Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş Açıklaması (2)
'Eğer bizim tasarladığımız bir başkanlık sistemi olursa çok açık söyleyeyim, bugünkü cumhurbaşkanlığı sisteminden çok daha sorumluluk altında olan bir başkanlık modeli olacaktır, ki doğrusu budur. Çünkü parlamentoya karşı sorumlu olacaktır doğrudan doğruya başkan. Yasama ile yürütme tamamen birbirinden ayrı olacaktır. Hatta yürütmede bulunanlar yasama organının içinden olmayacaktır belki. Bu, Türkiye için bundan sonra çok daha hızlı yürüyebilmesinin araçlarından birisi olacaktır' 'Söylediğimiz 'Esadsız Suriye' tezi de uçuşa yasak bölge meselesi de güvenli bölge meselesi de ne kadar haklı olduğumuzu ortaya çıkardı. Ben bu anlamda dünyanın da yavaş yavaş bizim tezlerimize geleceğini görüyorum, ama sonuç itibarıyla da gerçekten olan Suriye halkına oluyor. Ümit ediyorum ki ilan edilmiş olan iyi kötü bir ateşkes süreci devam eder ve inşallah bu görüşmeler başladıktan sonra, görüşme masasında ilgili taraflar yer alır, Suriye'nin ılımlı muhalefeti orada kendisini ifade edebilecek zeminleri bulur ve Suriye'de barışın önü açılır'
Kurtulmuş, 24 TV canlı yayınında gündeme ilişkin soruları yanıtladı.'Başkanlık sistemi AK Parti'nin kırmızı çizgisi mi?' soru üzerine Kurtulmuş, kırmızı çizgiyi milletin koyduğunu ve milletin bu ve bir önceki parlamento oluşurken 'Türkiye'de yeni bir anayasa, anayasal reform' sürecine sıcak baktığını AK Parti'ye yüzde 50 oy vererek gösterdiğini dile getirdi.
Kurtulmuş, tartışılan konuların hiçbirinin 'Allah'ın kelamı' olmadığını belirterek, 1961'de ve 1982'de mevcut sistemi getirenlerin, bürokratik oligarşiyi anayasal teminat altına alırken ve sistemin içerisinde bu güçler ayrımı çatışması prensibini koyarken, 'Ortada bir sandık var, bu sandık olduğu için millete güvenilmez. Millet bakarsın davulcuya, zurnacıya kaçar. Millet ne oy verirse versin biz bu kurumlarımız vasıtasıyla milleti istediğimiz gibi yönetelim, eğer bunda da başarısız olursak, layüsel bir cumhurbaşkanı sistem adına milletin ensesinde boza pişirsin'i tasarladığını anlattı.
Fiilen 10 Ağustos 2014 seçimleriyle sistemin bir dönüşüme girdiğine işaret eden Kurtulmuş,'Rahmetli Turgut Özal'ı ve Sayın Abdullah Gül'ü dışarıda bırakırsanız, aşağı yukarı Türkiye'de seçilmiş bütün cumhurbaşkanlarına parlamentoda karar verilmiştir ama aslında bir odada karar verilmiştir. Birileri odada karar verip, 'Şu, cumhurbaşkanı olacak' diye ilan etmişlerdir, cumhurbaşkanı olmuştur. Hatta öyle dönemler Türkiye geçirdi ki cumhurbaşkanı adayı olmanın dahi meşru olmadığı dönemler. Mesela Ali Fuat Başgil'in 60 darbesinden sonra cumhurbaşkanı olmasına izin verilmemesi gibi. Çok şükür bunlar geride kaldı' diye konuştu.
Kurtulmuş, başkanlık sistemine geçilse de geçilmese de artık milletin cumhurbaşkanını seçmesi şeklindeki değişikliğin yapıldığına değinerek, şöyle devam etti:
'Zaten ortada fiilen milletin iradesini kontrol etmek üzere çok büyük yetkilerle donatılmış bir cumhurbaşkanlığı makamı var. Yani isterse Türkiye'yi seçime götürebiliyor, isterse parlamentodaki bir milletvekiline başbakanlığı verebiliyor. Geçmişte oldu mu? Oldu. Üçüncü partinin başkanı Sayın Mesut Yılmaz, başbakan oldu. Tek başına bir milletvekili olan Sayın Yalım Erez, başbakan oldu. Türkiye bu tecrübeleri yaşadı. Bir tecrübe daha yaşadı Türkiye. Birisi parlamento tarafından seçilmiş, diğeri halk tarafından seçilmiş başbakanla, cumhurbaşkanları arasında çok derin fay hatlarının, kavgaların, sürtüşmelerin olduğu, maalesef sistemin doğası gereği olduğu dönemler oldu. Rahmetli Özal'la Demirel'in kavgalarının, rahmetli Ecevit'le kendisinin seçilmesini bizzat sağladığı Ahmet Necdet Sezer arasındaki kavgaların Türkiye'yi ne hale getirdiğini biliyoruz. AK Parti'nin ilk dönemlerinde Sayın Sezer döneminde başbakanlık müsteşarının dahi atanamadığı dönemleri, üçlü kararnamelerin çoğunun köşkte bekletildiğini biliyoruz. Bu yapı, zaten bunun için kurulmuş. Biz devrim niteliğinde bir adım attık, artık kapalı kapılar ardında değil, halkın meydanında, siyaset meydanında cumhurbaşkanı seçecek adımı attık. Bu, Türkiye demokrasisi için bir devrimdi. Şimdi melez bir sisteme Türkiye döndü. Bunun bir türlü düzeltilmesi lazım. Bu anlamda Türkiye için bu etkin bir yönetimin parçalarından birisidir, ama sorumluluğu da çok yüksek. Eğer bizim tasarladığımız bir başkanlık sistemi olursa çok açık söyleyeyim, bugünkü cumhurbaşkanlığı sisteminden çok daha sorumluluk altında olan bir başkanlık modeli olacaktır, ki doğrusu budur. Çünkü parlamentoya karşı sorumlu olacaktır doğrudan doğruya başkan. Yasama ile yürütme tamamen birbirinden ayrı olacaktır. Hatta yürütmede bulunanlar yasama organının içinden olmayacaktır belki. Bu, Türkiye için bundan sonra çok daha hızlı yürüyebilmesinin araçlarından birisi olacaktır.'
- 'Barışın biraz daha yakın olduğu kanaatindeyim'
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Suriye'deki durumu değerlendirirken, Suriye'deki olanı 'Bir asır evvel yarım kalan hesabı birileri kapatmak istiyor. İkinci Sykes-Picot...' şeklinde tanımlayarak, bunun Afganistan'ın Rusya tarafından işgali ve ardından ABD işgaliyle başladığını, Irak'ın işgaliyle sürecin geliştiğini, yönetilemeyen bir Suriye ortaya çıktığını, aynı etnik ve mezhebi unsurların Irak'ta da olduğunu anlattı.
Suriye konusunda şimdiye kadar koalisyon ülkelerinin ve diğer ülkelerin hatalarını konuşmanın bir anlamı olmadığını belirten Kurtulmuş, 'Bundan sonra bir barış perspektifini ortaya koymamız lazım. Bu barış perpektifinde de eli kanlı olanların bu barış süreci içerisinde sözünün geçtiği değil, Suriye halkının gerçekten sözünün geçtiği bir Suriye'nin oluşması lazım. Bu, ancak ciddi bir barış düzeninin kurulmasıyla olur' dedi.
Kurtulmuş, Suriye'de 2013'ün sonlarına kadar iç savaşın, 2013'ten yakın zamanlara kadar da vekalet savaşlarının devam ettiğini ifade ederek, 'Çok sayıda ülke, bu terör örgütleri üzerinden, silahlı gruplar üzerinden bu satranç tahtasında kendi konumunu daha iyi hale getirebilmek için terör üzerinden müdahale etti? Ne zamana kadar? Rusların fiilen Suriye'ye müdahale ettiği noktaya kadar. Rusya fiilen müdahale etmekle birlikte vekalet savaşlarını bir yerde bitirmiş oldu. Ondan sonra Suriye'de öylesine zor bir süreç başladı ki Doğu Akdeniz'de bütün ülkeler var, Amerikan, Çin orduları burada, Fransızlar, Suudi Arabistan şimdi İncirlik'e geliyor, İran var, Rusya var vesaire. Bundan sonra savaşların da bir limiti var. Bence vekalet savaşlarının limiti bitti. Büyük güçlerin burada çok ciddi bir tehditle karşı karşıya kaldığını görüyoruz. Allah muhafaza bundan sonra kendilerinin de kontrol edemeyeceği bir bölgesel, küresel bir çatışmanın da fitilini ateşleyebilir. Dolayısıyla burada anlaşmak, barış masasında ama halkın istediği, Suriye halkının geleceğini oluşturacak adımların atılması gerekir. Barışın biraz daha yakın olduğu kanaatindeyim' diye konuştu.
Türkiye'nin bölgede etki gücü olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, 'Bu bir hamaset üzerinden değil, realite üzerinden ortaya çıkıyor. Bizim realitemiz nedir? Biz, bu coğrafyanın en tabii unsurlarından birisiyiz ve Türkiye bu coğrafyanın kilit taşıdır' ifadesini kullandı.
Kurtulmuş, önce hiçbiri tabii sınırlara dayanmayan coğrafyanın bölündüğünü, şimdi de zihinlerin ve gönüllerin bölündüğünü dile getirerek, 'Biz önce zihinleri ve gönülleri birleştireceğiz, ondan sonra sınırları anlamsız kılacağız. Bizim esas gücümüz burasıdır' diye konuştu.
Bölgede hakimiyetlerini sürdürmek isteyen güçlerin hiçbirinin bölgede fiziki ve gönül bağı bulunmadığını anlatan Kurtulmuş, şunları söyledi:
'Bizim Suriye ile 911 kilometre sınırımız var ve Suriye'de bizim akrabalarımız var. Bunları bir kısmı Kürttür, bir kısmı Araptır, bir kısmı Türkmendir. Hiçbirisini de diğerinden ayırt etmeyiz. Böylesine bir gönül bağını kurabilecek başka bir ülke de yeryüzünde yok. Türkiye bunun üzerinden hareket etmek mecburiyetinde ve barışı da bunun üzerinden sağlayacak sözü geliştirmek mecburiyetindeyiz. Gönülleri, zihinleri birleştireceğiz. Çok zor bir süreç var, kan aktı. Bir Arap atasözü, 'Yere kan düştükten sonra akıl ortadan kalkar' der. Maalesef büyük cinayetler işlendi, bir taraftan Esad rejimi, bir taraftan IŞİD ve benzeri terör örgütleri Suriye halkına, hatta Irak halkına hayatı çekilmez kıldı. Söylediğimiz 'Esadsız Suriye' tezi de uçuşa yasak bölge meselesi de güvenli bölge meselesi de ne kadar haklı olduğumuzu ortaya çıkardı. Ben bu anlamda dünyanın da yavaş yavaş bizim tezlerimize geleceğini görüyorum, ama sonuç itibarıyla da gerçekten olan Suriye halkına oluyor. Ümit ediyorum ki ilan edilmiş olan iyi kötü bir ateşkes süreci devam eder ve inşallah bu görüşmeler başladıktan sonra, görüşme masasında ilgili taraflar yer alır, Suriye'nin ılımlı muhalefeti orada kendisini ifade edebilecek zeminleri bulur ve Suriye'de barışın önü açılır.'
(Sürecek)