Migren Hayat Kalitesini Etkiliyor
DENİZLİ – Denizli Servergazi Devlet Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Türkay Selcen Aydemir, migrenin sıklığı, şiddeti ve hayat kalitesine etkisinin hastadan hastaya değişkenlik gösterdiğini söyledi.
Baş ağrısının insanlık tarihi boyunca en başta gelen sağlık sorunlarından biri olduğunu ifade eden Nöroloji Uzmanı Dr. Türkay Selcen Aydemir, yaşamı boyunca hiç başı ağrımamış kişi bulmanın güç olduğunu ve tüm baş ağrılarının yüzde 90’ını migren ve gerilim tipi baş ağrılarının oluşturduğunu söyledi.
Uzm. Dr. Aydemir, "Başta birinci basamak nöroloji poliklinikleri olmak üzere hemen hemen her türlü polikliniğe baş ağrısı nedeniyle başvuru çok sıktır. Baş ve çevresinde ağrıya duyarlı yapıların basıya uğramaları ve yer değiştirmeleri, enfeksiyonları ya da enfeksiyöz olamayan iltihapları, baş ve boyun kaslarının sürekli kasılmaları, kafa içi damarların çap değişiklikleri, ağrıya duyarlı sinirlerin harabiyete uğramaları ağrı nedeni olabilir. Tüm bu bilgilerden anlaşılacağı gibi baş ağrılarının pek çok nedeni olabilir. Doğrudan doğruya baş ağrısı tablosuyla ortaya çıkan, başka bir hastalıkla ilişkisi olmayan baş ağrıları primer baş ağrılarıdır. Bunlar migren, gerilim tipi ve küme baş ağrılarıdır. Sekonder baş ağrıları ise yüzde 10 oranında görülen, nedeni belli bir hastalığa bağlı olarak, beyin damar hastalıkları, sinir sistemi hastalıkları, beyin tümörleri, göz hastalıkları, sinüzit, menenjit gibi hastalıkların seyri sırasında ortaya çıkan baş ağrılarıdır" dedi.
Günümüzde migreni başlatan faktörün kesin olarak bilinmediğini vurgulayan Uzm. Dr. Aydemir, "Stres, menstruasyon gibi hormonal değişiklikler, bazı yiyecekler, alkol alımı, uyku düzeni, iklimsel değişiklikler ve kişisel bazı alışkanlıklar migrene sebep olabilir. Migreni tetikleyen faktörler arasında pek çok besin sorumlu tutulmaktadır. Ancak, her hastada migren ağrısını arttıran yiyecek farklı olabilir. Önemli olan kişinin ağrısını tetikleyen maddeyi kendisinin bulup, keşfetmesidir. Migrenlilerin yakın akrabalarında migren olma olasılığı yüksektir. Genetik bozukluk migrenin sadece bazı özel tiplerinde gösterilebilmiştir. Migrenin çocukluk çağında görülme oranı ise yüzde 3-5 kadardır. Bu rakam ergenlikten sonra yüzde 10’ların üstüne çıkar. Uyku düzensizliği, uyuma güçlüğü, nedensiz kusmalar, alerji, araba tutması olan çocuklarda ileride migren gelişme olasılığı daha fazladır" diye konuştu.
"MİGRENİN TEDAVİSİNDE TANI DOĞRU KONULMALI"
Tedavide öncelikle tanının doğru konması gerektiğini anlatan Nöroloji Uzmanı Dr. Türkay Selcen Aydemir, migren tedavisinin ilaç ve ilaç dışı olarak ikiye ayrıldığını belirtti.
Uzm. Dr. Aydemir, "İlaç dışı tedavi, hastanın tetikleyici faktörlerden uzak durmasını ve yaşam şeklinin düzenlenmesini amaçlar. Düzenli egzersiz, düzenli beslenme, düzenli uyku, alışkın olunan günlük aktivite devamı, genel sağlık kurallarına uyma migreni azaltır. Ağrı kesiciler atağın başında alınmalıdır. Emilimi hızlandırmak için de bulantıyı önleyici ilacın ağrı kesiciden önce alınması gerekir. Bir ay içinde atak sayısı üçü, dördü geçiyorsa o zaman sadece atak sırasında değil, migren atağını önlemeye yönelik ilaçları da kullanmak gerekir. Ağrı kesicilerin her gün alınması sakıncalıdır" dedi.
Kaynak: İHA
Uzm. Dr. Aydemir, "Başta birinci basamak nöroloji poliklinikleri olmak üzere hemen hemen her türlü polikliniğe baş ağrısı nedeniyle başvuru çok sıktır. Baş ve çevresinde ağrıya duyarlı yapıların basıya uğramaları ve yer değiştirmeleri, enfeksiyonları ya da enfeksiyöz olamayan iltihapları, baş ve boyun kaslarının sürekli kasılmaları, kafa içi damarların çap değişiklikleri, ağrıya duyarlı sinirlerin harabiyete uğramaları ağrı nedeni olabilir. Tüm bu bilgilerden anlaşılacağı gibi baş ağrılarının pek çok nedeni olabilir. Doğrudan doğruya baş ağrısı tablosuyla ortaya çıkan, başka bir hastalıkla ilişkisi olmayan baş ağrıları primer baş ağrılarıdır. Bunlar migren, gerilim tipi ve küme baş ağrılarıdır. Sekonder baş ağrıları ise yüzde 10 oranında görülen, nedeni belli bir hastalığa bağlı olarak, beyin damar hastalıkları, sinir sistemi hastalıkları, beyin tümörleri, göz hastalıkları, sinüzit, menenjit gibi hastalıkların seyri sırasında ortaya çıkan baş ağrılarıdır" dedi.
Günümüzde migreni başlatan faktörün kesin olarak bilinmediğini vurgulayan Uzm. Dr. Aydemir, "Stres, menstruasyon gibi hormonal değişiklikler, bazı yiyecekler, alkol alımı, uyku düzeni, iklimsel değişiklikler ve kişisel bazı alışkanlıklar migrene sebep olabilir. Migreni tetikleyen faktörler arasında pek çok besin sorumlu tutulmaktadır. Ancak, her hastada migren ağrısını arttıran yiyecek farklı olabilir. Önemli olan kişinin ağrısını tetikleyen maddeyi kendisinin bulup, keşfetmesidir. Migrenlilerin yakın akrabalarında migren olma olasılığı yüksektir. Genetik bozukluk migrenin sadece bazı özel tiplerinde gösterilebilmiştir. Migrenin çocukluk çağında görülme oranı ise yüzde 3-5 kadardır. Bu rakam ergenlikten sonra yüzde 10’ların üstüne çıkar. Uyku düzensizliği, uyuma güçlüğü, nedensiz kusmalar, alerji, araba tutması olan çocuklarda ileride migren gelişme olasılığı daha fazladır" diye konuştu.
"MİGRENİN TEDAVİSİNDE TANI DOĞRU KONULMALI"
Tedavide öncelikle tanının doğru konması gerektiğini anlatan Nöroloji Uzmanı Dr. Türkay Selcen Aydemir, migren tedavisinin ilaç ve ilaç dışı olarak ikiye ayrıldığını belirtti.
Uzm. Dr. Aydemir, "İlaç dışı tedavi, hastanın tetikleyici faktörlerden uzak durmasını ve yaşam şeklinin düzenlenmesini amaçlar. Düzenli egzersiz, düzenli beslenme, düzenli uyku, alışkın olunan günlük aktivite devamı, genel sağlık kurallarına uyma migreni azaltır. Ağrı kesiciler atağın başında alınmalıdır. Emilimi hızlandırmak için de bulantıyı önleyici ilacın ağrı kesiciden önce alınması gerekir. Bir ay içinde atak sayısı üçü, dördü geçiyorsa o zaman sadece atak sırasında değil, migren atağını önlemeye yönelik ilaçları da kullanmak gerekir. Ağrı kesicilerin her gün alınması sakıncalıdır" dedi.