28 Şubat Mağdurlarından Ramazan Keskin Açıklaması
28 Şubat mağdurlarından Malatya’nın kanaat önderlerinden Ramazan Keskin, baskı ve zorlamalarla geçen 28 Şubat sürecini asla unutamadığını, yapılan post modern darbenin Müslümanlara karşı yapıldığını belirterek bu darbeyi yapanların kıyamet gününde Mahkeme-i Kübra’da hesaplaşacaklarını ifade etti.
Malatya’da, 28 Şubat sürecinde başörtülü üniversiteli kız öğrencilerine destek verdiği için idamla yargılanan ve cezaevinde yatan Malatya Medeniyet Derneği Başkanı Ramazan Keskin, o dönem yaşadığı sıkıntıları unutamıyor. 28 Şubat sürecinin mağdurlarından Ramazan Keskin yaptığı açıklamada, 28 Şubat sürecinin İslama ve Müslümanlara karşı başlatılmış topyekun bir savaş olduğunu belirtti.
Keskin, 28 Şubatçıların, bu başlattıkları harekete savaş demeye cesaret edemediklerinden dolayı ’demokrasiye balans ayarı’ demek zorunda kaldığını, kendisinin ise bu süreci Müslümanların inancına karşı yapılmış bir post modern darbe olarak tanımladığını kaydetti.
"MESCİDİ GASP ETTİLER"
Keskin, kendisinin de imamlık yaptığı Malatya Medine Mescidinin baskı ve zorlamalarla ellerinden alındığını belirterek yaşananları anlattı. Keskin, “O süreçte Malatya Medine Mescidimiz 28 Şubatçılar tarafından gasp edildi ve 8 yıllık kesintisiz eğitime karşı okuduğumuz hutbelerden dolayı hakkımızda soruşturma açıldı. O zamanın soğuk yüzü olan Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılandık” dedi.
Keskin, 28 Şubat sürecinde Malatya İnönü Üniversite Senatosunun “Başörtülü öğrencilerin kapalı alanlara girmesinin yasaklanması” ile ilgili karar vermesinin ardından kentte başörtüsü olaylarının yaşandığını ifade etti.
Amacın darbeye zemin hazırlamak ve Müslümanları sindirmek olduğunu belirten Keskin, olayların dış güçler ve karanlık eller tarafından tertiplendiğini de sözlerine ekledi. Keskin, olayların başörtülü öğrencilerin İnönü Üniversitesi’ne alınmamasıyla başladığını ve bir grup öğrencinin adliye kavşağından Akpınar Caddesine doğru sessiz bir yürüyüş yaptıklarını, birkaç gün içerisinde de üniversite de oturma eylemi gerçekleştirildiğini anlattı.
"EMNİYET MÜDÜRÜ TEHDİTLER YAĞDIRDI"
O süreçte İnönü Üniversitesindeki başörtülü 56 öğrencinin polisler tarafından gözaltına alınarak Malatya Merkez Polis Karakolu’na götürüldüğünü kaydeden Keskin, “O gün biz Belediye Başkanlığı’na seçilmiş olan Mehmet Yaşar Çerçi’yi ziyaretten dönüyorduk. Akpınar’daki Esnaf İşhanının karşısındaki çay ocağında da 6 kız öğrenciyi gördük. O kız kardeşlerimizden birisi de yaralıydı. Hemen yaralı bacımızı sağlık kabininde tedavi ettirdik. Çay Ocağının dışarısında ise başörtülü öğrencileri tutuklamak üzere bir polis ekibi beklemekteydi. O kız kardeşlerimizi polise vermedik. Ama oraya gelen dönemin Malatya Emniyet Müdürü Kemal İskender ile çay ocağının kapısında karşı karşıya geldik. Yakama yapışarak, ‘Senin sonun geldi. Seni yok edeceğim. Senin canını alacağım’ diyerek bana tehditler savurdu. O ara, Petek Taksi ’den Cihan ağabey araya girerek ‘Müdür Bey, Müdür Bey, Hoca Allah dostlarından’ dedi.
Yine de Emniyet Müdürünün tehditleri bitmedi” şeklinde konuştu.
"ŞARLAK PAŞA BAŞÖRTÜLÜLERİ ALMADI"
İlk Cuma olaylarının üniversitedeki eğitime ara verilmesine kısa bir süre kala başörtülü öğrencilerin dönemin İnönü Üniversitesi Rektörü Ömer Şarlak’ın (Şarlak Paşa) talimatıyla askerler, polisler tarafından üniversiteye alınmamasıyla başladığını hatırlatan Ramazan Keskin, “Daha sonra anlaşılmaz bir hal aldı. Tanımadığımız bilmediğimiz kişiler esnafı dolaşıp eyleme davet etti. Olaylar sırasında tepkileri mecrasından çıkarmaya yönelik dışarıdan getirilen provokatörler provokasyon yaptılar. Cuma günü yürüyüşlerindeki temel amaç, başörtülü kızlarımızı eğitime devam ettirmekti. Fakat kirli eller, yabancı güçler medyayı da kullanarak bu işi farklı mecralara çektiler ’’dedi.
600 KİŞİ SORGUYA ÇEKİLDİ
Kentteki ikinci Cuma olaylarında ise 40’ı kadın olmak üzere 236 kişiyi tutukladığını ve toplamda ise 600 kişinin sorguya çekildiğini söyleyen Keskin, ‘‘Tutuklananlar ve gıyabi tutuklama kararı verilenler arasında basın mensupları da vardı. Medeniyet Gazetesi imtiyaz sahibi oğlum Mehmet Keskin ile gazetenin yazı işleri Müdürü Şevket Başıbüyük kardeşimi de yaka paça tutukladılar, cezaevine attılar. İşte o günlerde bize, Müslüman kesime baskı uygulayanlar milletin vicdanında mahkumlardır” ifadesinde bulundu.
"İŞKENCE ÜSSÜ MALATYA SEÇİLMİŞTİ"
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu raporunda yer alan tespitler incelendiğinde de 28 Şubatçıların işkence üssünün ilk olarak Malatya’da kurulduğunun görüldüğünü söyleyen Keskin, 28 Şubat sürecinde Malatya’da sistematik bir şekilde toplum mühendisliği yapıldığı, sanal örgütler kurulduğu, kolluk kuvveti eliyle Filistin askısı, ailelere baskı, zorla alıkoyma ve darp gibi ağır işkenceler sonucu insanlara zorla suç isnat edildiğini, fakat inançlı Malatya halkının sağduyusuyla darbe severlerin gerçek planladığı hedeflerine ulaşamadığını kaydetti.
"YAPTIKLARI KÖTÜLÜKLER ANLATMAKLA BİTMEZ"
28 Şubat sürecinde bazı hastanelerin başörtülü hasta dahi kabul etmediğini anımsatan Ramazan Keskin, “Askeri kışla ve garnizonlarına başörtülülerin girmesi yasaklandı. Sakallı babalar, başörtülü anneler, eşler ve kız kardeşler çocuklarını ve yakınlarını ziyaret edemez oldu. Başörtülüler adeta öcü gösterildiler. Devletin her kademesinde mütedeyyin insanlara farklı bakılmaya başlandı. Tüm Üniversitelere, sivil toplum kuruluşlarına ve hak ve adalet arayan insanlara sövüldü, işkence edildi, gözaltılar oldu ve nice tutuklamalar oldu. 28 Şubat sürecinin tahribatlarını ve yaptığı kötülükleri anlatmakla bitiremeyiz. Onları yüce adalete havale ediyoruz” ifadesinde bulundu.
Kaynak: İHA
Keskin, 28 Şubatçıların, bu başlattıkları harekete savaş demeye cesaret edemediklerinden dolayı ’demokrasiye balans ayarı’ demek zorunda kaldığını, kendisinin ise bu süreci Müslümanların inancına karşı yapılmış bir post modern darbe olarak tanımladığını kaydetti.
"MESCİDİ GASP ETTİLER"
Keskin, kendisinin de imamlık yaptığı Malatya Medine Mescidinin baskı ve zorlamalarla ellerinden alındığını belirterek yaşananları anlattı. Keskin, “O süreçte Malatya Medine Mescidimiz 28 Şubatçılar tarafından gasp edildi ve 8 yıllık kesintisiz eğitime karşı okuduğumuz hutbelerden dolayı hakkımızda soruşturma açıldı. O zamanın soğuk yüzü olan Devlet Güvenlik Mahkemesinde yargılandık” dedi.
Keskin, 28 Şubat sürecinde Malatya İnönü Üniversite Senatosunun “Başörtülü öğrencilerin kapalı alanlara girmesinin yasaklanması” ile ilgili karar vermesinin ardından kentte başörtüsü olaylarının yaşandığını ifade etti.
Amacın darbeye zemin hazırlamak ve Müslümanları sindirmek olduğunu belirten Keskin, olayların dış güçler ve karanlık eller tarafından tertiplendiğini de sözlerine ekledi. Keskin, olayların başörtülü öğrencilerin İnönü Üniversitesi’ne alınmamasıyla başladığını ve bir grup öğrencinin adliye kavşağından Akpınar Caddesine doğru sessiz bir yürüyüş yaptıklarını, birkaç gün içerisinde de üniversite de oturma eylemi gerçekleştirildiğini anlattı.
"EMNİYET MÜDÜRÜ TEHDİTLER YAĞDIRDI"
O süreçte İnönü Üniversitesindeki başörtülü 56 öğrencinin polisler tarafından gözaltına alınarak Malatya Merkez Polis Karakolu’na götürüldüğünü kaydeden Keskin, “O gün biz Belediye Başkanlığı’na seçilmiş olan Mehmet Yaşar Çerçi’yi ziyaretten dönüyorduk. Akpınar’daki Esnaf İşhanının karşısındaki çay ocağında da 6 kız öğrenciyi gördük. O kız kardeşlerimizden birisi de yaralıydı. Hemen yaralı bacımızı sağlık kabininde tedavi ettirdik. Çay Ocağının dışarısında ise başörtülü öğrencileri tutuklamak üzere bir polis ekibi beklemekteydi. O kız kardeşlerimizi polise vermedik. Ama oraya gelen dönemin Malatya Emniyet Müdürü Kemal İskender ile çay ocağının kapısında karşı karşıya geldik. Yakama yapışarak, ‘Senin sonun geldi. Seni yok edeceğim. Senin canını alacağım’ diyerek bana tehditler savurdu. O ara, Petek Taksi ’den Cihan ağabey araya girerek ‘Müdür Bey, Müdür Bey, Hoca Allah dostlarından’ dedi.
Yine de Emniyet Müdürünün tehditleri bitmedi” şeklinde konuştu.
"ŞARLAK PAŞA BAŞÖRTÜLÜLERİ ALMADI"
İlk Cuma olaylarının üniversitedeki eğitime ara verilmesine kısa bir süre kala başörtülü öğrencilerin dönemin İnönü Üniversitesi Rektörü Ömer Şarlak’ın (Şarlak Paşa) talimatıyla askerler, polisler tarafından üniversiteye alınmamasıyla başladığını hatırlatan Ramazan Keskin, “Daha sonra anlaşılmaz bir hal aldı. Tanımadığımız bilmediğimiz kişiler esnafı dolaşıp eyleme davet etti. Olaylar sırasında tepkileri mecrasından çıkarmaya yönelik dışarıdan getirilen provokatörler provokasyon yaptılar. Cuma günü yürüyüşlerindeki temel amaç, başörtülü kızlarımızı eğitime devam ettirmekti. Fakat kirli eller, yabancı güçler medyayı da kullanarak bu işi farklı mecralara çektiler ’’dedi.
600 KİŞİ SORGUYA ÇEKİLDİ
Kentteki ikinci Cuma olaylarında ise 40’ı kadın olmak üzere 236 kişiyi tutukladığını ve toplamda ise 600 kişinin sorguya çekildiğini söyleyen Keskin, ‘‘Tutuklananlar ve gıyabi tutuklama kararı verilenler arasında basın mensupları da vardı. Medeniyet Gazetesi imtiyaz sahibi oğlum Mehmet Keskin ile gazetenin yazı işleri Müdürü Şevket Başıbüyük kardeşimi de yaka paça tutukladılar, cezaevine attılar. İşte o günlerde bize, Müslüman kesime baskı uygulayanlar milletin vicdanında mahkumlardır” ifadesinde bulundu.
"İŞKENCE ÜSSÜ MALATYA SEÇİLMİŞTİ"
TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu raporunda yer alan tespitler incelendiğinde de 28 Şubatçıların işkence üssünün ilk olarak Malatya’da kurulduğunun görüldüğünü söyleyen Keskin, 28 Şubat sürecinde Malatya’da sistematik bir şekilde toplum mühendisliği yapıldığı, sanal örgütler kurulduğu, kolluk kuvveti eliyle Filistin askısı, ailelere baskı, zorla alıkoyma ve darp gibi ağır işkenceler sonucu insanlara zorla suç isnat edildiğini, fakat inançlı Malatya halkının sağduyusuyla darbe severlerin gerçek planladığı hedeflerine ulaşamadığını kaydetti.
"YAPTIKLARI KÖTÜLÜKLER ANLATMAKLA BİTMEZ"
28 Şubat sürecinde bazı hastanelerin başörtülü hasta dahi kabul etmediğini anımsatan Ramazan Keskin, “Askeri kışla ve garnizonlarına başörtülülerin girmesi yasaklandı. Sakallı babalar, başörtülü anneler, eşler ve kız kardeşler çocuklarını ve yakınlarını ziyaret edemez oldu. Başörtülüler adeta öcü gösterildiler. Devletin her kademesinde mütedeyyin insanlara farklı bakılmaya başlandı. Tüm Üniversitelere, sivil toplum kuruluşlarına ve hak ve adalet arayan insanlara sövüldü, işkence edildi, gözaltılar oldu ve nice tutuklamalar oldu. 28 Şubat sürecinin tahribatlarını ve yaptığı kötülükleri anlatmakla bitiremeyiz. Onları yüce adalete havale ediyoruz” ifadesinde bulundu.