Balkanların Avazı Paneli

TRT Genel Müdürü Şenol Göka, “Biz Balkanlardaki akrabalarımız, soydaşlarımız olarak bakmıyoruz. Biz orasıyız, orası da biz. Biz oradan elimizi ayağımızı, düşüncelerimizi çekmeyeceğiz. Biraz geç kalmış olabiliriz. Onu da burada bir şeylerle uğraşıyorlardı oralara geç kaldık diye düşünebilirsiniz. Şimdi en güçlü şeklide en ince ayrıntısına kadar oralarda olduğumuzu göreceksiniz. Bizi konuk ederseniz, bizimle birlikte tadını çıkartırsanız sevinirim” dedi.

TRT’nin Balkan ülkelerine yönelik yayınlarını değerlendirmek ve geliştirmek için gerekli çalışmaları planlamak amacıyla TRT Genel Müdürlüğü Adnan Öztrak Konferans Salonunda “Balkanların Avazı” adlı 2 gün sürecek olan panelin ilk günkü programı gerçekleşti.

3 oturumdan oluşacak, 3 moderatör ve 13 panelistin görev yapacağı panele, Türkiye, Bosna-Hersek, Kosova, Makedonya, Karadağ, Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk ve Gagauzia’dan konuklar katıldı.

Panelde bir konuşma yapan TRT Genel Müdürü Göka, Balkanlar göçen bir ailenin çocuğu olarak, uzun süre oralarda bulunduğunu vurgulayarak, “Oralarda bulunmamız bize hep duygusal anlar yaşattı. Sokakta dolaşırken ya da herhangi bir coğrafya da gezinirken gözyaşlarınızı tutamıyorsunuz. Bunun yüzlerce sebebi olabilir. Ortak bir yaşam, ortak bir kültür ve göçler. Her göç büyük acıları ve duyguları barındırıyor. Bütün bunların hepsi Balkanlarda yaşandı” ifadesini kullandı.

“Çok zengin bir yaşantı, çok zengin bir kültür. Bizim açımızdan ise genel birlikteliğimiz özetleyecek ama bir imparatorluk, parçalı bir yapı, bizim açımızdan ise dokunaklı bir şarkı” diyen Göka şöyle devam etti:

“Yani ne zaman Balkanlar desek yüreğimiz sızlıyor. Ne zaman Bosna Hersek’ten Bulgaristan’a doğru gelsek tüylerimiz ürperiyor, diken diken oluyor. Biz dokunaklı bu şarkıyı halaya dönüştürmek istedik. Mümkündür. Az önce TRT’nin imkanlarını gördünüz. Bunun sonu daha da iyi olacak. Dünyanın sayılı yayın kuruluşlarından birisi olduğumuzu söyledik, çok iyi geliştik, bundan sonra daha da iyi olacağız. Kasten propagandist faaliyetler yokmuş gibi kabul edilse de dünyanın her yerinde var olduğumuzu biliniz.

Dünyanın her yerinde etkili bir biçimde var olduğumuz biliniz. Özellikle Türk Dünyası, Balkan Coğrafyası , Kuzey Afrika buralarda var olduğumuzu biliniz. Fakat kasten, özel olarak yokmuş etkisizmiş gibi hiç kimse bilmiyormuş gibi davranıyor. Tam tersine. Bu güce hani o dokunaklı şarkı dediğimiz şeyi halaya dönüştürebiliriz. Daha güçlü içerik yapabiliriz. Şimdiye kadar belki Balkanların yapısından orayla güçlü bağımız olduğu halde bu bağları hatırlayamadık.

Çok derinlerde derin duygular, Balkanlar ile birlikte hareket etmek, o insanların ama soydaş ama akraba bir biçimde duygu birliği gönü birliği yaptığımız insanlar. Hep onların bizimle birlikte olma duygusunu taşıdık çok derinliklerimizde. Zaman zaman başka sebeplerden unuttuk. Ya da öncelemedik, önceleyemedik. Şimdi bir araya gelmenin zamanı.

Başlangıç olarak Bizim AVAZ kanalımız o sözünü ettiğim coğrafyaya hitap eden kanalımızı biraz Balkanlara doğru kaydıralım, biraz Balkanları ağırlıklı hale getirilim, ardından başka yapılarda ortaya çıkartabiliriz. Yani filli durum oluşturup o fiili durumdan bir şey çıkartabiliriz. Ne çıkartabiliriz? Benim kafamda arkadaşlarımın kafasında bir şey var. Ama kuvvetle muhtemel burada söylenendenler sonra başka bir şey ortaya çıkacak. Bir kararımız var. Bir fikrimiz var. Yani oturup burada bambaşka yeni bir şekil ortaya çıkartmayacağız. Balkanların parçalı genellikle bir araya gelemeyen yapısının uzun süren tartışmalara yol açtığını da biliyorum. Bir türlü netice elde edilemiyor. Onu da biliyorum. Bir karar verilim, biri akar üzerine gidelim. Daha sonra erilmiş karalar üzerinde rötuşlar yapalım. BU belki daha doğru bir yoldur düşüncesiyle bir düşünce var kafamızda, binin çok fazla uzatmadan, çok fazla detaya girmeden’ göç yolda düzülür’ düsturuyla biran önce hareket geçirmenin yoluna bakalım.”

“Bu şarkıyı halaya çevirmek için düğün davetimize icap ettiniz. Birinci aşama gerçekleşti. Bir araya geldik. Hiçbir şey çıkmasa bile biraya gelmemiz önemli” ifadesini kullanan Göka şunları kaydetti:

“Davetimize icap etmeniz önemli. Şu anda oluşacak topluluk bundan sonrası için çok güzel bir sorumluluk aldı. İnşallah bu sorumluluğu en kısa sürede hayata geçirebiliriz. Sizler bu ortak yapıya katı verseniz de vermeseniz de biz bunu yapacağız. Yani biz Balkanları bırakmayacağız . Balkanlardan elimizi çekmeyeceğiz. Çünkü biz balkanları sadece bizim ilgi alanımız olarak değil biz olarak düşünüyoruz. Balkanları gezip dolayan arkadaşlarım bunu yüreklerinde hissedebilirler. Bunu çok güçlü duygu olarak tekrar buraya taşıyabilirler.

Onun içinde biz Balkanlardaki akrabalarımız, soydaşlarımız olarak bakmıyoruz. Biz oradayız, orası da biz. Biz oradan elimizi ayağımızı, düşüncelerimizi çekmeyeceğiz. Biraz geç kalmış olabiliriz. Onu da burada bir şeylerle uğraşıyorlardı oralara geç kaldık diye düşünebilirsiniz. Şimdi en güçlü şeklide en ince ayrıntısına kadar oralarda olduğumuzu göreceksiniz. Bizi konuk ederseniz, bizimle birlikte tadını çıkartırsanız sevinirim.”

TRT Genel Müdür Yardımcısı İbrahim Eren ise, Balkan Göçmeni olarak açılış konuşmasını yapmasının uygun görüldüğünü vurgulayarak, “ Ben Gümülcineliyim, batı Trakyalıyım. Halen amcam, halam, amcamın çocukları, birinci derece yakınlarım Gümülcine’de yaşamaktadır. Her yıl bir kere gitmeye çalışırım. Tabi biz ikinci nesil olarak duygularımız aynı kalsa da köyümüzle ilişkilerimiz zayıflamakta. Kendi çocuğum 6 yaşında. Henüz bir kere götürebildim” diye konuştu.

“Orta bir coğrafyanın mensuplarıyız. Bizler yüzlerce yıl birlikte yaşayarak Balkanların tarihini birlikte yazdık, Bakanların kaderini birlikte inşa ettik. Yüzlerce yıllık birliktelik neticesinde ortak bir kültür oluşturduk” diyen Eren sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ortaya koyduğumuz eserlerle dünya medeniyetine, kültürüne katkıda bulunduk. Birinci ve İkinci Dünya Savaşları bu bölgede de tamiri mümkün olmayan acılara neden oldu. Bu süreçte Balkanlar Demirperde ile dünyaya kapandı, yüzyıllar boyunca süren barış ve huzur ortamına gölge düştü. İki kutuplu dünyanın çatışmacı ruhu Balkanlarda kendini gösterdi ve büyük acılar yaşanmasına neden oldu. Bugün Balkanlar ve Türkiye yepyeni bir sürecin içerisindeyiz. Soğuk savaş döneminin çalkantıların geride bırakmış huzur ve istikrarı arayan balkanlar var. Türkiye olarak bu istikrarı korumak için çabalar göstermekteyiz. Balkanların huzurunu ve istikrarını bozmaya yönelik her türlü tehdidi kendi huzurumuza yönelik tehdit olarak görmekte ve bunu dikkate alarak hareket etmekteyiz. Toplumlarımızın ülkelerimizin birbirini anlaması ve barışçı barışçı politikaların belirlenmesinde medyanın kullandığı dil son derece önemlidir. Kullandığınız dil ülkelerimizi, insanlarımızı ayrıştıran, düşmanlıkları körükleyen değil, birbirine yaklaştıran işbirliğini artıran huzur ve barışa hizmet eden bir nitelikte olmalıdır. Yorumlarınız, objektifleriniz hep doğruya ve barışa odaklanmalıdır. Kardeş ülkeler olarak medya konusunda ciddi işbirlikleri oluşturabiliriz. Ülkemiz hem özel sektör yayıncılığı, em yayıncılığı açısından medya konusunda güçlü bir geleneğe sahiptir. Tecrübe ve birikim karşılıklı iş birliği için oldukça önemlidir. Kamu yayıncılığı TRT uluslararası yayın yapmaktadır. Burada yapılacak tartışmalar yol gösterici olacaktır.

Balkan Savaşları ve Osmanlı’nın dağılmasıyla dünya büyük acılar yaşadı. Bu acıları Balkanlar daha büyük hissetti. 93 harbi ile yaklaşık 1 milyon kişi Kafkasya ve Balkanlardan Türkiye’ye geldi. Bende göç sonucu Türkiye’ye gelmiş bir ailenin ilk nesliyim. Babam Halit Eren 60’lı yılların başında bir trene bindirilip Türkiye’ye gönderilmiş. Bizler Halit Eren’in etiyle tırnağıyla kurduğu bir ailenin nesliyiz. 1600 yıllarda başlayan Ruslaştırma kültürü bizim kültürümüze aykırı. Osmanlı ise kültür birikimi. Türkiye Cumhuriyet’i yeniden ulusun değil; ortak kimliğin, bilincin, dilin hakim olduğu bir devlet olarak gelecek yüzyıllara doğru uzun olacak bir devleti inşa etme derdinde. “
Kaynak: İHA