(özel Haber) Akut’un Gönüllüsü Gölcük Depremini Anlattı
Gölcük ilçesinde, 1999 yılında meydana gelen depremde enkaz altında kalan birçok insana yardım eli uzatan ve dönemin en hazır kurumlarından olan AKUT’ta görev alan Hakan Bingöl, depremde yaşanan mücadeleyi anlattı.
17 Ağustos 1999 gecesi saat 03.02'de gerçekleşen merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan 7,5 büyüklüğündeki deprem büyük çapta can ve mal kaybına neden oldu. Marmara Bölgesi dahil olmak üzere Ankara'dan İzmir'e kadar geniş bir alanda hissedilen depremde resmi raporlara göre 17 bin 480 kişi hayatını kaybederken, 23 bin 781 kişi de yaralandı. 285 bin 211 konut ve 42 bin 902 işyerinin hasar gördüğü depremde, yıkımın en fazla olduğu alanlardan olan depremin merkez üssü Gölcük’e en hızlı elini uzatan kurumlardan biri de depreme en hazır halde bekleyen Arama Kurtarma Derneği(AKUT) oldu. O dönem AKUT’un İstanbul ekibinde lojistik görevinde bulunan Hakan Bingöl, depremde ellerindeki malzemenin yetersiz kaldığını iş yerlerinden ve okullardan malzeme toplayarak arama kurtarma çalışmalarını devam ettiklerini söyledi.
“NE OLDUĞUNU ANLAMAK İÇİN RADYOMU AÇTIM”
Deprem anında ne olduğunu anlayamadığını dile getiren Hakan Bingöl, sözlerini şöyle sürdürdü: “1999’dan bu yana AKUT’ta arama kurtarma çalışmalarında gönüllü olarak görev alıyorum. İstanbul Pendik’te ailemle yaşıyordum deprem anında. Uyuyordum, bir gürültüyle uyandık ama ben açıkçası ne olduğunu anlamadım. Çünkü çok korkunçtu, ne olduğunu isimlendiremiyordum. Sarsıntı bittikten sonra hemen doğalgazı kapattım. Elektrikler zaten yoktu. Sigortaları indirip bir miktar suyu bidonla aldıktan sonra ana vanaları kapattım. Ailemi önceden aşağıya indirmiştim. Ben de sırt çantamı alıp aşağıya indim. İlk yaptığım şey bir portatif radyom vardı onu açıp ne olduğunu anlamaya çalıştım. Merkezi İstanbul mu? Eğer değilse, biz hissettiysek, çok uzak bir yerdeyse çok büyük bir şey olmalıydı. Gün doğuncaya kadar sağlıklı bir bilgi alamadım. Telefonlar çalışmıyordu. Radyodan birkaç binanın yıkıldığı haberini aldım ve ailemle vedalaştım Avcılar’a geçtim.”
“KENDİ ARABALARIMIZLA İSTANBUL’DAN GÖLCÜK’E GİTTİK”
Deprem sabahı Gölcük’ten acil yardım talebi gelince kendi imkanlarıyla yola çıktıklarını söyleyen Bingöl, şöyle konuştu: “Avcılarda iki enkazda çalıştıktan sonra karar alındı Gölcük’e geçiyoruz diye. O an donanmanın asker koğuşlarının ve orduevlerinin yıkıldığı ön plandaydı. İhtiyaç olabilir dedik. Dilovası’na inip Körfez’i görmeye başladığımızda en belirgin kare Tüpraş’ın yanmasıydı. Belki o an kontrol altındaydı ama benim edindiğim, ‘Eyvah bayağı büyük bir şeydi’. Kentin siluetini algılayamıyorsunuz o kadar mesafeden ama Tüpraş’ın o devasa kızıl alevi ve gökyüzünü kaplamış simsiyah dumanı olayın vahametini gösteriyordu. Körfez’den donanmaya devam derken sağda solda yıkılmış binalar, sokakta insanlar görüldü.
Kendi imkanlarımızla Gölcük’e geçtik.”
“SANAYİ VE MESLEK LİSELERİNDEN MALZEME TOPLADIM”
Deprem bölgesine ilk geldiği an kriz masasından ellerindeki ekipmanların yetersiz kalacağını öğrenen Hakan Bingöl, bir polis eşliğinde malzeme tedarik etmek için Gölcük ve çevresinde dolaşmaya başladığını belirtti.
Bingöl, kriz merkezini bulduğu an kriz merkezine tam girecekken dernekten birinin çıktığını gördüğünü belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Bilgi alabildiniz mi?’ dedim, ‘Çok fena bir durum, elimizdeki ekipman buna yetmeyecek. Senden ricam, matkap, balyoz, demir kesme makinesi, testere bulabilirsen çok iyi olur’ dedi.
Çünkü buna bile razıydılar. Bir çok farklı yerde bir çok enkaza müdahale ediyorlardı, elimizdeki ekipman yetmiyordu. Tamam dedim. Bir polis memurunun yardımıyla sanayi ve meslek liselerinden kırıcı ve delici aletler, balyoz, kürek, kova ne bulduysak topladım. Malzemeleri aldım ve bir kamyon çevirdim yoldan. Rica ettik, kabul etti ve topladığımız malzemeleri aldık götürdük.”
“UYU DESELER GİDİP UYUYAMIYORDUK”
Topladığı malzemelerle deprem alanına geldikten sonraki mücadelesini anlatan Bingöl, şunları söyledi: “Toplama merkezinden beni yönlendirdiler. Tam ben giderken, birkaç arkadaşın üst tarafı sağlam duran ama birinci kat zemin katta inmiş vaziyette bir binada, bir anneyle kızıyla alakalı çalışırken gördüm. Ondan sonra deprem alanındaki en büyük mücadelemizden biri olan, en fazla mesai sarf ettiğimiz Doğukan’ın enkazına geçtik. Orada çalışmaya başladık. Uyu deseler gidip uyuyamıyorsun, bırakamıyorsun. Bir an önce bitsin istiyorsun ama her leyi de doğru yapmak istiyorsun. Çok kısa sürede de alabilirsin ama onun doğuracağı başka sonuçlar var. Çok sabırlı, çok planlı, iki kere düşünüp bir kere davranarak o süreci geçirdik. Doğukan’ı yanlış hatırlamıyorsak iki günde enkazdan aldık. Fakat sadece Doğukan’la uğraşmadık. Arka taraftaki siteden bir haber geldi iki üç arkadaşımızı oraya yönlendirdik. Yanlış hatırlamıyorsam, Doğukan’la uğraşırken bir anne kız, bir de babaanneyle torunun da içinde olduğu 4-5 kişi daha alındı enkaz altından.”
“AKUT DEPREME EN HAZIR KURUMDU”
AKUT'un 1999’da depreme hazır tek kurum olduğunu belirten Bingöl, sözlerini şöyle tamamladı: "Öyle diyebilirim ben size. 120 gönüllüsü vardı. İstanbul ve Antalya’da ekiplerimiz vardı. Bu 120 hem sahada hem de İstanbul’daki irtibat büromuzda aktif olarak gece gündüz çalıştı. Ne yaptığını bilen çok az kurum vardı. Bunlardan biri de AKUT’tur. Sahada çalışırken bulunan ortamın bizi etkilememesi için eğitim alırız. Çünkü orada benim ağlamamamın kurtarılacak kişiye hiçbir faydası yok. Biz bunu daha sonra kendi içimizde yaşarız. Sahada böyle bir şey olmaz. Çok mekanik bakarım kendi adıma söylemek gerekirse. Yapılması gereken bir iş var. Bunu çok doğru bir şekilde, olabilecek en hızlı şekilde yapılması lazım. Buna odaklanırım. Tabii ki insanım. Daha sonra döndükten sonra yaşarım ben bunu. Deprem alanında öğrenciler, polisler, vatandaşlar bize yardım etti.”