'Faizleri Artırmakla Dolarda Düşüş Sağlanmaz'
SÜMEYYE DALKILINÇ - Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan, faizlerin artmasının, kendilerine ekstra maliyetlerin gelmesi anlamını taşıdığını belirterek, "Tabii öbür taraftan insanlar şunu düşünüyor; 'Döviz arttığı zaman maliyet artmıyor mu?' Doğru, fakat biz burada faizleri artırmakla dolarda bir düşüşün sağlanabileceği kanaatini taşımıyoruz" dedi.
AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Vardan, kur artışının ardında belirsizliklerin yattığını, bu belirsizliklerin bir kısmının içeriden, büyük bir kısmının ise dışarıdan kaynaklandığını kaydetti.
Vardan, dünyanın genelinde bütün kurlarda bir oynaklık olduğunu belirterek, kur konusunun sadece Türkiye'nin değil, tüm dünyanın sorunu olduğunu, fakat Türkiye'de buna ilaveten iç sorunların da bulunduğunu dile getirdi.
Kısa vadede bunların düzelip düzelmeyeceğini kimsenin bilemeyeceğini vurgulayan Vardan, herkesin istikrar istediğini ifade etti.
Vardan, alınan yeniden seçim kararına işaret ederek, "Yeniden seçim kararı en azından belli bir belirsizliğin ortadan kalkmasına vesile olacak diye düşünüyorum" diye konuştu.
7 Haziran seçimlerinden sonra ortaya çıkan tabloda, partilerin bir şekilde koalisyon kurma, bir araya gelme ve hükümet kurma arzularındaki isteksizliğin insanları tedirgin ettiğine dikkati çeken Vardan, şunları söyledi:
"İnsanlar, 'Bizler sizlere oy verdik, neden hükümet kurmuyorsunuz?' dedi bir nevi. Tabii burada bunların sonuçlarını bir sonraki seçimde göreceğiz. En azından bir sonraki seçimlere kadar 'Seçim olacak mı, olmayacak mı? Hükümet kurulacak mı, kurulmayacak mı? gibi söylemler ortadan kaldırılmış oldu. Bundan sonraki beklentimiz, seçimlerin akabinde hemen çok hızlı bir şekilde hükumetin kurulmasıdır. Onunla beraber de ikinci bir belirsizliğin ortadan kalkacağını ümit ediyoruz."
- "Yeni hükümet, hızlı reformlarıyla ülkeye yeni bir heyecan getirmek zorunda"
Vardan, iş dünyası olarak hiç bir zaman faizlerin artırılmasını isteyen cephede olmadıklarını vurguladı.
Faizlerin artmasının, kendilerine ekstra maliyetlerin gelmesi anlamını taşıdığını bildiren Vardan, "Tabii öbür taraftan insanlar şunu düşünüyor; 'Döviz arttığı zaman maliyet artmıyor mu?' Doğru, fakat biz burada faizleri artırmakla dolarda bir düşüşün sağlanabileceği kanaatini taşımıyoruz" şeklinde konuştu.
Vardan, buradaki dengesizliklerin Türkiye'nin temel verilerinden kaynaklanmadığına işaret ederek, "Türkiye'nin içeride bazı belirsizlikleri olsa da 'bunları ortadan kaldırmak için faizi yükseltelim' diye bir şey yok. Onu düzelttiğiniz zaman diğer taraf düzeliyor değil. Onun için ben faizleri artırmanın doları veya avroyu düşürmede cevap olacağı kanaatini taşımıyorum" ifadelerini kullandı.
Vardan, Türkiye'nin mümkün olabildiği ölçüde komşu ülkelerle yaptığı ticarette yerel para birimini kullanmanın yollarını araması gerektiğini kaydederek, "En azından bu şekilde bölgesel olarak paramız rezerv hale gelebilecektir. Bunu Rusya, İran ve hatta yüksek montanlı çalıştığımız Çin ile yapabilmeliyiz" dedi.
"Yüzde 5-6'nın altında büyümüş olmak Türkiye'ye çok büyük bir kazanç sağlamıyor" diyen Vardan, Türkiye'nin her yıl 750 bin ile 1 milyon civarında kişi için yeni iş alanı oluşturması gerektiğine dikkati çekti.
Vardan, Türkiye'nin yeni bir şeyler yapabiliyor olmasının önemine işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ancak, içeride seçimlerin sonucunda oluşan tablodan bir hükümet oluşturulamayınca, ülkedeki güven ve istikrar ortamıyla ilgili bir zedelenme söz konusu oldu. Şimdi bizim bir an önce önümüzdeki dönemde tekrarlanacak seçimde hızlı bir şekilde hükumetin kurulmasını, bu hükumetten de yeni bir reformist politikayla ülkeye katkı sağlayacak ortamı oluşturmasını beklememiz hakkımız diye düşünüyorum. Bu şekilde yeni hükümet, yeni programı ve hızlı reformlarıyla ülkeye yeni bir heyecan getirmek zorundadır. Bu heyecanla 'kaldığımız noktadan ileriye doğru gideriz' diye ümit ediyorum. Gitmemiz lazım zaten, başka türlü yolu yok."
- "Türkiye'nin dünyanın en büyük ilk iki ekonomisinde daha etkin olmasını isterdim"
Vardan, hükumetin geçen eylül ayında DEİK'in yapısında bir değişikliğe gittiğini anımsatarak, bunun da DEİK'in faaliyetlerinin etkisini oldukça artırdığını söyledi.
DEİK'in 127 iş konseyiyle faaliyet gösterdiğini aktaran Vardan, bunların 120'sinin ülkesel, 5'inin sektörel, 2'sinin ise özel amaçlı iş konseyi olduğunu kaydetti.
Vardan, Türkiye'nin 39 büyükelçiliğinin bulunduğu Afrika kıtasında daha etkin olması gerektiğine işaret ederek, "Ancak biz orada DEİK olarak 27 ülkede varız. Bu sayıyı 39'a çıkarmamız lazım. Yani 12 ülkede daha var olmamız lazım" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin Amerika ve Çin'e cüzi miktarda mal sattığını, buralardan büyük miktarda mal ithal ettiğini belirten Vardan, "Ben şahsen Türkiye'nin dünyanın en büyük ilk iki ekonomisi olan bu iki ülkede daha etkin olmasını isterdim" dedi.
Vardan, DEİK'in ilk kuruluşuna vesile olanın 1985 yılında kurulan Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) olduğu bilgisini vererek, daha sonra 1986'da DEİK'in kurulduğunu, TAİK'in de DEİK'in altında bir iş konseyi olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"TAİK'in oradaki muhatap kuruluşu sadece Washington'da. Yani o günden bu yana yaklaşık 30 yıldır biz sadece Washington ile iş tutmuşuz. Halbuki Amerika'daki tek eyalet Washington değil, özellikle iş dünyasını düşündüğünüz zaman belki Washington hiç değil. Bizim diğer eyaletlere de ulaşmamız lazım. O nedenle göreve geldikten sonra 12-13 eyalet yapılanmasını yapalım dedik ve bu yönde çalışmaları başlattık.
Halihazırda yaklaşık 10 ay önce göreve geldiğimizde 114 olan iş konseyi sayımız bugün 127. Yapılan faaliyetler de bir önceki dönemle mukayese edildiğinde ortalama 4-5 kat arttı. Hatta bazı alanlarda 7-8 kat artışı da gerçekleştirdik. Sadece etkinlik sayısındaki artış da değil, yapılan faaliyetlerin niteliğinin de artması herkesi memnun ediyor."
- "Haluk Bey'den böyle bir teyit de alınmışken onların ayrı durması hoş olmadı"
Vardan, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından DEİK'e açılan dava nedeniyle derneğin eski başkanı Haluk Dinçer'le dava konusunu konuşmadıklarını söyledi.
O dönem yönetim kurulunda yer alan herkesi Ekonomi Bakanının bizzat arayarak DEİK'in yeni baştan oluşturulduğunu, yeni bir formasyona sokulduğunu ve bu yeni oluşumda aranan kişinin de bulunmasını arzu ettiklerini söylediğini aktaran Vardan, şöyle devam etti:
"Daha geniş bir temsil kabiliyeti olan yeni yapıda Haluk bey de bu arananlardan biridir. Bu bağlamda Haluk Bey'den böyle bir teyit de alınmışken, onların ayrı durması hoş olmadı. Dava konusu tamamıyla kendi bilecekleri bir şey. Öyle bir karar almış olabilirler. Daha önce bir takım milletvekillerinin Anayasa mahkemesine açtığı dava da sonuçlandı. Anayasa Mahkemesi, DEİK'in bir kamu kuruluşu olmadığını, kamu gücüyle donatılmış, kendisine has özerk bir yapısı olan özel hukuk tüzel kişiliğini haiz olduğunu net bir şekilde ortaya koydu.
Davayı Haluk beyle hiç konuşmadık. Muhtemelen yönetim kurullarında buna bir itiraz geldi, onlar da o şekilde hareket etmek durumunda kaldı. Biz burada hiçbir kurumu, hiçbir şahsı ayırmıyoruz. Ülkeye hizmet eden herkesi çok değerli buluyoruz ve onlarla çalışmaktan da son derece memnunuz. Hep beraber olduğumuz zaman Türkiye'yiz, hep beraber olduğumuz zaman önemli bir gücüz. "
Vardan, şu an DEİK bünyesinde 102 kurucu kuruluşun yer aldığı bilgisini vererek, TÜSİAD'ın da bu kuruluşlardan ve ayrıcalıklı olanlar arasında bulunduğunu dile getirdi.
Söz konusu yeni yapının aslında hemen herkesi kapsadığını ve çok geniş bir temsil kabiliyeti olduğunu aktaran Vardan, şu an DEİK bünyesindeki kurucu kuruluşlardan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve Türkiye Müteahhitler Birliği'nin (TMB) ayrıcalıklı olduklarını ifade etti.
DEİK Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan, bu kurumlardaki başkan ya da başkan yardımcısı niteliğindeki temsilcilerin DEİK'in de başkan yardımcıları olduğunu anımsatarak, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Yani TİM Başkanı Mehmet bey, MÜSİAD Başkanı Nail bey, TÜSİAD Başkanı Cansen hanım, TMB Başkanı Mithat bey ve TOBB Başkan Vekili Halim bey, DEİK'i de başkan yardımcılığı sıfatıyla temsil ediyor. Biz bunları her yerde söylüyoruz. Onların varlığı bizim için çok değerli. Biz de elimizden geldiği kadar kurumlar arasında herhangi bir ayırım yapmamaya gayret ediyoruz."
Kaynak: AA
Vardan, dünyanın genelinde bütün kurlarda bir oynaklık olduğunu belirterek, kur konusunun sadece Türkiye'nin değil, tüm dünyanın sorunu olduğunu, fakat Türkiye'de buna ilaveten iç sorunların da bulunduğunu dile getirdi.
Kısa vadede bunların düzelip düzelmeyeceğini kimsenin bilemeyeceğini vurgulayan Vardan, herkesin istikrar istediğini ifade etti.
Vardan, alınan yeniden seçim kararına işaret ederek, "Yeniden seçim kararı en azından belli bir belirsizliğin ortadan kalkmasına vesile olacak diye düşünüyorum" diye konuştu.
7 Haziran seçimlerinden sonra ortaya çıkan tabloda, partilerin bir şekilde koalisyon kurma, bir araya gelme ve hükümet kurma arzularındaki isteksizliğin insanları tedirgin ettiğine dikkati çeken Vardan, şunları söyledi:
"İnsanlar, 'Bizler sizlere oy verdik, neden hükümet kurmuyorsunuz?' dedi bir nevi. Tabii burada bunların sonuçlarını bir sonraki seçimde göreceğiz. En azından bir sonraki seçimlere kadar 'Seçim olacak mı, olmayacak mı? Hükümet kurulacak mı, kurulmayacak mı? gibi söylemler ortadan kaldırılmış oldu. Bundan sonraki beklentimiz, seçimlerin akabinde hemen çok hızlı bir şekilde hükumetin kurulmasıdır. Onunla beraber de ikinci bir belirsizliğin ortadan kalkacağını ümit ediyoruz."
- "Yeni hükümet, hızlı reformlarıyla ülkeye yeni bir heyecan getirmek zorunda"
Vardan, iş dünyası olarak hiç bir zaman faizlerin artırılmasını isteyen cephede olmadıklarını vurguladı.
Faizlerin artmasının, kendilerine ekstra maliyetlerin gelmesi anlamını taşıdığını bildiren Vardan, "Tabii öbür taraftan insanlar şunu düşünüyor; 'Döviz arttığı zaman maliyet artmıyor mu?' Doğru, fakat biz burada faizleri artırmakla dolarda bir düşüşün sağlanabileceği kanaatini taşımıyoruz" şeklinde konuştu.
Vardan, buradaki dengesizliklerin Türkiye'nin temel verilerinden kaynaklanmadığına işaret ederek, "Türkiye'nin içeride bazı belirsizlikleri olsa da 'bunları ortadan kaldırmak için faizi yükseltelim' diye bir şey yok. Onu düzelttiğiniz zaman diğer taraf düzeliyor değil. Onun için ben faizleri artırmanın doları veya avroyu düşürmede cevap olacağı kanaatini taşımıyorum" ifadelerini kullandı.
Vardan, Türkiye'nin mümkün olabildiği ölçüde komşu ülkelerle yaptığı ticarette yerel para birimini kullanmanın yollarını araması gerektiğini kaydederek, "En azından bu şekilde bölgesel olarak paramız rezerv hale gelebilecektir. Bunu Rusya, İran ve hatta yüksek montanlı çalıştığımız Çin ile yapabilmeliyiz" dedi.
"Yüzde 5-6'nın altında büyümüş olmak Türkiye'ye çok büyük bir kazanç sağlamıyor" diyen Vardan, Türkiye'nin her yıl 750 bin ile 1 milyon civarında kişi için yeni iş alanı oluşturması gerektiğine dikkati çekti.
Vardan, Türkiye'nin yeni bir şeyler yapabiliyor olmasının önemine işaret ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Ancak, içeride seçimlerin sonucunda oluşan tablodan bir hükümet oluşturulamayınca, ülkedeki güven ve istikrar ortamıyla ilgili bir zedelenme söz konusu oldu. Şimdi bizim bir an önce önümüzdeki dönemde tekrarlanacak seçimde hızlı bir şekilde hükumetin kurulmasını, bu hükumetten de yeni bir reformist politikayla ülkeye katkı sağlayacak ortamı oluşturmasını beklememiz hakkımız diye düşünüyorum. Bu şekilde yeni hükümet, yeni programı ve hızlı reformlarıyla ülkeye yeni bir heyecan getirmek zorundadır. Bu heyecanla 'kaldığımız noktadan ileriye doğru gideriz' diye ümit ediyorum. Gitmemiz lazım zaten, başka türlü yolu yok."
- "Türkiye'nin dünyanın en büyük ilk iki ekonomisinde daha etkin olmasını isterdim"
Vardan, hükumetin geçen eylül ayında DEİK'in yapısında bir değişikliğe gittiğini anımsatarak, bunun da DEİK'in faaliyetlerinin etkisini oldukça artırdığını söyledi.
DEİK'in 127 iş konseyiyle faaliyet gösterdiğini aktaran Vardan, bunların 120'sinin ülkesel, 5'inin sektörel, 2'sinin ise özel amaçlı iş konseyi olduğunu kaydetti.
Vardan, Türkiye'nin 39 büyükelçiliğinin bulunduğu Afrika kıtasında daha etkin olması gerektiğine işaret ederek, "Ancak biz orada DEİK olarak 27 ülkede varız. Bu sayıyı 39'a çıkarmamız lazım. Yani 12 ülkede daha var olmamız lazım" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin Amerika ve Çin'e cüzi miktarda mal sattığını, buralardan büyük miktarda mal ithal ettiğini belirten Vardan, "Ben şahsen Türkiye'nin dünyanın en büyük ilk iki ekonomisi olan bu iki ülkede daha etkin olmasını isterdim" dedi.
Vardan, DEİK'in ilk kuruluşuna vesile olanın 1985 yılında kurulan Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) olduğu bilgisini vererek, daha sonra 1986'da DEİK'in kurulduğunu, TAİK'in de DEİK'in altında bir iş konseyi olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"TAİK'in oradaki muhatap kuruluşu sadece Washington'da. Yani o günden bu yana yaklaşık 30 yıldır biz sadece Washington ile iş tutmuşuz. Halbuki Amerika'daki tek eyalet Washington değil, özellikle iş dünyasını düşündüğünüz zaman belki Washington hiç değil. Bizim diğer eyaletlere de ulaşmamız lazım. O nedenle göreve geldikten sonra 12-13 eyalet yapılanmasını yapalım dedik ve bu yönde çalışmaları başlattık.
Halihazırda yaklaşık 10 ay önce göreve geldiğimizde 114 olan iş konseyi sayımız bugün 127. Yapılan faaliyetler de bir önceki dönemle mukayese edildiğinde ortalama 4-5 kat arttı. Hatta bazı alanlarda 7-8 kat artışı da gerçekleştirdik. Sadece etkinlik sayısındaki artış da değil, yapılan faaliyetlerin niteliğinin de artması herkesi memnun ediyor."
- "Haluk Bey'den böyle bir teyit de alınmışken onların ayrı durması hoş olmadı"
Vardan, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından DEİK'e açılan dava nedeniyle derneğin eski başkanı Haluk Dinçer'le dava konusunu konuşmadıklarını söyledi.
O dönem yönetim kurulunda yer alan herkesi Ekonomi Bakanının bizzat arayarak DEİK'in yeni baştan oluşturulduğunu, yeni bir formasyona sokulduğunu ve bu yeni oluşumda aranan kişinin de bulunmasını arzu ettiklerini söylediğini aktaran Vardan, şöyle devam etti:
"Daha geniş bir temsil kabiliyeti olan yeni yapıda Haluk bey de bu arananlardan biridir. Bu bağlamda Haluk Bey'den böyle bir teyit de alınmışken, onların ayrı durması hoş olmadı. Dava konusu tamamıyla kendi bilecekleri bir şey. Öyle bir karar almış olabilirler. Daha önce bir takım milletvekillerinin Anayasa mahkemesine açtığı dava da sonuçlandı. Anayasa Mahkemesi, DEİK'in bir kamu kuruluşu olmadığını, kamu gücüyle donatılmış, kendisine has özerk bir yapısı olan özel hukuk tüzel kişiliğini haiz olduğunu net bir şekilde ortaya koydu.
Davayı Haluk beyle hiç konuşmadık. Muhtemelen yönetim kurullarında buna bir itiraz geldi, onlar da o şekilde hareket etmek durumunda kaldı. Biz burada hiçbir kurumu, hiçbir şahsı ayırmıyoruz. Ülkeye hizmet eden herkesi çok değerli buluyoruz ve onlarla çalışmaktan da son derece memnunuz. Hep beraber olduğumuz zaman Türkiye'yiz, hep beraber olduğumuz zaman önemli bir gücüz. "
Vardan, şu an DEİK bünyesinde 102 kurucu kuruluşun yer aldığı bilgisini vererek, TÜSİAD'ın da bu kuruluşlardan ve ayrıcalıklı olanlar arasında bulunduğunu dile getirdi.
Söz konusu yeni yapının aslında hemen herkesi kapsadığını ve çok geniş bir temsil kabiliyeti olduğunu aktaran Vardan, şu an DEİK bünyesindeki kurucu kuruluşlardan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD), Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ve Türkiye Müteahhitler Birliği'nin (TMB) ayrıcalıklı olduklarını ifade etti.
DEİK Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan, bu kurumlardaki başkan ya da başkan yardımcısı niteliğindeki temsilcilerin DEİK'in de başkan yardımcıları olduğunu anımsatarak, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Yani TİM Başkanı Mehmet bey, MÜSİAD Başkanı Nail bey, TÜSİAD Başkanı Cansen hanım, TMB Başkanı Mithat bey ve TOBB Başkan Vekili Halim bey, DEİK'i de başkan yardımcılığı sıfatıyla temsil ediyor. Biz bunları her yerde söylüyoruz. Onların varlığı bizim için çok değerli. Biz de elimizden geldiği kadar kurumlar arasında herhangi bir ayırım yapmamaya gayret ediyoruz."