Geleceğin arkeoloji müzesinde bugünler nasıl görünecek?
Gelecekte bugünler nasıl ele alınacak dersiniz? 'Monophobia' adlı yeni sergisini İstiklal Caddesi Elhamra Pasajı'ndaki Gaia'da açan heykeltıraş Hande Şekerciler, sergi alanını gelecekte kurulacak bir arkeoloji müzesi gibi düşündüğünü, geleceğin müzesindeki heykelleri hayal ettiğini söylüyor.
Gelecekte bugünlerin nasıl ele alınacağına dair kafa yoranlar İstiklal Caddesi Elhamra Pasajı’ndaki Gaia’ya bekleniyor! Heykeltıraş Hande Şekerciler’in ‘Monophobia’ sergisi izleyicilerini, modern bireyin, ‘çağına’ o kadar da yakışmayan dürtüleriyle çatışmalarının izini sürmeye çağırıyor.
İşlerinde içerikle plastik arasındaki zıtlığı görünür kılmak için epoksi ve akrilik malzemelerini kullanan Hande Şekerciler, Gaia’da açılan ‘Monophobia’ sergisiyle ilgili Marcus Graf’a verdiği söyleşide sergi alanını gelecekte kurulacak bir arkeoloji müzesi gibi düşündüğünü söylüyor: “Geleceğin müzesindeki heykelleri hayal ediyorum. Zaten nasıl ki şimdi durduğumuz noktada ‘Vay arkadaş engizisyon ne saçmaymış’, ‘O partiye nasıl da oy vermişler?’, ‘Hitler’i takip nasıl etmiş insanlar?’ diyerek şaşırıyorsak, gelecekte de insanlar bizlere hayretle bakacaklar. İşte heykellerimdeki karakterler bu insanlar.”
Şekerciler’in bugünün insanıyla ilgili asıl ilgi alanı ise ilkel dürtüler ve medeniyet arasındaki çatışma. “Hepimiz hâlâ ilkeliz aslında” diyen Şekerciler’e göre ne kadar medenileşrisek medenileşelim, söz konusu dürtüleri arkamızda bırakmamız zor. Bunun en önemli kanıtı ise bugün bile fikirleri uğruna ölmeye öldürmeye hazır insanların çokluğu: “Fikirler uğruna yapılanlar beni çok şaşırtıyor. Çoğu insan kendi doğruluğuna o kadar inanıyor ki ölmeye, öldürmeye razı! Serideki karakterlerin gözleri bunu ifade edebilmek için kapalı. Kendi içlerine bakıyorlar sadece. Sizin ne dediğiniz, haklılık ihtimaliniz falan hiç önemli değil. Biz de onları kendi hayal ettikleri biçimde görüyoruz. Belki şimdide ya da gelecekte yaşıyorlar ama hala o ilkel insanın dürtülerine sahipler. Medeniyet ve ilkellik arasındaki çatışmayı yaşıyorlar aslında.” Sanatçı, bu çatışmanın izlerini hem modernist tarih anlatısının ilkel olarak kodladığı Şaman kültürüne hem de yine modern ideallere beşik olan klasik Yunan heykellerine referanslarla işlerine taşıyor.
Heykel kaidelerini de bu oyunun içine sokan, sanat eserinde içerisi ve dışarısı arasındaki sınırları da bulanıklaştıran Şekerciler, bunu yaparken yine arkeoloji müzelerine ait bir pratiği alıp kendi diline uyarlıyor. Nasıl müzeler, heykelleri metal çerçeveler içine alıp eksik uzuvlarını çerçeve dışında tamamlıyorsa, Şekerciler de ek parçalarını grafik bir dil yaratmak için kullanıyor. ‘Monophobia’yı, yani yalnız kalma korkusunu sergisinin ismine taşıyarak belki de en temel dürtümüze işaret eden Şekerciler’in işleri 7 Kasım’a kadar İstiklal Caddesi Elhamra Pasajı’ndaki Gaia’da görülebilir.
İşlerinde içerikle plastik arasındaki zıtlığı görünür kılmak için epoksi ve akrilik malzemelerini kullanan Hande Şekerciler, Gaia’da açılan ‘Monophobia’ sergisiyle ilgili Marcus Graf’a verdiği söyleşide sergi alanını gelecekte kurulacak bir arkeoloji müzesi gibi düşündüğünü söylüyor: “Geleceğin müzesindeki heykelleri hayal ediyorum. Zaten nasıl ki şimdi durduğumuz noktada ‘Vay arkadaş engizisyon ne saçmaymış’, ‘O partiye nasıl da oy vermişler?’, ‘Hitler’i takip nasıl etmiş insanlar?’ diyerek şaşırıyorsak, gelecekte de insanlar bizlere hayretle bakacaklar. İşte heykellerimdeki karakterler bu insanlar.”
Şekerciler’in bugünün insanıyla ilgili asıl ilgi alanı ise ilkel dürtüler ve medeniyet arasındaki çatışma. “Hepimiz hâlâ ilkeliz aslında” diyen Şekerciler’e göre ne kadar medenileşrisek medenileşelim, söz konusu dürtüleri arkamızda bırakmamız zor. Bunun en önemli kanıtı ise bugün bile fikirleri uğruna ölmeye öldürmeye hazır insanların çokluğu: “Fikirler uğruna yapılanlar beni çok şaşırtıyor. Çoğu insan kendi doğruluğuna o kadar inanıyor ki ölmeye, öldürmeye razı! Serideki karakterlerin gözleri bunu ifade edebilmek için kapalı. Kendi içlerine bakıyorlar sadece. Sizin ne dediğiniz, haklılık ihtimaliniz falan hiç önemli değil. Biz de onları kendi hayal ettikleri biçimde görüyoruz. Belki şimdide ya da gelecekte yaşıyorlar ama hala o ilkel insanın dürtülerine sahipler. Medeniyet ve ilkellik arasındaki çatışmayı yaşıyorlar aslında.” Sanatçı, bu çatışmanın izlerini hem modernist tarih anlatısının ilkel olarak kodladığı Şaman kültürüne hem de yine modern ideallere beşik olan klasik Yunan heykellerine referanslarla işlerine taşıyor.
Heykel kaidelerini de bu oyunun içine sokan, sanat eserinde içerisi ve dışarısı arasındaki sınırları da bulanıklaştıran Şekerciler, bunu yaparken yine arkeoloji müzelerine ait bir pratiği alıp kendi diline uyarlıyor. Nasıl müzeler, heykelleri metal çerçeveler içine alıp eksik uzuvlarını çerçeve dışında tamamlıyorsa, Şekerciler de ek parçalarını grafik bir dil yaratmak için kullanıyor. ‘Monophobia’yı, yani yalnız kalma korkusunu sergisinin ismine taşıyarak belki de en temel dürtümüze işaret eden Şekerciler’in işleri 7 Kasım’a kadar İstiklal Caddesi Elhamra Pasajı’ndaki Gaia’da görülebilir.