Türk Şiirinde 'İkinci Yeni' Konuşuldu
Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür A.Ş. tarafından düzenlenen “Şiir Kıraathanesi”nde, Türk şiirinde “İkinci Yeni” akımı konuşuldu.
İbrahim Paşa Kültür Merkezi’ndeki programa şair Ali Günvar ile Cem Yavuz konuk oldu. İkinci Yeni akımını Türk edebiyat tarihinin askeri darbelerle paralel okunmadığı bir dönem olarak değerlendiren Ali Günvar, Türk şiirindeki İkinci Yeni’nin, Osmanlı’daki Tanzimat şiirinin mezar taşı olduğunu savundu. Kendisi açısından Cumhuriyet dönemi şiirin 1980’li yıllarda başladığını dile getiren Günvar, “Tanzimat şiirinin de, ferman okunduktan 70 yıl sonra Servet-i Fünun ile başladığını, ikinci yeni akımıyla bittiğini düşünüyorum” dedi.
Şiirde İkinci Yeni akımının öncüleri, Cemal Süreyya, Edip Cansever gibi önemli şairleri tanımasının kendi görüş açısından önemli bir şans olduğunu söyleyen Günvar, bu akımın en baskın karakterinin Sezai Karakoç olduğunu ifade etti.
Konuşmasında ağırlıklı olarak Edip Cansever’i anlatan Günvar, Cansever’in ikinci yeni akımını temsil eden şairlerden daha farklı olduğunu, şairin kendisinin de bu akım içinde değerlendirilmiş olmaktan rahatsızlık duyduğunu söyledi.
Edip Cansever’in lise mezunu olduğu için kendi kuşak meslektaşları arasında çok ciddiye alınmadığını dile getiren Günvar, “Cansever, ikinci yeni akımının önde gelen şairleri arasında en yetkin isimdi. Dünya, edebiyat görüşü olan biriydi. İkinci yeni şairlerinin tamamının mısrayı kodladığını görüyoruz. Mısra kurgulamak onlar için bir sanattır ancak Edip Cansever bunun bir adım ötesini yaptı. Mısrayı kodlardı, sonra bilinçli bir şekilde kırardı. Nitekim bunu şiirlerinde yoğun bir biçimde görmek mümkün. Edip Cansever, hayatı doğru okuyan, yaptığı işe karşı son derece dürüst biriydi.” dedi.
Cansever’in dil ile olan negatif ilişkisinin İttihat- terakki kafasının baskılayıcı zihniyetinden kaynaklandığının ifade eden Günvar,“Cansever, Osmanlı kültürünün yeni kurulan Cumhuriyetin temellerinde, Epistemolojik kopma tarihine denk gelen bir şairdi. 1950’lerde başlayan bu kopma 70’lerde zirveye ulaştı ve Osmanlı eğitim sisteminin son kalıntıları da bu tarihlerde yok oldu. Cansever bunu kabullenemedi” diye konuştu.
Şair Cem Yavuz ise “İkinci Yeni” diye bir akımın söz konusu olmadığını, bu akımın ismini, 1956 yılında Muzaffer Erdost’un Pazar Postası dergisinde yazdığı bir yazıya attığı başlıktan aldığını ve İkinci Yeni’nin edebiyat çevresinde oluşan bir yanlış algıdan kaynaklandığını söyledi.
İlhan Berk hariç, bu akımın içinde olan bütün şairlerin bu isimlendirmeye sahip çıkmadığının altını çizen Yavuz, “İlhan Berk her devrin şairidir. İkinci Yeni’nin, yazının dergide yayınlanmasının ardından İlhan Berk tarafından heyecanla sahiplenildiğini anlatan Yavuz, bu tanımlamanın bir eleştirmen adlandırması, kolayca tasnif etmek için yapılan bir nitelendirme olduğunu kaydetti.
Yavuz” Şiirle ilgilenenlerin, yeni şiir yazmaya başlayan herkesin “İkinci Yeni”nin içinde bulunan şairlerle yüzleşmesi, hesaplaşması, başa çıkması lazım. Çünkü bu isimler şiirde bir seviyeyi ifade ediyor” diye konuştu.
İkinci Yeni o dönemde yazılan kötü şiirlerin toplamına verilecek isimdir diyen Yavuz “Sıradaki ezan sevip de kavuşamayanlara gelsin” adında bir şiire rastladığını, kendisine göre İkinci Yeni’nin bu tarz şiirlerden oluştuğunu sözlerine ekledi.
Kaynak: İHA
Şiirde İkinci Yeni akımının öncüleri, Cemal Süreyya, Edip Cansever gibi önemli şairleri tanımasının kendi görüş açısından önemli bir şans olduğunu söyleyen Günvar, bu akımın en baskın karakterinin Sezai Karakoç olduğunu ifade etti.
Konuşmasında ağırlıklı olarak Edip Cansever’i anlatan Günvar, Cansever’in ikinci yeni akımını temsil eden şairlerden daha farklı olduğunu, şairin kendisinin de bu akım içinde değerlendirilmiş olmaktan rahatsızlık duyduğunu söyledi.
Edip Cansever’in lise mezunu olduğu için kendi kuşak meslektaşları arasında çok ciddiye alınmadığını dile getiren Günvar, “Cansever, ikinci yeni akımının önde gelen şairleri arasında en yetkin isimdi. Dünya, edebiyat görüşü olan biriydi. İkinci yeni şairlerinin tamamının mısrayı kodladığını görüyoruz. Mısra kurgulamak onlar için bir sanattır ancak Edip Cansever bunun bir adım ötesini yaptı. Mısrayı kodlardı, sonra bilinçli bir şekilde kırardı. Nitekim bunu şiirlerinde yoğun bir biçimde görmek mümkün. Edip Cansever, hayatı doğru okuyan, yaptığı işe karşı son derece dürüst biriydi.” dedi.
Cansever’in dil ile olan negatif ilişkisinin İttihat- terakki kafasının baskılayıcı zihniyetinden kaynaklandığının ifade eden Günvar,“Cansever, Osmanlı kültürünün yeni kurulan Cumhuriyetin temellerinde, Epistemolojik kopma tarihine denk gelen bir şairdi. 1950’lerde başlayan bu kopma 70’lerde zirveye ulaştı ve Osmanlı eğitim sisteminin son kalıntıları da bu tarihlerde yok oldu. Cansever bunu kabullenemedi” diye konuştu.
Şair Cem Yavuz ise “İkinci Yeni” diye bir akımın söz konusu olmadığını, bu akımın ismini, 1956 yılında Muzaffer Erdost’un Pazar Postası dergisinde yazdığı bir yazıya attığı başlıktan aldığını ve İkinci Yeni’nin edebiyat çevresinde oluşan bir yanlış algıdan kaynaklandığını söyledi.
İlhan Berk hariç, bu akımın içinde olan bütün şairlerin bu isimlendirmeye sahip çıkmadığının altını çizen Yavuz, “İlhan Berk her devrin şairidir. İkinci Yeni’nin, yazının dergide yayınlanmasının ardından İlhan Berk tarafından heyecanla sahiplenildiğini anlatan Yavuz, bu tanımlamanın bir eleştirmen adlandırması, kolayca tasnif etmek için yapılan bir nitelendirme olduğunu kaydetti.
Yavuz” Şiirle ilgilenenlerin, yeni şiir yazmaya başlayan herkesin “İkinci Yeni”nin içinde bulunan şairlerle yüzleşmesi, hesaplaşması, başa çıkması lazım. Çünkü bu isimler şiirde bir seviyeyi ifade ediyor” diye konuştu.
İkinci Yeni o dönemde yazılan kötü şiirlerin toplamına verilecek isimdir diyen Yavuz “Sıradaki ezan sevip de kavuşamayanlara gelsin” adında bir şiire rastladığını, kendisine göre İkinci Yeni’nin bu tarz şiirlerden oluştuğunu sözlerine ekledi.