Türklerin Yüzde 55'İ Emeklilik Dönemi İçin Geçim Kaygısı Yaşıyor

12 ülkede yapılan araştırma sonuçlarına göre, Türklerin yarıdan fazlası emeklilik döneminde bugünkü yaşam standardını koruyamayacağı endişesini yaşıyor. Türk halkının çalışan işgücünün yüzde 50’si ise emekliliğinde de çalışmak zorunda kalacağını düşünüyor.

Türklerin Yüzde 55'İ Emeklilik Dönemi İçin Geçim Kaygısı Yaşıyor
Bireysel emeklilik ve hayat sigortası sektörünün önde gelen şirketi AvivaSA Emeklilik ve Hayat, 2015’in ilk çeyreğinde yapılan ’Tüketicilerin Tasarruf Tutumları’ araştırmasının sonuçlarını kamuoyuna açıkladı.

Araştırmaya göre; ABD, Çin, Endonezya, Fransa, İngiltere, İrlanda, İspanya, İtalya, Kanada, Polonya, Singapur ve Türkiye’yi kapsayan 12 ülkede, yaklaşık 12.500 tüketici ile görüşüldü.

AvivaSA Emeklilik ve Hayat CEO’su Meral Eredenk Kurdaş, araştırmada özellikle emeklilik dönemine ait kaygıların dikkat çektiğini belirterek, “Türkiye’de BES, devlet katkısı dahil toplam fon büyüklüğünde 42 milyar TL’yi geçti. Halihazırda 5,5 milyonu aşkın kişi, BES zincirine girmiş durumda. AvivaSA’nın fon büyüklüğü ise devlet katkısı dahil 8 milyar TL’yi, katılımcı sayısı 780 bin kişiyi aştı. Yaşam standardı beklentisinin en hızlı arttığı OECD ülkelerinden biri olan Türkiye’de; ortalama yaşam süresi, emeklilik yaşı ve emekli olarak geçirilecek süreler dikkate alındığında, kişisel ihtiyaçlara uygun bir emeklilik planının yapılması giderek daha hayati bir önem kazanıyor” dedi.

Kurdaş açıklamasında; Türkiye’de 2011 ile 2051 yılları arasında emekli olacak nüfusun, emeklilik dönemi beklentilerini karşılayabilmek için her yıl 91 milyar euro ek tasarruf yapması gerektiğine de dikkat çekti. Kurdaş, “Bu da ülkemizde her bireyin yıllık 2 bin 400 euro ya da ayda 200 euro ek tasarruf yapması anlamına geliyor. Bu noktada; tasarruf oranının oldukça düşük olduğu ülkemizde, yüzde 25 oranında bir devlet katkısı, dünyada örneği olmayan bir uygulamadır. Bu sebeple; emeklilik için endişelenmek yerine, bu endişeleri gidermek için BES’e katılmak çok önemli bir fırsattır” ifadelerini kullandı.

Emeklilik dönemlerinde yeterli yaşam standardı sağlamaya yetecek kadar geliri olmayacağından en çok endişelenen iki ülke Polonya ve Türkiye. Yüzde 58 oranla endişe duyan Polonya’yı, yüzde 55’le Türkiye takip ediyor. Türk halkının yarısı, emeklilik yaşından sonra çalışmak zorunda kalacağını düşünüyor: Emeklilik döneminde yeterli yaşam standardı sağlayamamaktan kaynaklanan endişe, emeklilik sonrasında da çalışma zorunluluğunu artırıyor. Türk halkının halen çalışan iş gücünün yüzde 50’si, emekliliğinde de çalışmak zorunda kalacağını düşünüyor. Bu durum, genç nüfusun çalışma olanaklarının bir kısmının, emekliler tarafından kullanılması sonucunu doğuruyor.

Türklerin finansal endişelerinde ’emeklilik’ ilk dörtte: Türkiye’deki tüketicilerin finansal konulardaki endişelerine bakıldığında; yüzde 46 ile geçim sıkıntısı birinci sırada yer alıyor. Bunu; yüzde 42 ile temel yaşam ihtiyaçları fiyatlarının önemli ölçüde artması, yüzde 41 ile borçları ödemeye yetişememek, yüzde 40 ile emeklilik için yeterli parasının olmaması takip ediyor. Bir başka deyişle Türk halkının ana gündem maddelerinden biri, emeklilik için yeterli birikiminin olmaması.

“Gerçekçi olmak gerekirse, emeklilik için ancak yasal bir zorunluluk olduğu takdirde para biriktireceğimi kabul ediyorum” diyenlerin oranı Türkiye’de yüzde 40. Emeklilik için para biriktirilmesi gerektiğine yönelik bir farkındalık olsa da, çoğunluk mevcut günlük konforundan fedakarlık etmek istemiyor. Bu alanda Türkiye, Çin’den sonra ikinci sırada geliyor.

Türklerin yaklaşık yüzde 19’u önümüzdeki 12 ayda emeklilik fonlarına daha fazla kaynak ayırmaya niyetli görünüyor. Türkiye’nin yeri, bu açıdan araştırmaya katılan ülkelerin ortalamasına yakın. Bu durum, sektör için önemli bir gelişme olarak dikkat çekiyor. Türklerin yüzde 23’ü finansal sıkıntı çekiyor: Bu yıl da, geçen yıl olduğu gibi Türk halkının yüzde 23’ü finansal sıkıntı çekiyor. Yüzde 31’i halihazırdaki finansal durumlarını ’rahat’ ya da ’idare ediyoruz’ cümlesiyle ifade ederken, yüzde 46’sı ise ’kıt kanaat geçiniyoruz’ diyor.

Araştırmaya katılan 12 ülke baz alındığında Türkiye, Polonya ile birlikte finansal açıdan en çok sıkıntı çeken iki ülkeden biri olarak ortaya çıkıyor. Ülkemizde her üç kişiden ikisi, maddi imkanlarından memnun görünmüyor.

’Borçlarımın miktarı beni tedirgin ediyor’ diyen Türkler, yüzde 49 oranla, 12 ülke arasında birinci sırada. Türkiye’yi Endonezya (yüzde 48) ve Polonya (yüzde 37) takip ediyor. “Bu aralar bazı fatura ve ödemelerimi de vaktinde yapamıyorum” diyenler arasında Türkiye yine yüzde 41 ile ilk sırada yer alıyor. Türkiye’yi yüzde 21 ile İrlanda ve Endonezya izliyor. Türkiye’nin diğer ülkelere göre açık ara önde yer aldığı görülüyor.

Türk tüketicilerinin yüzde 23’ü, önümüzdeki 12 ayda ülkenin genel ekonomik durumunun iyiye gideceğini düşünürken, yüzde 46’sı kötüye gideceğini düşünüyor. Önümüzdeki 12 ayda ekonominin nasıl seyredeceği konusunda en kötümser olanlar ise Türkler ve Fransızlar. Ekonomiyle ilgili beklentiler, tüm ülkelerde genel hatlarıyla vatandaşın kendi durumuyla ilgili olduğunda iyimserleşiyor. Türkiye’de ankete katılanların yüzde 46’sı ülke ekonomisiyle ilgili olumsuz beklentiye sahipken, kendi finansal durumuyla ilgili beklentisi olumsuz olanlar sadece yüzde 21’de kalıyor. Türklerin, hane halkının gelecekteki finansal durumuna ilişkin düşünceleri de genel ekonomi hakkındaki düşüncelerinden daha olumlu görünüyor. Türklerin yüzde 33’ü beklenmedik durumlara hazırlıklı değil: Çalışan Türklerin yüzde 33’ü, beklenmedik durumlarla başa çıkacak kadar birikim ya da yatırımının olmadığını söylüyor.

Araştırmaya Türkiye’den katılanların sigorta sahipliğine bakıldığında; yüzde 36 ile motorlu araç sigortası sahipliği birinci sırada yer alıyor. Bunu, yüzde 26 ile konut sigortası, yüzde 23 ile hayat sigortası ve yüzde 8’lik oranla işveren tarafından ya da bireysel ödenen sağlık sigortası takip ediyor. Bu durum, halen malın candan daha kıymetli görüldüğünü de ortaya koyuyor.

Araştırmaya konu olan ülkeler arasında hayat sigortasına en az sahip olanlar;  Türkler (yüzde 23) ve İtalyanlar (yüzde 18). Singapur’da ise yüzde 68’le hayat sigortası sahipliği en yüksek oran olarak dikkat çekiyor.

Türk tüketicilerinin ailevi endişeleri sıralamasında, yüzde 55 ile ciddi bir hastalığa yakalanma ihtimalini; yüzde 46 ile kişisel bilgilerin başkalarınca kullanılması, yüzde 46 ile beklenmedik olaylar, yüzde 44 ile sahtekarlık ve siber dolandırıcılık, yüzde 43 ile iş güvencesinin olmaması izliyor.

Türkiye’de her yıl binlerce kişi kanser ve kalp krizi başta olmak üzere tehlikeli hastalık riskiyle karşı karşıya kalıyor. Ancak araştırma sonuçları, Türklerin yüzde 97’sinin herhangi bir tehlikeli hastalık ürününe sahip olmadığını gösteriyor.

Araştırma kapsamında yatırıma ilişkin davranışlar incelendiğinde ise ’Yarın için para biriktirmektense, bugün için yaşamayı tercih ederim’ felsefesi, Çin (yüzde 60) ve Türkiye’de (yüzde 26) ön plana çıkıyor.

Araştırma kapsamında ayrıca; Türkiye’de tasarruf ve yatırımlardan elde edilecek gelir konusuna ilişkin yaklaşım yıllar bazında izlendiğinde; bugüne kadar ’garantili getiri elde etmek’ hedefinin, bu yıl itibariyle yerini ’piyasadaki en iyi performansı elde etme’ye bıraktığı görülüyor.

TÜRKLERİN YÜZDE 55’İ EMEKLİLİK DÖNEMİ İÇİN GEÇİM KAYGISI YAŞIYOR

12 ülkede yapılan araştırma sonuçlarına göre, Türklerin yarıdan fazlası emeklilik döneminde bugünkü yaşam standardını koruyamayacağı endişesini yaşıyor. Türk halkının çalışan işgücünün yüzde 50’si ise emekliliğinde de çalışmak zorunda kalacağını düşünüyor.

Bireysel emeklilik ve hayat sigortası sektörünün önde gelen şirketi AvivaSA Emeklilik ve Hayat, 2015’in ilk çeyreğinde yapılan ’Tüketicilerin Tasarruf Tutumları’ araştırmasının sonuçlarını kamuoyuna açıkladı.

Araştırmaya göre; ABD, Çin, Endonezya, Fransa, İngiltere, İrlanda, İspanya, İtalya, Kanada, Polonya, Singapur ve Türkiye’yi kapsayan 12 ülkede, yaklaşık 12.500 tüketici ile görüşüldü.

AvivaSA Emeklilik ve Hayat CEO’su Meral Eredenk Kurdaş, araştırmada özellikle emeklilik dönemine ait kaygıların dikkat çektiğini belirterek, “Türkiye’de BES, devlet katkısı dahil toplam fon büyüklüğünde 42 milyar TL’yi geçti. Halihazırda 5,5 milyonu aşkın kişi, BES zincirine girmiş durumda. AvivaSA’nın fon büyüklüğü ise devlet katkısı dahil 8 milyar TL’yi, katılımcı sayısı 780 bin kişiyi aştı. Yaşam standardı beklentisinin en hızlı arttığı OECD ülkelerinden biri olan Türkiye’de; ortalama yaşam süresi, emeklilik yaşı ve emekli olarak geçirilecek süreler dikkate alındığında, kişisel ihtiyaçlara uygun bir emeklilik planının yapılması giderek daha hayati bir önem kazanıyor” dedi.

Kurdaş açıklamasında; Türkiye’de 2011 ile 2051 yılları arasında emekli olacak nüfusun, emeklilik dönemi beklentilerini karşılayabilmek için her yıl 91 milyar euro ek tasarruf yapması gerektiğine de dikkat çekti. Kurdaş, “Bu da ülkemizde her bireyin yıllık 2 bin 400 euro ya da ayda 200 euro ek tasarruf yapması anlamına geliyor. Bu noktada; tasarruf oranının oldukça düşük olduğu ülkemizde, yüzde 25 oranında bir devlet katkısı, dünyada örneği olmayan bir uygulamadır. Bu sebeple; emeklilik için endişelenmek yerine, bu endişeleri gidermek için BES’e katılmak çok önemli bir fırsattır” ifadelerini kullandı.

Emeklilik dönemlerinde yeterli yaşam standardı sağlamaya yetecek kadar geliri olmayacağından en çok endişelenen iki ülke Polonya ve Türkiye. Yüzde 58 oranla endişe duyan Polonya’yı, yüzde 55’le Türkiye takip ediyor. Türk halkının yarısı, emeklilik yaşından sonra çalışmak zorunda kalacağını düşünüyor: Emeklilik döneminde yeterli yaşam standardı sağlayamamaktan kaynaklanan endişe, emeklilik sonrasında da çalışma zorunluluğunu artırıyor. Türk halkının halen çalışan iş gücünün yüzde 50’si, emekliliğinde de çalışmak zorunda kalacağını düşünüyor. Bu durum, genç nüfusun çalışma olanaklarının bir kısmının, emekliler tarafından kullanılması sonucunu doğuruyor.

Türklerin finansal endişelerinde ’emeklilik’ ilk dörtte: Türkiye’deki tüketicilerin finansal konulardaki endişelerine bakıldığında; yüzde 46 ile geçim sıkıntısı birinci sırada yer alıyor. Bunu; yüzde 42 ile temel yaşam ihtiyaçları fiyatlarının önemli ölçüde artması, yüzde 41 ile borçları ödemeye yetişememek, yüzde 40 ile emeklilik için yeterli parasının olmaması takip ediyor. Bir başka deyişle Türk halkının ana gündem maddelerinden biri, emeklilik için yeterli birikiminin olmaması.

“Gerçekçi olmak gerekirse, emeklilik için ancak yasal bir zorunluluk olduğu takdirde para biriktireceğimi kabul ediyorum” diyenlerin oranı Türkiye’de yüzde 40. Emeklilik için para biriktirilmesi gerektiğine yönelik bir farkındalık olsa da, çoğunluk mevcut günlük konforundan fedakarlık etmek istemiyor. Bu alanda Türkiye, Çin’den sonra ikinci sırada geliyor.

Türklerin yaklaşık yüzde 19’u önümüzdeki 12 ayda emeklilik fonlarına daha fazla kaynak ayırmaya niyetli görünüyor. Türkiye’nin yeri, bu açıdan araştırmaya katılan ülkelerin ortalamasına yakın. Bu durum, sektör için önemli bir gelişme olarak dikkat çekiyor. Türklerin yüzde 23’ü finansal sıkıntı çekiyor: Bu yıl da, geçen yıl olduğu gibi Türk halkının yüzde 23’ü finansal sıkıntı çekiyor. Yüzde 31’i halihazırdaki finansal durumlarını ’rahat’ ya da ’idare ediyoruz’ cümlesiyle ifade ederken, yüzde 46’sı ise ’kıt kanaat geçiniyoruz’ diyor.

Araştırmaya katılan 12 ülke baz alındığında Türkiye, Polonya ile birlikte finansal açıdan en çok sıkıntı çeken iki ülkeden biri olarak ortaya çıkıyor. Ülkemizde her üç kişiden ikisi, maddi imkanlarından memnun görünmüyor.

’Borçlarımın miktarı beni tedirgin ediyor’ diyen Türkler, yüzde 49 oranla, 12 ülke arasında birinci sırada. Türkiye’yi Endonezya (yüzde 48) ve Polonya (yüzde 37) takip ediyor. “Bu aralar bazı fatura ve ödemelerimi de vaktinde yapamıyorum” diyenler arasında Türkiye yine yüzde 41 ile ilk sırada yer alıyor. Türkiye’yi yüzde 21 ile İrlanda ve Endonezya izliyor. Türkiye’nin diğer ülkelere göre açık ara önde yer aldığı görülüyor.

Türk tüketicilerinin yüzde 23’ü, önümüzdeki 12 ayda ülkenin genel ekonomik durumunun iyiye gideceğini düşünürken, yüzde 46’sı kötüye gideceğini düşünüyor. Önümüzdeki 12 ayda ekonominin nasıl seyredeceği konusunda en kötümser olanlar ise Türkler ve Fransızlar. Ekonomiyle ilgili beklentiler, tüm ülkelerde genel hatlarıyla vatandaşın kendi durumuyla ilgili olduğunda iyimserleşiyor. Türkiye’de ankete katılanların yüzde 46’sı ülke ekonomisiyle ilgili olumsuz beklentiye sahipken, kendi finansal durumuyla ilgili beklentisi olumsuz olanlar sadece yüzde 21’de kalıyor. Türklerin, hane halkının gelecekteki finansal durumuna ilişkin düşünceleri de genel ekonomi hakkındaki düşüncelerinden daha olumlu görünüyor. Türklerin yüzde 33’ü beklenmedik durumlara hazırlıklı değil: Çalışan Türklerin yüzde 33’ü, beklenmedik durumlarla başa çıkacak kadar birikim ya da yatırımının olmadığını söylüyor.

Araştırmaya Türkiye’den katılanların sigorta sahipliğine bakıldığında; yüzde 36 ile motorlu araç sigortası sahipliği birinci sırada yer alıyor. Bunu, yüzde 26 ile konut sigortası, yüzde 23 ile hayat sigortası ve yüzde 8’lik oranla işveren tarafından ya da bireysel ödenen sağlık sigortası takip ediyor. Bu durum, halen malın candan daha kıymetli görüldüğünü de ortaya koyuyor.

Araştırmaya konu olan ülkeler arasında hayat sigortasına en az sahip olanlar;  Türkler (yüzde 23) ve İtalyanlar (yüzde 18). Singapur’da ise yüzde 68’le hayat sigortası sahipliği en yüksek oran olarak dikkat çekiyor.

Türk tüketicilerinin ailevi endişeleri sıralamasında, yüzde 55 ile ciddi bir hastalığa yakalanma ihtimalini; yüzde 46 ile kişisel bilgilerin başkalarınca kullanılması, yüzde 46 ile beklenmedik olaylar, yüzde 44 ile sahtekarlık ve siber dolandırıcılık, yüzde 43 ile iş güvencesinin olmaması izliyor.

Türkiye’de her yıl binlerce kişi kanser ve kalp krizi başta olmak üzere tehlikeli hastalık riskiyle karşı karşıya kalıyor. Ancak araştırma sonuçları, Türklerin yüzde 97’sinin herhangi bir tehlikeli hastalık ürününe sahip olmadığını gösteriyor.

Araştırma kapsamında yatırıma ilişkin davranışlar incelendiğinde ise ’Yarın için para biriktirmektense, bugün için yaşamayı tercih ederim’ felsefesi, Çin (yüzde 60) ve Türkiye’de (yüzde 26) ön plana çıkıyor.

Araştırma kapsamında ayrıca; Türkiye’de tasarruf ve yatırımlardan elde edilecek gelir konusuna ilişkin yaklaşım yıllar bazında izlendiğinde; bugüne kadar ’garantili getiri elde etmek’ hedefinin, bu yıl itibariyle yerini ’piyasadaki en iyi performansı elde etme’ye bıraktığı görülüyor.
Kaynak: İHA