Prof. Dr. Sibel Alper Açıklaması 'Sedefle Yaşamayı Öğrenmek Gerekir'

Sedef hastalığı, kronik bir deri hastalığı olarak ortaya çıkan ve bulaşıcı olmayan bir hastalık olarak biliniyor.

Prof. Dr. Sibel Alper Açıklaması 'Sedefle Yaşamayı Öğrenmek Gerekir'
İstanbul Florence Nightingale Hastanesi Dermatoloji Bölümü doktorlarından Prof. Dr. Sibel Alper, sedef hastalığına dikkat çekti. Sedef hastalığının nedeninin tam olarak anlaşılamadığını anlatan Alper, şöyle konuştu: “Anormal keratin oluşumu, deri hücrelerinde çoğalma, bağışıklık sistemi aktivasyonu ve kalıtsal faktörler hastalığın gelişiminde rol oynar. Sedef hastalığı bazı ailelerde daha sık görülür. Çocukta sedef hastalığı gelişme riski, eğer hem anne hem de babada sedef hastalığı mevcutsa % 41, eğer bir ebeveynde hastalık mevcutsa % 14 ve bir kardeşinde mevcutsa % 6’dır.”

Sedef lezyonlarının güneş yanığı ve deri hastalıkları ile tetiklenebildiğini belirten Alper, şunları söyledi: “Psikolojik stres, sedef hastalığının ilk defa ortaya çıkışını tetikleyebildiği gibi stresli bir olaydan birkaç hafta ya da aylar görülebilen alevlenmeleri de tetikleyebilir. Bakteriyel enfeksiyonlar olguların yaklaşık % 45’inde, sedef hastalığını tetikleyebilir veya şiddetlendirebilir. Farenjit en yaygın tetikleyicidir ancak diş apseleri ve cilt enfeksiyonları tetikleyici olabilir. HIV enfeksiyonu, sedef hastalığı ağırlaştırabilir; HIV-pozitif hastalarda sedef hastalığı oldukça sık olarak tedaviye dirençlidir ve sıklıkla artrit ile birliktedir.”

Sedefle yaşamayı öğrenmek?

Sedef hastalığının diğer bulaşıcı olmayan hastalıklara benzer bir ölçüde sağlıkla ilişkili yaşam kalitesini etkilediğini belirten Alper, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ellerde bulunan deri lezyonları, bireylerin bazı mesleklerde çalışmasını, spor yapmasını ve evde aile bireylerinin bakımını üstlenmesini engelleyebilir.

Hastalığa yakalanmış bireyler, görünümleri hakkında içe-kapanık hissedebilirler ve bu bireylerde halk tarafından reddedilme korkusundan ve psikoseksüel kaygılardan kaynaklanan çekingenlik ve zayıf benlik saygısı olabilir. Hastalığa yakalanmış bireylerde utanma, suçluluk, öfke, başkalarının kirli ve mikroplu olduğunu düşüneceği korkusu bulunabilir. Bu bireylerin, özellikle çalışma hayatında ayrımcılığa ve sosyal izolasyona yol açabilen damgalanmanın sonucu olarak psikolojik sıkıntı çektikleri bilinmektedir. Sedef hastaları, “damgalanma”, “ayrımcılık” ve “halk arasında negatif tutumlara maruz kalmak” gibi sosyal bariyerler nedeniyle sağlıklı bireyler gibi tam ve etkin biçimde topluma katılmada sorun yaşamaktadır. Sedef hastalığı olan kişilerde depresyon ve anksiyete oranlarının genel nüfusa oranla daha yüksek olduğu birçok çalışma ile belgelenmiştir.”

Alper, sedef hastalığı olan insanların okulda veya toplumda kabul edilmeyerek, işverenlerin hastalık nedeniyle sık sık devamsızlık yapmalarından korkması veya artan sosyal maliyet korkusu nedeniyle çalıştırmamaları veya insanların onları göreceği iş pozisyonlarında çalışmaları engellenerek dışlandığını söyledi.

Alper, “Sedef hastalığı tanısı genellikle tipik deri lezyonlarının varlığına dayanmaktadır. Özel kan testleri veya tanı yöntemleri yoktur. Nadiren, deri biyopsisi veya kazıma yöntemi diğer hastalıkları dışlamak ve tanıyı doğrulamak için gerekli olabilir.” dedi.

Nasıl tedavi?

Sedefin tedavisinin hastalığın yaygınlığı ve yerleştiği bölgelere göre seçildiğini anlatan Sibel Alper, sözlerini şöyle sürdürdü: “Eğer vücudun %5’inden az bir alanı kaplıyorsa dışardan uygulanan ilaçlar yani kremler ile tedavi etmek mümkündür. Ancak yaygınsa veya yaygın olmamasına rağmen ellere, genital bölgeye yerleşiyor ise şiddetli kabul edilip farklı seçenekler değerlendirilir.”

Alper, burada amacın, “Derideki hücrelerin hızlı çoğalmasını engellemek, yangıyı yani kızarıklığı azaltıp deri döküntüsünü ortadan kaldırmaktır. Derideki kabuklanmaların tedavisi ile döküntüler iz bırakmadan iyileşir, deri yumuşak ve normal hale döner. Döküntüler tamamen ortadan kalktıktan veya büyük ölçüde azaldıktan sonra hastalığı tetikleyen faktörler konusunda dikkatli davranarak nüks etme ihtimali kontrol altına alınmalıdır.”

Alper, sedefin kontrol altında tutulan bir hastalık olduğunu belirterek “Her hastaya uygun bir tedavi yöntemi vardır ve deri belirtisi olmaksızın veya çok az döküntü ile yaşam sürdürülebilir. Hastalık sizi değil, doktorunuz ile birlikte siz hastalığı kontrol ediniz. Sedef hastalığının yönetimi, sadece deri lezyonlarının tedavisi ile sınırlı olmayıp, aynı zamanda sedef hastalığına eşlik eden farklı hastalıklarla başa çıkmayı da amaçlar.”

12 ADIM

İstanbul Florence Nightingale Hastanesi Dermatoloji Bölümü doktorlarından Prof. Dr. Sibel Alper, 12 adımda sedef hastalığına dikkat çekiyor.

Alper’e göre;

“1- Sedefin yaygın formu ölümcül olabilir: Nadiren, vücudun tüm cilt yüzeyi hastalıktan etkilenebilir; Sedefin bu yaygın formu ölümcül olabilir, çünkü sedefin yaygın formunda aşırı enflamasyon ve cilt soyulması nedeniyle cildin sıcaklığı düzenleyici özelliği bozulabilir ve cildin bariyer fonksiyonları zarar görebilir.

2- El ve ayak tırnaklarının tutulumunda soyulmalar ve kabuk oluşumu görülebilir. Sedef hastalığı olan bireylerin yaklaşık 10%’unda elleri, ayakları, el ve ayak bileklerini, boyun ve omurgayı etkileyebilen artrit gelişmektedir. Bazı durumlarda eklemler belirgin sakatlığa yol açabilecek şekilde deforme olur. El ve ayak tırnaklarının tutulumunda soyulmalar ve kabuk oluşumu görülebilir ve şekil bozukluğuna neden olabilecek biçimde tırnak dökülmesi olabilir.

3-Sedef hastalığı belirtileri, deriyle sınırlı değildir: Orta şiddetli ve şiddetli sedef hastalığında eşlik eden bazı iç organ hastalıkları ortaya çıkabilir. Sedef hastalığı ile Kardiyovasküler hastalıklar arasında belirgin bir ilişki bulunmuştur. Sedef hastalığı olan kişilerde özellikle, iskemik kalp hastalığı, inme, hipertansiyon, dislipidemi, Tip II diyabet ve Crohn hastalığı bağıl riskleri artmıştır.

4- Hipertansiyona dikkat gerekir. Sedef hastalığı hipertansiyon için bağımsız risk faktörüdür. Yapılan bir çalışmada sedef hastalığı olan hastalarda hipertansiyon sıklığı %38,8 olarak bildirilmiştir. Şiddetli Sedef hastalığı olan kişilerde kalp krizi, inme ve kardiyovasküler mortalite riski daha yüksektir.

5-Şiddetli sedef hastalığı olan hastalarda beklenen yaşam süresi yaklaşık 5 yıl daha kısadır. Sedef hastalığı Tip II Diyabet için bağımsız bir risk faktörüdür. Hafif sedef hastalığı olan hastalarda Tip II diyabet görülme sıklığı %37,4 iken, şiddetli sedef hastalığı olan hastalarda bu oran %41’dir.

Metabolik Sendrom sıklığı sedef hastalarında genel topluma göre daha yüksek oranda bulunur. Türkiye’de yapılan bir çalışmada sedef hastalığı olan hastalarda Metabolik sendrom görülme oranının %62 olduğu gösterilmiştir. Metabolik sendromun karaciğerdeki ifadesi Yağlı Karaciğer Hastalığıdır. Sedef hastalığında Yağlı Karaciğer hastalığı görülme oranı %59’dur.

6-Sedef ve kanser ilişkisi: Hastalığının süresi ve şiddeti ile bazı kanser türleri arasında birliktelik olduğu bildirilmiştir. Uzun süreli tedavi ve sistemik tedavi alan sedef hastalarında lenfohematopoetik kanserler, mesane-böbrek kanseri, kolorektal kanserlerin sık olduğu bildirilmiştir. Sedef hastalığı melanom dışı deri kanserleri ve lenfoma için bağımsız bir risk faktörüdür.

7- Sedef ve kolit: Sedef hastalığında inflamatuar barsak hastalıklarına bağlı risk artar. Sedef hastalığında Chron ve Ülseratif kolit sıklığının arttığı gösterilmiştir. Sedef hastalığının etkisi ile, etkilenen bireylerde obezite, artan alkol tüketimi ve sigara içme insidansında artışla sonuçlanan davranış değişiklikleri ortaya çıkabilir.

8-Sedef ve obezite: Obezitenin duruma cevap olarak oluşan davranış değişikliğinin bir sonucu olarak ortaya çıktığı, sigaranın ise sedef hastalığına neden olduğu öne sürülmüştür. Yapılan bir metaanalizde ise, obezitenin sedef hastalığını, sedef hastalığının da obezite gelişim sıklığını artırdığı bildirilmiştir.

9- Alkol ve sedef: Alkolizm ve sedef arasındaki var olduğu bildirilen ilişki, muhtemelen sedef hastalığının hastalığa yakalanan bireylerin üzerindeki psikolojik etkisinden kaynaklanmaktadır.

10- Sedef hastalığının dünyada yaygınlığı yaklaşık %2 civarındadır. Sedef hastalığı olan insanların yaklaşık üçte ikisinde hastalığın hafif formu mevcuttur ve etkilenen vücut alanı % 3’den azdır. Hastaların yaklaşık dörtte üçünde sedef hastalığının başlangıcı 40 yaşından öncedir ve yaklaşık üçte birinde hastalık 20 yaşından önce ortaya çıkar.

11- Sedef hastalığı çocuklarda nadir görülür: Hastalık doğal olarak genellikle aralıklı iyileşme ve alevlenme dönemlerinin olduğu kronik bir seyir gösterir. Ancak, tam remisyon (iyileşme) dönemleri görülür ve beş yıllık veya daha fazla süren remisyonlar söz konusudur.

12- Sedef ve genetik: Genetik olarak yatkın bireylerde hem dış faktörler ve hem de sistemik faktörler sedef hastalığını tetikleyebilir. Sedef hastalığı olan kişilerin yaklaşık dörtte birinde lezyonlar ciltte yaralanma sonucu tetiklenir.“
Kaynak: İHA