ANALİZ - Katalan Usulü 'Harakiri'
Carles Puigdemont, referandum yapılsa da engellense de kazanacaklarını söyleyen yardımcısı Oriol Junqueras’a kayıtsız şartsız inandığını, bu nedenle onurlu bir samuray gibi “harakiri” yapmaya hazır olduğunu söylemişti Puigdemont’un inatçı ve eksantrik karakteri, özerklik statülerine ve yasalardan kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı davranan özerk toplulukları hizaya getirmek için öngörülmüş olan, anayasanın 155. maddesinin ilk defa uygulanmasına yol açtı Puigdemont ve yardımcısı Junqueras’la özerk hükümetin 11 bakanı görevlerinden alındı. Özerk parlamento 21 Aralık’ta erken seçime gidilmek üzere feshedildi. Rajoy hükümeti erken seçimlerden çıkacak özerk hükümetin devralmasına kadar Katalunya’yı merkezden yönetecek
İSTANBUL -AKIN ÖZÇER- İspanya’nın büyük gazetelerinden El Mundo ayrılıkçı Katalanların anayasaya aykırı 1 Ekim referandumu arifesinde David Torres’in imzasıyla “Harakiri a la Catalana” (Katalan usulü harakiri) başlıklı bir analiz yayımlamıştı. Torres bu analizinde, Generalitat (özerk hükümet) Başkanı Carles Puigdemont’un, referandum yapılsa da engellense de kazanacaklarını söyleyen yardımcısı ve tarihi Katalunya Cumhuriyetçi Solu’nun (Esquerra Republicana de Catalunya-ERC) lideri Oriol Junqueras’a kayıtsız şartsız inandığını, bu nedenle onurlu bir samuray gibi “harakiri” yapmaya hazır olduğunu yazmıştı.
Kabul etmek gerekir ki Puigdemont’un (sadece 78 anayasasına değil, aynı zamanda uluslararası hukuka da aykırı olduğunun altını konuyla ilgili yazılarımızda çizdiğimiz) bir oto-determinasyon (kendi geleceğini belirleme) referandumu yapmaya kalkışması siyasi bir intihar anlamına geliyordu. Junqueras’ın söylediğinin aksine, yapılabilse bile böyle bir referandum hiçbir zaman hukuki geçerlik kazanmayacaktı. Ayrıca bu yasadışı referanduma dayanarak bağımsızlık ilan etmeye kalkışırsa, sadece 78 anayasasının ayrılıkçı girişimlere karşı emniyet supabı olarak öngördüğü 155. maddesi uyarınca, anayasal düzenin yeniden sağlanması amacıyla devletin “gerekli önlemleri” almasını tetiklemeyecek, aynı zamanda Ceza Kanunu’nun 30 yıla kadar ağır hapis cezası öngören “devlete karşı isyan” (rebelión) suçunu düzenleyen 472. maddesi bağlamında yargılanmasının yolunu da açacaktı.
Ne var ki 1992 Barselona Olimpiyat Oyunları sırasında ayrılıkçıların düzenlediği “Catalonia is not Spain” kampanyası çerçevesinde kamu düzenine aykırı eylemlere katıldığı için yargıç Baltasar Garzón tarafından kısa süreli hapis cezasına mahkûm edilen Puigdi, düşüncelerini eyleme geçirmekten çekinmeyen, kendisini frenleyemeyen, eksantrik bir kişiliğe sahip. Javier Oms, El Mundo’nun 28 Ekim tarihli nüshasında yayımlanan “İntihar misyonu için parmakla seçilmiş olan Carles Puigdemont” başlıklı yazısında, ortağı Junqueras’ın partisinden ismini vermediği bir yetkilinin Puigdi için “Bağımsızlığa onun kadar inanan biri olmasa, buraya kadar gelemezdik” dediğini aktarıyor. Bu açıklama oldukça tuhaf. Çünkü ERC öteden beri bağımsızlık yanlısı bir parti; Puigdi ise uzun yıllar özerkliği savunmuş CiU’nun (Convergència i Unió) şimdilerde PdeCat adını almış olan kanadı içinde yer almış bir politikacı.
- 155. maddeyi işleten politikacı
Javier Oms’un atıfta bulunduğumuz yazısında betimlediği Puigdemont’un inatçı ve eksantrik karakteri, özerklik statülerine ve yasalardan kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı davranan özerk toplulukları hizaya getirmek için öngörülmüş olan, anayasanın 155. maddesinin ilk defa uygulanmasına yol açtı. Konuyla ilgili “Katalanların ‘sanal’ bağımsızlığı” başlığını taşıyan geçen yazımızın “Bundan sonra ne olur?” alt başlıklı bölümünde belirttiğimiz gibi, Rajoy hükümeti, ana muhalefetteki Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ve Katalan liberal Ciutadans’la birlikte, bu maddeyi hayata geçiren bir yol haritası belirledi.
Bu yol haritasının ilk adımı olarak, Puigdemont ve yardımcısı Junqueras’la özerk hükümetin 11 bakanı görevlerinden alındı. Puigdemont’un yerine Başbakan Yardımcısı Soraya Sáenz de Santamaría başkanlığında bir heyet atandı. Ayrıca yine geçen yazımızda belirtmiş olduğumuz gibi, özerk parlamento 21 Aralık’ta erken seçime gidilmek üzere feshedildi. Rajoy hükümeti erken seçimlerden çıkacak özerk hükümetin devralmasına kadar Katalunya’yı merkezden yönetecek. Yenisi seçilene kadar özerk parlamento görevde kalacak. Ama faaliyetleri Senato tarafından anayasaya ve Katalan Özerklik Statüsü’ne (Estatut) uygunluğu bakımından denetim altında tutulacak.
Özetle aktardığım tüm bu önlemler, Başbakan Rajoy’un da altını çizdiği gibi, Katalunya’nın Özerklikler Devleti’nin anayasasına uygun şekilde yönetilmesini sağlamayı amaçlıyor. 78 Anayasası 2., 143., 147. ve izleyen maddelerinde özerkliği ve özerklik statülerini güvence altına aldığı için, medyamızda bazen yanlışlıkla ifade edildiği gibi, Katalunya’nın özerkliğinin “iptal” ya da “feshedilmesi” hukuken mümkün değil.
Kabul etmek gerekir ki yol haritasının amacına ulaşması, başka bir deyişle Katalunya’nın anayasadan ve yasadan kaynaklanan yükümlülüklerini zorla yerine getirmesinin sağlanması için, ilk aşamada, 21 Aralık’taki erken seçimlerde, bağımsızlık yanlısı siyasi partilerin özerk parlamentodaki sandalyelerin çoğunluğunu kazanmamaları gerekiyor. Bunun ne kadar mümkün olduğu hususunda fikir sahibi olabilmek için konuya daha yakından bakmakta yarar var.
- Bağımsızlıkçı partiler yeniden salt çoğunluğa ulaşabilir mi?
Bu soruya yanıt verebilmek için, yol haritasının Senato’da onaylanmasına bağımsızlık ilan ederek yanıt veren bağımsızlık yanlısı siyasi partilerin, 21 Aralık’ta erken seçime gitmeyi kabul ettiklerini varsaymak gerekiyor. Ama Madrid’in kararlarının kendilerini bağlamadığını söylemeye devam eden Puigdemont ve arkadaşlarının, Katalunya Seçilmişler Meclisi (Asamblea de Electos de Cataluña- AECAT) gibi paralel bir parlamento oluşturarak, devlete isyanı daha ileri düzeye taşımaları ve sorunu derinleştirmeleri olasılığı da var.
Aslında 2015’te yapılan seçimlerde, bağımsızlıkçı üç siyasi parti, “Evet Cephesi”ni (Junts pel Sí) oluşturan ERC ve PdeCat ile radikal solcu Halk Birliği Adaylığı (CUP), kullanılan oyların (yüzde 47,7) değil, seçim sistemi nedeniyle sandalyelerin (72/135) salt çoğunluğunu almış ve bir araya gelerek devlete karşı isyanı başlatmışlardı. O seçimlerde katılım yüzde 77 civarında kalmış, kullanılan oyların yaklaşık yüzde 24’ü çekimser veya geçersiz çıkmıştı. La Razón’da yayımlanan “Yüzde 20 adına” başlıklı analiz, kayıtlı seçmen sayısı esas alındığında, bağımsızlık yanlısı üç partinin oyunun yüzde 35,7 olduğunu vurguluyor. Aynı analiz, ayrıca NC Report’un La Razón için yaptığı ankete göre, bu oranın şimdi yüzde 30,1’e kadar gerilediğine işaret ediyor.
2015’te çekimser kalan yüzde 24’ün belki önemli bir bölümünün, bu krizin hangi boyutlara vardığını gördükten sonra sandığa gitme ve bağımsızlığa karşı oy kullanma olasılığı yüksek. Hesaba katılması gereken bir başka olasılık da Devlet Başsavcısı’nın bağımsızlık ilanında rol almış olan siyasetçilere açacağı dava.
- Başsavcılığın iddianamesi
Bu yazıyı kaleme aldığımız sırada, Devlet Başsavcılığı’nın (Fiscalía General del Estado) bağımsızlık yanlısı politikacılarla ilgili olarak hazırlamakta olduğu iddianame hakkında bazı bilgiler açıklanmıştı. Buna göre Puigdemont, yardımcısı Junqueras ve 11 bakan arkadaşı, özerk parlamento Başkanı Carme Forcadell ile bağımsızlık ilanını gündeme alan Başkanlık Divanı üyeleri hakkında Ceza Kanunu’nun söz konusu 472. maddesi çerçevesinde dava açılması kesinleşti. Suç isnat olunan siyasetçilerin dokunulmazlık durumları dikkate alınarak, davalar Yüksek Mahkeme (Yargıtay) ve devlete karşı işlenen suçlarda özel yetkili Audiencia Nacional’de görülecek.
Erken seçimlere gitmek üzere feshedilmiş olan özerk parlamentonun Başkanı Forcadell ile Başkanlık Divanı üyeleri Lluís Guinó, Anna Simó ve Ramona Barrufet dokunulmazlık zırhından yararlanmaya devam ediyor. Görevlerinden alındıkları için, Puigdemont ile bakan arkadaşlarının dokunulmazlığı ise düşmüş durumda. Onların davası Audiencia Nacional’de görülecek. Dava, devlete karşı ayaklanma suçuna iştirak eden herkes hakkında açılacağı için, özerk parlamentoda bağımsızlık lehine oy kullanmış olan 70 parlamenteri kapsaması da söz konusu olabilir.
Bu bağlamda altının çizilmesi gereken husus, başsavcılığın suçun niteliği ve tekrarlanması riskini göz önüne alarak birçok sanık hakkında tutuklama talep edecek olması. Bütün bunları önümüzdeki süreçte, hatta belki bu yazı yayında kaldığı süre içinde görme olasılığı var.
Kabul etmek gerekir ki çok sayıda politikacının tutuklu yargılanması, 21 Aralık seçimlerini bağımsızlıkçı cephe aleyhine etkileyebilir. Bu nedenle Katalunya’da önümüzdeki dönemde neler olabileceğini şimdiden kestirmek kolay değil. Ama kuşku yok ki Katalunya İspanya’dan ayrılarak bağımsız bir devlet olamayacak.
["İspanya Siyasi Tarihinde Bask Milliyetçiliği" ve "Çoğul İspanya: Anayasal Sistemi ve Terörle Mücadele Modeli" kitaplarının yazarı olan Akın Özçer 1979-2006 yılları arasında, sonuncusu Lyon Başkonsolosluğu olmak üzere, Dışişleri Bakanlığı'nda çeşitli görevlerde bulunmuştur]
Kaynak: AA
Kabul etmek gerekir ki Puigdemont’un (sadece 78 anayasasına değil, aynı zamanda uluslararası hukuka da aykırı olduğunun altını konuyla ilgili yazılarımızda çizdiğimiz) bir oto-determinasyon (kendi geleceğini belirleme) referandumu yapmaya kalkışması siyasi bir intihar anlamına geliyordu. Junqueras’ın söylediğinin aksine, yapılabilse bile böyle bir referandum hiçbir zaman hukuki geçerlik kazanmayacaktı. Ayrıca bu yasadışı referanduma dayanarak bağımsızlık ilan etmeye kalkışırsa, sadece 78 anayasasının ayrılıkçı girişimlere karşı emniyet supabı olarak öngördüğü 155. maddesi uyarınca, anayasal düzenin yeniden sağlanması amacıyla devletin “gerekli önlemleri” almasını tetiklemeyecek, aynı zamanda Ceza Kanunu’nun 30 yıla kadar ağır hapis cezası öngören “devlete karşı isyan” (rebelión) suçunu düzenleyen 472. maddesi bağlamında yargılanmasının yolunu da açacaktı.
Ne var ki 1992 Barselona Olimpiyat Oyunları sırasında ayrılıkçıların düzenlediği “Catalonia is not Spain” kampanyası çerçevesinde kamu düzenine aykırı eylemlere katıldığı için yargıç Baltasar Garzón tarafından kısa süreli hapis cezasına mahkûm edilen Puigdi, düşüncelerini eyleme geçirmekten çekinmeyen, kendisini frenleyemeyen, eksantrik bir kişiliğe sahip. Javier Oms, El Mundo’nun 28 Ekim tarihli nüshasında yayımlanan “İntihar misyonu için parmakla seçilmiş olan Carles Puigdemont” başlıklı yazısında, ortağı Junqueras’ın partisinden ismini vermediği bir yetkilinin Puigdi için “Bağımsızlığa onun kadar inanan biri olmasa, buraya kadar gelemezdik” dediğini aktarıyor. Bu açıklama oldukça tuhaf. Çünkü ERC öteden beri bağımsızlık yanlısı bir parti; Puigdi ise uzun yıllar özerkliği savunmuş CiU’nun (Convergència i Unió) şimdilerde PdeCat adını almış olan kanadı içinde yer almış bir politikacı.
- 155. maddeyi işleten politikacı
Javier Oms’un atıfta bulunduğumuz yazısında betimlediği Puigdemont’un inatçı ve eksantrik karakteri, özerklik statülerine ve yasalardan kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı davranan özerk toplulukları hizaya getirmek için öngörülmüş olan, anayasanın 155. maddesinin ilk defa uygulanmasına yol açtı. Konuyla ilgili “Katalanların ‘sanal’ bağımsızlığı” başlığını taşıyan geçen yazımızın “Bundan sonra ne olur?” alt başlıklı bölümünde belirttiğimiz gibi, Rajoy hükümeti, ana muhalefetteki Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ve Katalan liberal Ciutadans’la birlikte, bu maddeyi hayata geçiren bir yol haritası belirledi.
Bu yol haritasının ilk adımı olarak, Puigdemont ve yardımcısı Junqueras’la özerk hükümetin 11 bakanı görevlerinden alındı. Puigdemont’un yerine Başbakan Yardımcısı Soraya Sáenz de Santamaría başkanlığında bir heyet atandı. Ayrıca yine geçen yazımızda belirtmiş olduğumuz gibi, özerk parlamento 21 Aralık’ta erken seçime gidilmek üzere feshedildi. Rajoy hükümeti erken seçimlerden çıkacak özerk hükümetin devralmasına kadar Katalunya’yı merkezden yönetecek. Yenisi seçilene kadar özerk parlamento görevde kalacak. Ama faaliyetleri Senato tarafından anayasaya ve Katalan Özerklik Statüsü’ne (Estatut) uygunluğu bakımından denetim altında tutulacak.
Özetle aktardığım tüm bu önlemler, Başbakan Rajoy’un da altını çizdiği gibi, Katalunya’nın Özerklikler Devleti’nin anayasasına uygun şekilde yönetilmesini sağlamayı amaçlıyor. 78 Anayasası 2., 143., 147. ve izleyen maddelerinde özerkliği ve özerklik statülerini güvence altına aldığı için, medyamızda bazen yanlışlıkla ifade edildiği gibi, Katalunya’nın özerkliğinin “iptal” ya da “feshedilmesi” hukuken mümkün değil.
Kabul etmek gerekir ki yol haritasının amacına ulaşması, başka bir deyişle Katalunya’nın anayasadan ve yasadan kaynaklanan yükümlülüklerini zorla yerine getirmesinin sağlanması için, ilk aşamada, 21 Aralık’taki erken seçimlerde, bağımsızlık yanlısı siyasi partilerin özerk parlamentodaki sandalyelerin çoğunluğunu kazanmamaları gerekiyor. Bunun ne kadar mümkün olduğu hususunda fikir sahibi olabilmek için konuya daha yakından bakmakta yarar var.
- Bağımsızlıkçı partiler yeniden salt çoğunluğa ulaşabilir mi?
Bu soruya yanıt verebilmek için, yol haritasının Senato’da onaylanmasına bağımsızlık ilan ederek yanıt veren bağımsızlık yanlısı siyasi partilerin, 21 Aralık’ta erken seçime gitmeyi kabul ettiklerini varsaymak gerekiyor. Ama Madrid’in kararlarının kendilerini bağlamadığını söylemeye devam eden Puigdemont ve arkadaşlarının, Katalunya Seçilmişler Meclisi (Asamblea de Electos de Cataluña- AECAT) gibi paralel bir parlamento oluşturarak, devlete isyanı daha ileri düzeye taşımaları ve sorunu derinleştirmeleri olasılığı da var.
Aslında 2015’te yapılan seçimlerde, bağımsızlıkçı üç siyasi parti, “Evet Cephesi”ni (Junts pel Sí) oluşturan ERC ve PdeCat ile radikal solcu Halk Birliği Adaylığı (CUP), kullanılan oyların (yüzde 47,7) değil, seçim sistemi nedeniyle sandalyelerin (72/135) salt çoğunluğunu almış ve bir araya gelerek devlete karşı isyanı başlatmışlardı. O seçimlerde katılım yüzde 77 civarında kalmış, kullanılan oyların yaklaşık yüzde 24’ü çekimser veya geçersiz çıkmıştı. La Razón’da yayımlanan “Yüzde 20 adına” başlıklı analiz, kayıtlı seçmen sayısı esas alındığında, bağımsızlık yanlısı üç partinin oyunun yüzde 35,7 olduğunu vurguluyor. Aynı analiz, ayrıca NC Report’un La Razón için yaptığı ankete göre, bu oranın şimdi yüzde 30,1’e kadar gerilediğine işaret ediyor.
2015’te çekimser kalan yüzde 24’ün belki önemli bir bölümünün, bu krizin hangi boyutlara vardığını gördükten sonra sandığa gitme ve bağımsızlığa karşı oy kullanma olasılığı yüksek. Hesaba katılması gereken bir başka olasılık da Devlet Başsavcısı’nın bağımsızlık ilanında rol almış olan siyasetçilere açacağı dava.
- Başsavcılığın iddianamesi
Bu yazıyı kaleme aldığımız sırada, Devlet Başsavcılığı’nın (Fiscalía General del Estado) bağımsızlık yanlısı politikacılarla ilgili olarak hazırlamakta olduğu iddianame hakkında bazı bilgiler açıklanmıştı. Buna göre Puigdemont, yardımcısı Junqueras ve 11 bakan arkadaşı, özerk parlamento Başkanı Carme Forcadell ile bağımsızlık ilanını gündeme alan Başkanlık Divanı üyeleri hakkında Ceza Kanunu’nun söz konusu 472. maddesi çerçevesinde dava açılması kesinleşti. Suç isnat olunan siyasetçilerin dokunulmazlık durumları dikkate alınarak, davalar Yüksek Mahkeme (Yargıtay) ve devlete karşı işlenen suçlarda özel yetkili Audiencia Nacional’de görülecek.
Erken seçimlere gitmek üzere feshedilmiş olan özerk parlamentonun Başkanı Forcadell ile Başkanlık Divanı üyeleri Lluís Guinó, Anna Simó ve Ramona Barrufet dokunulmazlık zırhından yararlanmaya devam ediyor. Görevlerinden alındıkları için, Puigdemont ile bakan arkadaşlarının dokunulmazlığı ise düşmüş durumda. Onların davası Audiencia Nacional’de görülecek. Dava, devlete karşı ayaklanma suçuna iştirak eden herkes hakkında açılacağı için, özerk parlamentoda bağımsızlık lehine oy kullanmış olan 70 parlamenteri kapsaması da söz konusu olabilir.
Bu bağlamda altının çizilmesi gereken husus, başsavcılığın suçun niteliği ve tekrarlanması riskini göz önüne alarak birçok sanık hakkında tutuklama talep edecek olması. Bütün bunları önümüzdeki süreçte, hatta belki bu yazı yayında kaldığı süre içinde görme olasılığı var.
Kabul etmek gerekir ki çok sayıda politikacının tutuklu yargılanması, 21 Aralık seçimlerini bağımsızlıkçı cephe aleyhine etkileyebilir. Bu nedenle Katalunya’da önümüzdeki dönemde neler olabileceğini şimdiden kestirmek kolay değil. Ama kuşku yok ki Katalunya İspanya’dan ayrılarak bağımsız bir devlet olamayacak.
["İspanya Siyasi Tarihinde Bask Milliyetçiliği" ve "Çoğul İspanya: Anayasal Sistemi ve Terörle Mücadele Modeli" kitaplarının yazarı olan Akın Özçer 1979-2006 yılları arasında, sonuncusu Lyon Başkonsolosluğu olmak üzere, Dışişleri Bakanlığı'nda çeşitli görevlerde bulunmuştur]