(özel) Yrd.doç.dr. Sınar Açıklaması
Türkiye’de derin devleti açığa çıkarmak isteyenlerin, Hrant Dink davasının üzerine gitmesi gerektiğini söyleyen Yrd. Doç. Dr. Hasan Sınar, bugün yaşanan konjonktürde Hrant Dink cinayetinin perde arkasındaki güce ulaşmak için önemli bir fırsat yakalandığını belirtti.
Genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin Halaskârgazi Caddesi’nde bulunan binasının önünde 19 Ocak 2007 tarihinde saat 15.00 sıralarında uğradığı silahlı saldırı sonucunda hayatını kaybeden gazeteci Hrant Dink’in öldürülmesinin üzerinden 8 yıl geçti. Hrant Dink’in cinayete uzana süreçte hedef tahtasına oturtulmasına neden olan 'Türklüğe hakaret' davasında bilirkişi olan İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hasan Sınar, Türkiye’de derin devleti açığa çıkarmak isteyenlerin, Hrant Dink davasının üzerine gitmesi gerektiğini söyledi.
Bugün yaşanan konjonktürde Hrant Dink’in öldürülmesine giden yolda tetikçi ve failleri azmettiren ve perde arkasından süreci yöneten esas akla ulaşmak için önemli bir fırsat yakalandığına dikkat çeken Hasan Sınar, “Önemle ve titizlikle bu fırsatın üzerinde durulması ve değerlendirilmesi gerekiyor. Çünkü soruşturma aşamasında görevini açıkça ihmal eden belirli kamu görevlileri var. Bu görevlilerin üzerine gidilmeli ve ‘Kim size bunları sümen altı etmenizi söyledi?’ diye sorulması gerekiyor. Bütün mesele bunu ortaya çıkartabilecek bir irade ve kararlılık gösterip gösteremeyeceğimizden ibaret” dedi.
“KARİYER SIÇRAMALARI DİKKAT ÇEKİYOR”
Hrant Dink’in 'Türklüğe hakaret' davasında hukuka aykırılığı bilimsel görüşlerle ispatlanan mahkûmiyet hükmüne ilişkin onama kararını veren, onu hedef tahtasına oturtan ve hakkındaki linç kampanyasının başlamasına vesile olan kişilerin sonraki kariyer sıçramalarına dikkat çeken Hasan Sınar, “Türkiye’de derin devleti gerçekten bulmak istiyorsak Hrant Dink’in mahkûmiyetine ilişkin kararı veren ve o kararı onayan Yargıtay hâkimlerinin daha sonra hangi noktalara geldiğine bakmak gerekir. Gerçekten derin devlet aranıyorsa o hâkimlere bu kararı aldırtan gücün peşine düşülerek, bu güç ortaya çıkartılmalı” dedi.
CİNAYETİN ÖNCESİ VE SONRASI
Hrant Dink cinayetini öncesinde ve sonrasında yaşananları inceleyerek değerlendirmek gerektiğini belirten Hasan Sınar, "Öncelikli olarak 2004 yılında o zamanki ceza kanunun 159. maddesi uyarınca Hrant Dink’in Agos gazetesinde yayınlanan 8 yazısından oluşan yazı dizisinin son sayısında yer alan ifadelerden dolayı 'Türklüğü aşağılama' gerekçesiyle açılan davayı incelemek gerekir. Bu davanın görülmesiyle Hrant, bilirkişi raporunda, Yargıtay Eski Başkanı olan bir ceza hukuku profesöründen alınan hukuki mütalaada ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın tebliğnamesinde açıkça belirtildiği üzere sözkonusu yazı dizisindeki söylemin hiçbir şekilde Türklüğe hakaret olarak kabul edilememesine rağmen her türlü evrensel ve ulusal hukuk kuralına aykırı bir biçimde mahkûm edildi ve hedef tahtasına oturtuldu. 19 Ocak 2007 tarihinde ise Hrant’ın öldürülmesinden sonra faillerin yakalanması, yargılanması ve bugüne kadar devam eden bir başka yasal süreç başladı.
Bu iki süreci birbirinden ayırarak ve karşılaştırarak incelediğimizde zıt şekilde işlediklerini görüyoruz. Birincisinde 'Ne olursa olsun, Hrant Dink’i yargılayacağım ve mahkûm edeceğim' diyen bir irade varken diğerinde 'Göstermelik bir yargılama olsun ama hakikat kesinlikle ortaya çıkmasın' diyen bir anlayış var" diye konuştu.
Davanın başlangıcından ve cinayetin işlenmesinden itibaren Hrant Dink’in öldürülmesi iradesini ortaya koyan gücü açığa çıkarabilmeye yönelik etkili bir soruşturma ve kovuşturma faaliyetinin yürütülmediğini belirten Hasan Sınar, “Fiili işleyen kişi belli fakat soruşturma safhasında bunun bir örgüt işi olduğu ortaya çıkıyor. Yani bu cinayeti gerçekleştiren daha büyük bir irade ve akıl var. Failler ve tetikçiler sadece o aklın kullandığı birer piyondan ibaret. Ancak soruşturma ve yargılama aşamasında Hrant Dink’in öldürülmesi iradesini ortaya koyan gücü açığa çıkarabilmeye yönelik etkili bir soruşturma ve kovuşturma faaliyetinin yürütülebildiğini söyleyemiyoruz” ifadelerine yer verdi.