Fatih Projesi Tablet Dağıtım Töreni
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 700 bin tablet bilgisayarın bugün öğrencilere teslim edildiğini belirterek, 2016 yılından itibaren 4 yıl süreyle 10 milyon 600 bin tablet bilgisayarı da öğrencilere ulaştırmayı planladıklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Fatih Projesi tablet dağıtım törenine katıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı konuşmada, bugünün ülkenin eğitim tarihinde son derece önemli bir gün olduğunu belirterek, “Önemli bir adım ve bunu atarken heyecanlı olduğumu da söylemek istiyorum. Çünkü bu projeyi hayata geçirmek için başbakanlığım döneminde arkadaşlarımla müzakereleri yaptığımda burada bir aksamanın olmasına tahammül etmemiz mümkün değildi. Çünkü böyle dev projelere bu ülkede alışmayanlar, alışamayanlar var. Onları da bunlara alıştırmamız gerekiyor. Onun için kararlı olmamız lazım, yol haritamızı gayet iyi uygulamamız lazım ki bunu öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz ve velilerimiz olsun gün geçtikçe evet bizim devletimiz yapar desin ve gerek etkileşimli tahtalar, gerek tablet bilgisayarlarla beraber evet bu gerçekleşti ve geleceğe çok daha farklı bakıyoruz desinler. Bugün 81 vilayetimizde 700 bin tablet bilgisayarı öğrencilerimize teslim ediyoruz, eğitim sistemimize kazandırıyoruz. Bugüne kadar 737 bin 800 tablet bilgisayarı öğrenci ve öğretmenlerimizin kullanımına sunduk. 2016 yılından itibaren 4 yıl süreyle 10 milyon 600 bin tablet bilgisayarı yine öğrencilerimize teslim edeceğiz. Şu anda ihalesi yapılarak sonuçlandırma safhasına geldi ve sonuçlandırma safhasından sonra da Türkiye’de ve dışarıda üretimleri yapılacak. Bu üretimle birlikte ülkemiz aynı zamanda bilişim teknolojisinde bir üs olmanın, uygulama alanı olmanın da adımını atmış olacaktır” dedi.
“FATİH PROJESİ’YLE EĞİTİMDE ÇOK GÜÇLÜ VE KALİTELİ ALTYAPI KURUYORUZ”
Bugün teslim edilen 700 bin tablet bilgisayarın öğrencilere ve öğretmenlere hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, “Bu tablet bilgisayarların milletimiz ve memleketimiz için hayırlı araştırmalara, hizmetlere vesile olmasını temenni ediyorum. Fatih Projesi’yle eğitimde çok güçlü ve kaliteli altyapı kuruyoruz. Bu tablet bilgisayarlar tamamen yerli tasarımlarla ülkemizde üretildi. Tabletlerimiz birçok bakımdan piyasadakilerden üstün özelliklere sahip. Fatih Projesi sadece bilgisayardan ibaret değil, bilgisayarlarla birlikte etkileşimli tahtayı, çok fonksiyonlu yazıcıyı, fiberoptik internet bağlantısını öğrencilerimizin hizmetine sunuyoruz. Bu altyapıyı tamamlayacak şekilde her derse özgü eğitim içeriği hazırlanıyor. Videolarla ve görsellerle dersler daha anlaşılır, daha zevkli hale getiriliyor. Bu çalışmaların da süratle tamamlanarak öğrencilerimizin hizmetine sunulacağına inanıyorum” diye konuştu.
“BİZİM İLİM ANLAYIŞIMIZ TAKLİTÇİLİĞE, TEKRARA, MADDİYATA DAYANMAZ”
“Biz çok geniş, çok derin bir ilim geleneğinin, bununla birlikte ilimle yoğrulmuş irfanın, hikmetin temsilcisi bir milletiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim ilim anlayışımız taklitçiliğe, tekrara, maddiyata dayanmaz. Tam tersine bizde ilim önce gönülle yapılır, kalple yapılır. İlmin peşine özellikle kazanç için dünyalık menfaatler için değil, hakikatlere muttali olmak, ulaşmak için düşülür. Hani diyor ya ‘İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir’, mesele bu. Çağının önüne geçemeyen, insanı geliştirmeyen, ruhları coşturmayan, hakikatin hakkını vermeyen ilmin bizim nezdimizde bir kıymeti yoktur. Bizler Batı’nın yaptığı gibi doğaya ve dünyaya hükmetmek için değil, bilakis tabiatın kanunlarını, hakikatini öğrenmek ve öğretmek için ilim tedris eden bir geleneğin sahibiyiz. Tarihimizin her döneminde devrinin yıldızı haline gelmiş, diğer toplumlara örnek olmuş nice değerlerimiz, alimlerimiz ve ariflerimiz vardır. İşte biz de bu bilinçle, bu özgüvenle 12 yıl boyunca önceliklerimizin en başına eğitimi aldık. Milli bütçemizin yarısını eğitime ayırdık. Personelin yarısını eğitime ayırdık. Zira eğitim olmadan hiçbir şey olmaz dedik. İkinci sıraya sağlığı koyduk. Ülkemizin dört temel taşı olarak eğitim, sağlık, adalet ve emniyet dedik” ifadelerini kullandı.
“İMKANLAR ÖYLESİNE SINIRLIYDI Kİ BU SÜRECİ TAMAMLAMAK İÇİN ÇOK BÜYÜK SABIR VE AZİM GEREKİYORDU”
Kendi öğrencilik dönemlerinden bahseden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:
“Burada bizleri izleyen gençler, öğrenci kardeşlerimiz bilmezler. Ama ben size bazı yaşadıklarımı anlatmak zorundayım. Eski Türkiye’de büyük şehirlerde bile örneğin ben İstanbul’da okudum. İmkanlar öylesine sınırlıydı ki bu süreci tamamlamak için çok büyük sabır ve azim gerekiyordu. Bir sırada üç öğrencinin oturduğu, aynı sınıfta 70 öğrencinin okuduğu sınıflarda eğitim gördük. Kara tahtanın önünde toz toprak içinde ders işlenmeye çalışılıyordu. Okul olsa öğretmen olmuyor, öğretmen olsa ders kitabı bulunmuyordu. Kırtasiyelerin önünde kuyruğa girerdik, acaba kitaplarımızı temin edebilir miyiz. Sıra bize gelirdi kırtasiyeci derdi ki ‘Bu kitap yok’. Okulda ağabeylerimizden, bir üst sınıftan teksir notları derdik saman kağıdında ilkel bir makinesi vardı, o makinede mürekkep birbirine karışmış notları ağabeylerimizden satın almak isterdik. Ağabeyler de onu bize satmazlardı. Çünkü antika durumuna düşmüştü onlar için. Biz de öğretmenlerimizi çalakalem dinler, notlarımızı alır ve bu şekilde eğitim ve öğretime devam ederdik.”
Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Yılın başından itibaren sıraların üstünde kitaplarınızı bulacaksınız. Sıraların üzerine kitapları yerleştirdik, çocuklarımız okula başlarken kitaplarını sıraların üzerinde buldular. Ücretsiz olarak bu kitapları verdik. Eğitime çok önem veriyorum. Eski Türkiye’de bırakın kitapları sıranın üzerinde hazır bulmayı, paranızla bile bunları alamıyordunuz. Böyle bir süreçten bugünkü sürece geldik. Kağıdı, kalemi, defteri paranızla bile bulup da alamadığınız dönemlerden bu ülke geçti. Köylerdeki, kasabalardaki sobalı okullara her öğrenci koltuğunun altında bir odun ya da tezekle geliyordu. Şu anda bakıyorsunuz birileri acaba böyle bir şey bulabilir miyiz gayretinde. En ücra bir mezrada böyle bir yer bulsalar bakıyorsunuz televizyon kanallarında bunları yaymaya başlıyorlar. İşte öyle diyorsunuz ama bakın biz filanca mezrada böyle bir okul bulduk. El insaf ya. Bulursun doğrudur. Haberi verirsin Milli Eğitim’e, bu da çözülebilir. Bunlar için hiçbir istisnası yoktur iddiasında olamayız.”
Kaynak: İHA
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptığı konuşmada, bugünün ülkenin eğitim tarihinde son derece önemli bir gün olduğunu belirterek, “Önemli bir adım ve bunu atarken heyecanlı olduğumu da söylemek istiyorum. Çünkü bu projeyi hayata geçirmek için başbakanlığım döneminde arkadaşlarımla müzakereleri yaptığımda burada bir aksamanın olmasına tahammül etmemiz mümkün değildi. Çünkü böyle dev projelere bu ülkede alışmayanlar, alışamayanlar var. Onları da bunlara alıştırmamız gerekiyor. Onun için kararlı olmamız lazım, yol haritamızı gayet iyi uygulamamız lazım ki bunu öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz ve velilerimiz olsun gün geçtikçe evet bizim devletimiz yapar desin ve gerek etkileşimli tahtalar, gerek tablet bilgisayarlarla beraber evet bu gerçekleşti ve geleceğe çok daha farklı bakıyoruz desinler. Bugün 81 vilayetimizde 700 bin tablet bilgisayarı öğrencilerimize teslim ediyoruz, eğitim sistemimize kazandırıyoruz. Bugüne kadar 737 bin 800 tablet bilgisayarı öğrenci ve öğretmenlerimizin kullanımına sunduk. 2016 yılından itibaren 4 yıl süreyle 10 milyon 600 bin tablet bilgisayarı yine öğrencilerimize teslim edeceğiz. Şu anda ihalesi yapılarak sonuçlandırma safhasına geldi ve sonuçlandırma safhasından sonra da Türkiye’de ve dışarıda üretimleri yapılacak. Bu üretimle birlikte ülkemiz aynı zamanda bilişim teknolojisinde bir üs olmanın, uygulama alanı olmanın da adımını atmış olacaktır” dedi.
“FATİH PROJESİ’YLE EĞİTİMDE ÇOK GÜÇLÜ VE KALİTELİ ALTYAPI KURUYORUZ”
Bugün teslim edilen 700 bin tablet bilgisayarın öğrencilere ve öğretmenlere hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, “Bu tablet bilgisayarların milletimiz ve memleketimiz için hayırlı araştırmalara, hizmetlere vesile olmasını temenni ediyorum. Fatih Projesi’yle eğitimde çok güçlü ve kaliteli altyapı kuruyoruz. Bu tablet bilgisayarlar tamamen yerli tasarımlarla ülkemizde üretildi. Tabletlerimiz birçok bakımdan piyasadakilerden üstün özelliklere sahip. Fatih Projesi sadece bilgisayardan ibaret değil, bilgisayarlarla birlikte etkileşimli tahtayı, çok fonksiyonlu yazıcıyı, fiberoptik internet bağlantısını öğrencilerimizin hizmetine sunuyoruz. Bu altyapıyı tamamlayacak şekilde her derse özgü eğitim içeriği hazırlanıyor. Videolarla ve görsellerle dersler daha anlaşılır, daha zevkli hale getiriliyor. Bu çalışmaların da süratle tamamlanarak öğrencilerimizin hizmetine sunulacağına inanıyorum” diye konuştu.
“BİZİM İLİM ANLAYIŞIMIZ TAKLİTÇİLİĞE, TEKRARA, MADDİYATA DAYANMAZ”
“Biz çok geniş, çok derin bir ilim geleneğinin, bununla birlikte ilimle yoğrulmuş irfanın, hikmetin temsilcisi bir milletiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim ilim anlayışımız taklitçiliğe, tekrara, maddiyata dayanmaz. Tam tersine bizde ilim önce gönülle yapılır, kalple yapılır. İlmin peşine özellikle kazanç için dünyalık menfaatler için değil, hakikatlere muttali olmak, ulaşmak için düşülür. Hani diyor ya ‘İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir’, mesele bu. Çağının önüne geçemeyen, insanı geliştirmeyen, ruhları coşturmayan, hakikatin hakkını vermeyen ilmin bizim nezdimizde bir kıymeti yoktur. Bizler Batı’nın yaptığı gibi doğaya ve dünyaya hükmetmek için değil, bilakis tabiatın kanunlarını, hakikatini öğrenmek ve öğretmek için ilim tedris eden bir geleneğin sahibiyiz. Tarihimizin her döneminde devrinin yıldızı haline gelmiş, diğer toplumlara örnek olmuş nice değerlerimiz, alimlerimiz ve ariflerimiz vardır. İşte biz de bu bilinçle, bu özgüvenle 12 yıl boyunca önceliklerimizin en başına eğitimi aldık. Milli bütçemizin yarısını eğitime ayırdık. Personelin yarısını eğitime ayırdık. Zira eğitim olmadan hiçbir şey olmaz dedik. İkinci sıraya sağlığı koyduk. Ülkemizin dört temel taşı olarak eğitim, sağlık, adalet ve emniyet dedik” ifadelerini kullandı.
“İMKANLAR ÖYLESİNE SINIRLIYDI Kİ BU SÜRECİ TAMAMLAMAK İÇİN ÇOK BÜYÜK SABIR VE AZİM GEREKİYORDU”
Kendi öğrencilik dönemlerinden bahseden Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları kaydetti:
“Burada bizleri izleyen gençler, öğrenci kardeşlerimiz bilmezler. Ama ben size bazı yaşadıklarımı anlatmak zorundayım. Eski Türkiye’de büyük şehirlerde bile örneğin ben İstanbul’da okudum. İmkanlar öylesine sınırlıydı ki bu süreci tamamlamak için çok büyük sabır ve azim gerekiyordu. Bir sırada üç öğrencinin oturduğu, aynı sınıfta 70 öğrencinin okuduğu sınıflarda eğitim gördük. Kara tahtanın önünde toz toprak içinde ders işlenmeye çalışılıyordu. Okul olsa öğretmen olmuyor, öğretmen olsa ders kitabı bulunmuyordu. Kırtasiyelerin önünde kuyruğa girerdik, acaba kitaplarımızı temin edebilir miyiz. Sıra bize gelirdi kırtasiyeci derdi ki ‘Bu kitap yok’. Okulda ağabeylerimizden, bir üst sınıftan teksir notları derdik saman kağıdında ilkel bir makinesi vardı, o makinede mürekkep birbirine karışmış notları ağabeylerimizden satın almak isterdik. Ağabeyler de onu bize satmazlardı. Çünkü antika durumuna düşmüştü onlar için. Biz de öğretmenlerimizi çalakalem dinler, notlarımızı alır ve bu şekilde eğitim ve öğretime devam ederdik.”
Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Yılın başından itibaren sıraların üstünde kitaplarınızı bulacaksınız. Sıraların üzerine kitapları yerleştirdik, çocuklarımız okula başlarken kitaplarını sıraların üzerinde buldular. Ücretsiz olarak bu kitapları verdik. Eğitime çok önem veriyorum. Eski Türkiye’de bırakın kitapları sıranın üzerinde hazır bulmayı, paranızla bile bunları alamıyordunuz. Böyle bir süreçten bugünkü sürece geldik. Kağıdı, kalemi, defteri paranızla bile bulup da alamadığınız dönemlerden bu ülke geçti. Köylerdeki, kasabalardaki sobalı okullara her öğrenci koltuğunun altında bir odun ya da tezekle geliyordu. Şu anda bakıyorsunuz birileri acaba böyle bir şey bulabilir miyiz gayretinde. En ücra bir mezrada böyle bir yer bulsalar bakıyorsunuz televizyon kanallarında bunları yaymaya başlıyorlar. İşte öyle diyorsunuz ama bakın biz filanca mezrada böyle bir okul bulduk. El insaf ya. Bulursun doğrudur. Haberi verirsin Milli Eğitim’e, bu da çözülebilir. Bunlar için hiçbir istisnası yoktur iddiasında olamayız.”