Daha Elverişli Bir Eğitim İçin 'Büyükaile' Modeli

Sakarya Üniversitesi tarafından geliştirilen ‘BüyükAile’ modeli Sakarya’da pilot uygulama olarak başladı. Yetkililer, bu yeni modelin öğrenciye çok faydalı olacağını belirtti. Sakarya Üniversitesi Rektörü Muzaffer Elmas konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Dünyanın uygulamaya çalıştığı, Türkiye’de de değişik adımlarda uygulanmaya çalışılan sisteme bir örnek teşkil edecek” dedi.

Daha Elverişli Bir Eğitim İçin 'Büyükaile' Modeli
Eğitim ve öğretimde yapılan köklü değişiklikler sonucu, yeni sistem için gerek hükümet gerekse akademisyenler çeşitli adımlar atmak için çaba gösteriyor. Yeni eğitim sistemi konusunda Sakarya Üniversitesi bir ilke imza atarak ‘BüyükAile’ modelini oluşturdu. Model’de okul öncesi eğitim gören minik öğrenciler kendini zihinsel, bedensel ve becerilerine yönelik olan eğitimlerini açılan sınıflarda görüyor. Öğrenciler bu sınıflarda birçok beceri elde ederken, yaşarken yapması gereken ahlaki değerleri de içine alarak sıfırdan öğrenerek başlayacak. Sakarya’da pilot uygulamaya başlayan model için yetkililer öğrenciye çok faydalı olacağını belirtiyorlar.

“Sisteme bir örnek teşkil edecek”

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Rektörü Muzaffer Elmas, “Bu proje aslında Türkiye’de yapılmakta olan projeleri birleştiren bir proje adıyla birlikte hem aileleri, hem öğretmenleri, hem öğrencileri, hem bunların gelişimlerini, bilişimlerini, her şeyi içerisine kattığımız bir model. Bu modelin esasında öğrencilerin gelişimlerini; ruhsal, sosyolojik, psikolojik bilgi bakımından her türlü gelişmelerini anında izleyip paydaşlar ile birlikte değerlendirip bunun geri bildirimlerini tekrar eğitim-öğretim sürecini yürütme, sonra kademelerden sonra okul öncesinden başlayıp ilk, orta, lise ve üniversite kademelerine geçişlerde de bu değerlendirmeleri de kullanarak aslında Dünya’da ki bugün evrensel yaklaşımlara uygun bir modeli başlatmış olduk. Bu model de şuanda birinci aşaması tamamlandı, eğitimler kısmı. Bundan sonra öğrenciler ile birlikte, öğrencilerin gelişimini her alanda dikkate alacak süreç başlayacak. Sonrasında yaygınlaşacak, ülkemiz için çok tartışılan süreçlere önemli bir katkısı olacağını düşünüyoruz. Öğrencileri erkenden yönlendirme gerek mesleki, gerek akademik alana hangisiyse bunlarla ilgili eğilimlerini anında izlemek, bunlarla ilgili aileleriyle paylaşıp yol gösterme şeklinde olacak. Bugün Dünya’nın uygulamaya çalıştığı, Türkiye’de de değişik adımlarda uygulanmaya çalışılan sisteme bir örnek teşkil edecek" dedi.



“Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarında uygulanmasını arzu etmekteyiz”

Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Firdevs Karahan, “Bizim burada ki amacımız Sakarya Üniversitesi bünyesinde kalite ve akreditasyon çalışmalarımızın yine ilköğretim ve anasınıfından başlayarak, ilköğretim, orta ve lise öğretimimize de yansıtmak. Bu kalite çalışmalarımız çerçevesinde öğrencilerimizin ilk günden itibaren, okulumuza adım attıkları günden itibaren bireysel özelliklerini tespit edip sonrasında eğitim-öğretim süreçleri içerisinde de günlük davranışlarını geliştirdiğimiz yazılım çerçevesinde tek tek takip etmek. Olası dalgalanmaları velilerimiz ile paylaşmak, öğretmenlerimiz ile neler yapılabileceğini anında ve kısa vadede çözmeye gayret etmek. Geliştirdiğimiz yazılım ile beraber öğrencilerimizin her tür bireysel özelliklerini takip etme şansımız var, bu çerçevede öğretmenlerimize de eğitimler veriyoruz, materyallerimizi geliştiriyoruz, öğretmenlerimizin sınıf içi uygulamalarını takip ediyoruz. 15 günde bir yaptığımız düzenli toplantılarla aksayan yönlerini anında tespit edip çözüm üretmeye gayret ediyoruz. Bu modelin umarım milletimize ve milli eğitimimize faydalı bir model olmasını arzu etmekteyiz. Geliştirdiğimiz materyal, öğretmen eğitimi ayağı ve yazılım ayağı ile beraber bir bütün olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın okullarında uygulanmasını arzu etmekteyiz" diye konuştu.



“Öğrenme esnekliğine de ihtiyaç var”

SAÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Mustafa Koç ise yaptığı açıklamada, “Model aslında esnekliğe dayalı, bu kavram zaten artık dünyada birçok alanla ilişkilendirilmiş. Mesela bilinçsel esneklik, baş etme esnekliği gibi. Öğrenme esnekliğine de ihtiyaç var. Yani her öğrencinin bir öğrenme tarzı, stili var. Fakat biz bu öğrenme stilini bilmeden klasik anlayış ile öğrenciyi belki sadece dinleyerek öğretmeye veya sadece yaparak öğretmeye, görerek öğretmeye zorluyoruz. Ama aslında öğrencinin bu üç öğrenmeye yaklaşımını da kullanabileceği bir ortama ihtiyacı var ve bir ayarlamaya ihtiyacı var, daha doğrusu ortam düzenlemeye ihtiyaç var. Biz öğrencinin bilinçsel, duygusal düzeyi, psikolojik, sosyal destek sistemleri, gelişimsel süreçte yaşadığı herhangi bir eksiklik veya zorluk var mı, öğrenme güçlüğü var mı konularının tümünü belirliyoruz, güçlü olan yönlerini koruyabilecek, eksik olan yönlerini tamamlayabilecek ve zayıf olan yönlerini geliştirebilecek etkinlikler hazırlıyoruz sınıf içi, sınıf dışı ve ailede" şeklinde konuştu.



“60 öğrenci bu sisteme entegre olmuş durumda”

Koç sözlerinin devamında, “Üç sınıf okul öncesinde ve üç sınıf ise ilkokul birinci sınıfta şuanda proje sınıfı olarak dizayn edildi ve uygulamaya başlanıldı. Okul öncesinde anaokulu dediğimiz yani 6 yaş kısmında 60 öğrenci ve ilkokul birinci sınıf 7 yaş kısmında ise 60 öğrenci bu sisteme entegre olmuş durumda. Aynı zamanda aileleri de sisteme entegre etme ile ilgili bir bilişim altyapısı oluşturuluyor. Ve ailelerinde çocukları ile ilgili yapacağı davranışsal gözlemler formları oluşturulmuş aileye bir kullanıcı adı ve şifre veriliyor. Aile o şifre ve kullanıcı adı ile sisteme girdikten sonra öğrenci ile ilgili davranışsal gözlemleri yapıyor ve o yapmış olduğu gözlem sonuçları anında bizim sisteme düşüyor. Ve bizde orada aileye gerekli bilgilendirmeleri yapıyoruz anında. Bizim istediğimiz en büyük şey; okul öncesini, ilk ve ortaokulu biz iyi insan yetiştirme ile ilgili potansiyellere sahip çocuklar da yetiştirirsek ve o anlamda biz kendimizi ayarlar, yeniden revize edersek lise zaten üniversiteye hazırlık dediğimiz bir dönemdir, bütün bu özellikler ile kendini tanıyan, sahip olduğu gücü, yetenekleri aidet duygusuyla birlikte bilen, sınırlarını ve haddini bilen çocuklar oluşursa bu süreçte ister istemez lise zamanında çocuğunuza siz git ders çalış, test çöz demeniz gerekmez artık o çocuk ona hazır hale gelecek. En büyük eksikliğimiz bu bizim" ifadelerini kullandı.
Kaynak: İHA