkadaşlar maalesef tehdit içeride. Herkes silah ve teçhizat alsın, erleri dışarı alacağız.' dedi. Mehmetçikleri tek tek tahliye ettik. Darbe girişimini öğrendiğim halde bu kalkışmayı engellemeye yönelik çabam olmadığı doğru değil. Ertesi sabah Cengiz Aydın'ın emriyle suça karışanlara yönelik operasyon için silahlı ve teçhizatlı olarak hazırlık yaptım."
Aydın, Hasan Yücel'in 20 Temmuz 2016'da intihar ettiğini söyledi.
- "Tatbikat olabileceğini değerlendirdim, mantıklı göründü"
"Gördüğüm olayların komutanımıza yönelik tehdide karşı emniyet tedbiri olduğunu düşünüyordum." diyen Aydın'a, Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, "İnsanların yere yatırılıp, kelepçelendiğini ekrandan görüyorsun. 29 yıllık askersin, böyle bir tatbikat hiç gördün mü?" sorusunu yöneltti. Aydın, "Daha önce kışlaların korunmasına yönelik tatbikatları icra eden biriyim. Bunun tatbikat olabileceğini değerlendirdim, mantıklı göründü. Saat 02.00'den sonra Yarbay Yücel, Genelkurmay Başkanlığına saldırı olup, başkanın güvenli bir yere tahliye olduğunu düşünüyordu. Onun değerlendirmesine saygı duydum." şeklinde yanıt verdi.
Duruşmada daha sonra iddianamede, olay günü saat 19.12'de sanıklar Nahsen Fıstıkçı ve Murat Engin ile karargah binasından giren ve "Cemil Turhan'ın müdürlüğünü yaptığı general-amiral şubesinde, YAŞ toplantısı adı altında darbe girişimi öncesi örgütün atama listesindeki personelin durumu ile ilgili değerlendirme toplantısına katıldığı" belirtilen ve ByLock kullandığına yer verilen Emrah Ilgaz savunma yaptı.
Olay tarihine kadar Deniz Kurmay Subay olan Ilgaz, mesai sonrasında eşi Hatice Ilgaz ile Kızılay'a alışverişe gittikleri ve yemek yediklerini anlattı.
Daha sonra Mehmet Partigöç'ün emriyle saat 20.00'de düzenlenen YAŞ prova toplantısına katılmak üzere karargaha döndüğünü ifade eden Ilgaz, toplantıya, üzerinde çalıştıkları terfi sistemi projesi nedeniyle katıldığını bildirdi. Ilgaz, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Toplantının yapıldığı Çakmak Salonu'na Cemil Turhan geldi, toplantıyı başlattı ve ayrıldı. Yarım saat sonra tekrar gelerek, kendi şubesinden 3-4 kişinin kalmasını, kalanların şubelerine gitmelerini emretti. Ben ve Nahsen Fıstıkçı ayrıldık. Dışarı çıkınca Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelini gördük. Tim komutanı Genelkurmaya yönelik terör saldırısı olacağını, şu andan itibaren Genelkurmayın güvenliğinin ÖKK'da olduğu söyledi. Bu personel, tam teçhizatlı ve uzun namlulu silahlıydı. Bulunduğum yerden ayrılıp, odama gitmek istediysem de başımızdaki ÖKK personeli buna izin vermedi. Bu sırada Kara Kuvvetleri Komutanının makam aracı yanımızdan geçti. Koruma ekibi, bizim bulunduğumuz yerde arabalarını durdurup, yanımıza sığındılar. Çünkü ateş edilmişti. Sonra ÖKK mensuplarınca, Kara Kuvvetleri Komutanının koruma ekibiyle birlikte, silah doğrultulmuş vaziyette, rölyefli duvarın arkasında tutuldum. Sonra yaklaşık 200 metre yürüyerek, pide fırınının önüne, 40-50 rehinenin bulunduğu yere götürüldük. Burada yüzüstü yere yatırıldım, ellerim arkadan bağlandı. Sonra bir ÖKK üniformalı ve rütbeli personeli kaldırdı. Odalarımıza götürülerek, ofislere kilitlendik ve çıkmamamız için tehdit edildik."
Ofisteki televizyonu açınca Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamasından kalkışma olduğunu öğrendiğini savunan Ilgaz, "Eşimi, anne babamı arayarak, iyi olduğumu haber verdim. Sabaha kadar can güvenliğimiz için buradan ayrılmadık." şeklinde konuştu.
Sanık Ilgaz, "O gece boyunca Genelkurmay Başkanlığında tesadüfen bulunan herkes, derdest edilmeden kendi can güvenliklerini alacak şekilde davranmışlardır. Ben de öyle yaptım. Darbenin erkene alınmasıyla olayların ortasında kaldım. Zaten böyle menfur faaliyetin içinde olsam esir alınmam ve geceyi ölüm korkusuyla ofiste geçirmezdim. Bana da bir görev verilirdi." ifadelerini kullandı.
YAŞ prova toplantısında darbe ve atama listesinden bahsedilmediğini ileri süren Ilgaz, dosyadaki ByLock kullandığına ilişkin raporu kabul etmedi. Ilgaz, FETÖ ile bağlantısı olmadığını ve Atatürkçü olarak yetiştirildiğini iddia etti.
Ilgaz, müşteki avukatlarından Süleyman Ayhan'ın, "Darbecilerin seni serbest bırakmaları, onlardan olduğun için olabilir mi?" şeklindeki sorusu üzerine, "Saat 21.25'ten 23.17'ye kadar çökertilmiş ve üzerimize silah doğrultulmuş vaziyette bekletildik. O iki saat içinde iş birlikçileri çoktan öğrenmişlerdir." dedi.
Mahkeme Başkanı Dik'in, darbe teşebbüsünü kimin yaptığına ilişkin sorusunu Ilgaz, "Bu darbe teşebbüsünün içinde bir sürü unsur var. FETÖ'cüler var artık, söylemeye gerek yok. Ama yönlendiren kimler?" şeklinde yanıtladı.
Duruşmaya daha sonra öğle arası verildi.
- Şehit annesinin tepkisi
Sanıklardan Deniz Aydın'ın avukatlarından Ceyhan Mumcu müvekkilinin tahliyesini talep ederken, darbe girişimi sırasında şehit edilen Astsubay Ziya Dağdaş'ın müşteki sıralarında bulunan annesi ayağa kalkarak, "Ziyamı kim öldürdü? Bir de gülüyorlar? Bir de sırıtıyorlar? Kim öldürdü, Genelkurmay önünde? Hikaye anlatmayın. Ben mi öldürdüm 250 kişiyi?" diye konuştu. Fenalaşan kadın, görevliler eşliğinde dışarı çıkarıldı.
Avukat Mumcu'ya bir başka müşteki de "Uğur Mumcu'yu da bunlar öldürdü." diye seslendi.
Kaynak: AA
Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesinde görülen duruşmaya, sanıklar ve avukatları ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanlığı ve AK Parti'nin de aralarında bulunduğu müştekilerin avukatları ve bazı müştekiler katıldı.
Duruşmada önce olay tarihinde yarbay rütbesiyle Genelkurmay Destek Grup Komutanlığı yapan ve iddianamede darbeci Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelinin karargahı işgal etmesinden sonra darbecilerce derdest edilmeden serbestçe dolaştığı, girişimi öğrendiği halde engellemeye yönelik çaba göstermediği, sabahleyin ise teçhizatlı ve silahlı olarak karargahın dış güvenliğini sağladığı belirtilen sanık Deniz Aydın'ın savunması alındı.
Aydın, mesleki geçmişinden bahsettikten sonra "Eli kanlı vatan hainlerinden oluşan FETÖ ile herhangi bir bağlantım asla olmadı. Çizgim daima Atatürk ve ilkeleri oldu." şeklindeki iddiasını paylaştı.
Genelkurmay Destek Grup Komutanlığına 11 Temmuz 2016'da katıldığını, 15 Temmuz akşamı ve gecesi Tabur Komutanı Yarbay Hasan Yücel ile hizmet faaliyetlerinin işleyişini öğrenmek üzere kışlada intibak eğitiminde olduğunu söyleyen Aydın, "Darbe veya ihanet maksadıyla kışlada bulunmuyordum. Olaylar sırasında emir komuta yetkim yoktu, kışlayı ve çevreyi tanımıyordum. Bir kısım sanıklar gibi başka birliğe gitmedim, sivil halkla karşı karşıya gelmedim, kimseye emir vermedim." diye konuştu.
Aydın, iddianamede saat 21.22'den önce karargahta serbestçe dolaştığının belirtildiğini anımsatarak, bu saatten önce karargahta dolaştığı sürenin toplam 3 dakika olduğunu savundu.
"Darbe girişimini öğrendiğim halde bunu engellemeye çalışmadığım doğru değildir." diyen Aydın, olaylar başlamadan önce Genelkurmay binası dışında Albay Cengiz Aydın ve Yarbay Hasan Yücel ile Genelkurmay İkinci Başkanının çıkışını beklediklerini, zira emir gereği Genelkurmay Başkanı ve İkinci Başkanı kışladan ayrılmadan kendilerinin de terk edemediğini dile getirdi.
Çıkışın gecikmesi üzerine Aydın ve Yücel'in içeri yöneldiğini, kendisinin de onları takip ettiğini anlatan Aydın, şöyle devam etti:
"Yücel, 'Beni takip edin.' dedi. Görüntü izleme odasına geldik. Burayı ilk defa o anda görmüştüm. Odada birçok ekran ve bölünmüş ekranlarda bina içerisindeki koridorları gösteren 300'e yakın görüntü vardı. İçeride bir uzman çavuş vardı, sonra bir üsteğmen geldi. Albay Aydın odada telefonla konuşuyordu, tatbikat yapılacağı bilgisini duydum. Ekranlardan gördüğüm kadarıyla koridorlarda silahlı askerler vardı, koşuşturma devam ediyordu. O anda ne yapılmaya çalışıldığını anlamadım. Şarjım azalmıştı, aileme tatbikat olduğunu ve gecikeceğimi bildiren mesaj attım. Bu sıralarda bir askerin silahını bir başka askere doğrulttuğunu gördüm. Albay Cengiz Aydın'ın 'Neden bu tatbikattan haberim yok?' diye bir yerleri aradığını gördüm. Dışarıdan silah ve helikopter sesleri gelmeye başladı. Sonra odaya bir tuğgeneral girdi, Aydın'ın yanına oturdu ve konuştular. Tuğgeneralin, 'Komutanımıza karşı saldırı girişimi olacak. Komutanımızı emniyetli bir yere götürecekler.' dediğini duydum. Sonradan bu generalin Mehmet Partigöç olduğunu öğrendim."
Sanık Aydın, odadan Mehmet Partigöç ve Cengiz Aydın'ın çıktığını, Hasan Yücel, o tarihte üsteğmen olan Fahri Kafkas ve kendisinin de onları takip ettiklerini kaydetti.
Bu kişilerin üst kata çıktığını, sonra kendisi ve Kafkas'a beklemelerinin söylendiğini aktaran Aydın, birkaç dakika sonra aşağı indikleri, binadan çıktıkları ve bir daha karargaha girmediğini ifade etti.
İlerleyen saatlerde Yücel'nin personele koğuşlara gitme emri verdiğini, kendilerinin de tabur binasına geçtiğini öne süren Aydın, adına tahsisli odada ailesiyle telefonda görüştüğünü belirtti.
Aydın, saat 02.00 sıralarında tabur komutanı odasına girdiğini ve televizyondan darbe girişimi olduğunu öğrendiğini savunarak, şu bilgileri verdi:
"Hasan Yücel, bu askerlerin komutanımızı darbecilerden koruduğu yorumunu yaptı. Ben, gece boyu tabur komutanı odasında bekledim. Sabah Yücel'in emriyle açık alanda tüm personel toplandı. Albay Cengiz Aydın beni yanına çağırdı. 'Arkadaşlar maalesef tehdit içeride. Herkes silah ve teçhizat alsın, erleri dışarı alacağız.' dedi. Mehmetçikleri tek tek tahliye ettik. Darbe girişimini öğrendiğim halde bu kalkışmayı engellemeye yönelik çabam olmadığı doğru değil. Ertesi sabah Cengiz Aydın'ın emriyle suça karışanlara yönelik operasyon için silahlı ve teçhizatlı olarak hazırlık yaptım."
Aydın, Hasan Yücel'in 20 Temmuz 2016'da intihar ettiğini söyledi.
- "Tatbikat olabileceğini değerlendirdim, mantıklı göründü"
"Gördüğüm olayların komutanımıza yönelik tehdide karşı emniyet tedbiri olduğunu düşünüyordum." diyen Aydın'a, Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, "İnsanların yere yatırılıp, kelepçelendiğini ekrandan görüyorsun. 29 yıllık askersin, böyle bir tatbikat hiç gördün mü?" sorusunu yöneltti. Aydın, "Daha önce kışlaların korunmasına yönelik tatbikatları icra eden biriyim. Bunun tatbikat olabileceğini değerlendirdim, mantıklı göründü. Saat 02.00'den sonra Yarbay Yücel, Genelkurmay Başkanlığına saldırı olup, başkanın güvenli bir yere tahliye olduğunu düşünüyordu. Onun değerlendirmesine saygı duydum." şeklinde yanıt verdi.
Duruşmada daha sonra iddianamede, olay günü saat 19.12'de sanıklar Nahsen Fıstıkçı ve Murat Engin ile karargah binasından giren ve "Cemil Turhan'ın müdürlüğünü yaptığı general-amiral şubesinde, YAŞ toplantısı adı altında darbe girişimi öncesi örgütün atama listesindeki personelin durumu ile ilgili değerlendirme toplantısına katıldığı" belirtilen ve ByLock kullandığına yer verilen Emrah Ilgaz savunma yaptı.
Olay tarihine kadar Deniz Kurmay Subay olan Ilgaz, mesai sonrasında eşi Hatice Ilgaz ile Kızılay'a alışverişe gittikleri ve yemek yediklerini anlattı.
Daha sonra Mehmet Partigöç'ün emriyle saat 20.00'de düzenlenen YAŞ prova toplantısına katılmak üzere karargaha döndüğünü ifade eden Ilgaz, toplantıya, üzerinde çalıştıkları terfi sistemi projesi nedeniyle katıldığını bildirdi. Ilgaz, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Toplantının yapıldığı Çakmak Salonu'na Cemil Turhan geldi, toplantıyı başlattı ve ayrıldı. Yarım saat sonra tekrar gelerek, kendi şubesinden 3-4 kişinin kalmasını, kalanların şubelerine gitmelerini emretti. Ben ve Nahsen Fıstıkçı ayrıldık. Dışarı çıkınca Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelini gördük. Tim komutanı Genelkurmaya yönelik terör saldırısı olacağını, şu andan itibaren Genelkurmayın güvenliğinin ÖKK'da olduğu söyledi. Bu personel, tam teçhizatlı ve uzun namlulu silahlıydı. Bulunduğum yerden ayrılıp, odama gitmek istediysem de başımızdaki ÖKK personeli buna izin vermedi. Bu sırada Kara Kuvvetleri Komutanının makam aracı yanımızdan geçti. Koruma ekibi, bizim bulunduğumuz yerde arabalarını durdurup, yanımıza sığındılar. Çünkü ateş edilmişti. Sonra ÖKK mensuplarınca, Kara Kuvvetleri Komutanının koruma ekibiyle birlikte, silah doğrultulmuş vaziyette, rölyefli duvarın arkasında tutuldum. Sonra yaklaşık 200 metre yürüyerek, pide fırınının önüne, 40-50 rehinenin bulunduğu yere götürüldük. Burada yüzüstü yere yatırıldım, ellerim arkadan bağlandı. Sonra bir ÖKK üniformalı ve rütbeli personeli kaldırdı. Odalarımıza götürülerek, ofislere kilitlendik ve çıkmamamız için tehdit edildik."
Ofisteki televizyonu açınca Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamasından kalkışma olduğunu öğrendiğini savunan Ilgaz, "Eşimi, anne babamı arayarak, iyi olduğumu haber verdim. Sabaha kadar can güvenliğimiz için buradan ayrılmadık." şeklinde konuştu.
Sanık Ilgaz, "O gece boyunca Genelkurmay Başkanlığında tesadüfen bulunan herkes, derdest edilmeden kendi can güvenliklerini alacak şekilde davranmışlardır. Ben de öyle yaptım. Darbenin erkene alınmasıyla olayların ortasında kaldım. Zaten böyle menfur faaliyetin içinde olsam esir alınmam ve geceyi ölüm korkusuyla ofiste geçirmezdim. Bana da bir görev verilirdi." ifadelerini kullandı.
YAŞ prova toplantısında darbe ve atama listesinden bahsedilmediğini ileri süren Ilgaz, dosyadaki ByLock kullandığına ilişkin raporu kabul etmedi. Ilgaz, FETÖ ile bağlantısı olmadığını ve Atatürkçü olarak yetiştirildiğini iddia etti.
Ilgaz, müşteki avukatlarından Süleyman Ayhan'ın, "Darbecilerin seni serbest bırakmaları, onlardan olduğun için olabilir mi?" şeklindeki sorusu üzerine, "Saat 21.25'ten 23.17'ye kadar çökertilmiş ve üzerimize silah doğrultulmuş vaziyette bekletildik. O iki saat içinde iş birlikçileri çoktan öğrenmişlerdir." dedi.
Mahkeme Başkanı Dik'in, darbe teşebbüsünü kimin yaptığına ilişkin sorusunu Ilgaz, "Bu darbe teşebbüsünün içinde bir sürü unsur var. FETÖ'cüler var artık, söylemeye gerek yok. Ama yönlendiren kimler?" şeklinde yanıtladı.
Duruşmaya daha sonra öğle arası verildi.
- Şehit annesinin tepkisi
Sanıklardan Deniz Aydın'ın avukatlarından Ceyhan Mumcu müvekkilinin tahliyesini talep ederken, darbe girişimi sırasında şehit edilen Astsubay Ziya Dağdaş'ın müşteki sıralarında bulunan annesi ayağa kalkarak, "Ziyamı kim öldürdü? Bir de gülüyorlar? Bir de sırıtıyorlar? Kim öldürdü, Genelkurmay önünde? Hikaye anlatmayın. Ben mi öldürdüm 250 kişiyi?" diye konuştu. Fenalaşan kadın, görevliler eşliğinde dışarı çıkarıldı.
Avukat Mumcu'ya bir başka müşteki de "Uğur Mumcu'yu da bunlar öldürdü." diye seslendi.