Kartepe Zirvesi

Kültür ve Turizm Bakanı Kurtulmuş: 'Türkiye'nin önündeki temel mesele darbelerle neredeyse eş anlamlı hale gelmiş olan demokrasi tarihinin demokrasi tarafını ağırlaştırarak yola devam etmek, darbe yapacak olan güçlerin bundan sonra hiçbir şekilde aklının ucundan dahi darbe yapmayı geçirmeyeceği bir süreci bir mekanizmayı oluşturmak gerekiyor' 'Birtakım seçilmemiş insanların ister sivil, ister asker, oluşturdukları güç mekanizmasıyla seçilmiş sivil iradenin yerini almaları asla kabul edilemez. Bu anlamda seçilmiş olmayan hiçbir mekanizmanın Türkiye'de demokrasi içerisinde belirleyici, yönetici bir erk olması kabul edilemez' 'Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir darbe dış güçlerin etkisi, tesiri olmadan gerçekleşmez'

Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş, "Türkiye'nin önündeki temel mesele darbelerle neredeyse eş anlamlı hale gelmiş olan demokrasi tarihinin demokrasi tarafını ağırlaştırarak yola devam etmek, darbe yapacak olan güçlerin bundan sonra hiçbir şekilde aklının ucundan dahi darbe yapmayı geçirmeyeceği bir süreci bir mekanizmayı oluşturmak gerekiyor." dedi.

The Green Park Kartepe Otel'de Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen Anadolu Ajansı'nın global iletişim ortağı olduğu Kartepe Zirvesi 2017 "Uluslararası 15 Temmuz ve Darbeler Sempozyumu"nun aynı zamanda onursal başkanı da olan Bakan Kurtulmuş, burada yaptığı konuşmada, zirvenin Türkiye'nin Davos'u olma iddiasıyla başladığını belirterek, inşallah Davos'u geçerek Türkiye'nin önemli bir buluşma noktası haline gelmesi temennisinde bulundu.

Esas meselenin halkların dediği mi yoksa karanlık kapılar arkasındaki güç odaklarının dediği mi olacağı konusu olduğunu ifade eden Kurtulmuş, demokrasi mücadelesinin sözün, kararın, ekonomik ve siyasal kararlar alınmasının bir avuç insanın değil halk kitlelerinin elinde olması anlamına geldiğini kaydetti.

Kurtulmuş, mücadelenin de asırlar içerisinde verildiğini söyleyerek, "Demokrasi mücadelesi sadece çıktığı ülkeleri değil, aynı zamanda bütün insanlığı ve halkları kapsamıştır. Meselenin odak noktası, sözün kararın millette olması ve milletin yegane olabilmesidir. Bu çerçevede demokrasiyle ekonomi arasında son derece yakın ilişki olduğunu biliyoruz. Darbelerin çok sık karşılaşıldığı ülkelerin hemen tamamına yakınının gelişmekte olan ülkeler olduğu ya da az gelişmişler olduğunu düşünürseniz darbelerin nasıl ekonomik gelişmeye de engel olduğunu çok açık bir şekilde görürsünüz." şeklinde konuştu.

- "Ekonomiyle demokrasinin gelişmesi eş zamanlı"

Darbelerle karşılaşan ülkelerin önemli kısmında kişi başına düşen milli gelirin 2 bin doların altında olmasının tesadüf olamayacağını anlatan Kurtulmuş, ekonomiyle demokrasinin gelişmesinin eş zamanlı olduğunu bildirdi.

Kurtulmuş, çıkarlarının önüne bazı unsurlar çıktığını düşünen çevrelerin bu darbe mekanizmasını devreye soktuğunu aktararak, Türkiye'deki demokrasi tarihinin de aslında bir yerde darbeler tarihi olarak görülebileceğine işaret etti.

Türkiye siyasi tarihinden örnekler veren Kurtulmuş, "Türkiye'nin önündeki temel mesele darbelerle neredeyse eş anlamlı hale gelmiş olan demokrasi tarihinin demokrasi tarafını ağırlaştırarak yola devam etmek, darbe yapacak olan güçlerin bundan sonra hiçbir şekilde aklının ucundan dahi darbe yapmayı geçirmeyeceği bir süreci bir mekanizmayı oluşturmak gerekiyor. Türkiye'de çok partili siyasi hayatımız boyunca milletten yana olan birtakım seçkinlere, aristokratlara, zadegana, iç ve dış güçlü merkezlere değil de milletin oyuna, gönlüne ve zihnine güvenen bütün siyasi hareketler Demokrat Parti, Milli Selamet Partisi, AK Parti, Anavatan Partisi bütün siyasi hareketler, hayatları boyunca demokrasinin gelişmesi, millet egemenliğinin güçlenmesi için mücadele vermişler."

- "AK Parti, millet egemenliğinden yana eylemleri ortaya koymaya gayret ediyor"

Bakan Kurtulmuş, siyasi mücadelenin özetinin de bir anlamda milletten yana olanlarla milletin iradesine karşı olanlar şeklinde geliştiğini belirterek, AK Parti'nin de millet egemenliğinden yana olan eylemleri ortaya koymaya gayret ettiğini söyledi.

Türkiye'de siyasi yasakların da darbeler tarihinin bir parçası olduğunu ifade eden Kurtulmuş, Türkiye'de şimdiye kadar 68 siyasi parti kapatıldığını, birçok siyasi adamın yasaklı hale getirildiğini anımsattı.

Kurtulmuş, milleti arkasına alan milli siyaset geleneğinin zorlukları aşarak, bedel ödeyerek yoluna devam ettiğini dile getirerek, şöyle konuştu:

"Dünyada en sağlam demokrasi mücadelesi vermiş milletlerden birisiyiz. Hatta diyebiliriz ki 15 Temmuz'da gösterdiğimiz kararlılık, bunu 16 Temmuz olarak alalım, 16 Temmuz'daki millet direnişinin, şahlanışının altın harflerle tarihe geçmesi Türkiye'ye, Türk halkına, dünya ve demokrasi tarihinde fevkalade yüksek bir ayrıcalık tanımıştır. Demokrasinin devlet millet kaynaşmasının bir göstergesi olması açısından 15 Temmuz'un çok değerli olduğunu ifade etmek isterim."

- "Demokrasi kültürünün yerleştirilmesi için özel bir gayret sarf edilmeli"

Artık 2 temel vazifeleri olduğunu anlatan Kurtulmuş, birincisinin 15 Temmuz'u ortaya koyan ihanet çetesinden yaptıklarının tamamının hesabını, hiçbir sayfasını eksik kalmamak üzere hesabını sormak olduğunu söyledi.

Kurtulmuş, bu hesabı millet adına soracaklarını aktararak, şunları kaydetti:

"(İkincisi) Türkiye'de demokrasiyi kişilerden, partilerden uzak bir şekilde tam manasıyla güçleşmiş bir yapıya kavuşturmaktır. Bu ikisi şu anda Türkiye'yi yöneten kadrolar olarak boynumuzun vazifesidir. Bir daha darbelerle karşılaşmamamız için 5 önemli hususu sizlerle paylaşmak istiyorum. Birincisi, bu kadar bedel ödemiş bir millet olarak hala demokrasi kültürünün tam manasıyla yerleştiğini söylememiz mümkün değildir. Demokrasi kültürünün yerleşmesi için üniversitelerimiz, araştırma merkezlerimiz, siyasi partilerimiz ve ilgili bütün sivil toplum kuruluşlarımız demokrasi kültürünün yerleştirilmesi için özel bir gayret sarf etmelidir."

Türkiye'deki darbelerde asker ve sivil iş birliğinden bahseden Kurtulmuş, bu sivil zihnin demokratikleşmesinin Türkiye'de demokrasinin önündeki en önemli mesele olduğunu söyledi.

Kurtulmuş, yönetim erkinde hem sorumlulukların hem de yetkilerin sadece sivillerin elinde olmasının ikinci önemli husus olduğunu anlatarak, "Sivil hesap veriyor. Milletten oy alıyor, millet istemezse değiştiriyor. Birtakım seçilmemiş insanların ister sivil, ister asker, oluşturdukları güç mekanizmasıyla seçilmiş sivil iradenin yerini almaları asla kabul edilemez. Bu anlamda seçilmiş olmayan hiçbir mekanizmanın Türkiye'de demokrasi içerisinde belirleyici, yönetici bir erk olması kabul edilemez. Bugün hala bu tür unsurların olduğunu bildiğim için bunları söylüyorum. Bu anlamda bu unsurların da artık yönetim erkini hiçbir şekilde etkileyemeyecek şekilde kenara alınması Türkiye'nin geleceği bakımından önemlidir. " diye konuştu.

- "Devlet kimsenin babasının malı değildir"

Kurtulmuş, askeri bürokrasinin ayrıcalıktan arındırılmasının üçüncü önemli husus olduğunu belirterek, 15 Temmuz'dan sonra sivil yönetimle olan ilişkileri düzenleyen adımlar atılmasının ülke için önemli kazanımları olduğunu kaydetti.

Bu anlamda yapılan düzenlemeleri katılımcılara anlatan Kurtulmuş, şimdi bunların TSK'nın yapısını zayıflatmayacak şekilde tam tersine kuvvetlendirecek şekilde bu ilişkinin kurulmasının tamamlanması gerektiğini bildirdi.

Kurtulmuş, böylece askerin kendisine verilen görevi yerine getireceğini dile getirerek, şöyle devam etti:

"Dördüncü temel meselemiz ise devletin ele geçirilmesi mümkün olan bir mekanizma olmaktan çıkarılması. FETÖ darbe teşebbüsü hepimizin gözünü ciddi şekilde açtı. Benim çocukluğumdan beri birileri devleti ele geçirmeye çalıştı. Sağcılar, solcular, dinliler, dinsizler... Birtakım gruplar, sağdan 5, soldan 15 kişi bir araya gelir devleti ele geçirmeye çalışır. Bu vesileyle çoğu birtakım darbe teşebbüsleri ortaya çıkmıştır. Nice kadro hareketleri milletten ayrı devletin içinde örgütlenmeye çalışmış ve devleti ele geçirme gayreti içinde olmuştur. FETÖ bunların içinde en sonuncusudur ama maalesef yıllar içinde devletin içinde yapılandığı için en fazla güç toplayanı, en fazla kilit noktalara adam koyanıdır. Esas mesele devleti ele geçirmek değil, devletin milletin hizmetinde olan bir mekanizma olduğunun güçlendirilmesidir. Devlet kimsenin babasının malı değildir."

Devletin herhangi bir grubun eline geçecek kurum olamayacağını belirten Kurtulmuş, bunun için devletin liyakat, ehliyet ve millete sadakat prensipleri çerçevesinde devlet bürokrasisinin güçlendirilmesinin boyunlarının borcu olduğunu aktardı.

Kurtulmuş, son olarak Yunanistan, İspanya, Latin Amerika, Mısır, Türkiye ve diğer ülkelerdeki darbelerin arkasında çok önemli nedenlerden birisinin de millet çoğunluğunun, siyaset ve ekonomi alanında, yönetim ve karar süreçlerinin dışında tutulması olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Ekonomik gelişmelerden milletin pay alamaması, bu karar süreçlerinin dışında tutulması, siyasetin de karar mekanizmalarının içinde yer alamaması. Dolayısıyla bu toplumların her birisine baktığınız zaman tamamında bu nedenden kaynaklanan büyük bir huzursuzluk, bu huzursuzluğun ortaya koymuş olduğu siyasi türbülanslar ve bu siyasi türbülansları kullanıp, mazeret üreten birtakım iç ve dış çevrelerin ortaya koymuş olduğu emeller ve hedefler... Bütün bunların hepsi Türkiye önünde ciddi çalışma döneminin olduğunu gösteriyor. 'Çok şükür FETÖ'den kurtulduk.' diyerek bir kenarda oturamayız. Bundan sonraki süreçlerde bu söylediğim 5 alanda da gücümüzü kurumsal hale getirerek, sadece partilerin, siyasal aktörlerin gücü olarak değil kurumsal hale getirerek bir daha bu memlekette darbenin olmayacağı toplum haline gelmek mecburiyetindeyiz. Türkiye'nin bu birikime ciddi bir şekilde sahip olduğunu da hepimiz biliyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir darbe dış güçlerin etkisi, tesiri olmadan gerçekleşmez. Daha fazla söyletmeyin. Sadece Türkiye'de değil, bütün bu ülkelerdeki darbelerin hepsinde birtakım içerideki karanlık odaklar vardır ama dışarıdan da kirli, pasaklı, pis ellerin maşaları vasıtasıyla var olduğunu biliyoruz. Bunun için önemli hususlardan birisi beşi altı yapalım, hangi siyasi görüşe sahip olursak olalım, her birimizin milli bağımsızlığımızı, milli kültürel bağımsızlığımızı, milli ekonomik ve teknolojik bağımsızlığımızı önemseyerek gerçekten dışarısının ülkemizin içerisine parmak sokamayacak kadar güçlü bir yapıyı içeride tesis etmek durumundayız."
Kaynak: AA