17. Yılında 17 Ağustos Depremi Unutulmadı
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şubesi, 17 Ağustos Depreminin 17. yılı dolayısıyla deprem fotoğrafları sergisi açtı.
CHP Adana milletvekilleri Zülfikar İnönü Tümer ve Aydın Uslupehlivan, Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Ramazan Akyürek, TMMOB Adana İKK Temsilcisi Ali Kuzu, Şube Yönetim Kurulu Üyeleri Suphi Civelek, Zekeriya Turanbayburt ve A.Berdan Dinçyürek ve İMO üyelerinin katıldığı sergide açıklama yapan İMO Adana Şube Başkanı H.Çağdaş Kaya, 17 Ağustos 1999 tarihinde Doğu Marmara’da, büyüklüğü 7,4 olan ve yaklaşık olarak 45-50 saniye devam eden depremle son yüzyılın en büyük felaketlerinden birinin yaşandığını vurguladı.
Depremin, binlerce insanın ölümüne, sakat kalmasına, yaralanmasına, evsiz kalmasına neden olduğunu vurgulayan Kaya,yaklaşık 16 milyon insanın, depremden değişik düzeylerde etkilendiğini, 17 Ağustos depreminin gerek büyüklük, gerek etkilediği alanın genişliği, gerekse sebep olduğu can ve mal kayıpları açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden biri olduğunu söyledi.
Ders çıkarılmadı
1999 yılında, 17 Ağustos’ta Kocaeli ve 12 Kasım’da Düzce’de meydana gelen depremlerle, yapı üretim sürecindeki eksiklikler, mevcut yapıların durumu ve ülkemizin kentleşme ile ilgili politikaları, afete hazırlık konusu ve ilgili mevzuatlar olmak üzere geniş bir yelpazede ortaya çıkan yetersizlikler ve hataların açıkça gözler önüne serildiğini ifade eden Kaya, “Ama ne yazıktır ki, 1999 depremlerinin ortaya çıkardığı ağır bedellerden yeterli ölçüde ders çıkarılmadığı, 2011 Yılında yaşamış olduğumuz Van depreminin acı yüzüyle bir kez daha anlaşılmıştır. Türkiye çok sık deprem yaşayan ve bu depremlerde can ve mal kayıpları veren bir deprem ülkesidir.Ülke topraklarının yüzde 66’sı, 1. ve 2. derecede deprem bölgesinde yer almakta, ülke nüfusunun yüzde 70’i ve büyük sanayi tesislerinin yüzde 75’i deprem tehlikesi altında bulunmaktadır” dedi.
“Elbette, deprem bir doğa olayıdır. Ancak bir doğa olayı olan depremin afete dönüşmesi insan kaynaklı eksiklikler ve hatalar zincirinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır” diye konuşan Kaya, şunları söyledi:
“Gerekli önlemleri almamaktan ya da denetimsizlikten kaynaklanan olumsuzlukları “kader” olarak değerlendirmemek gerekir. Unutulmamalıdır ki, doğa olaylarının afete dönüşmesine neden olan ihmallerin ortadan kaldırılması, akla ve bilime dayalı bir yol izlenmesiyle mümkün olacaktır.Bilimi, planlamayı ve denetimi dışlayan, planlı bir üretim ekonomisi yerine ranta ve spekülasyona dayalı bir ekonomiyi egemen kılan bir anlayışın sonucu olarak kentlerimiz; sağlıksız, deprem güvenliği olmayan ve mühendislik hizmeti almayan bir yapı stoku ile karşı karşıya kalmıştır.Gerek 17 Ağustos Depreminin ortaya çıkardığı gerçekler gerekse diğer depremlerde karşılaştığımız durumlar yapı stokumuzun büyük ölçüde risk taşıdığını, yani deprem güvenliklerinin olmadığını açıklıkla ortaya koymuştur.
Deprem sonrası ortaya çıkan zararları azaltmak için sadece yara sarma anlayışı ile hareket etmek sorunun ana kaynağını ortadan kaldırmamaktadır. Depremlerin yıkıcı etkisini ortadan kaldırmak, vereceği zararları asgari düzeye indirmek, deprem yaşanmadan önce alınacak önlemlerde saklıdır.
Buna rağmen, daha çok rant amaçlı olan kentsel dönüşüm projeleri dışında, deprem kaygısını giderecek adımlar atılamamış, güvenli yaşam sağlanamamıştır. Kaldı ki kentsel dönüşüm projeleri kapsamında TOKİ tarafından üretilen konutlar yapı denetimden muaf tutulmakta, özellikle yoksul ve dar gelirliler için üretilen konutların bir iki sene içerisinde niteliksizliği açığa çıkmaktadır.
17 Ağustos Depreminin üzerinden 17 yıl geçmiş olmasına rağmen kentlerimiz depreme hazır değildir. İnşaat Mühendisleri Odamız, bugüne kadar ülkemizin deprem gerçeğinin bilinmesine yönelik mühendislik eğitiminden, yapı üretim sürecine kadar geniş bir yelpazede görüş ve önerilerini defalarca kamuoyuyla, ilgili idari ve siyasi birimlerle paylaşmıştır. Odamız tarafından konuya ilişkin çeşitli raporlar hazırlanmış, çok sayıda bilimsel-mesleki etkinlikler, meslek içi eğitimler düzenlenmiş, depremin unutulmaması ve depreme yönelik duyarlılığın artırılması amacıyla kitlesel eylemler, yürüyüşler organize edilmiştir.
Ancak son yıllarda iktidarın mesleğimizi ilgilendiren konularda yaptığı değişikliklerle; meslek odalarının üyelerini denetlemesi, sicillerini tutması, mesleki faaliyetlerini kayıt altına alması engellenmiş, meslek odalarının üyeleriyle olan ilişkileri zayıflatılmıştır. Mevzuat ve uygulamaya ilişkin yapılan değişiklikler, yapı üretim sürecini denetimsizliğe mahkum etmiştir.
Adana ve bölgemiz özelinde de sorunlar devam etmektedir. Bölgemizin yapı stokunun problemli olduğunu, imar planlarının bölgenin deprem gerçeğine göre düzenlenmediğini biliyoruz. Yetkililerin bölgemizde alınacak önlemler üzerine duyarlı, planlı bir çalışma yapması acil bir gerekliliktir. Bu çalışmaya katkı vermeye hazır olduğumuz da bilinmelidir.
İnşaat Mühendisleri Odası, yapı üretim süreci tüm eksiklerinden arındırılıncaya kadar, yapı stoku iyileştirilinceye, güvenli ve sağlıklı yapı üretilinceye ve mühendislik hizmeti almadan üretilmiş tek bir yapı kalmayıncaya kadar çalışmalarını ısrarla sürdürmeye devam edecektir.”
Kaynak: İHA
Depremin, binlerce insanın ölümüne, sakat kalmasına, yaralanmasına, evsiz kalmasına neden olduğunu vurgulayan Kaya,yaklaşık 16 milyon insanın, depremden değişik düzeylerde etkilendiğini, 17 Ağustos depreminin gerek büyüklük, gerek etkilediği alanın genişliği, gerekse sebep olduğu can ve mal kayıpları açısından son yüzyılın en büyük depremlerinden biri olduğunu söyledi.
Ders çıkarılmadı
1999 yılında, 17 Ağustos’ta Kocaeli ve 12 Kasım’da Düzce’de meydana gelen depremlerle, yapı üretim sürecindeki eksiklikler, mevcut yapıların durumu ve ülkemizin kentleşme ile ilgili politikaları, afete hazırlık konusu ve ilgili mevzuatlar olmak üzere geniş bir yelpazede ortaya çıkan yetersizlikler ve hataların açıkça gözler önüne serildiğini ifade eden Kaya, “Ama ne yazıktır ki, 1999 depremlerinin ortaya çıkardığı ağır bedellerden yeterli ölçüde ders çıkarılmadığı, 2011 Yılında yaşamış olduğumuz Van depreminin acı yüzüyle bir kez daha anlaşılmıştır. Türkiye çok sık deprem yaşayan ve bu depremlerde can ve mal kayıpları veren bir deprem ülkesidir.Ülke topraklarının yüzde 66’sı, 1. ve 2. derecede deprem bölgesinde yer almakta, ülke nüfusunun yüzde 70’i ve büyük sanayi tesislerinin yüzde 75’i deprem tehlikesi altında bulunmaktadır” dedi.
“Elbette, deprem bir doğa olayıdır. Ancak bir doğa olayı olan depremin afete dönüşmesi insan kaynaklı eksiklikler ve hatalar zincirinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır” diye konuşan Kaya, şunları söyledi:
“Gerekli önlemleri almamaktan ya da denetimsizlikten kaynaklanan olumsuzlukları “kader” olarak değerlendirmemek gerekir. Unutulmamalıdır ki, doğa olaylarının afete dönüşmesine neden olan ihmallerin ortadan kaldırılması, akla ve bilime dayalı bir yol izlenmesiyle mümkün olacaktır.Bilimi, planlamayı ve denetimi dışlayan, planlı bir üretim ekonomisi yerine ranta ve spekülasyona dayalı bir ekonomiyi egemen kılan bir anlayışın sonucu olarak kentlerimiz; sağlıksız, deprem güvenliği olmayan ve mühendislik hizmeti almayan bir yapı stoku ile karşı karşıya kalmıştır.Gerek 17 Ağustos Depreminin ortaya çıkardığı gerçekler gerekse diğer depremlerde karşılaştığımız durumlar yapı stokumuzun büyük ölçüde risk taşıdığını, yani deprem güvenliklerinin olmadığını açıklıkla ortaya koymuştur.
Deprem sonrası ortaya çıkan zararları azaltmak için sadece yara sarma anlayışı ile hareket etmek sorunun ana kaynağını ortadan kaldırmamaktadır. Depremlerin yıkıcı etkisini ortadan kaldırmak, vereceği zararları asgari düzeye indirmek, deprem yaşanmadan önce alınacak önlemlerde saklıdır.
Buna rağmen, daha çok rant amaçlı olan kentsel dönüşüm projeleri dışında, deprem kaygısını giderecek adımlar atılamamış, güvenli yaşam sağlanamamıştır. Kaldı ki kentsel dönüşüm projeleri kapsamında TOKİ tarafından üretilen konutlar yapı denetimden muaf tutulmakta, özellikle yoksul ve dar gelirliler için üretilen konutların bir iki sene içerisinde niteliksizliği açığa çıkmaktadır.
17 Ağustos Depreminin üzerinden 17 yıl geçmiş olmasına rağmen kentlerimiz depreme hazır değildir. İnşaat Mühendisleri Odamız, bugüne kadar ülkemizin deprem gerçeğinin bilinmesine yönelik mühendislik eğitiminden, yapı üretim sürecine kadar geniş bir yelpazede görüş ve önerilerini defalarca kamuoyuyla, ilgili idari ve siyasi birimlerle paylaşmıştır. Odamız tarafından konuya ilişkin çeşitli raporlar hazırlanmış, çok sayıda bilimsel-mesleki etkinlikler, meslek içi eğitimler düzenlenmiş, depremin unutulmaması ve depreme yönelik duyarlılığın artırılması amacıyla kitlesel eylemler, yürüyüşler organize edilmiştir.
Ancak son yıllarda iktidarın mesleğimizi ilgilendiren konularda yaptığı değişikliklerle; meslek odalarının üyelerini denetlemesi, sicillerini tutması, mesleki faaliyetlerini kayıt altına alması engellenmiş, meslek odalarının üyeleriyle olan ilişkileri zayıflatılmıştır. Mevzuat ve uygulamaya ilişkin yapılan değişiklikler, yapı üretim sürecini denetimsizliğe mahkum etmiştir.
Adana ve bölgemiz özelinde de sorunlar devam etmektedir. Bölgemizin yapı stokunun problemli olduğunu, imar planlarının bölgenin deprem gerçeğine göre düzenlenmediğini biliyoruz. Yetkililerin bölgemizde alınacak önlemler üzerine duyarlı, planlı bir çalışma yapması acil bir gerekliliktir. Bu çalışmaya katkı vermeye hazır olduğumuz da bilinmelidir.
İnşaat Mühendisleri Odası, yapı üretim süreci tüm eksiklerinden arındırılıncaya kadar, yapı stoku iyileştirilinceye, güvenli ve sağlıklı yapı üretilinceye ve mühendislik hizmeti almadan üretilmiş tek bir yapı kalmayıncaya kadar çalışmalarını ısrarla sürdürmeye devam edecektir.”