Batuhan Yaşar Açıklaması 'AK Parti İle MHP Anlaştı Mı?'
İhlas Haber Ajansı ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar, Türkiye Gazetesi’ndeki köşe yazısında, “AK Parti ile MHP arasında nasıl bir temas var, neler konuşuldu”, “MHP hangi sisteme daha sıcak bakıyor”, “ ‘Bütün bu sistemler tartışılsın’ sözünü kim söyledi” , “Partili Cumhurbaşkanı mı ? Tam başkanlık mı?”, “MHP’nin şartı ‘Üniter yapının korunması ve terörle etkin mücadele’ mi?”, “MHP’ye Başkan Yardımcılığı veya Bakanlık verilecek mi?” sorularına cevap aradı.
Batahun Yaşar’ın ‘AK Parti ile MHP anlaştı mı?..’ başlık yazısının tamamı ise şöyle:
“Bu sorunun evet veya hayır şeklinde bir cevabı yok. En azından şimdilik. Her ne kadar daha sonra; terörle mücadeleyi kastettim dese de, MHP lideri Bahçeli’nin cümlelerinde siyaseten parantezler yoktu. Yaptığımız araştırmalar neticesinde;
AK Parti ile MHP arasında Anayasa değişikliğine yönelik bir temas var ve bu temas hâlihazırda devam ediyor diyebiliriz...
MHP, rahmetli Alparslan Türkeş’ten bu yana, sisteme kritik anlarda kritik müdahaleleriyle hep dikkat çekmiştir. Alparslan Türkeş, Türkiye’nin 1990’ın karanlık dehlizlerinden çıkabilmesi için âdeta siyaseten bir savaşın içine girmiştir. Bunda da kısmen başarılı olmuştur.
Devlet Bahçeli’nin MHP’si de aynı yolda yürümeye devam etmiştir.
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı ve başörtüsü yasağında AK Parti ile MHP aynı kulvarda yer almıştır.
Bu örnekleri, sistem tıkanıklıklarının aşılmasında oynadığı kritik rol sebebiyle veriyoruz.
Gelin isterseniz AK Parti’de neler oluyor biraz da o cenaha bakalım..
AK Parti haziran ayında atacağı hem yeni Anayasa hem de Başkanlık sistemi adımları ile ilgili harıl harıl çalışıyor. Hafta başında Nurettin Canikli, Partili Cumhurbaşkanlığı modelinin detaylarını anlattı. Ardından Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “AK Parti’nin hedefi tam Başkanlıktır” dedi.
Bu sözler önce birbirini boşa düşürüyor gibi anlaşıldı.
Daha önce de yazmıştık. AK Parti Başkanlık sistemi konusunda birbirinden farklı, alternatif çalışmalar yapıyor. Referandum için gerekli olan 330’un bulunması için de MHP’nin desteği gerekli biliyorsunuz.
MHP’nin hassasiyetlerini de hatırlatalım isterseniz:
“Üniter yapının korunması ve terörle etkin mücadele”
Güvenilir kaynaklardan aldığımız bilgilere göre, MHP, "partili Cumhurbaşkanlığı"na daha sıcak bakıyor.
Neden mi?
MHP’ye göre zaten fiili olarak böyle bir durum oluşmuş durumda. Sadece ilgili Anayasa maddesinden “varsa partisi ile ilişiği kesilir” ibaresi çıkarılacak.
En kolayı bu. Başka bir maddeyi değiştirmeye de gerek yok. Anayasa hukukçuları, 1960’a kadar zaten böyle olduğunu, Atatürk, İnönü ve Bayar’ın partili Cumhurbaşkanı olduklarının altını şu yüzden çiziyorlar:
“Anayasa 101’de bu değişiklik yapılırsa, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 3. Olağanüstü Kongre ile AK Parti Genel Başkanlığına dönebilecek.”
Hükümeti direkt kendisi kurabilecek. Başbakan ve Bakanları atayabilecek.
Başbakanlık makamı devam ettiği için buna yarı başkanlık da diyebiliriz.
Parti içinde bunun “şimdilik ve pansuman” gibi görüldüğünü de belirtelim ama. Yani aslında biz, 3 değil 2 farklı modeli, Partili Cumhurbaşkanlığı Yarı Başkanlık Sistemi ve Tam Başkanlık Sistemlerini konuşuyoruz.
Gelelim ikincisine.
Tam Başkanlık modeli ile ilgili de MHP ile temasın olduğunu biliyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan seçildiği tarihten itibaren yasama ve yürütme ile ilgili tüm yetkilerini sonuna kadar kullanıyor mu? Evet, kullanıyor. Çünkü o TBMM’nin değil milletin seçtiği bir cumhurbaşkanı. Başka bir deyişle artık Anayasada yazdığı gibi sorumsuz bir cumhurbaşkanı değil. Bir fiili durum daha oluştu yani. Anayasada aksi yazsa da halka karşı sorumlu bir cumhurbaşkanımız var artık. Kim itiraz edebilir ki? Özal, Demirel ve Sezer tarafsız mıydı?
1961 Anayasasına “partisi ile ilişiğini keser” ibaresini koyarak cumhurbaşkanlarını halktan kopartmadılar mı?.. Millet ile devleti birbirinden ayırmadılar mı?..
Soruyorum size: Cemal Gürsel, Cevdet Sunay ve Fahri Korutürk’ü halk seçer miydi?
Ta ki 2007’deki anayasa değişikliğine kadar.
Anayasaya “Halk tarafından seçilir” diye yazılana kadar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kim seçti.. Marslılar mı? Neptünlüler mi? Yüzde 52’lik oyun kendisine, kim tarafından verildiğine gözlerini mi kapatacak.
Komik olmayalım.
Dünyanın hiçbir ülkesinde partisiz Başkan veya Cumhurbaşkanı olmadığını da hatırlatalım. Getirilecek tam Başkanlık teklifinin ayrıntılarında da şunlar var:
-Halkın önüne iki seçim pusulası getirilmesi öngörülüyor.
-Birinde TBMM üyeleri yani milletvekilleri, diğerinde Başkan adaylarının isimleri olacak.
-Milletvekili seçiminde baraj tamamen kaldırılacak.
-TBMM, kanun yapmaya devam edecek. Ayrıca Başkanı ve Bakanları denetleyecek. Yani hesap soracak.
Tam Başkanlık için de biliyorsunuz 330 milletvekilinin ’evet’i gerekli.
Daha geniş yelpazenin temsili anlamında MHP’ye Başkan Yardımcılıkları veya Bakanlık pekâlâ verilebilir.
AK Parti de MHP de bütün bu modellerin, sistemlerin tartışılmasını istiyor.
Özetle her şey masada her şey konuşuluyor.
Siyaset her zaman sürprizlere açıktır. Siyaseti hiçbir zaman statikleştiremezsiniz. 24 saat her zaman siyasette daha uzun olmuştur.
CHP, Kemal Kılıçdaroğlu döneminde politika yapamaz ve siyaset üretemez hâle geldi. Siyaseti sadece masayı terk etmek gibi bir basitliğe kadar indirgedi. Siyasetten ne kadar uzaklaştığını ispat edercesine "kan" çağrısı yaptı!
Resmen HDP ile aynı konuma düştü.
Nerelere işaret fişeği çaktığı ortadadır.
Değişim rüzgârları er-geç CHP’ye ulaşacaktır.”
Kaynak: İHA
“Bu sorunun evet veya hayır şeklinde bir cevabı yok. En azından şimdilik. Her ne kadar daha sonra; terörle mücadeleyi kastettim dese de, MHP lideri Bahçeli’nin cümlelerinde siyaseten parantezler yoktu. Yaptığımız araştırmalar neticesinde;
AK Parti ile MHP arasında Anayasa değişikliğine yönelik bir temas var ve bu temas hâlihazırda devam ediyor diyebiliriz...
MHP, rahmetli Alparslan Türkeş’ten bu yana, sisteme kritik anlarda kritik müdahaleleriyle hep dikkat çekmiştir. Alparslan Türkeş, Türkiye’nin 1990’ın karanlık dehlizlerinden çıkabilmesi için âdeta siyaseten bir savaşın içine girmiştir. Bunda da kısmen başarılı olmuştur.
Devlet Bahçeli’nin MHP’si de aynı yolda yürümeye devam etmiştir.
Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı ve başörtüsü yasağında AK Parti ile MHP aynı kulvarda yer almıştır.
Bu örnekleri, sistem tıkanıklıklarının aşılmasında oynadığı kritik rol sebebiyle veriyoruz.
Gelin isterseniz AK Parti’de neler oluyor biraz da o cenaha bakalım..
AK Parti haziran ayında atacağı hem yeni Anayasa hem de Başkanlık sistemi adımları ile ilgili harıl harıl çalışıyor. Hafta başında Nurettin Canikli, Partili Cumhurbaşkanlığı modelinin detaylarını anlattı. Ardından Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, “AK Parti’nin hedefi tam Başkanlıktır” dedi.
Bu sözler önce birbirini boşa düşürüyor gibi anlaşıldı.
Daha önce de yazmıştık. AK Parti Başkanlık sistemi konusunda birbirinden farklı, alternatif çalışmalar yapıyor. Referandum için gerekli olan 330’un bulunması için de MHP’nin desteği gerekli biliyorsunuz.
MHP’nin hassasiyetlerini de hatırlatalım isterseniz:
“Üniter yapının korunması ve terörle etkin mücadele”
Güvenilir kaynaklardan aldığımız bilgilere göre, MHP, "partili Cumhurbaşkanlığı"na daha sıcak bakıyor.
Neden mi?
MHP’ye göre zaten fiili olarak böyle bir durum oluşmuş durumda. Sadece ilgili Anayasa maddesinden “varsa partisi ile ilişiği kesilir” ibaresi çıkarılacak.
En kolayı bu. Başka bir maddeyi değiştirmeye de gerek yok. Anayasa hukukçuları, 1960’a kadar zaten böyle olduğunu, Atatürk, İnönü ve Bayar’ın partili Cumhurbaşkanı olduklarının altını şu yüzden çiziyorlar:
“Anayasa 101’de bu değişiklik yapılırsa, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 3. Olağanüstü Kongre ile AK Parti Genel Başkanlığına dönebilecek.”
Hükümeti direkt kendisi kurabilecek. Başbakan ve Bakanları atayabilecek.
Başbakanlık makamı devam ettiği için buna yarı başkanlık da diyebiliriz.
Parti içinde bunun “şimdilik ve pansuman” gibi görüldüğünü de belirtelim ama. Yani aslında biz, 3 değil 2 farklı modeli, Partili Cumhurbaşkanlığı Yarı Başkanlık Sistemi ve Tam Başkanlık Sistemlerini konuşuyoruz.
Gelelim ikincisine.
Tam Başkanlık modeli ile ilgili de MHP ile temasın olduğunu biliyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan seçildiği tarihten itibaren yasama ve yürütme ile ilgili tüm yetkilerini sonuna kadar kullanıyor mu? Evet, kullanıyor. Çünkü o TBMM’nin değil milletin seçtiği bir cumhurbaşkanı. Başka bir deyişle artık Anayasada yazdığı gibi sorumsuz bir cumhurbaşkanı değil. Bir fiili durum daha oluştu yani. Anayasada aksi yazsa da halka karşı sorumlu bir cumhurbaşkanımız var artık. Kim itiraz edebilir ki? Özal, Demirel ve Sezer tarafsız mıydı?
1961 Anayasasına “partisi ile ilişiğini keser” ibaresini koyarak cumhurbaşkanlarını halktan kopartmadılar mı?.. Millet ile devleti birbirinden ayırmadılar mı?..
Soruyorum size: Cemal Gürsel, Cevdet Sunay ve Fahri Korutürk’ü halk seçer miydi?
Ta ki 2007’deki anayasa değişikliğine kadar.
Anayasaya “Halk tarafından seçilir” diye yazılana kadar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kim seçti.. Marslılar mı? Neptünlüler mi? Yüzde 52’lik oyun kendisine, kim tarafından verildiğine gözlerini mi kapatacak.
Komik olmayalım.
Dünyanın hiçbir ülkesinde partisiz Başkan veya Cumhurbaşkanı olmadığını da hatırlatalım. Getirilecek tam Başkanlık teklifinin ayrıntılarında da şunlar var:
-Halkın önüne iki seçim pusulası getirilmesi öngörülüyor.
-Birinde TBMM üyeleri yani milletvekilleri, diğerinde Başkan adaylarının isimleri olacak.
-Milletvekili seçiminde baraj tamamen kaldırılacak.
-TBMM, kanun yapmaya devam edecek. Ayrıca Başkanı ve Bakanları denetleyecek. Yani hesap soracak.
Tam Başkanlık için de biliyorsunuz 330 milletvekilinin ’evet’i gerekli.
Daha geniş yelpazenin temsili anlamında MHP’ye Başkan Yardımcılıkları veya Bakanlık pekâlâ verilebilir.
AK Parti de MHP de bütün bu modellerin, sistemlerin tartışılmasını istiyor.
Özetle her şey masada her şey konuşuluyor.
Siyaset her zaman sürprizlere açıktır. Siyaseti hiçbir zaman statikleştiremezsiniz. 24 saat her zaman siyasette daha uzun olmuştur.
CHP, Kemal Kılıçdaroğlu döneminde politika yapamaz ve siyaset üretemez hâle geldi. Siyaseti sadece masayı terk etmek gibi bir basitliğe kadar indirgedi. Siyasetten ne kadar uzaklaştığını ispat edercesine "kan" çağrısı yaptı!
Resmen HDP ile aynı konuma düştü.
Nerelere işaret fişeği çaktığı ortadadır.
Değişim rüzgârları er-geç CHP’ye ulaşacaktır.”