İş Dünyasını Bırakıp Çiftlik Kurdu
Çok uluslu şirketlerde üst düzey yöneticilik kariyerini 'başka bir hayat' istediği için bırakan Şadan Tütüncü, İzmir'de kurduğu çiftlikte geleneksel yöntemlerle tarım yapmaya başladı Tütüncü: 'Çocukluğumdaki yaşamı kurgulamaya çalıştım. Basit, kendi kendine yeterli, stressiz. 'Para kazanmak için değil, yaşamak için çalışmalıyım' dedim' 'Sadece entelektüellerin yaptığı bir şey olarak görülmemeli. Bunun yerel kalkınma modeli olması lazım'
GÜLCAN KAPLAN - Çok uluslu şirketlerde üst düzey yöneticilik kariyerini 'başka bir hayat' istediği için bırakan Şadan Tütüncü, İzmir'in Karaburun ilçesinde kurduğu çiftlikte geleneksel yöntemlerle tarım yapıyor.
Bozköy'de 12 dönümlük araziye ekolojik yaşam çiftliği kuran Tütüncü, AA muhabirine, finans sektöründe çok uluslu bir şirketin üst düzey yöneticiliği yaparken, bu yıl profesyonel iş hayatını bırakma kararı aldığını söyledi.
Büyük kentlerde yaşamın insanı ve doğayı hızla tükettiğini hissettiğini, bu çarkın dışına çıkmak istediğini belirten Tütüncü, 'Çocukluğumdaki yaşamı kurgulamaya çalıştım. Basit, kendi kendine yeterli, stressiz, şunu bunu ödeyeceğim derdi olmadan. 'Para kazanmak için değil, yaşamak için çalışmalıyım' dedim.' şeklinde konuştu.
Yeni yaşam biçimini nasıl kurgulaması gerektiğini araştırırken 4-5 yıl kadar önce Japon doğal tarım uzmanı Masanobu Fukuoka'yı okuduğunu, yurt dışındaki permakültür uygulamalarını incelediğini anlatan Tütüncü, 'Bu aynı zamanda benim için yeni bir yaşam felsefesi anlamına geliyordu ve artık tüketim sistemi dışına çıkıp yeni bir yaşam biçimi kurgulamalıydım.' dedi.
Tütüncü, 'doğanın doğayla beslendiği sürdürülebilir ekoköy yaşamı oluşturma' hayaliyle kurduğu çiftlikte, binlerce ağacı ve biyoçeşitliliği barındıran 'gıda ormanı' kurmak istediğini ifade etti.
- Gübreyi ağaçlar sağlıyor
Toprak işleme yapmadığını, ilaç ve kimyasal gübre kullanmadığını, birçok türü bir arada yetiştirdiğini bildiren Tütüncü, 'Özellikle buranın florasına adapte olabilecek, çok su istemeyen ağaçları seçiyorum. Aralarına da azot bağlayıcı yalancı akasya, erguvan, iğde, İzmir mimozası gibi ağaçları dikiyoruz. Bunlar havadaki nitrojeni alıp, toprağa veriyor. Bu şekilde gübre ve su ihtiyacı da gideriliyor.' diye konuştu.
Çiftlikte mutfak ve banyo sularını kuyularda toplayıp arazinin taban suyunu sağladıklarını dile getiren Tütüncü, elde edilen ürünlerin kabukları ve organik çöplerin de gübre olarak kullanıldığına dikkati çekti.
Tütüncü, bostanda bulunan ürünlerin arasına çiçek ekerek de tozlaşma sağladığını ve verimi artırdığını söyledi.
- 'Gönüllüler' çiftçilik öğreniyor
Başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerden çiftliğe gelen gönüllülerle gün boyu birlikte çalıştıklarına işaret eden Tütüncü, gönüllülerin meyve-sebze toplamak, ot biçmek, zeytin hasadı, nergis sökümü ve dikimi, nar ekşisi, salça yapmak, turşu kurmak gibi işlerle uğraştığını anlattı.
Bostandaki ürünlerin ücretsiz şekilde gönüllülerle paylaşıldığını bildiren Tütüncü, gönüllülerin çiftlikte hiçbir ücret ödemeden kalabildiğini söyledi.
Bu tür bir yaşam kurmayı planlayanların çiftliğe gelip kaldığını belirten Tütüncü, 'Bu tür yapıların artmasını istiyoruz. 'Ben çiftlik kurdum, ne güzel, herkes çiftlik kursun' gibi bakmıyorum. Bunun daha farklı toplumsal boyutu var. Sadece entelektüellerin yaptığı bir şey olarak görülmemeli. Bunun yerel kalkınma modeli olması lazım.' ifadelerini kullandı.
- 'İlk defa zeytin topluyorum'
İstanbul'da diş hekimliğini bırakıp 1,5 yıl önce Karaburun'a yerleşen Nimet Koçak ise elinden geldiği kadar çiftlik işlerine yardımcı olduğunu, bu hayatın içinde olmanın, üretip paylaşmanın getirdiği huzurla yaşadığını vurguladı.
İstanbul'dan 'göç ettiğini' belirten iç mimar Betül Özdemir ise sosyal medya aracılığıyla çiftlikten haberdar olduğunu söyledi.
Yıllardır hayalini kurduğu doğayla içi içe bir yaşamı, hayata nasıl geçirilebileceğini öğrenmeye çalıştığını belirten Özdemir, '6 yıl boyunca mesleğimi yaptıktan sonra 6 ay önce buraya geldim. Çok yeniyim burada. Hep bu tarz yerlerde gönüllü çalışmayı denemek istedim. Şu anda da keyif alıyorum burada olmaktan. Şu an ilk defa zeytin topluyorum. Dün yığma taş duvar ördük. Çok keyif aldım.' dedi.
Kaynak: AA
Bozköy'de 12 dönümlük araziye ekolojik yaşam çiftliği kuran Tütüncü, AA muhabirine, finans sektöründe çok uluslu bir şirketin üst düzey yöneticiliği yaparken, bu yıl profesyonel iş hayatını bırakma kararı aldığını söyledi.
Büyük kentlerde yaşamın insanı ve doğayı hızla tükettiğini hissettiğini, bu çarkın dışına çıkmak istediğini belirten Tütüncü, 'Çocukluğumdaki yaşamı kurgulamaya çalıştım. Basit, kendi kendine yeterli, stressiz, şunu bunu ödeyeceğim derdi olmadan. 'Para kazanmak için değil, yaşamak için çalışmalıyım' dedim.' şeklinde konuştu.
Yeni yaşam biçimini nasıl kurgulaması gerektiğini araştırırken 4-5 yıl kadar önce Japon doğal tarım uzmanı Masanobu Fukuoka'yı okuduğunu, yurt dışındaki permakültür uygulamalarını incelediğini anlatan Tütüncü, 'Bu aynı zamanda benim için yeni bir yaşam felsefesi anlamına geliyordu ve artık tüketim sistemi dışına çıkıp yeni bir yaşam biçimi kurgulamalıydım.' dedi.
Tütüncü, 'doğanın doğayla beslendiği sürdürülebilir ekoköy yaşamı oluşturma' hayaliyle kurduğu çiftlikte, binlerce ağacı ve biyoçeşitliliği barındıran 'gıda ormanı' kurmak istediğini ifade etti.
- Gübreyi ağaçlar sağlıyor
Toprak işleme yapmadığını, ilaç ve kimyasal gübre kullanmadığını, birçok türü bir arada yetiştirdiğini bildiren Tütüncü, 'Özellikle buranın florasına adapte olabilecek, çok su istemeyen ağaçları seçiyorum. Aralarına da azot bağlayıcı yalancı akasya, erguvan, iğde, İzmir mimozası gibi ağaçları dikiyoruz. Bunlar havadaki nitrojeni alıp, toprağa veriyor. Bu şekilde gübre ve su ihtiyacı da gideriliyor.' diye konuştu.
Çiftlikte mutfak ve banyo sularını kuyularda toplayıp arazinin taban suyunu sağladıklarını dile getiren Tütüncü, elde edilen ürünlerin kabukları ve organik çöplerin de gübre olarak kullanıldığına dikkati çekti.
Tütüncü, bostanda bulunan ürünlerin arasına çiçek ekerek de tozlaşma sağladığını ve verimi artırdığını söyledi.
- 'Gönüllüler' çiftçilik öğreniyor
Başta İstanbul olmak üzere büyük kentlerden çiftliğe gelen gönüllülerle gün boyu birlikte çalıştıklarına işaret eden Tütüncü, gönüllülerin meyve-sebze toplamak, ot biçmek, zeytin hasadı, nergis sökümü ve dikimi, nar ekşisi, salça yapmak, turşu kurmak gibi işlerle uğraştığını anlattı.
Bostandaki ürünlerin ücretsiz şekilde gönüllülerle paylaşıldığını bildiren Tütüncü, gönüllülerin çiftlikte hiçbir ücret ödemeden kalabildiğini söyledi.
Bu tür bir yaşam kurmayı planlayanların çiftliğe gelip kaldığını belirten Tütüncü, 'Bu tür yapıların artmasını istiyoruz. 'Ben çiftlik kurdum, ne güzel, herkes çiftlik kursun' gibi bakmıyorum. Bunun daha farklı toplumsal boyutu var. Sadece entelektüellerin yaptığı bir şey olarak görülmemeli. Bunun yerel kalkınma modeli olması lazım.' ifadelerini kullandı.
- 'İlk defa zeytin topluyorum'
İstanbul'da diş hekimliğini bırakıp 1,5 yıl önce Karaburun'a yerleşen Nimet Koçak ise elinden geldiği kadar çiftlik işlerine yardımcı olduğunu, bu hayatın içinde olmanın, üretip paylaşmanın getirdiği huzurla yaşadığını vurguladı.
İstanbul'dan 'göç ettiğini' belirten iç mimar Betül Özdemir ise sosyal medya aracılığıyla çiftlikten haberdar olduğunu söyledi.
Yıllardır hayalini kurduğu doğayla içi içe bir yaşamı, hayata nasıl geçirilebileceğini öğrenmeye çalıştığını belirten Özdemir, '6 yıl boyunca mesleğimi yaptıktan sonra 6 ay önce buraya geldim. Çok yeniyim burada. Hep bu tarz yerlerde gönüllü çalışmayı denemek istedim. Şu anda da keyif alıyorum burada olmaktan. Şu an ilk defa zeytin topluyorum. Dün yığma taş duvar ördük. Çok keyif aldım.' dedi.