AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ve Parti Sözcüsü Çelik Açıklaması (2)

'Bugün Sayın Kılıçdaroğlu'nun bir açıklaması olmuş, 'şu kadar parayı verelim, bütün bunları Avrupa Birliği alsın' diye. Maalesef CHP Genel Başkanı'nın kullandığı dilin insani açıdan da duyarsızlığı bizi şaşırtmaya devam ediyor. Bunlar insan ve bunlar bu topraklara canlarını kurtarmak için sığınmış mazlumlar. Bunlar Sayın Kılıçdaroğlu'nun dilinde maalesef bir nesne gibi, sanki oradan oraya koyulacak bir alışveriş torbası gibi sürekli olarak bu şekilde ifadelendiriliyor. Bunlar nesne değil, bunlar insan' 'Güvenlik güçlerinin yürüttüğü bu terörle mücadele, dünyanın en meşru, meşruiyet zemini en yüksek mücadelesidir. Bu demokrasimizi koruyan, hukuk devletini koruyan, bölge halkının geleceğini koruyan bir tedbirdir. Bu şekilde anlaşılması gerekir'

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, 'Bugün Sayın Kılıçdaroğlu'nun bir açıklaması olmuş, 'şu kadar parayı verelim, bütün bunları Avrupa Birliği alsın' diye. Maalesef CHP Genel Başkanı'nın kullandığı dilin insani açıdan da duyarsızlığı bizi şaşırtmaya devam ediyor. Bunlar insan ve bunlar bu topraklara canlarını kurtarmak için sığınmış mazlumlar. Bunlar Sayın Kılıçdaroğlu'nun dilinde maalesef bir nesne gibi, sanki oradan oraya koyulacak bir alışveriş torbası gibi sürekli olarak bu şekilde ifadelendiriliyor. Bunlar nesne değil, bunlar insan' dedi.

Çelik, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında yaptığı konuşmada, mülteciler konusuna da değinerek, Türkiye'nin tarihe geçecek şekilde insani mükellefiyetini, uluslararası toplumun duyarsızlığına karşın yerine getirdiğini ifade etti.

Ölümden kaçan insanların korunması için, hayat haklarının garanti altına alınması için Suriye'de bir tampon bölge, bir güvenli bölge oluşturulmasını, uçuşa yasak bölge meydana getirilmesini savunduklarını belirten Çelik, 'Uçuşa yasak bölge ve diğer konularda gerek bazı müttefiklerimiz, gerekse uluslararası toplumun geneli mükellefiyetlerini yerine getirmeyince, bu çerçevede Türkiye açık kapı politikası gereği insani, vicdani, ahlaki ve politik olarak mükellefiyetlerini yerine getirmek için bu ölümden kaçan mazlum insanları ülkesine davet etti' diye konuştu.

'Ortaya çıkan bu tablo Türkiye için bir iftihar tablosudur'' diyen Çelik, milletlerin saygınlığını, devletlerin büyüklüğünü tarihe aktaran konuların bu tip dönüm noktaları olduğunu kaydetti.

Hicretin önemine değinen Çelik, şunları söyledi:

'Dikkat ederseniz pek çok dini gelenekte takvimler peygamberlerin doğumu ya da başka olaylarla başlarken, bizim geleneğimizde hicretle başlar. Onun için hicret ve hicret edenler bizim manevi dünyamızda çok ayrı bir yere sahiptir. Hicretin insanlar için, tarih için bir dönüm noktası olduğunu düşünürüz ve bu bilinçle bu insanlara kucak açmaya devam ediyoruz.'

- 'Bizi şaşırtmaya devam ediyor'

Türkiye'nin bu yükünün paylaşılması gerektiği konusunda bir tablonun ortaya çıkmasının memnuniyet verici olduğunu belirten Çelik, şöyle devam etti:

'Ortaya çıkan, Sayın Başbakanımızın son ziyaretiyle formüle edilen meselenin iyi anlaşılması gerekir. Türkiye buradan, ek olarak Avrupa'dan bir şey almıyor. Oradan bir iade edildiği zaman, buradan da bir mülteci Avrupa'ya gönderilmiş oluyor. Fakat bugün Sayın Kılıçdaroğlu'nun bir açıklaması olmuş, 'şu kadar parayı verelim, bütün bunları Avrupa Birliği alsın' diye. Maalesef CHP Genel Başkanı'nın kullandığı dilin insani açıdan bu duyarsızlığı bizi şaşırtmaya devam ediyor. Bunlar insan. Bunlar bu topraklara canlarını kurtarmak için sığınmış mazlumlar. Bunlar Sayın Kılıçdaroğlu'nun dilinde maalesef bir nesne gibi, sanki oradan oraya koyulacak bir alışveriş torbası gibi. Sürekli olarak bu şekilde ifadelendiriliyor. Bunlar nesne değil, insan.

Bu insanlara insanlık onuruna layık şekilde muamele etmek, bunlarla ilgili konuşurken de bu dili buna göre kurmak gerekir. 'Şu kadar parayı biz verelim onlar bunun hepsini alsınlar' gibisinden bu insanları nesneleştirici, eşyalaştırıcı bir dil kullanılması, bizim açımızdan hem yadırgatıcı hem de bizi şaşırtmaya devam ediyor. Biz bu dile prim vermeyeceğiz, insani, ahlaki mükellefiyetlerimizi yerine getirmeye devam edeceğiz.'

Çelik, 'Türkiye sürekli olarak, artan bir şekilde oradan gelen mültecileri kendi topraklarında, onların gönderdiği mültecileri sürekli barındıracak ya da onların sınır dışı ettiği mülteciler için açık hava hapishanesi muamelesi görmesi şeklinde bir şey söz konusu değil. Bu konuda da Avrupa Birliği içindeki birtakım ırkçı siyasetçileri uyardık' ifadelerini kullandı.

Son olarak Avrupa Parlamentosunda, Yunanistanlı bir milletvekilinin Türkiye'ye karşı kullandığı üslup neticesinde salondan çıkarılması konusunda parlamento başkanını, bu kararı destekleyen üyeleri tebrik ettiklerini belirten Çelik, 'O ırkçı ve faşist milletvekilinin Türkiye'ye karşı kullandığı ifadeler, ancak kendisinin aynaya baktığı zaman görebileceği ifadelerdir' dedi.

- 'Mücadele etkili bir şekilde verildi'

Konuşmasında terörle mücadele konusuna ilişkin de açıklamalarda bulunan Çelik, Sur'daki operasyonların tamamlandığını bildirdi.

Buradaki en önemli meselenin vatandaşın mağduriyetinin azalması, sivil kayıpların yaşanmaması olduğunu anlatan Çelik, şu değerlerdirmelerde bulundu:

'Şimdiye kadar yaptığımız toplantılarda gerek oradaki sivil toplum örgütleri, gerek başka unsurlarla yaptığımız toplantılarda hendek ve barikat yoluyla vatandaşımızın günlük hayatını çalmaya çalışan, Türkiye'nin demokrasisini ve hukuk devletini sabote etmeye çalışan bu terör örgütüne karşı verilen mücadelenin etkili bir şekilde verildiğini görmekteyiz.'

Çukur ve barikat kurulmasına, bu ilkelliğe 'direniş' diyen birtakım siyasi kadroların, bu yalan siyasetlerine ve söylemlerine vatandaşların pirim vermediğini kaydeden Çelik, uluslararası toplumun da bunları söyleyenlerin 'barış ve demokrasi' gibi kelimeleri, terörü desteklemenin bir kılıfı olarak kullandıklarını gördüğünü aktardı.

Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

'Bu terörle mücadele operasyonları bir zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Çözüm Süreci'nin ardından Türkiye'nin ulaştığı yeri, bu silahlı unsurların yurt dışına çıkarılmasını engelleyen, yurt dışına çıkmayan daha sonra da bu süreci istismar ederek, silah, barikat, hendek gibi mekanizmalarla o bölgeleri sabote eden bu unsurlara karşı güvenlik güçlerin yürüttüğü bu terörle mücadele, dünyanın en meşru, meşruiyet zemini en yüksek mücadelesidir. Bu demokrasimizi koruyan, hukuk devletini koruyan, bölge halkının geleceğini koruyan bir tedbirdir. Bu şekilde anlaşılması gerekir.'

Güvenlik güçlerinin ne kadar hassasiyet içerisinde bulunduğunun görüldüğünü bildiren Çelik, sözlerine şöyle devam etti:

'Ortaya çıkan zaman zaman bazı fotoğraflar, bazı güvenlik güçlerinin münferit olarak insanları inciten, alınan bazı tedbirleri farklı sunan yaklaşımlarına karşı da soruşturmalar açılmaktadır. Bu soruşturmalarla üzerine gidilmektedir. Memnuniyet verici olan şudur ki güvenlik güçlerinin amirlerinin de bu soruşturmaların yapılmasını talep etmesi, bunu arzu etmesi. Çünkü kendilerinin fedakarca, büyük bir hassasiyetle yürüttükleri bu meşru mücadeleye herhangi bir gölge düşmemesi için münferit olarak bu gölge düşürücü çabaların içine girenlerin ayıklanması konusunda bir hassasiyet ortaya koymalarıdır.'

Orada yıkılan yerlerin süratle yapılması, vatandaşların alt yapı ihtiyaçlarının giderilmesi için bir eylem planı hazırlandığını anımsatan Çelik, şu bilgileri verdi:

'Sayın Başbakanımız, Genel Başkanımız, bu konuda MYK'ya da ne aşamada olunduğuna dair ayrıntılı bir bilgi vermiştir. Nitekim Sayın Başbakanın yetkilerini kullanacak bir biçimde Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, bölgede görevlendirilmiştir. AK Parti MYK'sı bir karar alarak, bu koordinasyon çalışmalarının hızlı ilerleyip ilerlemediğini AK Parti MYK'sına rapor etmek üzere de Sayın Mehmet Özhaseki'yi o bölgede görevlendirmiştir.'

(Sürecek)
Kaynak: AA