Hacettepe Üniversitesinde Yeni Akademik Yıl Başladı
Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Özen: '15 Temmuz'un faili olan örgütün, Cumhuriyetimizin temel kurumlarında liyakati hiçe sayarak, hakkı olanların haklarını gasp ederek, geleneklerini ve asıl misyonlarını tahrip ederek bu kurumların içlerini boşalttıklarını açıkça görmekteyiz' 'Önümüzdeki dönem sorumluluğumuz daha da artmıştır. Bugünden sonra asıl hedefimiz tüm enerjimizi, kurumlarımızı restore edip yarınlarda da Türkiye'nin toplumsal ve ekonomik hayatında hak ettiği yüksek role taşımak olmalıdır' 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bütünlüğüne, Cumhuriyetimizin değerlerine ve demokrasimize yapılacak her tür tehdit ve girişim akademisyenlerden aynı cevabı alacaktır'
Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Haluk Özen, 15 Temmuz'un faili olan örgütün Cumhuriyetin temel kurumlarında liyakati hiçe sayarak, hakkı olanların haklarını gasp ederek, geleneklerini ve asıl misyonlarını tahrip ederek içlerini boşalttığını belirterek, 'Bugünden sonra asıl hedefimiz tüm enerjimizi, kurumlarımızı restore edip yarınlarda da Türkiye'nin toplumsal ve ekonomik hayatında hak ettiği yüksek role taşımak olmalıdır.' dedi.
Prof. Dr. Özen, Hacettepe Üniversitesinin Sıhhiye yerleşkesinde düzenlenen 2016-2017 akademik yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada, bu eğitim öğretim yılının üniversitenin kuruluşunun 50. yılına denk geldiğini ifade etti.
Hacettepe Üniversitesinin, Türkiye'de sadece sağlık alanında değil eğitim, bilim ve sanat alanlarında da devrim yarattığını söyleyen Özen, üniversitenin kendini yenileyen, ulusal ve uluslararası haklı üne sahip önemli bir kurum olduğunu belirtti.
'Kutuplaşma ve eğitim' konusu üzerinde duran Özen, 'Evrensel standartlarda demokratik bir ülke olmamızın önünde belki en önemli engel toplumumuzdaki kutuplaşmalardır. Din, inanç, mezhep, siyasal görüş ve milli etnisite üzerinden oluşan fay hatları toplumumuzun siyasi ve sosyal dinamiklerini derinden etkilemektedir. Geleneksel toplumlarda bireyler, karar ve tercihlerini bağımsız, rasyonel ve bilimsel düşüncelerden çok duygusal ve dahil oldukları tarafın görüşünü kabul ederek belirleme eğilimindedirler. Ancak bağımsız düşünmek yerine bir tarafa bağlı olmak toplumumuzdaki kamplaşmaları sürekli kılmakta ve önemli sorunların çözümünü zorlaştırmaktadır.' görüşünü paylaştı.
Farklı fay hatları üzerinden gelişen, geliştirilen kutuplaşmalardan bu ülkenin ne kadar acı çektiğine, kan ve zaman kaybettiğine yaşamı boyunca şahit olduğunu dile getiren Özen, bu engellerin aşılması için iki çıkış yolu bulunduğunu kaydetti.
Eğitimin bu yollardan biri olduğunu vurgulayan Özen, eğitimin içinde farklı fikir ve görüşlere karşı hoşgörülü ve saygılı olmayı, onlarla birlikte yaşamayı, farklı ve başka olanla karşılaşmaya her zaman hazır bulunmayı öğrenmenin önem kazandığını ifade etti. Özen, 'Bu yüzden üniversite kamplaşma, kutuplaşma ve kavga yeri değil, farklılıkların bir arada yaşadığı ve birbirini geliştirdiği bir eğitim ortamıdır. Burada yumuşamayı öğreniriz, soru sormayı öğreniriz ve başkalarının bize tuhaf veya aykırı gelen soruları üzerinde düşünmeyi öğreniriz.' diye konuştu.
- 'Şiddettin her türüne ve her mazeretine karşı durmalıyız'
İkinci yolun da çoğulcu demokrasi anlayışının toplumun geniş kesimlerine yaygınlaştırılması olduğunu dile getiren Özen, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Çoğulcu demokratik toplum olabilmemiz için tüm kesimlerin toplumun her yönüne hakim olma amacı gütmemesi, tam aksine farklı görüş ve yaşam tarzlarına alan açmaya hazır olması gerekir. Çoğulcu demokrasilerde çok farklı düşünce ve taleplerin olacağını, herkesin istediğini söyleyebileceğini, savunabileceğini ama her istediğini kabul ettiremeyeceğini anlaması ve bu anlayışın da topluma yerleşmesi gerekmektedir. Ancak toplumda hak aranırken tarafların şiddet ve zorbalığı bir yöntem olarak kullanması çoğulcu demokratik bir toplum olma yolunu tıkamaktadır. Şiddetin her türüne ve her türlü mazeretine hep birlikte kararlılıkla karşı durmalıyız.'
Ülkenin en önemli ihtiyacının iyi yetişmiş, bilimsel ve çağdaş eğitimle donatılmış insan gücü olduğunun altını çizen Özen, bu konuda üniversitelere büyük sorumluluk düştüğünü ifade etti.
Üniversiteye gelen tüm öğrencileri analitik düşünen, sorgulayan, dogmalara karşı duran, evrensel değerleri içselleştirmiş mezunlara dönüştürmek zorunda olduklarını vurgulayan Özen, şunları kaydetti:
'Daha iyi bir Türkiye'de yaşamak istiyorsak başka da şansımız yok. 15 Temmuz'da yaşananlara bakın. Çok üzüldük, çok hırpalandık, çok zaman kaybettik millet olarak. 15 Temmuz'un faili olan örgütün Cumhuriyetimizin temel kurumlarında liyakati hiçe sayarak, hakkı olanların haklarını gasp ederek, geleneklerini ve asıl misyonlarını tahrip ederek bu kurumların içlerini boşalttıklarını açıkça görmekteyiz. Bu nedenle önümüzdeki dönem sorumluluğumuz daha da artmıştır. Bugünden sonra asıl hedefimiz tüm enerjimizi, kurumlarımızı restore edip yarınlarda da Türkiye'nin toplumsal ve ekonomik hayatında hak ettiği yüksek role taşımak olmalıdır.'
- 'Toplumsal sorunlara bilimsel çözümler'
Akademisyenlere düşen görevin kaliteli ve çağdaş eğitim için alışkanlığın ötesinde coşkuyla çalışmak olduğunu belirten Prof. Dr. Özen, şu değerlendirmelerde bulundu:
'Artan sorumluluğumuzun gereği olarak yaklaşımımız, bize tüm bu olanakları sağlayan ülkemize ve milletimize olan borcumuzu toplumsal sorunlarına daha da duyarlı olarak ve kendi toplumumuza daha fazla dokunarak, toplumsal sorunlara bilimsel çözümler üretmek olmalıdır. Toplumun nezdinde hak ettiğimiz değeri de ancak onların sorunlarına daha fazla odaklandıktan sonra tekrar kazanabileceğimizi düşünüyorum.
Bugünden sonra ülkemizde neler yaşanır, ne tür hadiselere birlikte şahitlik ederiz inanın bilmiyorum. Hangi tarafta yer alacağımız konusunda bir tereddüt olduğunu sanmıyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bütünlüğüne, Cumhuriyetimizin değerlerine ve demokrasimize yapılacak her tür tehdit ve girişim akademisyenlerden aynı cevabı alacaktır. Ama bugünden sonra her ne olursa olsun bu üniversitenin gündeminde ilk madde ya eğitim ya araştırma ya da toplumsal sorumluluk konuları olmalıdır. Bu duruş aynı zamanda kamu kaynaklarını kullanan bir kamu üniversitesi olarak, ülkemize hizmet etmenin ve bu ülkenin çağdaşlaşmasına katkı vermenin en nitelikli yolu olacaktır.'
Kaynak: AA
Prof. Dr. Özen, Hacettepe Üniversitesinin Sıhhiye yerleşkesinde düzenlenen 2016-2017 akademik yıl açılış töreninde yaptığı konuşmada, bu eğitim öğretim yılının üniversitenin kuruluşunun 50. yılına denk geldiğini ifade etti.
Hacettepe Üniversitesinin, Türkiye'de sadece sağlık alanında değil eğitim, bilim ve sanat alanlarında da devrim yarattığını söyleyen Özen, üniversitenin kendini yenileyen, ulusal ve uluslararası haklı üne sahip önemli bir kurum olduğunu belirtti.
'Kutuplaşma ve eğitim' konusu üzerinde duran Özen, 'Evrensel standartlarda demokratik bir ülke olmamızın önünde belki en önemli engel toplumumuzdaki kutuplaşmalardır. Din, inanç, mezhep, siyasal görüş ve milli etnisite üzerinden oluşan fay hatları toplumumuzun siyasi ve sosyal dinamiklerini derinden etkilemektedir. Geleneksel toplumlarda bireyler, karar ve tercihlerini bağımsız, rasyonel ve bilimsel düşüncelerden çok duygusal ve dahil oldukları tarafın görüşünü kabul ederek belirleme eğilimindedirler. Ancak bağımsız düşünmek yerine bir tarafa bağlı olmak toplumumuzdaki kamplaşmaları sürekli kılmakta ve önemli sorunların çözümünü zorlaştırmaktadır.' görüşünü paylaştı.
Farklı fay hatları üzerinden gelişen, geliştirilen kutuplaşmalardan bu ülkenin ne kadar acı çektiğine, kan ve zaman kaybettiğine yaşamı boyunca şahit olduğunu dile getiren Özen, bu engellerin aşılması için iki çıkış yolu bulunduğunu kaydetti.
Eğitimin bu yollardan biri olduğunu vurgulayan Özen, eğitimin içinde farklı fikir ve görüşlere karşı hoşgörülü ve saygılı olmayı, onlarla birlikte yaşamayı, farklı ve başka olanla karşılaşmaya her zaman hazır bulunmayı öğrenmenin önem kazandığını ifade etti. Özen, 'Bu yüzden üniversite kamplaşma, kutuplaşma ve kavga yeri değil, farklılıkların bir arada yaşadığı ve birbirini geliştirdiği bir eğitim ortamıdır. Burada yumuşamayı öğreniriz, soru sormayı öğreniriz ve başkalarının bize tuhaf veya aykırı gelen soruları üzerinde düşünmeyi öğreniriz.' diye konuştu.
- 'Şiddettin her türüne ve her mazeretine karşı durmalıyız'
İkinci yolun da çoğulcu demokrasi anlayışının toplumun geniş kesimlerine yaygınlaştırılması olduğunu dile getiren Özen, sözlerini şöyle sürdürdü:
'Çoğulcu demokratik toplum olabilmemiz için tüm kesimlerin toplumun her yönüne hakim olma amacı gütmemesi, tam aksine farklı görüş ve yaşam tarzlarına alan açmaya hazır olması gerekir. Çoğulcu demokrasilerde çok farklı düşünce ve taleplerin olacağını, herkesin istediğini söyleyebileceğini, savunabileceğini ama her istediğini kabul ettiremeyeceğini anlaması ve bu anlayışın da topluma yerleşmesi gerekmektedir. Ancak toplumda hak aranırken tarafların şiddet ve zorbalığı bir yöntem olarak kullanması çoğulcu demokratik bir toplum olma yolunu tıkamaktadır. Şiddetin her türüne ve her türlü mazeretine hep birlikte kararlılıkla karşı durmalıyız.'
Ülkenin en önemli ihtiyacının iyi yetişmiş, bilimsel ve çağdaş eğitimle donatılmış insan gücü olduğunun altını çizen Özen, bu konuda üniversitelere büyük sorumluluk düştüğünü ifade etti.
Üniversiteye gelen tüm öğrencileri analitik düşünen, sorgulayan, dogmalara karşı duran, evrensel değerleri içselleştirmiş mezunlara dönüştürmek zorunda olduklarını vurgulayan Özen, şunları kaydetti:
'Daha iyi bir Türkiye'de yaşamak istiyorsak başka da şansımız yok. 15 Temmuz'da yaşananlara bakın. Çok üzüldük, çok hırpalandık, çok zaman kaybettik millet olarak. 15 Temmuz'un faili olan örgütün Cumhuriyetimizin temel kurumlarında liyakati hiçe sayarak, hakkı olanların haklarını gasp ederek, geleneklerini ve asıl misyonlarını tahrip ederek bu kurumların içlerini boşalttıklarını açıkça görmekteyiz. Bu nedenle önümüzdeki dönem sorumluluğumuz daha da artmıştır. Bugünden sonra asıl hedefimiz tüm enerjimizi, kurumlarımızı restore edip yarınlarda da Türkiye'nin toplumsal ve ekonomik hayatında hak ettiği yüksek role taşımak olmalıdır.'
- 'Toplumsal sorunlara bilimsel çözümler'
Akademisyenlere düşen görevin kaliteli ve çağdaş eğitim için alışkanlığın ötesinde coşkuyla çalışmak olduğunu belirten Prof. Dr. Özen, şu değerlendirmelerde bulundu:
'Artan sorumluluğumuzun gereği olarak yaklaşımımız, bize tüm bu olanakları sağlayan ülkemize ve milletimize olan borcumuzu toplumsal sorunlarına daha da duyarlı olarak ve kendi toplumumuza daha fazla dokunarak, toplumsal sorunlara bilimsel çözümler üretmek olmalıdır. Toplumun nezdinde hak ettiğimiz değeri de ancak onların sorunlarına daha fazla odaklandıktan sonra tekrar kazanabileceğimizi düşünüyorum.
Bugünden sonra ülkemizde neler yaşanır, ne tür hadiselere birlikte şahitlik ederiz inanın bilmiyorum. Hangi tarafta yer alacağımız konusunda bir tereddüt olduğunu sanmıyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bütünlüğüne, Cumhuriyetimizin değerlerine ve demokrasimize yapılacak her tür tehdit ve girişim akademisyenlerden aynı cevabı alacaktır. Ama bugünden sonra her ne olursa olsun bu üniversitenin gündeminde ilk madde ya eğitim ya araştırma ya da toplumsal sorumluluk konuları olmalıdır. Bu duruş aynı zamanda kamu kaynaklarını kullanan bir kamu üniversitesi olarak, ülkemize hizmet etmenin ve bu ülkenin çağdaşlaşmasına katkı vermenin en nitelikli yolu olacaktır.'