12 Eylül Darbesinin 35. Yıl Dönümü
Memur-Sen Genel Başkanı Alı Yalçın, “12 Eylül’ün tüm izleri, mikro organizmalarına kadar ortadan kaldırılmalı, darbe mahsulü bir anayasanın mevcudiyeti bir kayıp ve utanç olarak görülmelidir. Demokratik, sivil ve özgürlükçü yeni anayasa yapım sürecinin uzamasının hem ülkemiz hem de milletimiz açısından ekonomik, siyasi ve toplumsal ağır sonuçları olacaktır” dedi.
12 Eylül darbesinin 35. yıl dönümü dolayısıyla açıklamalarda bulunan Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Türkiye’nin tarihine kara bir leke olarak geçen 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 35 yıl geçtiğini, 35 yıl önce bugün 650 bin kişinin gözaltına alındığını, bir milyon 683 bin kişinin fişlendiğini, 50 kişinin idam edildiğini, 171 kişinin ise işkenceden öldüğünün belgelendiğini ifade etti.
Darbeyle beraber ülkedeki bütün siyasi partilerin ve sivil toplum örgütleri yasaklandığını, TBMM’nin de lağvedildiğini sözlerine ekleyen Yalçın, “14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti. Binlerce çalışan işinden atıldı, sendikalaşma engellendi, özgürlükler rafa kaldırıldı. Kısacası 12 Eylül; kan ve gözyaşının akıtıldığı karanlık bir dönem olarak tarihe kazındı. Kara günü kınıyor, aradan 35 yıl geçmesine karşın halen geçmişe özlem içerisinde olarak millet iradesini vesayet altına almaya çalışan anlayışları ve illegal tüm yapıları kınıyoruz” dedi.
“SON HAMLELERİ OLDU”
Yalçın, millet iradesine karşı yapılan Gezi kalkışmasının, 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinin ve tırmandırılan terör olaylarının vesayetten yana olanların son hamlesi olduğunu dile getirdi.
“‘DUR’ DİYEN MİLLETİMİZ”
Milletin vesayetçilere karşı iradesine sahip çıkarak, taşeron örgütlerin oyununu bozduğunun altını çizen Yalçın, “Milletimiz ülkesine bundan sonra da sahip çıkacak, karanlık yapılar tarafından dizayn edilmesine fırsat vermeyecektir. Vesayet arayışlarına ‘Dur’ diyen milletimiz, yıllardır özlemini duyduğumuz demokratik, özgürlükçü, sivil bir anayasayla darbeler döneminin tamamen kapatılmasını bekliyor. 12 Eylül’ün tüm izleri, mikro organizmalarına kadar ortadan kaldırılmalı, darbe mahsulü bir anayasanın mevcudiyeti bir kayıp ve utanç olarak görülmelidir. Demokratik, sivil ve özgürlükçü yeni anayasa yapım sürecinin uzamasının hem ülkemiz hem de milletimiz açısından ekonomik, siyasi ve toplumsal ağır sonuçları olacaktır. Çerçevesini temel insan hak ve özgürlüklerinin çizdiği, ideolojik ön kabullerden arındırılmış, en geniş toplumsal uzlaşıyı temsil edecek ve bireyin devlete karşı özgürlüklerinin genişletilmesini sağlayacak yeni bir anayasa yazılmalıdır” diye konuştu.
“KAOS HAVASINI EL BİRLİĞİ İLE MEYDANA GETİRMEK İÇİN SALDIRIYORLAR”
Bürokratik oligarşi geleneğinin; Türkiye’nin dinamizmini frenlemesine fırsat verilmesi gerektiğini kaydeden Yalçın, açıklamasında şunları kaydetti:
“Siyasi aklı denetleyici ve terbiye edici alışkanlıklar tasfiye edilmeli ve siyaset kurumu ile bürokrasi arasındaki ilişkiler, bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi, siyaset kurumunun önderliğinde yürütülmelidir. Öte yandan geçmişiyle güçlü bağlar kurabilen, kadim medeniyet değerlerini taşıyabilen, bununla birlikte gelecek tasarımı yapma yeteneğine sahip, özgüveni yüksek bireylerin yetişmesine katkı sağlayacak demokratik zihniyet ve düşünce ortamı sağlanmalıdır. Aynı 12 Eylül’e zemin hazırlayan, sokakları yangın yerine çevirip yağmalatan ve kardeşi kardeşe kırdırarak tankların sokağa çıkmasını sağlayan küresel emperyalizm ile cunta ittifakı ve işbirlikçileri dün olduğu gibi bugün de rahat durmuyor. Türkiye’nin büyümeye, normalleşmeye ve uluslararası arenada söz sahibi olmaya başladığı dönemlerde olduğu gibi terör ve şiddet ile vesayetçilerin özlem duyduğu kaos havasını el birliği ile meydana getirmek için saldırıyorlar. Son günlerde şiddetini her geçen gün artıran hain terör saldırıları açıkça vesayete hizmet ediyor, yüzyıllarca üzerinde birlikte kardeşçe yaşadığımız topraklarımıza, birlikte yaşama isteğimize nifak tohumları ekerek birliğimizi hedef alıyor. İçinden geçtiğimiz bu kritik süreçte vesayete hizmet eden terör olaylarına karşı milletçe verilecek en güzel cevap; birlik ruhu içerisinde, ortak akılla, aklıselime dayalı olarak teröre, terör örgütlerine, terörü besleyen ve yönlendiren kirli odaklara karşı yekvücut olduğumuzu göstermektir.”
Kaynak: İHA
Darbeyle beraber ülkedeki bütün siyasi partilerin ve sivil toplum örgütleri yasaklandığını, TBMM’nin de lağvedildiğini sözlerine ekleyen Yalçın, “14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti. Binlerce çalışan işinden atıldı, sendikalaşma engellendi, özgürlükler rafa kaldırıldı. Kısacası 12 Eylül; kan ve gözyaşının akıtıldığı karanlık bir dönem olarak tarihe kazındı. Kara günü kınıyor, aradan 35 yıl geçmesine karşın halen geçmişe özlem içerisinde olarak millet iradesini vesayet altına almaya çalışan anlayışları ve illegal tüm yapıları kınıyoruz” dedi.
“SON HAMLELERİ OLDU”
Yalçın, millet iradesine karşı yapılan Gezi kalkışmasının, 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinin ve tırmandırılan terör olaylarının vesayetten yana olanların son hamlesi olduğunu dile getirdi.
“‘DUR’ DİYEN MİLLETİMİZ”
Milletin vesayetçilere karşı iradesine sahip çıkarak, taşeron örgütlerin oyununu bozduğunun altını çizen Yalçın, “Milletimiz ülkesine bundan sonra da sahip çıkacak, karanlık yapılar tarafından dizayn edilmesine fırsat vermeyecektir. Vesayet arayışlarına ‘Dur’ diyen milletimiz, yıllardır özlemini duyduğumuz demokratik, özgürlükçü, sivil bir anayasayla darbeler döneminin tamamen kapatılmasını bekliyor. 12 Eylül’ün tüm izleri, mikro organizmalarına kadar ortadan kaldırılmalı, darbe mahsulü bir anayasanın mevcudiyeti bir kayıp ve utanç olarak görülmelidir. Demokratik, sivil ve özgürlükçü yeni anayasa yapım sürecinin uzamasının hem ülkemiz hem de milletimiz açısından ekonomik, siyasi ve toplumsal ağır sonuçları olacaktır. Çerçevesini temel insan hak ve özgürlüklerinin çizdiği, ideolojik ön kabullerden arındırılmış, en geniş toplumsal uzlaşıyı temsil edecek ve bireyin devlete karşı özgürlüklerinin genişletilmesini sağlayacak yeni bir anayasa yazılmalıdır” diye konuştu.
“KAOS HAVASINI EL BİRLİĞİ İLE MEYDANA GETİRMEK İÇİN SALDIRIYORLAR”
Bürokratik oligarşi geleneğinin; Türkiye’nin dinamizmini frenlemesine fırsat verilmesi gerektiğini kaydeden Yalçın, açıklamasında şunları kaydetti:
“Siyasi aklı denetleyici ve terbiye edici alışkanlıklar tasfiye edilmeli ve siyaset kurumu ile bürokrasi arasındaki ilişkiler, bütün demokratik ülkelerde olduğu gibi, siyaset kurumunun önderliğinde yürütülmelidir. Öte yandan geçmişiyle güçlü bağlar kurabilen, kadim medeniyet değerlerini taşıyabilen, bununla birlikte gelecek tasarımı yapma yeteneğine sahip, özgüveni yüksek bireylerin yetişmesine katkı sağlayacak demokratik zihniyet ve düşünce ortamı sağlanmalıdır. Aynı 12 Eylül’e zemin hazırlayan, sokakları yangın yerine çevirip yağmalatan ve kardeşi kardeşe kırdırarak tankların sokağa çıkmasını sağlayan küresel emperyalizm ile cunta ittifakı ve işbirlikçileri dün olduğu gibi bugün de rahat durmuyor. Türkiye’nin büyümeye, normalleşmeye ve uluslararası arenada söz sahibi olmaya başladığı dönemlerde olduğu gibi terör ve şiddet ile vesayetçilerin özlem duyduğu kaos havasını el birliği ile meydana getirmek için saldırıyorlar. Son günlerde şiddetini her geçen gün artıran hain terör saldırıları açıkça vesayete hizmet ediyor, yüzyıllarca üzerinde birlikte kardeşçe yaşadığımız topraklarımıza, birlikte yaşama isteğimize nifak tohumları ekerek birliğimizi hedef alıyor. İçinden geçtiğimiz bu kritik süreçte vesayete hizmet eden terör olaylarına karşı milletçe verilecek en güzel cevap; birlik ruhu içerisinde, ortak akılla, aklıselime dayalı olarak teröre, terör örgütlerine, terörü besleyen ve yönlendiren kirli odaklara karşı yekvücut olduğumuzu göstermektir.”