İTÜ Rektörü BEÜ'de Söyleşiye Katıldı
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca, Bülent Ecevit Üniversitesi’nde (BEÜ) “Tecrübeyi Rektörden Öğren” konulu söyleşisinde, Türkiye’deki rektörlük seçimlerinin sağlıklı bir uygulama olduğunu söyledi.
İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca, “Tecrübeyi Rektörden Öğren” konulu söyleşisi için Zonguldak’a geldi. BEÜ’ye konuk olan Karaca için yaklaşık 700 kişilik Sezai Karakoç Kültür Merkezi’ne akın eden öğrenciler ve akademik personel Karaca’yı dinledi.
Üniversiteler ve yönetim şekillerinin tarihiyle konuşmasına başlayan Karaca, ABD ve İngiltere’deki üniversitelerin yapısını anlattı. Bologna Üniversitesi ile başlayan süreci aktaran Karaca, “Bologna Üniversitesi modern üniversite dediğimiz kavrama en yakın üniversite kuruluşudur. Rektörü tamamen öğrenciler seçiyor. Öğrenciler atıyor. Maaşını da öğrenciler veriyor. Ondan sonra üç çeşit üniversite tipini görüyoruz. O üniversiteler de özellikle 21. yüzyılda çok konuşuluyor. Ama 19. yüzyıla baktığımızda birinci nesil üniversiteler içerisinde en iyi örnek Oxford Üniversitesi’dir. İlginçtir Oxford Üniversitesi akademik merak, toplumu insan eğitmek, eğitimli bireyler kazandırmak derdindedir. Orada iş bulamayanlar Cambridge Üniversitesi’ni kuruyorlar. Cambridge’den iş bulamayanlar Harvard Üniversitesi’ni kuruyorlar. Böyle bir silsile var. Böyle bir silsile başlayarak devam ediyor” diye konuştu.
“REKTÖRLÜK SEÇİMİ SAĞLIKLI”
Söyleşide katılımcıların sorularını da yanıtlayan Karaca’ya bir üniversite öğrencisi, “Türkiye’de baktığımız zaman rektörlük seçimleri oluyor. Ama son kararı Cumhurbaşkanlığı veriyor. Mesela İstanbul Üniversitesi’nde birinci olan aday yerine ikinci olan aday rektör yapıldı. Sizce bu nasıl olmalı?” sorusunu yöneltti.
Farklı ülkelerde seçim ve atama usulüyle yapılar olduğuna dikkat çeken İTÜ Rektörü, Türkiye’de ise rektörlük seçimi sürecinde üç kademeli bir yapının olduğunu hatırlattı. Türkiye’deki sistemin sağlıklı olduğunun altını da çizen Karaca şöyle dedi:
“Bu tarz yaklaşımlar dünyanın her yerinde var. İngiltere’de kraliçe atama yapıyor. Fransa’da bakan atama yapıyor. Böyle yapılar var. Ama tabii direk seçim yapılan yerler de var. Benim kişisel tercihim direk seçim olursa bu sefer rektörler daha popülist olmaya çalışıyorlar. Seçim aslında bir bakımdan popülizmi getiriyor. Bu benim kişisel düşüncem. Yanlış olduğunu düşünüyorum. Hesap verebilirlik tek bir merciyle olmalıdır. Bakanlıksa bakanlık, Cumhurbaşkanlığı ise Cumhurbaşkanlığı’dır. Hesap verebilirlik için şeffaf olmalıdır. Bu her ülkeye göre değişebilir. Türkiye’de aslında üç katmanlı bir seçim sistemi var. Öğretim üyeleri önce bir seçim yapıyorlar, altıya indiriyorlar. Sonra üçe indiriyor YÖK’de de bir mülakat var. Orası da başka bir süreç. Daha sonra nihai olarak Cumhurbaşkanı’nın tercihi var. Öyle veya böyle. Bunlar olağan şeyler çok normal yani. Üç katmanlı bir sistemin ürünüdür. Bence sağlıklı olduğunu da düşünebiliyorum. Çünkü tek parametre ile seçilen ve atananlar bu sefer başka sakıncalar da olabiliyor. Ama her ülkenin kendisine has sistemleri var. Hatta yeni yeni bazı ülkelerde seçimi erteleyip de atama ile gelen değişimler de söz konusudur.”
Sezai Karakoç Kültür Merkezi’ndeki söyleşiye BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer’in yanı sıra rektör yardımcıları da katıldı.
Kaynak: İHA
Üniversiteler ve yönetim şekillerinin tarihiyle konuşmasına başlayan Karaca, ABD ve İngiltere’deki üniversitelerin yapısını anlattı. Bologna Üniversitesi ile başlayan süreci aktaran Karaca, “Bologna Üniversitesi modern üniversite dediğimiz kavrama en yakın üniversite kuruluşudur. Rektörü tamamen öğrenciler seçiyor. Öğrenciler atıyor. Maaşını da öğrenciler veriyor. Ondan sonra üç çeşit üniversite tipini görüyoruz. O üniversiteler de özellikle 21. yüzyılda çok konuşuluyor. Ama 19. yüzyıla baktığımızda birinci nesil üniversiteler içerisinde en iyi örnek Oxford Üniversitesi’dir. İlginçtir Oxford Üniversitesi akademik merak, toplumu insan eğitmek, eğitimli bireyler kazandırmak derdindedir. Orada iş bulamayanlar Cambridge Üniversitesi’ni kuruyorlar. Cambridge’den iş bulamayanlar Harvard Üniversitesi’ni kuruyorlar. Böyle bir silsile var. Böyle bir silsile başlayarak devam ediyor” diye konuştu.
“REKTÖRLÜK SEÇİMİ SAĞLIKLI”
Söyleşide katılımcıların sorularını da yanıtlayan Karaca’ya bir üniversite öğrencisi, “Türkiye’de baktığımız zaman rektörlük seçimleri oluyor. Ama son kararı Cumhurbaşkanlığı veriyor. Mesela İstanbul Üniversitesi’nde birinci olan aday yerine ikinci olan aday rektör yapıldı. Sizce bu nasıl olmalı?” sorusunu yöneltti.
Farklı ülkelerde seçim ve atama usulüyle yapılar olduğuna dikkat çeken İTÜ Rektörü, Türkiye’de ise rektörlük seçimi sürecinde üç kademeli bir yapının olduğunu hatırlattı. Türkiye’deki sistemin sağlıklı olduğunun altını da çizen Karaca şöyle dedi:
“Bu tarz yaklaşımlar dünyanın her yerinde var. İngiltere’de kraliçe atama yapıyor. Fransa’da bakan atama yapıyor. Böyle yapılar var. Ama tabii direk seçim yapılan yerler de var. Benim kişisel tercihim direk seçim olursa bu sefer rektörler daha popülist olmaya çalışıyorlar. Seçim aslında bir bakımdan popülizmi getiriyor. Bu benim kişisel düşüncem. Yanlış olduğunu düşünüyorum. Hesap verebilirlik tek bir merciyle olmalıdır. Bakanlıksa bakanlık, Cumhurbaşkanlığı ise Cumhurbaşkanlığı’dır. Hesap verebilirlik için şeffaf olmalıdır. Bu her ülkeye göre değişebilir. Türkiye’de aslında üç katmanlı bir seçim sistemi var. Öğretim üyeleri önce bir seçim yapıyorlar, altıya indiriyorlar. Sonra üçe indiriyor YÖK’de de bir mülakat var. Orası da başka bir süreç. Daha sonra nihai olarak Cumhurbaşkanı’nın tercihi var. Öyle veya böyle. Bunlar olağan şeyler çok normal yani. Üç katmanlı bir sistemin ürünüdür. Bence sağlıklı olduğunu da düşünebiliyorum. Çünkü tek parametre ile seçilen ve atananlar bu sefer başka sakıncalar da olabiliyor. Ama her ülkenin kendisine has sistemleri var. Hatta yeni yeni bazı ülkelerde seçimi erteleyip de atama ile gelen değişimler de söz konusudur.”
Sezai Karakoç Kültür Merkezi’ndeki söyleşiye BEÜ Rektörü Prof. Dr. Mahmut Özer’in yanı sıra rektör yardımcıları da katıldı.