AP'de Suriye Ve Irak'taki Azınlıkların Durumu Görüşüldü
Irak Türkmen Cephesi İngiltere Temsilcisi Abbas: 'Irak'ta Türkmenler, merkezi hükümet, Kürtler, PKK ve DAEŞ arasında kapana kısılmış durumdalar. Uluslararası toplum da DAEŞ'in Türkmenlere karşı yaptığı zulümleri uzun zamandır gözardı ediyor' DAEŞ'in kaçırdığı Ezidi kadınlardan aktivist Taha: 'Dünya nerede? İnsanlık nerede? Neden bu masum insanları kurban veriyoruz? Onlara niçin böyle muamele ediyoruz? Ezidilere yapılan soykırım devam ediyor'
Irak Türkmen Cephesi İngiltere Temsilcisi Sündüz Abbas, Irak Türkmenlerin merkezi hükümet, Kürtler, terör örgütleri PKK ve DAEŞ arasında kapansa kısılmış durumda olduğunu belirterek, 'Uluslararası toplum da DAEŞ'in Türkmenlere karşı yaptığı zulümleri uzun zamandır gözardı ediyor' dedi.
Avrupa Parlamentosu (AP) Sivil Özgürlükler Komitesi'nde 'Irak ve Suriye'de iç savaş ile DAEŞ arasında kalan azınlıkların durumu' konulu oturum düzenlendi.
Oturuma, Irak Türkmen Cephesi İngiltere Temsilcisi Sündüz Abbas, DAEŞ'in kaçırdığı Ezidi aktivist Nadia Murad Basee Taha, Suriyeli Cizvit din adamı Ziad Hilal ve Süryani din adamı Archimandrite Emanuel Youkhana konuşmacı olarak katıldı.
Abbas, sayıları yaklaşık 3 milyon olan ve Irak nüfusunun yüzde 13'ünü oluşturan Türkmenlerin siyasi haklarının reddedildiğini ve sistematik olarak Arap veya Kürt kimliği altında asimile edilmeye çalışıldığını söyledi. 2003'te Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasının ardından Türkmenlerin demokrasi, adalet ve eşitlik görmeyi arzuladığını ancak durumun daha da kötüleştiğini söyleyen Abbas, Türkmenlerin o tarihten sonra sık sık saldırıya maruz kaldıklarını ifade etti.
- 'Asimilasyon ve yıldırma politikalarının uzantısı'
Konuşmasında saldırılara hedef olan Türkmen köyleri ve şehirlerini sayan Abbas, Tuzhurmatu'nun da Kasım 2015 ile Nisan 2016 tarihleri arasında terör örgütü PKK ve Peşmerge güçlerince ağır silahlarla vurulduğunu ve saldırılarda sivillerin öldüğünü, ev ve iş yerlerinin yıkıldığını söyledi.
DAEŞ'in Türkmenlere dönük son saldırılarının sürpriz olmadığını ifade eden Abbas, şöyle devam etti:
'Bu saldırılar, Türkmenleri zorla yerlerinden etmek ve yüzyıllardır yaşadıkları anavatanlarından sürmek için Arap ve Kürtlerin onlarca yıldır uyguladığı asimilasyon ve yıldırma politikalarının bir uzantısıdır. Türkmenlerin DAEŞ saldırılarına hedef olmasının sebeplerinden biri, yaşadıkları bölgelerin Irak güvenlik güçleri ya da Peşmerge tarafından korunmuyor olması.'
- 'PKK ve DAEŞ arasında'
Zorla evlerinden sürülen Iraklı Türkmenlerin sayısının yaklaşık 600 bin olduğunu ve bu kişilerin yiyecek, kalacak yer, sağlık hizmetleri, tıbbi yardımlardan mahrum olduğuna dikkati çeken Abbas, şunları söyledi:
'Irak'ta Türkmenler, merkezi hükümet, Kürtler, PKK ve DAEŞ arasında kapana kısılmış durumdalar. Uluslararası toplum da DAEŞ'in Türkmenlere karşı yaptığı zulümleri uzun zamandır gözardı ediyor. Artık Türkmenlerin de diğer gruplarla eşit olarak desteklenmelerinin zamanı geldi. Böylece Türkmenler de kendilerini savunabilir ve bölgeye istikrar ve denge getirebilir.'
- 'Dünya nerede? İnsanlık nerede?'
DAEŞ'in kaçırdığı Ezidi kadınlardan aktivist Nadia Murad Basee Taha ise Ezidilerin DAEŞ tarafından kaçırıldığını, tecavüze uğradığını ve katliamlara maruz kaldığını dile getirdi.
Terör örgütünün Ezidi bölgelerini ele geçirmesinin ardından kaybolanların bir kısmının halen nerede olduğunun bilinmediğini ifade eden Taha, bu kişilerin şu anda belki de Felluce eve Rakka'ya dönük operasyonlar sırasında terör örgütü tarafından canlı kalkan olarak kullanıldığını söyledi.
Bu kişilerin kaçamadığını ve bir şekilde öldürülmesinden endişe ettiğini belirten Taha, 'Dünya nerede? İnsanlık nerede? Neden bu masum insanları kurban veriyoruz? Onlara niçin böyle muamele ediyoruz? Ezidilere yapılan soykırım devam ediyor. Kamplardaki psikolojik şartlar ve yaşam şartları korkunç durumda. Tüm mal varlıkları ellerinden alındı. Uluslararası kamuoyu tarafından gözardı edilmekteler' diye konuştu.
Ezidilerin yüzde 80'inin kamplarda zor şartlar altında yaşamak zorunda olduğunu vurgulayan Taha, 'Kurtarılmış bölgelerde 35 toplu mezar bulundu. Bu toplu mezarlarından birinde annem dahil 87 kadının cesedi vardı. Bu toplu mezarlar, uluslararası kuruluşlar tarafından bulundu ancak hiçbir soruşturma yapılmadı. Bu yüzden de AP üyelerinden, hükümetlerinden Ezidilere karşı soykırım yapıldığının tanınması noktasında bir şeyler yapmalarını istemelerini talep ediyorum' ifadesini kullandı.
Taha, ayrıca AB'den Ezidiler açısından kutsal olan Sincar'ın yeniden inşa edilmesi için özel bir fon oluşturulmasını da istedi.
- 'Doğu'daki Hristiyanlar korku içinde'
Suriye'nin Humus kentinde faaliyet gösteren Cizvit Sığınmacı Servisi'nin eski sorumlusu olan din adamı Ziad Hilal, yardımı BM'nin desteğiyle sağladıklarını ifade etti. Suriye krizinin ilk günlerinden itibaren faaliyet gösterdiklerini ifade eden Hilal, 'Bunda amacımız nefreti önlemekti. Nasıl yaptık? Toplumlar arasında barışın inşasına yardım etmek için onlara sosyal destek vererek ve eğitim merkezleri kurarak yaptık' diye konuştu.
Doğudaki Hristiyanların korku içinde olduğunu söyleyen Hilal, 'Bölgeden ayrılmak istiyorlar. Çünkü daha fazla saldırıdan endişe ediyorlar. Suriye'de azınlık diye bir şey yok. Suriye'de çok sayıda kesimden oluşan tek bir toplum var' ifadesini kullandı.
Süryani din adamı Archimandrite Emanuel Youkhana da saldırıları yapanları kınamanın artık yetmediğini belirtti.
Hristiyanların hayatta kalacakları bir geleceğe bakılması gerektiğini ifade eden Youkhana, 'Maalesef Ortadoğu'daki Hristiyanlara dönük zulüm DAEŞ'le başlamadı ve o bittiği zaman da bitmeyecek' dedi.
Kaynak: AA
Avrupa Parlamentosu (AP) Sivil Özgürlükler Komitesi'nde 'Irak ve Suriye'de iç savaş ile DAEŞ arasında kalan azınlıkların durumu' konulu oturum düzenlendi.
Oturuma, Irak Türkmen Cephesi İngiltere Temsilcisi Sündüz Abbas, DAEŞ'in kaçırdığı Ezidi aktivist Nadia Murad Basee Taha, Suriyeli Cizvit din adamı Ziad Hilal ve Süryani din adamı Archimandrite Emanuel Youkhana konuşmacı olarak katıldı.
Abbas, sayıları yaklaşık 3 milyon olan ve Irak nüfusunun yüzde 13'ünü oluşturan Türkmenlerin siyasi haklarının reddedildiğini ve sistematik olarak Arap veya Kürt kimliği altında asimile edilmeye çalışıldığını söyledi. 2003'te Saddam Hüseyin rejiminin yıkılmasının ardından Türkmenlerin demokrasi, adalet ve eşitlik görmeyi arzuladığını ancak durumun daha da kötüleştiğini söyleyen Abbas, Türkmenlerin o tarihten sonra sık sık saldırıya maruz kaldıklarını ifade etti.
- 'Asimilasyon ve yıldırma politikalarının uzantısı'
Konuşmasında saldırılara hedef olan Türkmen köyleri ve şehirlerini sayan Abbas, Tuzhurmatu'nun da Kasım 2015 ile Nisan 2016 tarihleri arasında terör örgütü PKK ve Peşmerge güçlerince ağır silahlarla vurulduğunu ve saldırılarda sivillerin öldüğünü, ev ve iş yerlerinin yıkıldığını söyledi.
DAEŞ'in Türkmenlere dönük son saldırılarının sürpriz olmadığını ifade eden Abbas, şöyle devam etti:
'Bu saldırılar, Türkmenleri zorla yerlerinden etmek ve yüzyıllardır yaşadıkları anavatanlarından sürmek için Arap ve Kürtlerin onlarca yıldır uyguladığı asimilasyon ve yıldırma politikalarının bir uzantısıdır. Türkmenlerin DAEŞ saldırılarına hedef olmasının sebeplerinden biri, yaşadıkları bölgelerin Irak güvenlik güçleri ya da Peşmerge tarafından korunmuyor olması.'
- 'PKK ve DAEŞ arasında'
Zorla evlerinden sürülen Iraklı Türkmenlerin sayısının yaklaşık 600 bin olduğunu ve bu kişilerin yiyecek, kalacak yer, sağlık hizmetleri, tıbbi yardımlardan mahrum olduğuna dikkati çeken Abbas, şunları söyledi:
'Irak'ta Türkmenler, merkezi hükümet, Kürtler, PKK ve DAEŞ arasında kapana kısılmış durumdalar. Uluslararası toplum da DAEŞ'in Türkmenlere karşı yaptığı zulümleri uzun zamandır gözardı ediyor. Artık Türkmenlerin de diğer gruplarla eşit olarak desteklenmelerinin zamanı geldi. Böylece Türkmenler de kendilerini savunabilir ve bölgeye istikrar ve denge getirebilir.'
- 'Dünya nerede? İnsanlık nerede?'
DAEŞ'in kaçırdığı Ezidi kadınlardan aktivist Nadia Murad Basee Taha ise Ezidilerin DAEŞ tarafından kaçırıldığını, tecavüze uğradığını ve katliamlara maruz kaldığını dile getirdi.
Terör örgütünün Ezidi bölgelerini ele geçirmesinin ardından kaybolanların bir kısmının halen nerede olduğunun bilinmediğini ifade eden Taha, bu kişilerin şu anda belki de Felluce eve Rakka'ya dönük operasyonlar sırasında terör örgütü tarafından canlı kalkan olarak kullanıldığını söyledi.
Bu kişilerin kaçamadığını ve bir şekilde öldürülmesinden endişe ettiğini belirten Taha, 'Dünya nerede? İnsanlık nerede? Neden bu masum insanları kurban veriyoruz? Onlara niçin böyle muamele ediyoruz? Ezidilere yapılan soykırım devam ediyor. Kamplardaki psikolojik şartlar ve yaşam şartları korkunç durumda. Tüm mal varlıkları ellerinden alındı. Uluslararası kamuoyu tarafından gözardı edilmekteler' diye konuştu.
Ezidilerin yüzde 80'inin kamplarda zor şartlar altında yaşamak zorunda olduğunu vurgulayan Taha, 'Kurtarılmış bölgelerde 35 toplu mezar bulundu. Bu toplu mezarlarından birinde annem dahil 87 kadının cesedi vardı. Bu toplu mezarlar, uluslararası kuruluşlar tarafından bulundu ancak hiçbir soruşturma yapılmadı. Bu yüzden de AP üyelerinden, hükümetlerinden Ezidilere karşı soykırım yapıldığının tanınması noktasında bir şeyler yapmalarını istemelerini talep ediyorum' ifadesini kullandı.
Taha, ayrıca AB'den Ezidiler açısından kutsal olan Sincar'ın yeniden inşa edilmesi için özel bir fon oluşturulmasını da istedi.
- 'Doğu'daki Hristiyanlar korku içinde'
Suriye'nin Humus kentinde faaliyet gösteren Cizvit Sığınmacı Servisi'nin eski sorumlusu olan din adamı Ziad Hilal, yardımı BM'nin desteğiyle sağladıklarını ifade etti. Suriye krizinin ilk günlerinden itibaren faaliyet gösterdiklerini ifade eden Hilal, 'Bunda amacımız nefreti önlemekti. Nasıl yaptık? Toplumlar arasında barışın inşasına yardım etmek için onlara sosyal destek vererek ve eğitim merkezleri kurarak yaptık' diye konuştu.
Doğudaki Hristiyanların korku içinde olduğunu söyleyen Hilal, 'Bölgeden ayrılmak istiyorlar. Çünkü daha fazla saldırıdan endişe ediyorlar. Suriye'de azınlık diye bir şey yok. Suriye'de çok sayıda kesimden oluşan tek bir toplum var' ifadesini kullandı.
Süryani din adamı Archimandrite Emanuel Youkhana da saldırıları yapanları kınamanın artık yetmediğini belirtti.
Hristiyanların hayatta kalacakları bir geleceğe bakılması gerektiğini ifade eden Youkhana, 'Maalesef Ortadoğu'daki Hristiyanlara dönük zulüm DAEŞ'le başlamadı ve o bittiği zaman da bitmeyecek' dedi.