'Mercimek Ayşe'Den 'ekmeksiz Diyet Olmaz'Değerlendirmesi
1980’lerde Türkiye’de tüketim artsın diye mercimeğin faydalarını anlatan "Mercimek Ayşe" lakaplı 85 yaşındaki Prof. Dr. Ayşe Baysal, sağlığını ölçülü ve çeşitli beslenme ile harekete bağlı olduğunu belirtti.
Piyasadaki popüler diyetlerin hiçbirinin halkın diyeti olmadığını, belirli insanlar ve sosyetenin diyeti olduğunu ifade eden Prof.Dr.Baysal, ekmek yememekle diyet yapılmayacağını söyledi
Hayatını doğru beslenmeye adadığını dile getiren Prof. Dr. Ayşe Baysal, çalışmalarını kurucusu olduğu Ayşe Baysal Beslenme Eğitimi ve Araştırma Vakfı(BESVAK) ile sürdürdüğünü kaydetti.
Şehirleşme ile birlikte insanların yaşam şekillerinin değiştiğinin altını çizen Prof. Dr. Baysal, Türkiye’nin üretim toplumundan tüketim toplumuna doğru yol aldığını belirtti.
Toplumun büyük kesiminin başkasının üretimini tükettiğini ifade eden Prof.Dr. Baysal, sanayileşme ve teknolojik gelişmeyle birlikte insanların artık beden gücüyle çalışmasının sona erdiğini aktardı.
"HAREKET AZALDI, OBEZİTE ÇOĞALDI"
Türk toplumunun günümüzde hareketinin azaldığını işaret eden Prof.Dr. Baysal, "Atalarımızın yaşamı hareketliydi. Ama şimdi köyde bile insanların hareketi azaldı. İnsanın beden yapısı hareketli yaşama uygundur. Biz bugün ise o insanları hareketsiz duruma getiriyoruz. Bilgisayarla fabrikayı idare edebiliyorsunuz, her yere otomobille gidiyorsunuz, makine ile tarım yapıyorsunuz. Böylece insanın enerji gereksinimi azaldı. Azalınca yemesini kontrol edemez hale geldi. Yemekler değişti. Kalori değerleri de arttı. Artan kalori bir yere kaybolmazsa harcanamayanın fazlası yağ olarak birikir. Bugün oluşan olay budur. İnsan bedeninin enerji dengesinin bozulması sonucu obezite denilen sorun ortaya çıktı" dedi.
GÜNDE 2-3 LİTRE SU
Obezitenin en önemli nedenlerinden birinin hareketsizlik olduğunun altını çizen Prof.Dr. Baysal, "Şeker tüketiminin artması. Şekerli içeceklerin çoğalması. Eskiden insanlar sıvı olarak su ve ayran tüketirdi. Şimdi ise şekerli meşrubatlar tüketilmeye başlandı. İnsan çalışmasına ve koşullarına göre günde 2-3 litre su içmesi gerekir. Yapılan araştırmalar bize, şekerli içeceklerin tüketiminin arttığını gösteriyor. Şekerli yiyecekte tüketilip, enerji ile harcanmayınca yağ olarak birikiyor. Buda obeziteye neden olacak" diye konuştu.
"HİÇBİR YİYECEĞE YASAK YOKTUR"
Bugün içinde şeker var diye meyve yemenin bile yasaklandığını kaydeden Prof.Dr. Baysal, "Bu yanlıştır. Meyvede antioksidan denilen maddeler insanın silahlı kuvvetleri gibi zararlıları ile mücadele ederek, hücrelerimizi korurlar. Meyve yemezsen antioksidanı nereden alacaksın? Meyvenin de aşırı yenilmemesi gerekir. Mevsimine uygun farklı renklerde bir iki tane meyve tüketilmelidir. Aşırı tüketilirse sorun çıkar. Hiçbir yiyeceğe yasak yoktur. Ancak sınırlamalar ve ölçü vardır. Çeşitliliğe önem verin. Az tüketilenin zararı olmaz. Beyin enerjisi içinde basit şeker ister. Buda bir kaşık bal ile sağlanabilir. Yanlış olan dengesizlik, aşırılık ve yetersizliktir. Yasaklamanın bir anlamı yoktur" ifadelerini kullandı.
"EKMEĞİ YE, HAREKETİNİ ARTTIR"
Ekmek yenilmemesi gerektiğini söyleyenleri eleştiren Prof.Dr. Baysal, şunları kaydetti:
"Türk insanı ekmeği bir nimet olarak görür. Ekmeği yerden alır başına koyar. Ekmeğin atılması günahtır. Sofraya ekmeksiz oturulmaz. Böyle bir topluma ‘Ekmek yemeyin demek’ onlarla alay etmektir. Halktan kopuktur bunlar. Maliyet meselesidir. 'Et, pastırma ye'. Hangi gelirle? Temel açlık ancak ekmekle giderilir. Sokakta beni görenler, ‘Hocam tam buğday ekmeği de yenmeyecekmiş’ diyor üzüntüden. Neden yenmesin? Ekmeği ye, hareketini arttır. Pazara yürüyerek git. Yakın mesafeleri yürü. Asansöre binme. Hareketini arttırsan enerjini yakarsın."
"HİÇBİRİ HALKIN DİYETİ DEĞİL"
Piyasadaki popüler diyetlerin hiçbirinin halkın diyeti olmadığının işaret eden Prof. Dr. Baysal, "Belirli insanların sosyetenin diyetidir. Ekmek yememekle diyet yapılmaz. Diyet denilen şey insanın beslenme şeklidir. Ekmeksiz diyet olmaz. Et yiyin diyorlar. Ette karbonhidrat yok ama magnezyum da yeterli değil. Magnezyum kalbin sağlıklı çalışması için çok önemli. Bunu nereden alacaksınız? Tabi ki ekmekten, kuru baklagillerden alacaksınız. Ette, bağırsakların fonksiyonunu düzenleyen lif posa yoktur. Ekmekten, tam buğday ekmeğinden alacaksınız. Şimdiki ekmekler çok iyi. Un sanayicileri ekmeği düzeltti. Kepek miktarı arttırıldı, tuz azaldı" dedi.
"AŞIRI ET TÜKETİMİ KEMİK ERİMESİNE NEDEN OLUR"
Aşırı et tüketmenin zararlarını da anlatan Prof. Dr. Baysal, "Protein miktarını arttırır. Kalsiyumun kemiklerden çekilip atılmasını sağladığı için kemik erimesini hızlandırır. En çok kemik erimesi aşırı et tüketen toplumlarda görülür. Ölçülü şekilde beslenmek önemli" diye konuştu.
Doğum öncesinden başlayarak eğitimin önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Baysal, "Medyadaki yanlış bilgiler düzeltilmelidir. Medyaya verilen mesajlarda doğru olanlar verilmelidir. Verilen mesaj sağlıklı olacak. Zamanında beni de çok eleştirdiler. Mercimek programı yapıyordum. Bir yıl sonra herkes anladı ki, söylediklerim doğru. Verilen mesajların bilimsel verilere uygun olmalıdır. Obezitenin esas nedeni şekerdir. Şekerli içeceklerin yerine su, ayran için. Ama Türkiye’de yapılan ayranın da bir sakıncası var. Tuz miktarını azaltılması lazım. Tuzun fazlası sakıncalıdır. Su içmemekte sağlıksızdır" diye konuştu.
D VİTAMİNİ ÖNEMİ
Türkiye’de kadın ve çocukların en büyük sorunlarından birinin D vitamini eksikliği olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Baysal, şunları kaydetti:
"Bakıyorum birisi anlatıyor, bir yiyecek söylüyor. A, B, C, D vitaminlerinden zengin. Besinlerde D vitamini yok ki. Hiçbir yiyecek D vitamini ihtiyacımızı karşılamaz. D vitamini o kadar önemlidir ki, beyin çalışmasından tutun, kemiklerin gelişimi sağlığı için çok önemli bir vitamin. Ama yiyeceklerle alamazsınız. Doğru dürüst güneşlenmeyle sağlayabilirsiniz. Güneşle temasla sırasında derimizde oluşur o vitamin. Ondan yararlanırız. Kışında ek olarak almak zorundayız. Özellikle, kadınların, çocukların, yaşlıların eve bağlı olan insanların günlük D vitaminini alması gerekir. Vitamin ilaçları 2-3 ay gidebilir. Günde 3-4 damla alması gerekir. Hiçbir sakıncası yoktur."
BİLİMSEL MESAJLAR VERİLMELİ
Dengeli beslenmenin önemine işaret eden Prof. Dr. Baysal, “Oksidanların değişiklikleri sonucu hücreler kanserleşebilir. Yapılacak şey ise antioksidanların dengesine dikkat edilmelidir. Su dengesi çok önemlidir. Çay, kola, kahve içindeki kafein bedendeki su miktarının azalmasına neden olur. Onun için su içmeniz gerekir. Yaşlılara bakıyorum yarım litre dahi su içmiyorlar. Bir çok yaşlının su eksikliğinden öldüğü biliniyor. Onun için verilen mesajların bilimsel verilere dayanması gerekir" dedi.
ÇEŞİTLİLİK, ÖLÇÜ VE DENGE
Doğru beslenme noktasında halkın bilinçlendirilmesi gerektiğini altını çizen Prof. Dr. Baysal, sözlerini şöyle tamamladı:
"Medyadaki kirliliği, yanlış mesajları, bilim dışı mesajların önlenmesi için kurul oluşturulmalıdır. Amerika’da yeni beslenme önerileri yapıldı. Kolesterollü yiyecekler yenilebilir serbest deniliyor. Fazla tüketin demiyorlar. Bizimkiler ise fazla yiyin diyorlar. Yumurta yiyorsun yeter, onun üstüne pastırma yenir mi? Ama öyle mesajlar veriliyor. İnsanlar bu mesaj karışıklılığı karşısında ‘Onu yeme bunu yeme’ ne yiyeceğim diyorlar. Yağda kızaran patates zararlı. Haftada bir kez yerseniz sorun değil. Ama her gün tüketirseniz sorun olur. Halkın doğru beslenmede bilinçlenmesi lazım. Türkiye’nin sorunu sadece obezite ve diyabet değil. Birinci sorunu kalp damar hastalıklarıdır. Sebze ve meyvelerin yeterli tüketilmesi gerekir. Çeşitlilik, ölçü ve denge. Aşırı alınması da, yetersiz alınması da sağlık bozukluğu yapar. Kısacası bilimden ayrılmamak gerekir. Sağlıklı beslenme de eğitime önem vermeliyiz."
Kaynak: İHA
Hayatını doğru beslenmeye adadığını dile getiren Prof. Dr. Ayşe Baysal, çalışmalarını kurucusu olduğu Ayşe Baysal Beslenme Eğitimi ve Araştırma Vakfı(BESVAK) ile sürdürdüğünü kaydetti.
Şehirleşme ile birlikte insanların yaşam şekillerinin değiştiğinin altını çizen Prof. Dr. Baysal, Türkiye’nin üretim toplumundan tüketim toplumuna doğru yol aldığını belirtti.
Toplumun büyük kesiminin başkasının üretimini tükettiğini ifade eden Prof.Dr. Baysal, sanayileşme ve teknolojik gelişmeyle birlikte insanların artık beden gücüyle çalışmasının sona erdiğini aktardı.
"HAREKET AZALDI, OBEZİTE ÇOĞALDI"
Türk toplumunun günümüzde hareketinin azaldığını işaret eden Prof.Dr. Baysal, "Atalarımızın yaşamı hareketliydi. Ama şimdi köyde bile insanların hareketi azaldı. İnsanın beden yapısı hareketli yaşama uygundur. Biz bugün ise o insanları hareketsiz duruma getiriyoruz. Bilgisayarla fabrikayı idare edebiliyorsunuz, her yere otomobille gidiyorsunuz, makine ile tarım yapıyorsunuz. Böylece insanın enerji gereksinimi azaldı. Azalınca yemesini kontrol edemez hale geldi. Yemekler değişti. Kalori değerleri de arttı. Artan kalori bir yere kaybolmazsa harcanamayanın fazlası yağ olarak birikir. Bugün oluşan olay budur. İnsan bedeninin enerji dengesinin bozulması sonucu obezite denilen sorun ortaya çıktı" dedi.
GÜNDE 2-3 LİTRE SU
Obezitenin en önemli nedenlerinden birinin hareketsizlik olduğunun altını çizen Prof.Dr. Baysal, "Şeker tüketiminin artması. Şekerli içeceklerin çoğalması. Eskiden insanlar sıvı olarak su ve ayran tüketirdi. Şimdi ise şekerli meşrubatlar tüketilmeye başlandı. İnsan çalışmasına ve koşullarına göre günde 2-3 litre su içmesi gerekir. Yapılan araştırmalar bize, şekerli içeceklerin tüketiminin arttığını gösteriyor. Şekerli yiyecekte tüketilip, enerji ile harcanmayınca yağ olarak birikiyor. Buda obeziteye neden olacak" diye konuştu.
"HİÇBİR YİYECEĞE YASAK YOKTUR"
Bugün içinde şeker var diye meyve yemenin bile yasaklandığını kaydeden Prof.Dr. Baysal, "Bu yanlıştır. Meyvede antioksidan denilen maddeler insanın silahlı kuvvetleri gibi zararlıları ile mücadele ederek, hücrelerimizi korurlar. Meyve yemezsen antioksidanı nereden alacaksın? Meyvenin de aşırı yenilmemesi gerekir. Mevsimine uygun farklı renklerde bir iki tane meyve tüketilmelidir. Aşırı tüketilirse sorun çıkar. Hiçbir yiyeceğe yasak yoktur. Ancak sınırlamalar ve ölçü vardır. Çeşitliliğe önem verin. Az tüketilenin zararı olmaz. Beyin enerjisi içinde basit şeker ister. Buda bir kaşık bal ile sağlanabilir. Yanlış olan dengesizlik, aşırılık ve yetersizliktir. Yasaklamanın bir anlamı yoktur" ifadelerini kullandı.
"EKMEĞİ YE, HAREKETİNİ ARTTIR"
Ekmek yenilmemesi gerektiğini söyleyenleri eleştiren Prof.Dr. Baysal, şunları kaydetti:
"Türk insanı ekmeği bir nimet olarak görür. Ekmeği yerden alır başına koyar. Ekmeğin atılması günahtır. Sofraya ekmeksiz oturulmaz. Böyle bir topluma ‘Ekmek yemeyin demek’ onlarla alay etmektir. Halktan kopuktur bunlar. Maliyet meselesidir. 'Et, pastırma ye'. Hangi gelirle? Temel açlık ancak ekmekle giderilir. Sokakta beni görenler, ‘Hocam tam buğday ekmeği de yenmeyecekmiş’ diyor üzüntüden. Neden yenmesin? Ekmeği ye, hareketini arttır. Pazara yürüyerek git. Yakın mesafeleri yürü. Asansöre binme. Hareketini arttırsan enerjini yakarsın."
"HİÇBİRİ HALKIN DİYETİ DEĞİL"
Piyasadaki popüler diyetlerin hiçbirinin halkın diyeti olmadığının işaret eden Prof. Dr. Baysal, "Belirli insanların sosyetenin diyetidir. Ekmek yememekle diyet yapılmaz. Diyet denilen şey insanın beslenme şeklidir. Ekmeksiz diyet olmaz. Et yiyin diyorlar. Ette karbonhidrat yok ama magnezyum da yeterli değil. Magnezyum kalbin sağlıklı çalışması için çok önemli. Bunu nereden alacaksınız? Tabi ki ekmekten, kuru baklagillerden alacaksınız. Ette, bağırsakların fonksiyonunu düzenleyen lif posa yoktur. Ekmekten, tam buğday ekmeğinden alacaksınız. Şimdiki ekmekler çok iyi. Un sanayicileri ekmeği düzeltti. Kepek miktarı arttırıldı, tuz azaldı" dedi.
"AŞIRI ET TÜKETİMİ KEMİK ERİMESİNE NEDEN OLUR"
Aşırı et tüketmenin zararlarını da anlatan Prof. Dr. Baysal, "Protein miktarını arttırır. Kalsiyumun kemiklerden çekilip atılmasını sağladığı için kemik erimesini hızlandırır. En çok kemik erimesi aşırı et tüketen toplumlarda görülür. Ölçülü şekilde beslenmek önemli" diye konuştu.
Doğum öncesinden başlayarak eğitimin önemli olduğunun altını çizen Prof. Dr. Baysal, "Medyadaki yanlış bilgiler düzeltilmelidir. Medyaya verilen mesajlarda doğru olanlar verilmelidir. Verilen mesaj sağlıklı olacak. Zamanında beni de çok eleştirdiler. Mercimek programı yapıyordum. Bir yıl sonra herkes anladı ki, söylediklerim doğru. Verilen mesajların bilimsel verilere uygun olmalıdır. Obezitenin esas nedeni şekerdir. Şekerli içeceklerin yerine su, ayran için. Ama Türkiye’de yapılan ayranın da bir sakıncası var. Tuz miktarını azaltılması lazım. Tuzun fazlası sakıncalıdır. Su içmemekte sağlıksızdır" diye konuştu.
D VİTAMİNİ ÖNEMİ
Türkiye’de kadın ve çocukların en büyük sorunlarından birinin D vitamini eksikliği olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Baysal, şunları kaydetti:
"Bakıyorum birisi anlatıyor, bir yiyecek söylüyor. A, B, C, D vitaminlerinden zengin. Besinlerde D vitamini yok ki. Hiçbir yiyecek D vitamini ihtiyacımızı karşılamaz. D vitamini o kadar önemlidir ki, beyin çalışmasından tutun, kemiklerin gelişimi sağlığı için çok önemli bir vitamin. Ama yiyeceklerle alamazsınız. Doğru dürüst güneşlenmeyle sağlayabilirsiniz. Güneşle temasla sırasında derimizde oluşur o vitamin. Ondan yararlanırız. Kışında ek olarak almak zorundayız. Özellikle, kadınların, çocukların, yaşlıların eve bağlı olan insanların günlük D vitaminini alması gerekir. Vitamin ilaçları 2-3 ay gidebilir. Günde 3-4 damla alması gerekir. Hiçbir sakıncası yoktur."
BİLİMSEL MESAJLAR VERİLMELİ
Dengeli beslenmenin önemine işaret eden Prof. Dr. Baysal, “Oksidanların değişiklikleri sonucu hücreler kanserleşebilir. Yapılacak şey ise antioksidanların dengesine dikkat edilmelidir. Su dengesi çok önemlidir. Çay, kola, kahve içindeki kafein bedendeki su miktarının azalmasına neden olur. Onun için su içmeniz gerekir. Yaşlılara bakıyorum yarım litre dahi su içmiyorlar. Bir çok yaşlının su eksikliğinden öldüğü biliniyor. Onun için verilen mesajların bilimsel verilere dayanması gerekir" dedi.
ÇEŞİTLİLİK, ÖLÇÜ VE DENGE
Doğru beslenme noktasında halkın bilinçlendirilmesi gerektiğini altını çizen Prof. Dr. Baysal, sözlerini şöyle tamamladı:
"Medyadaki kirliliği, yanlış mesajları, bilim dışı mesajların önlenmesi için kurul oluşturulmalıdır. Amerika’da yeni beslenme önerileri yapıldı. Kolesterollü yiyecekler yenilebilir serbest deniliyor. Fazla tüketin demiyorlar. Bizimkiler ise fazla yiyin diyorlar. Yumurta yiyorsun yeter, onun üstüne pastırma yenir mi? Ama öyle mesajlar veriliyor. İnsanlar bu mesaj karışıklılığı karşısında ‘Onu yeme bunu yeme’ ne yiyeceğim diyorlar. Yağda kızaran patates zararlı. Haftada bir kez yerseniz sorun değil. Ama her gün tüketirseniz sorun olur. Halkın doğru beslenmede bilinçlenmesi lazım. Türkiye’nin sorunu sadece obezite ve diyabet değil. Birinci sorunu kalp damar hastalıklarıdır. Sebze ve meyvelerin yeterli tüketilmesi gerekir. Çeşitlilik, ölçü ve denge. Aşırı alınması da, yetersiz alınması da sağlık bozukluğu yapar. Kısacası bilimden ayrılmamak gerekir. Sağlıklı beslenme de eğitime önem vermeliyiz."